Dolar

32,2145

Euro

34,7628

Altın

2.450,58

Bist

10.328,16

İsmail Yaşa: Yemen'de ABD, Körfez ülkeleri ve İran birlikte çalışıyor

10 Yıl Önce Güncellendi

2015-01-23 16:57:02

İsmail Yaşa: Yemen'de ABD, Körfez ülkeleri ve İran birlikte çalışıyor


TİMETURK | TUĞÇE KOSKA


Hafta boyunca uluslararası basının en önemli gündem maddelerinden birisi Yemen oldu. Önce taraflar arasında anlaşma sağlandığı duyuruldu ancak Yemen'in dün istifa eden Eski Cumhurbaşkanı Hadi'nin özel kalem müdürü Husiler tarafından kaçırılınca süreç yeniden düğümlendi. Yemen'in başkentinde Ordu'nun müdahale etmediği Husiler "Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı korumaya aldık" şeklinde duyurdukları ileri harekatlarıyla Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı ele geçirdiler. Dün peş peşe Yemen Başbakanı ve Yemen Cumhurbaşkanı'nın da istifa etmesi sonucu Yemen'deki "devrim" sürecine fiilen Husiler tarafından "el konulmuş" oldu. Yemen'deki yeni durumu Arap coğrafyası üzerine yazdığı köşe yazıları ve yorumlarıyla tanınan İsmail Yaşa ile konuştuk.

Şuradan başlayalım isterseniz. Yemen'de neler oluyor? Olan biteni bağımsız ve geçici bir süreç gibi mi okumalıyız yoksa Yemen'de devrim tamamen mi eziliyor?

Öncelikle Yemen'deki gelişmeleri Arap baharı ülkelerindeki gelişmelerden bağımsız düşünmemeliyiz. Tunus'ta, Mısır'da, Libya'da veya Suriye'de yaşananlardan bağımsız değil. Yemen'de elbette biraz daha farklı faktörler var ama Arap baharı sürecini durdurmak için harekete geçen güçlerin kontrolünde yürüyen "Karşı Devrim" gibi bir süreç de var. Yemen'de biliyorsunuz Mısır'daki gibi devrim tam anlamıyla sonuca ulaşamamıştı. Devrimin hemen hemen yarısında Körfez ülkeleri devreye girdi ve "Körfez Girişimi" Ali Abdullah Salih'e bir nevi dokunulmazlık sağladılar. Ali Abdullah Salih'in yargılanmaması gibi bir takım kararlar alındı. Orada devrimciler de "Devrim kansız olsun. Daha fazla kan dökülmesin." saikiyle bu girişimi kabul ettiler. Bu aslında Yemen devriminin çalınma sürecini başlatan ilk adım oldu. Zaten sonrasında Ali Abdullah Salih'in orduda ve yönetimde kendisine bağlı insanlar vardı ve Ali Abdullah Salih boş durmadı. Şu an Yemen'de yaşanan süreç aslında Ali Abdullah Salih ile Husilerin işbirliğini gösteriyor.

Fakat bildiğimiz kadarıyla Ali Abdullah Salih döneminde de Yemen Ordusu Husilerle savaşıyordu...

Husilerin ilk çıkışında da Salih'in rolü var. Salih zaman zaman Husilerle savaşsa da zaman zaman da Husileri kullandı ve destekledi. Yemen'deki iç dengeler ve Suudi Arabistan'a karşı, şantaj amaçlı olarak Husiler kullanıldı Salih tarafından. Yemen'i takip edenler aslında Husiler ve Ali Abdullah Salih arasındaki işbirliğini biliyordu ancak birkaç gün önce El Cezire'nin yayınladığı ses kaydıyla bu ortaklık iyice netleşti. Husilerin zaten çok fazla nüfusu yok. Türkiye'de Husilerle ilgili verilen rakamlar da oldukça abartılı. Yemen'in kuzeyinde küçük bir bölgedeki bir hareketten bahsediyoruz. Husiler, Yemen'deki Zeydilerden daha farklı bir güç. Aslına bakarsanız bu güçleriyle, bu nüfuslarıyla bütün Yemen'i kontrol altına almaları mümkün değil. Fakat Ordu direniş göstermedi ve bunda da Salih'in Ordu içerisindeki adamlarının ciddi etkisi var. Şehirler bile Husilere direniş gösterilmeden teslim edildi. Zaten bahsi geçen ses kaydında da Salih'in Husilere "Şu kişilerle görüşün bu kişilerle koordine yapın" şeklinde talimatları var.

Peki Ali Abdullah Salih sonrası süreçte Husiler nasıl bu noktaya gelebildiler?


Burada Yemen'in istifa eden Cumhurbaşkanı Hadi'nin ciddi bir rolü var. O da devrime ve Yemen halkına ihanet etti denilebilir. Görüldüğü kadarıyla Husilerle işbirliği yapanlardan birisi de Hadi. Ülkeyi Husilere teslim etti ve istifa etti . Öncesinde de zaten politikası Husilere taviz verme üzerine kuruluydu. Hadi'nin daha önce Ali Abdullah Salih'in eski yardımcılarından olduğunu düşünürsek taşlar yerine oturacaktır. İşin aslı el ele verip Yemen devrimini bir karşı devrimle bitirdiler.

Yemen'de bundan sonrası için öngörüleriniz nelerdir? Mısır'da darbe, Tunus'ta seçim sonuçları, Libya'da Hafter darbesi derken Yemen'de de Husilerin darbesi söz konusu. Sizce Arap baharına karşı kurulduğunu ifade ettiğiniz ittifak başarıya ulaştı mı?


Mısır'da darbeye destek veren ülkelerin, Libya'da Hafter'i destekleyen ülkelerin, Tunus'ta Zeynel Abidin bin Ali'nin adamı Sibsi'yi destekleyenlerin, Yemen'deki planı şu aşamada başarıya ulaştı. Plan şuydu: Karşı devrimle istedikleri adamları getiremeseler bile en azından devrimi durdurmak istiyorlardı. Nitekim Ali Abdullah Salih'in kendisini veya bu süreçlerin organizesinde etkin görev alan Birleşik Arap Emirlikleri Büyükelçisi olan oğlunu getiremeseler de Yemen'de devrimi durdurmuş oldular. Arap baharının başarısızlığı ve diğer ülkeler için olumlu bir örnek teşkil etmemesi önemliydi. Çünkü Yemen'de devrim başarılı olursa ve örnek bir yönetim kurulursa kendi halkları da bundan etkilenebilir diye korkuyorlar açıkçası. Ancak Husiler tarafından yapılan darbenin Yemen'de bazı sonuçlar doğurma ihtimali var. Devrimin silahlı mücadeleye evrilme ihtimali var. El Kaide'nin biraz daha güçlenmesi mümkün çünkü belli bölgelerde kabilelerin Arap Yarımadası El Kaidesi'ne desteği artıyor. Önümüzdeki süreçte Yemen'de bir "El Kaide Devleti"nin ortaya çıkması da mümkün. Belki IŞİD'in ortaya çıkışı gibi bağımsız bir devlet ilan etme şeklinde olmayabilir ama etkin olduğu bölgelerde nüfuzlarını daha da arttırabilirler bölgede. Ancak önemli nokta şurası Yemen'de artık devletin bütünlüğü bozuldu ve Güney Yemen bağımsızlık ilan etti. Dolayısıyla artık bütün bir Yemen kalmadı ortada.

İran'a gelecek olursak... İran'ın Yemen'de çıkarı nedir? Körfez ülkelerinin Husileri desteklediğini söylediniz fakat İran bu Körfez ülkelerinden bazılarıyla ciddi sorunlar yaşıyor...

Husileri İran destekliyor kesinlikle. Lübnan'daki Hizbullah gibi Husilerin de silahı, parası ve lojistik desteği İran'dan geliyor. Husiler diğer Zeydiler'den farklı olarak on iki imam Şiası inancına geçmiş durumdalar. Doğrudan Şia literatürü itibariyle "Veliyy-i Fakih"e yani Hamaney'e bağlılar. Dolayısıyla İran'ın burada birinci derecede rolü söz konusu. Tam olarak burada Arap baharına karşı Körfez ülkeleri ile İran arasında bir işbirliğinden söz etmemiz gerekiyor. İki tarafın da kazancı var. İran kendi adamlarının elini biraz daha güçlendirdi, toprak ve siyasi güç elde etti. Diğer ülkelerde kendilerini korkutan Arap baharını durdurmuş oldu. Sonuç olarak Yemen'de kaybeden yine İhvan oldu. Körfez ülkeleri "Yemen'de İhvan olmasın da İran ile düşman olsak da bir şekilde anlaşırız." diye baktılar bu olaya. Çünkü İran ile oturup anlaşabilirler fakat halk ayaklanırsa halkla istediğini vermeden anlaşamazlar.

Bu kadar karışık bir Yemen fotoğrafı içerisinde Türkiye'nin Yemen konusunda söyledikleri Arap sokağında nasıl yankılanıyor?

Şu an Arap sokağı zaten karışık olduğu için kimse Türkiye'nin ne söylediğine pek dikkat etmiyor. Zaten Kral Abdullah'ın ölümü şu an esas gündem Araplar için. Ancak Türkiye açısından bakıldığında Türkiye'nin Mısır darbesine karşı gösterdiği tepki önemliydi. Bu tepkiye karşı eleştiri ve tavır alma noktasında devam eden tavrın ilkesel tavır olduğunu söylüyor Ankara. Şimdi aynı tavrı Yemen'de ortaya koyabilecek mi Türkiye? Çünkü Yemen'deki süreç de apaçık bir darbe. Yemen'de bir halk hareketinden söz edemeyiz. Silahlı bir grubun üstelik parlamentoyu bile kabul etmeyen bir grubun devlete el koyması gibi bir durum söz konusu. Yani darbe darbedir. Ankara Yemen'de darbeye darbe diyebilecek mi Mısır'daki gibi göreceğiz. Yoksa Yemen'de farklı bir dil mi kullanacak? Şu ana kadar ben bir kınama göremedim. Bu da tartışılacaktır Arap sokağında. Çünkü Mısır'da halk iradesinin gasp edilmesine en sert tepkiyi gösterip ve bunu ilkesel bir tavır olarak savunup Yemen'de silahlı darbeye karşı sessiz kalınırsa bu elbette sorgulanacaktır. İnsanlar o tavrın ne kadar ilkesel ve ciddi olduğunu tartışacaktır ister istemez. Ancak olay çok taze. Dolayısıyla bu tartışılacaksa bile önümüzdeki günlerde tartışılacaktır.

Son olarak ABD'nin Yemen politikasının merkezinde ne var? İran ve ABD, Yemen konusunda nasıl ortak hareket edebiliyorlar?

ABD, Yemen'de Husileri Ortadoğu'da karşısında durduğu "Radikal Sünni İslam" ile mücadelede ortak olarak görüyor. Obama yönetimi İran ile nükleer program konusunda anlaşma yapmak istediği için İran'a oldukça yumuşak davranıyor. Dolayısıyla ABD için Husiler, El Kaide'ye karşı mücadelede iyi bir ortak oldu. Husiler sürekli "ABD'ye ölüm" , "İsrail'e ölüm" diyorlar ama Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nı bile kuşattılar fakat ABD Büyükelçiliği'ne hiç dokunmadılar. Aksine Büyükelçilik doğrudan Husilerin koruması altında. Hatta ABD Büyükelçisi'nin görüşmelerde oldukça aktif bir rolü var. Haliyle ABD'nin mevcut duruma yeşil ışık verdiğini söyleyebiliriz. Yani son olaylarda İran, ABD ve Arap baharı karşıtı ülkeler arasında bir ittifak olduğunu düşünmek mümkün.


@TugceKoskaa


Haber Ara