Dolar

32,4546

Euro

34,8206

Altın

2.450,91

Bist

9.890,96

Musul'da kim kiminle dalaşıyor?

Bu araştırma dosyası belirli bölgede hareket kabiliyetine sahip, 2000-3000′ü geçmeyen militanıyla IŞİD’in tüm bu eylemleri nasıl yaptığı, sahada nasıl ilerlediği ve hakimiyeti nasıl sağladığını, Irak’ta neler olup bittiğini bizzat sahadan kaynaklar, bilgiler ve fotoğraflar üzerinden anlamaya, sorgulamaya ve konunun ilgilileri ile paylaşmaya çalışmaktadır.

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-06-16 10:15:08

Musul'da kim kiminle dalaşıyor?


 

9 Haziran 2014, Pazartesi şiddetlenen çatışmalar Salı günü öğle vakitlerinde Musul şehri başta olmak üzere Şarkat, Kerkük’ün Havice ilçesi ve Tikrit’e kadar uzandı. Musul’un Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütün eline düştüğü yönünde yoğun şekilde servis edilen haberler neticesinde birçok gazeteci-yazar, araştırmacı ve siyasetçinin Irak’ta gerçekte ne olup bittiğine dair bir şaşkınlık yaşadığı gözlemlendi. 1 hafta içerisinde Irak’ta neredeyse yüzbinlerce kilometrekarelik bir alanda inanılmaz sayılarda mühimmat, cephane, tank, zırhlı araç, füze, silah ve onbinlerce askeri bünyesinde barındıran Maliki rejimine ait havalimanları, askeri karargahlar, üsler, kontrol noktaları ve hedefler birer birer düştü. Bağdat’ın içine kadar yayılan bu çatışmalar 16 Haziran 2014, Pazartesi 01.00 itibariyle devam ediyor.

Bu araştırma dosyası belirli bölgede hareket kabiliyetine sahip, 2000-3000′ü geçmeyen militanıyla IŞİD’in tüm bu eylemleri yaptığı, sahada ilerlediği ve hakimiyeti sağladığı yönündeki iddiaların gerçekliğini, Irak’ta neler olup bittiğini bizzat sahadan kaynaklar, bilgiler ve fotoğraflar üzerinden anlamaya, sorgulamaya ve konunun ilgilileri ile paylaşmaya çalışmaktadır.
MUKADDİME

Musul özelinde Irak’ta son gelişmeler medyada tüm hararetiyle tartışılırken mevzuyu konuştuğum kişilere soğukkanlı bir şekilde davranılması, kesin yargılardan kaçınılması, Irak’ı bizzat Iraklılardan dinleyerek bir değerlendirme yapılmasının daha sağlıklı olacağını söyledim. Bunun için uzun yıllardır tanıdığım birçok Iraklı ile görüşüp, onları dinlemeye, verdikleri dosyalar ve bilgileri okumaya, ondan sonra bir şeyler konuşup yazmaya karar verdim. Ülkemizde özellikle 2003 sonrası Irak’ına dair hakikaten bilgilere dayalı, gelişmeleri sağlıklı şekilde tahlil edip değerlendirme yapabilecek uzman sayısının bir elin parmaklarını geçmediği yönünde güçlü bir kanaatin hakim olduğunu dikkate alarak bunu söylüyorum.

Önemli bir dönüm noktasından geçtiğimiz bu zaman diliminde Irak’a dair sağlıklı adımlar atmamız için konuyla ilgilenen araştırmacılarımız, akademisyenlerimiz, uzmanlarımız ve ilgililer olarak direk sahaya inmeli, sahadan kişiler, aktörler ve oluşumlar ile görüşmeli, buradan gözlemler, araştırmalar ve bilgiler ile hazırlanacak raporlar, makaleler ve araştırma sonuçları ortaya koymak zorundayız.

Irak veya başka başka mevzuları değerlendirmezden evvel işin arkaplanına dair bilgilere sahip olmak ve en temelde mantıksal bir önerme kurarak hareket etmek gerekmekte. Arkaplan bilgisi ve mantıksal önermenin sonrasındaki adım mevzubahis şeyin künhünü anlamaya yarayabilecektir. Ana akım medya veya sosyal medyada Irak’a dair yazılıp konuşulanların doğruluğu veya yanlışlığını tartışmaktan, bunlara inanıp inanmamaktan ziyade, asıl mevzunun bu mantıksal kurguda gizli olduğuna inanmaktayım.

Bu çerçevede, ne yazıkki devletin en üst düzey mercileri dahil neredeyse Irak’ı konuşan hemen herkesin inanılmaz bir şekilde bu mantıksal önermeyi kurmadan, medyada yazılıp-çizilenleri sabit bir önveri olarak önüne koyup bu şekilde değerlendirmelerde bulunduklarını gördük.

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı örgütün Musul’u ele geçirdiği, diğer şehirlere doğru ilerlediği, Irak’ta kontrolü sağlamak üzere olduğu yönünde fotoğraf ve videolarla desteklenmiş abartılı haberler geçmekteydi. Genel tartışmalar IŞİD’in Musul Başkonsolosumuz ve konsolosluktaki güvenlik görevlileriyle vatandaşlarımızı kaçırdığı, tır şoförlerini rehin aldığı yönünde direk ülkemizi ilgilendiren boyutlarının dışında örgütün fikri arkaplanı, tarihçesi ve Suriye’deki varlığı üzerinden yapılmaktaydı.

7 MİLYON NÜFUSLUK BÖLGEYE IŞİD NASIL HAKİM OLUR?

Tüm bu tartışmalar ve konuşmalar yapılırken demin bahsettiğim mantıksal önermenin kurulmadığını görmekteyiz. Hakikaten sıradan bir vatandaşın dahi sorması gereken bir soru duruyor ortada. Her ne kadar tam sayıları bilinmese de abartılı tahminlere göre en fazla 2000-3000 savaşçısıyla IŞİD isimli örgüt nasıl olup da 7 milyon nüfusu aşkın Iraklının yaşadığı Selahaddin, el-Enbar, Diyala ve Kerkük’ün bazı kısımları ve Bağdat banliyolarını ele geçirebiliyordu! Bunun şaşılacak ve inanılması güç bir şey olduğu Irak haritası gözönüne alınırsa daha iyi anlaşılacaktır.

Hiç kimse IŞİD’in son derece profesyonel savaşçılarıyla, donanımlı ve modern silahlarıyla sahada etkili bir güç olduğunu inkar etmemektedir. Yine kimse bunların varlığını hafife alıp görmemezlikten de gelmemektedir. Ancak medyada ülkenin hemen her yerini tartışmasız onların ele geçirip, savaşı onların yönlendirdiği ve hakimiyeti sağladığı yönündeki haberlerin doğruluğunun tartışmalı olduğu da açıktır.

İşgal ve sonrasında inanılmaz zulme maruz kalıp ayaklanan Iraklılardan değil de olayları başkası üzerinden okumanın neticesinde ortaya sağlıklı bir analizin çıkmadığını görmekteyiz. Buna demin zikrettiğim mantıksal önermeyi kurmamayı da ekleyebilirsiniz.

Hazırladığım bu dosya Musul başta olmak üzere Irak’ta yaşananların arkaplanını, son gelişmeleri ve neler olup bittiğini anlamaya matuftur.

IRAKLI UZMANLARIN GÖRÜŞ VE DEĞERLENDİRMELERİ

İşin başında ben de öncelikle konunun tarafı olan Iraklılar ile görüştüm. İstanbul Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi’nde öğretim görevlisi Irak asıllı Doç. Dr. Abdulhamit el-Ani, herşeyden evvel meseleyi doğru ve sağlıklı anlamak için 2003 yılındaki Amerikan işgali ve sonrasına bakmak gerektiğini belirtti.

“Uluslararası bir meşruiyet olmaksızın (BM kararı gibi) Irak’ı işgal eden Amerikan idaresinin icraatları uluslararası hukuka da aykırı idi. Irak anayasası ve kanunları ilga ederek yeni bir sistem kuran Amerika, Irak ordusu, emniyet birimleri ve devlet kurumlarını kaldırdığını duyurdu. Bunun yerine ikame ettikleri ise yıllarca İran’da bulunmuş, finanse edilip eğitilmiş, desteklenmiş gruplar oldu. Ordu bunlara bağlı milislerden, mezhepçi güçlerden oluşturuldu. “

Mezhep temelinde bir nüfus sayımı olmamasına rağmen Amerikan idaresinin kendi takdirlerine göre bir kota sistemi belirlediğini, bu çerçevede bir siyasi sistem oluşturduğunu kaydeden Dr. Ani, “Uluslararası kuruluşların gerçek bir denetimi olmaksızın, savaşın yaşandığı bir ortamda gerçek bir katılım olmaksızın, sahtekarlıklarla birlikte seçimler gerçekleştirildi. Milletvekili sayıları da Sünni bölgeler aleyhinde belirlenmişti. Tüm bu şartlar altında gelen hükümetleri Amerika ve dolayısıyla uluslararası kamuoyu tanımış oldu. Bunlar insan hak ve hukuku ihlallerinde en korkunç işleri yaptı” dedi.

Ülkedeki toplumsal ayrışma, günlük hale gelen patlamalar, terör saldırıları, Maliki hükümetine bağlı güvenlik güçlerinin gerçekleştirdiği geniş çaplı baskınlar, tutuklamalar, cezaevlerindeki mahkumlara yönelik işkence, tecavüz ve idamlar, bunlara dair uluslararası insan hakları örgütlerinin raporları, hükümette yaşanan büyük çaplı yolsuzluklar, adam kayırma, medya mensupları ve aktivistlere yönelik baskılar ile dünya gündeminde yer alan Irak bu günlerde Musul ile yeniden sıcak gündemde.  Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD)’nin Musul şehrinde kontrolü ele geçirdiği şeklinde verilen haberlerde Irak’ın birçok yerinde çatışmaların yaşandığı, Maliki hükümetine bağlı ordu ve polis güçlerinin karargahlarını, silah ve mühimmatlarını bırakarak kaçtıkları ileri sürüldü. Ancak uzmanlar ve yerel aktivistlerin gelişmelerin medyada verildiği gibi olmadığı noktasında bilgiler paylaşıyor.

Yeni Şark Konuşmaları çerçevesinde Irak Paneli’nde aylar öncesinde konuşmacı olarak ağırladığım Dr. el-Ani  yaşanan aşırı baskıcı ve mezhepçi politikalara karşı Sünnilerin yoğun yaşadığı şehirlerde Aralık 2012 tarihinde başlayan barışçıl gösterilerin 2013 Aralık ayının sonuna kadar sürdüğüne dikkat çekti.

BARIŞÇIL GÖSTERİLERE MALİKİ REJİMİNİN KANLI BASKINI

Enbar, Bağdat, Selahaddin, Diyala, Kerkük ve Musul gibi şehirlerin geniş meydanlarında bir araya gelen milyonlarca Iraklı,  gizli muhbirler eliyle şikayet edilen birinin sorgusuz sualsiz tutuklandığı ve insanların infaz edildiği anti terör yasasının kaldırılması, rastgele tutuklama ve şiddetli baskıların sona erdirilmesi, kadınlar dahil masum binlerce mahkumun serbest bırakılması, mezhepçi ayrımcılığa son verilmesi gibi taleplerde bulunmuştu.

Toplu Cuma namazlarının kılındığı bu meydanlardaki barışçıl gösterilere  önde gelen alimler, aşiret liderleri, entelektüeller, aktivistlerin yanı sıra çeşitli siyasiler, güneydeki Şii aşiretleri temsilen heyetler ve bazı Şii din adamları da katılarak halkın bu meşru taleplerini desteklediklerini ilan etmişlerdi.  Anayasal olarak verilmesi gereken bu haklar yerine getirilmediği gibi meydanları dolduran kalabalıklar çeşitli ithamlara maruz kaldı.

Musul da tıpkı Ramadi, Felluce, Kerkük, Diyala, Bağdat gibi şehirlerde yaşanan kitlesel barışçıl gösterilere, bunlara karşı Maliki milislerinin saldırılarına maruz kalıyordu. Aralık 2013′ün sonunda meydanlardaki göstericileri silah kullanarak dağıtmaya çalışan Maliki güçlerine karşı Musul da silahlanarak karşılık verenler arasında yer aldı. Aşiret devrimcileri askeri meclisi ismi verilen eski direniş grupları, eski ordu mensubu subay-askerler ve aşiret güçlerinden oluşan yapılar burada da kuruldu.

10 Haziran 2014 tarihinde zirve noktasına ulaşan olaylarda zaten buralarda aylardır savaşan askeri meclisin dışında IŞİD de devreye girdi. Musul başta kurtarılan bölgelerde devrimciler bankalar, resmi kurum ve kuruluşları hırsızlık veya yağma gibi saldırılara karşı korumak için yerel halk komiteleri kurdu.

Iraklı yazar ve gazeteci Haris el-Ezdi de konuyla ilgili görüşlerine başvurduğum uzmanlardan bir tanesi oldu. Gerçekten ben de bu konunun önünü arkasını, sağını solunu doğru bir şekilde öğrenmeyi çok istiyordum ve hala da istiyorum.

Kendisi IŞİD’in medyada abartıldığı kadar her yeri kontrol etmediğini, bilakis sahada yerli aşiret devrimcilerinin bulunduğunu vurguladı. “Bakınız mevzuyu az çok takip ediyorsunuz sanırım. Maliki güçlerinin halk gösterilerinin yapıldığı şehirlere düzenlediği saldırılar karşısında aşiretler durdu” diyen el-Ezdi şunları söyledi:

”Örnek mi istiyorsunuz? Buyrun mesela el-Enbar’da şiddetli çatışmaların yaşandığı el-Mel’ab, et-Taaş, 60. Cadde, Ceziretul Halidiyye, es-Sicr, en-Nuaymiye ve Yusufiye’deki el-Harekavi gibi bölgelerin tamamında eylemleri bu yerli Iraklı gruplar yürütüyordu.Halkı hedef alan saldırılarda mezkur bölgelerde Maliki milislerine hafife alınmayacak kadar ağır maddi-beşeri zayiatlar verdirildi” şeklinde konuştu.

Musul’da yaşanan son olayın aylardır Enbar’da süren gelişmelerin bir uzantısı olduğunu kaydeden Ezdi sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Türkiye dahil komşu ülkeler böylesi beklenmedik bir gelişme karşısında şok oldu. Hatta Washington dahi Maliki ordusunun çöküşü noktasında telaşa kapıldı. Birşeyler yapılması için herkes bir telaş aldı.”

IRAK’TA SÜNNİLERE YÖNELİK SOYKIRIM YAŞANIYOR

Irak’ta yaşananların hükümet medyası ve ona bağlı bazı basın-yayın kuruluşlarının bir pazarlaması ve Sünnilere yönelik bir soykırım savaşı olduğunu kaydetti Ezdi. Tam da bu noktada özellikle özel mail gruplarında şu ince ayrıntı dile getiriliyor:

“Medya, Musul başta Irak’taki olayları aktarırken yerli devrimcilerin hepsini şeytanlaştırmaya, yaşananları sadece IŞİD üzerinden ve onun gözüyle vermeye çalışıyor. Böylece Maliki ve elbette İran rejimi, IŞİD gibi sahadaki yerel unsurları da terör örgütleri listesine koydurtmaya çalışıyor. Yani direnenler kendi hakkını, hukukunu almaya çalışan, bu noktada bir yılı aşkın süre barışçıl gösterilere rağmen silahla, bombardıman, tutuklama ve cinayetle karşılaşan Ancak asıl sorulması gereken soru şu olmalı;  devlet kuruluşlarında yer alan, devletin gözetiminde, hükümetin koruması ve imkanlarıyla hareket eden, insanları öldüren 26 milis örgüt hakkında neden konuşulmuyor? Ancak bu pazarlamanın aksine Irak Müslüman Alimler Heyeti, Askeri Meclisler açıklama yaparak devrimcileri desteklediğini, asıl problemin işgal ve siyasi süreç olduğunu belirterek sorunun özüne dikkat çektiler, insanlara nasihatlarda bulundular.”

Aşağıdaki fotoğraflar Ramadi’den. Tıpkı Halep ve Humus gibi yerler bir edildiği görülüyor.

Medyada abartılan ve her şeyi IŞİD’in yaptığı haberlerin aksine Iraklı aşiret devrimcilerinin sahada olduğunu vurgulayan Ezdi, “Irak Devrimcileri Genel Askeri Meclisi ve beraberindeki diğer direniş hareketleri meydanda bulunan gerçek güçtür. Bunu Guardian, NewYorkTimes vd yabancı yayın organları da yazmıştır. Maliki ordusu sadece Felluce’ye 40 ayrı saldırı yapmış, buna rağmen devrimcileri aşamamıştır” dedi.

MALİKİ’NİN YÜRÜTTÜĞÜ STRATEJİ

Ülkenin bu duruma gelmesinin en önemli sebebi Amerikan işgali ve onun şekillendirdiği Anayasa ile Siyasi Süreç. Bu sürecin en önemli aktörü ise Maliki. Kendisinin gidip başka birisinin (velevki Haşimi veya Sistani olsun) başbakan olarak gelmesi, yeni bir hükümetin kurulması da Irak’ta hiçbir şeyi değiştirmeyecek. Çünkü Amerika’nın kurduğu, İran’ın tam destek verdiği mezhepsel-etnik kota sistemine göre şekillendirilen bu sürecin özü değiştirilmedikçe, gelenlerin yapabileceği hiçbir şey yok!

Nuri Cevad Kamil el-Maliki… Tamamı Şiilerden oluşan aşırı dinci Dava Partisi mensubu. Saddam rejiminin ülkeyi tehdit eden yıkıcı faaliyetleri nedeniyle yasakladığı ve mensuplarını koğuşturduğu Dava Partisi mensupları ya ülke dışına kaçtı ya da içeride gizlendi. Bunlardan birisi olan Maliki de dışarıya kaçanlar arasında yer alıyordu.

Maliki Anıtkabir’de

İran, Lübnan ve Suriye’ye üçgeninde hareket eden Maliki 1970′lerden itibaren Irak içinde ve dışarıda Irak çıkarlarını temsil eden yerlere yönelik onlarca bombalı terör saldırısı ve suikastın içinde yer aldı. Lübnan  içindeki terör hücresini yöneten isimlerden birisiydi.

İran’ın yanı sıra doğal olarak Esed rejiminin de desteğini alan Dava Partisi 2003 Irak işgaline kadar içeride ciddi bir toplumsal tabana sahip olamadı. İşgalle birlikte ülkeye giren diğer diasporadaki muhalif partilerden birisi oldu.

2006 yılında işgal altındaki Irak’ta düzenlenen sözde seçimler ile iktidarda başbakanlık koltuğuna oturtulan Maliki bir kez daha başbakan seçtirilecekti. Yine 2010′da bilfiil işgal altındaki Irak’ta sözde seçimler düzenlendi. İkinci parti olmasına rağmen ABD-İran muvafakatı ile Maliki tekrar hükümeti kuran ve başbakan olarak seçtirilen isim olacaktı. Üçüncü kez başbakanlık planları yapan Maliki, 2012 aralık ayında başlayıp yıl boyunca 6 önemli şehirde devam eden milyonlarca kişinin katıldığı halk gösterileriyle meşruiyet krizinin iyice derinleştiğini görmekteydi. Bu gösterilere katılan milyonları dinlemek, meşru hak taleplerini yerine getirmek yerine suçlama ve sindirme yoluna başvuran Maliki rejimi, yıl boyunca farklı yerlerde büyük katliamlara imza attı.

Bunlar arasında Bakuba Sariye Camisi, Diyala, Felluce ve Kerkük, Havica ilçesindeki gösteri meydanına yönelik bombalı saldırı ve silahlı baskınlar yer almaktaydı.

17 Mayıs 2013 tarihinde Bakuba, Sariye Camisinden çıkan cemaat bombayla havaya uçurulmuş, sonrasında camiyi kuşatan Maliki güçleri birçok sivili kafalarından vurarak teker teker öldürmüştü.

Saldırılarda yüzlerce sivil hayatını yitirmişti. Dahası barışçıl gösterileri düzenleyen Sünni alimler, imamlar, aktivistler ve önde gelen bazı aşiret temsilcileri de Maliki güçlerince tutuklandı, işkenceye uğradı ve bazıları infaz edildi.

2013 Aralık ayının sonuna doğru resmen bu gösterileri dağıtma amacıyla harekete geçen Maliki, ordu birliklerini sözde IŞİD ile savaşa gönderdiğini duyurdu. Ancak kısa bir müddet sonra bu güçler gösteri düzenlenen meydanları dağıtmaya, insanları kurşunlarla dağıtmaya başladı. Şehirler kuşatıldı, varil bombaları dahil ağır silahlarla şehirler ağır şekilde bombalandı. Yüzlerce sivilin öldürüldüğü bu saldırılarda milyonlarca insan ise evlerini terk etmek zorunda kaldı. Böylesi bir ortamda 2014 Mart ayının sonunda sözde seçimler düzenlendi.

Sünnilerin yanı sıra Mukteda Sadr vd Şii müttefiklerinin, Sistani gibi mercilerin de şiddetli eleştirilerine maruz kalan Maliki, diktatörlük, milli serveti çarçur edip, yolsuzluklar işlemek, topluma şiddetli baskı ve zulüm işlemekle, iktidarı tek başına yönetmekle suçlanıyordu.

Üçüncü kez başbakanlığı alıp iktidar koltuğunu tahkim kılmaya çalışan Maliki bu noktada çeşitli adımlar attı.

Evvelen: Medyasında her zaman olduğu gibi ülkedeki herhangi bir patlama, çatışma veya silahlı hadise dahil her şeyin arkasında IŞİD’in bulunduğu yönündeki propaganda.  Buna göre ülkede eski Baas kalıntıları ve el-Kaide örgütü seçilmiş demokratik hükümeti alaşağı etmek için teröre başvuruyorlardı!

Bunu söyleyen hükümet, başkent Bağdat’ın göbeğinde binlerce üniformalı milisiyle askeri gövde gösterisi yapan Şii örgütlere değil ses çıkarmak her anlamda bunlara sahip çıkıyordu. Örneğin Suudi Arabistan’ı Katyuşa füzeleriyle vurduğunu, Suriye’de Esed rejimiyle birlikte savaştığını devlet televizyonlarında açıkça ilan eden Irak Hizbullah’ı isimli milis örgüt lideri Şii dinadamı Vasik el-Battat, aynı şekilde Esed için savaşan Asaib Ehlil Hak örgütü lideri yine dinadamı Kays el-Hazali bunlardan sadece birisiydi. Kendilerine ait kontrol noktaları, cezaevleri, araçları, üniformaları ve merkezleri bulunan bu Şii milis örgütler, Maliki rejimine bağlı ordu ve emniyet birimleriyle koordinasyon içinde hareket etmekteydi.

Bu milislerin yanı sıra Şii Fazilet Partisi, Irak İslam Yüksek Konseyi, Fazilet Partisi, İbrahim Caferi, Dava Partisi, Dava Partisi Irak Kolu, Ahmet Çelebi gibi siyasi sürece katılan partilerin tamamının da kendisine ait silahlı milis güçleri olduğu gerçeği dikkatle not edilmeli.



Medya stratejisini el-Kaide/IŞİD/Baas üzerinden şekillendiren Maliki, Aralık 2013′ten beri kuşattığı, bombaladığı ve saldırdığı el-Enbar şehirleri başta ülkedeki askeri eylemlerin tamamının IŞİD karşıtı ‘operasyonlar’ olduğu yönünde haberler servis etti. 10 Haziran 2014 Musul’un düşmesi olayında da bu iddia güçlendirilerek devam etti.

Saniyen: Irak halkının hak, hürriyet ve adalet talebi içeren devrimini bastırmaya çalışan Maliki hükümetine, sözde Sünnileri temsil iddiasındaki siyasiler de destek vermekteydi. 8 yıldan bu yana ülkeyi kana bulayan aşırı mezhepçi siyasetini sürdürmesinde kendisine bölgesel ve küresel anlamda meşruiyet verenlerin bu ‘Sünni” siyasilerin verdiği iyi bilinmeli. Malikinin vekillerinin olaylar yaşandığında kendilerini suçlayan Sünni vekillere: ‘İktidar nimetlerinden sizler de bizler gibi faydalanıyorsunuz, hepiniz bakanlık, vekillik vd imkanları kullanıyorsunuz. Hepiniz hükümetin yaptığı icraatları meclise katılarak, önergelere oy kullanarak destek oluyorsunuz. Yapılanlarda sizin hiç mi kabahatınız yok!’ şeklinde gayet haklı eleştiriler yöneltmekteydi.

Bu siyasiler Musul vd şehirlerin IŞİD’in eline düştüğünü ileri sürmekte, ABD ve batıdan buraları bombalaması, IŞİD’ten kurtarılması için kendilerine destek vermeye çağırmakta, resmen ülkenin yeniden işgal edilmesi için lobi yapmaktaydı. Bunların başında ise görev süresi bitmiş meclis başkanı Usame en-Nuceyfi gelmekteydi. Yine Irak İslam Partisi’nin Basra, Musul, Felluce gibi şubeleri de, bu örgüte mensup aktivistler, Ninova Valisi Esil en-Nuceyfi gibi isimler de bu yönde yoğun bir karapropaganda yürütmekteydi. Nuceyfi ve (İhvan) Irak İslam Partisi’nin bu bölge özelinde federal bir Sünni bölge kurma yönündeki yoğun çalışmaları da bilinen bir mevzuydu. Türkiye’yi bu anlamda hayati stratejik hatalar yapmaya sevkeden ekibin bunlar olduğu ayrıca not edilmesi gereken önemli bir detay.

Salisen: Irak halkına karşı kanlı savaşını sürdürmede ikinci bir adımı atmak için Maliki olağanüstü hal ilan etmek için kolları sıvadı. Mecliste yeterli çoğunluk toplanamadı ve buna karar verilemedi. Ancak fiilen Sünni bölgelerin çoğunda birçok kez olağanüstü halin yürürlükte olduğu gerçeği dikkate alındığında bunun bir siyasi manevradan ibaret olduğu yorumları yapıldı. Sistani gibi mercilerin ve diğer Şii dinadamlarının mezhep savaşına yol açacak fetvalarına sıradan Şiiler ve zaten savaşan milis örgütleri destek verdi. Maliki devlet imkanlarının tamamını buna hasretti. Başbakanlığı fiilen elinde tutan, bunu sürdürmek için elinden geleni yapan Maliki, ülkeyi iç savaşın eşiğine getirecek böylesi tehlikeli bir adımı İran’ın desteğiyle yürürlüğe koydu.

MUSUL’DA GERÇEKTE NELER YAŞANDI? 

Irak’ın kuzeyinde, Ninova eyaletinin merkez şehri olan Musul tarih ve ticari yönüyle öne çıkmakta, içinden Dicle nehri geçmektedir.

2003 işgaliyle birlikte burası da direnişin yoğun yaşandığı bir şehir olarak öne çıktı. Burasının Kürt bölgesine bağlanması tartışıldı. Amerikan işgal güçlerinin çekilmesinden sonraki süreçte de hemen her gün hükümet güçlerinin Musul’u hedef aldığı rastgele baskınlar, tutuklamalar, cinayetler ve bombalı saldırılar yaşandı.

Ramadi, Felluce, Tikrit, Bağdat, Kerkük vd şehirler gibi 2012 Aralık’tan itibaren Maliki rejiminin mezhepçi politikalarına karşı Musul da protesto eylemlerine şahit oldu. Barışçıl hak taleplerini dillendiren, tam bir yıl boyunca aralıksız meydanları dolduran halkın meşru istekleri dikkate alınmadı. Dahası Maliki ve müttefikleri sürekli bunları suçladı, el-Kaide ve Baasçıların, Saddam artıklarının bu meydanları yönlendirdiği, hatta Türkiye, Katar ve Suud’un insanlara para dağıtarak meydanlara gönderdiği iddia edildi. Bir meydanda Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın fotoğrafının kaldırılması bunun delili olarak sürekli servis edildi.

Eski Irak ordusu subayları, direniş grupları ve aşiret güçleri Musul’da da Aşiret Devrimcileri Askeri Meclisleri altında birleşti.

Ramadi ve Felluce’yi hedef alan saldırıların benzeri Musul’da da yaşandı; ancak bunlar daha hafif oldu. Bir müddet sonra burada da çatışmalar patlak verdi. Musul’daki yerel güçler savunma amaçlı direniş eylemlerine girişti, birçok yerde başarılı oldu.

IRAK DİRENİŞ GRUPLARI VE MUSUL CEPHESİ



2003 yılında başlayan Anglo-Amerikan işgaline karşı Irak içinde birçok direniş hareketi mücadele etmiştir. İlk başta doğal olarak küçük, dağınık ve çok etkili olmayan eylemler yapan bu yapılar, çok kısa bir süre sonra teşkilatlanmış, komuta kademesi ve kolları, kendilerine has yöntemleri ile sahada ağırlığını ortaya koymuştur.

İşgal hedeflerine yönelik operasyonlarının çoğunu video ile kayıt altına alıp Arapça-İngilizce ve bazen farklı dillerde dünya kamuoyuna servis eden bu hareketlerin çoğunun askeri, şer’i (fetva komisyonu), istihbarat, enformasyon, sosyal ve halkla ilişkiler, dış ilişkiler gibi farklı birimleri bulunmaktadır. Kendilerine ait internet siteleri, prodüksiyon yapan birimleri, aktif internet kullanıcıları bulunan bu gruplar arasından bazıları aylık dergiler yayınlanmaktadır. İsmi geçen her bir grubun altında da irili ufaklı onlarca direniş grubu yer almaktadır. Bu da tavandan tabana doğru, nahiye, kasaba, ilçe ve il bazından emir-komuta silsilesi altında teşkilatlanmış bir muntazam hareket olduklarını göstermektedir.

2011 yılı sonunda Amerikan muharip işgal güçlerinin ülkeden çekilmesine kadar Irak’ta ismi bilinen ve öne çıkan birçok direniş hareketi bulunuyordu. Bunların çoğu 2007 yılında birleşerek çatı yapılar kurdu. Öne çıkan bu gruplar ise şunlardı:

1) Cihad ve Değişim Cephesi

2) Cihad ve Islah Cephesi

2) Cihad ve Kurtuluş Cephesi

Cihad ve Değişim Cephesinde yer alan gruplar şunlardı:

1920 Devrim Tugayları

Raşidin Ordusu

Irak’taki Müslümanlar Ordusu

Iraklı Mücahitler İslami Hareketi

Irak’taki Rahmanın Ordusu Tugayları

Dava ve Ribat Tugayları

Temkin Tugayları

Muhammed Fatih Tugayları

Tabiin Ordusu

Cihad Ordusu

Bunların her birinin gücüne göre alt birimleri ve kolları bulunmaktaydı. Örneğin 1920 Devrim Tugaylarının altında 30’dan fazla grup yer almaktad. Irak bölgelerine göre stratejik birimler oluşturan teşkilat bünyesinde Usame bin Zeyd Tugayı, Ahmed Tugayı, Saad bin Ebi Vakkas Tugayı, Cafer-i Tayyar Tugayı, Mahmud Şit Hitab Tugayı, Halid bin Velid Tugayı, Ahmed Yasin Tugayı, Ali bin Ebi Talib Tugayı, Özgürlük Tugayı gibi gruplar yer almaktadır.

Cihad ve Islah Cephesinde yer alanlar: Mücahitler Ordusu, Irak İslam Ordusu, Irak İslami Direniş Cephesi (Selahaddin Eyyubi Tugayları) ve Irak Hamas’ı. İlk başlarda bunlara katılan etkili direniş hareketi Ensar el Sünne sonrasında bağımsız hareket etti.

Sultan Fatih Tugayları, Cundur Rahman Seriyyeleri, Fatihin Tugayları, Ebubekiri Sıddık Selefi Ordusu, Der’ (Kalkan) el-İslam Tugayı (Bu grup Musul olaylarından birkaç ay öncesinde yeniden aktif bir şekilde operasyonlarına başladı, eylemlerine ait videoları paylaştı)

Cihad ve Kurtuluş Cephesinde yer alanlar: Bunlar daha çok eski Baas kadrolarının yönettiği, milliyetçi, profesyonel ama ilk iki gruba göre nisbeten daha az etkinliği olan gruplar.

1) Irak Silahlı Kuvvetleri-Irak Ordusu

2) Nakşibendi Ordusu, Muhammed Ordusu, Mücahitler Ordusu, Ensar el Garbiyye, Raşidin Ordusu, Cündür Rahman (Rahmanın Askerleri) Seriyyeleri, Sultan Fatih Tugayları

Irak Direniş grupların tamamının hedef kitlesinde direnişe bağlı istihbarat birimleri-nin verdiği bilgilere dayalı olarak işgalciler ile işgalcilere askeri, lojistik bağlamda des- tek veren, masum Irak halkını hedef alan işbirlikçi oluşumlar yer almaktadır. Uzun menzilli füzelerden, keskin nişancı silahına, etkili bombalardan çatışmalara kadar düşman güçlerine yönelik son derece profesyonel ve etkin sonuçlar elde edilmiştir, edilmektedir.

IRAK DİRENİŞİNDEN ULUSLARARASI ATAK

1 Haziran 2009 tarihinde Irak Direnişi çok tarihi bir karar aldı; ancak Türkiye bunu o zaman iyi okuyamadığı gibi şimdi de tam olarak idrak etmiş görünmüyor.

14 Haziran 2014 tarihi itibariyle Irak’taki savaşta en aktif rol oynayan aşağıda ismi geçen yapılar Irak Müslüman Alimler Heyeti Lideri Prof. Dr. Haris ed-Dari’ye yetki verdiklerini duyurdu.

Bu zatla Şubat 2013 tarihinde Divan Araştırma ve Eğitim Derneği’nin ev sahipliğinde Irak konulu bir panel düzenlemiştik. Bugünkü gelişmelerin arkaplanını gerçekten anlamak isteyenler için, Türkçe çevirinin yer aldığı bu video önemli bilgiler içeriyor.

 






Güven ve Yetkilendirme Deklarasyonu

Bizler Cihad ve Değişim Cephesi, Asaibul Irak Cihadiyye, Mücahitler Ordusu ve İmam Ahmet bin Hanber Ordusu olarak aşağıdaki hususlarda ittifak ettik:

1-Irak Müslüman Alimler Heyeti (HEYET) Genel Sekreteri Muhterem Şeyh Dr. Haris Süleyman ed Dari düşmanlara karşı tavizsiz ve sağlam bir duruş ve konum sergilemesi, musibetlere sabırla direnmesi; Irak’ta cihad ve direniş yönünde nadir görev üstlenmesi; her tür baskılara, tecavüzlere ve haddi aşan saldırılara rağmen cihad ve direniş ilkesine bağlı kalmıştır. Kendisi hayatına mal olsa bile sahip olduğu Hak duruşundan vazgeçmeyecek cesur bir şahsiyettir.

2-Bizler namusları, ırzları ve hukukları ayaklar altına alınan Irak için kanlarını toprağa döken güzel şehitleri savunmak adına siyasi hususlarla ilgili çalışmalarda uluslararası arenada ve her platformda bizleri temsilen masaya oturma ve anlaşma hususunda Şeyh Haris ed Dari’yi resmi sözcü ve temsilcimizi olarak belirlediğimizi deklare ediyoruz.

Muhterem Şeyh Haris ed Dari! Bizler zaten var olan sorumluluklarına ek olarak omuzlarınıza daha ağır bir yük yükledik; ancak biliyoruz ki bazı insanlar azmetmekte ve kararlılık göstermektedir. Cihad emri ise Allah (cc) katında en yüce ve en mukaddes emirdir. Cihad’ın ise bedelini yalnızca insanlar ödemektedir ve muhakkak ki Cenab-ı Hak (cc) bizleri kollayan ve koruyandır. Bizler sizlere ihlâsınız, samimiyetiniz ve istikrarınızdan dolayı güveniyoruz; sizlere tevdi ettiğimiz sözcülük ve temsil görevini kabul edeceğinize güvenimiz sonsuzdur. İnşallah sizler de bizleri sorumluluklarımızı yerine getiren en iyi konumda bulacaksınız.

Hak Taala dinine hizmet eden sizleri muvaffak kalsın, sırat-ı müstakimde hataları bertaraf etsin. Bizler bu tevdi ettiğimiz hususta geniş ölçekte tüm Iraklıların bir araya gelmelerini; ülkemizin özgürlüğüne kavuşarak Müslüman ve Arap kimliğine dönmesi, münafıklardan, kafirlerden ve sözde hak iddia edenlerden kurtulması, yüce dinimiz İslam’ın başımızı göğe yükseltmesi yönündeki ümitlerimizi dile getiriyoruz.

Allahu Ekber! Cenab-ı Hak Mevlamızdır; muhakkak ki kafirlerin yardımcısı yoktur.

İmzalayanlar:

-       Cihad ve Değişim Cephesi

1920 Devrim Tugayları

Raşidin Ordusu

Irak’taki Müslümanlar Ordusu

Iraklı Mücahitler İslami Hareketi

Irak’taki Rahmanın Ordusu Tugayları

Dava ve Ribat Tugayları

Temkin Tugayları

Muhammed Fatih Tugayları

Tabiin Ordusu

Cihad Ordusu

2-       Asaib Irak el Cihadiyye

3-       Mücahitler Murabıtlar Ordusu

4-       İmam Ahmet bin Hanbel Ordusu

Cemaziyelahir 1430 / 1 Haziran 2009 (heyetnet.org sitesinden alıntı) 

MUSUL’DA KİMLER SAVAŞTI? 

Musul’da yukarıda ismi geçen belli başlı direniş hareketleri müntesiplerinin dışında daha çok Nakşibendi Tarikatı Ordusu, Ensarus Sünne, Ceyşul Mücahidin ve aşiret güçleri öne çıktı. Bunların yanı sıra IŞİD de aktif şekilde sahada savaştı.

Aşiret güçleri neredeyse her yerde askeri meclisler adı altında operasyonlara katıldı.

IRAK DEVRİMCİLERİ ASKERİ GENEL MECLİSİ

Bu meclisin İngilizce facebook sayfasında güncel olarak operasyonlarına ait kendi logosunun basıldığı çok sayıda video, foto ve haberler yer almaktadır.

https://www.facebook.com/gmcir1

Eski subaylar, profesyonel askerler ve direnişçilerden oluşan bu askeri meclisler söz sahibi konumda. Bu meclis neredeyse günlük olarak düzenlenen eylemlere dair haber bültenleri yayınlıyor.

Gün gün yayınlanan bültenlerden bazı örnekleri aşağıda paylaşmak istiyorum. Bunlar direk sahadaki güçleri ve dengeleri anlama, sağlıklı bir değerlendirme yapmak ve ayakları yere basan stratejiler belirlemek için inanılmaz değerde veriler anlamına geliyor.

10 ve 11 Haziran 2014 tarihli bültenlerden bazı alıntılar aktarıyorum:

1- Beyji kazasına bağlı el-Fetha bölgesindeki petrol koruma bölüğü firar etti.

2- Havica kazasındaki kontrol noktaları, merkezler ve askeri hedeflerin tamamı aşiret devrimcilerinin elinde.

3- Havica’ya bağlı el-Besel köyü yakınındaki 46. Tugay, üçüncü birlik üssü basıldı, tüm askerler firar etti, buradaki silah, mühimmat ve malzemenin tamamı ele geçirildi.

4- Tikrit-Tuz yolu tamamen temizlendi, buradaki hafif ve orta ölçekli silahlar ele geçirildi.

5- Devrimciler Havica, el-Akula, Ebul Ceys kontrol noktalarını basıp ele geçirdi, tamamen yaktı.

6- Ramadiye bağlı el-Kadisiye bölgesinde polis ve sahve unsurlarından onlarcası öldürüldü ve yaralandı, 10 salvador tipi araç imha edildi.

Sahadaki gelişmeleri aktaran bir diğer hesap ise Büyük Irak Devrimi. Facebook sayfası bulunan bu hesap sosyal medyada çok aktif ve oldukça güvenilir bilgiler paylaşıyor

https://www.facebook.com/Iraqe.Revolution/timeline

http://www.twitter.com/IRAQIRevolutionhttp://www.youtube.com/user/Iraqi0Revolution

http://www.instagram.com/iraqi.revolution

 



HABERİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN 
 



Haber Ara