Dolar

32,3374

Euro

34,8108

Altın

2.390,60

Bist

10.276,88

ABD'li akademisyen niyetini ortaya koydu: ‘Tayyip Erdoğan’ın sonu geldi’

Lehigh Üniversitesi Öğretim Üyesi Henri Barkey arzularını yazdı:

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-03-16 00:12:25

ABD'li akademisyen niyetini ortaya koydu: ‘Tayyip Erdoğan’ın sonu geldi’
Türkiye ve Kürt sorunu üzerine çalışmalarıyla tanınan Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Henri Barkey, Başbakan Tayyip Erdoğan hakkında zehir zemberek bir makale kaleme aldı. Barkey ‘Erdoğan’ın sonu‘ başlıklı yazıda “Partisi 30 Mart seçimlerini güç bela kazansa bile Erdoğan kendi markasına tamir edilemez bir hasar verdi” yorumunu yaptı. Barkey’nin The American Interest dergisinde yayımlanan yazının önemli bölümleri şöyle:

‘Başka bir ülkede siyasette kalamazdı’

* Herhangi bir ülkede, gazetecileri bakış açılarını beğenmediği için kovdururken veya televizyon kanallarından bir muhalefet liderinin konuşmasını kesmesini isterken telefon dinlemelerine takılan bir Başbakan’ın siyasi hayatının devam ettiğini düşünmek zor. Ve bu, Başbakan’ın bakanlarına, ailelerine ve en önemlisi de kendisiyle oğluna yöneltilen yolsuzluk suçlamalarında buzdağının sadece görünen yüzü.

Rüşvet anlaşması gayet makul…

* Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiyesi’ne hoşgeldiniz. Basın özgürlüğüne müdahale ettiğini dolaylı yoldan kabul eden Başbakan ve sadık adamları, ona karşı saldırıların geniş çaplı bir komplo olduğunu savunuyor. Bakanların görevlerini kaybettiğini ve oğullarının tutuklandığını boşverin. Bütün bu kişilerin evlerinde bulunan milyonlarca dolar nakit parayı ve sızdırılan ses kayıtlarını boşverin. Hepsini unutun: Yanlışı yapanlar, hırsızlıkla suçlanan bu kişiler ve onlara yardım edenler değil, onları suçlayanlar. Erdoğan’ın Türkiyesi’ndeki mantık bu. Evinizde veya ofisinizde milyonlarca dolar saklamakta sorun yok ve karanlık işadamlarıyla rüşvet anlaşmaları yapmak gayet makul bir iş. Ulusa yönelik asıl tehdit, bu faaliyetleri sorgulamak.

İngiltere Kraliçesi’nin başka işi gücü yok…

 Bu komplonun merkezinde, Fethullah Gülen liderliğindeki ‘paralel devlet‘in bulunduğu öne sürülüyor… Erdoğan ve destekçilerine göre, Gülen’in yanı sıra yargı ve polis gücündeki destekçilerinin körüklediği bu geniş çaplı komploya bir yığın hain de suç ortaklığı yapıyor. Bu hainler arasında Amerikalılar, Yahudiler, İsrail, Almanlar, yeni muhafazakârlar, CNN, bir dizi uluslararası ve yerel banka, ve Dış İlişkiler Konseyi bulunuyor. İnanmazsınız belki ama İngiltere Kraliçesi’nin bile, Erdoğan ve destekçilerini devirmeyi planlamaktan daha iyi bir işi yok. Peki bütün bu insanların Erdoğan’la ne derdi var? İşin bu kısmı tabii ki bir sır.

Kimse nasıl yenilgiye uğratacağını bilemiyordu

* Gerçek şu ki, Erdoğan kendi düşüşünde başrol oynuyor. Yakın zamana kadar iyi bir politikacı olsa da, bu suçlamalar onu bir şekilde gafil avladı. Erdoğan yaklaşık 10 yıldır Türkiye’nin tartışmasız lideriydi. Onu kızdırmaya kimse cesaret edemiyordu; kimse onu nasıl yenilgiye uğratacağını da bilemiyordu.

Erdoğan medyası hormonlu Pravda gibi

* Destekçileri, sekiz yaşındaki bir çocuğun bile inanmayacağı fakat yine de toplumsal bölünmeleri ateşleyen bütün bu komplolara dair söylemi Erdoğan adına sürekli gündemde tutuyor. Devletle yapılan kontratlardan yararlanan varlıklı işadamları aracılığıyla, Erdoğan bir dizi medya kuruluşunun ve onlarla birlikte gelen köşe yazarlarının satın alınmasını ayarladı. Erdoğan medyası hormonlu Pravda gibi; ‘usta‘ya muhalefet eden herkese saldırıyor ve kara çalıyorlar. Erdoğan’ı acı sonuna kadar savunmaktan başka şansları yok. Erdoğan iktidarı kendi partisinin bir fraksiyonuna bile kaptırsa, bütün imtiyazlarını kaybedecekler.

Kürt azınlıkla hala barışabilir

* Peki komplo tüccarlığı Erdoğan’ı kurtarmaya yetecek mi? Erdoğan bir açıdan, ciddi biçimde kaybetti. Türkiye’nin Atatürk’ten bu yana gördüğü en dönüştürücü lider olmayı amaçlıyordu. Buna çok yaklaşmıştı da. Ekonomiyi kısmen iyi yönetiyordu… Belki de en büyük başarısı hâlâ hayata geçmedi: Türkiye’nin isyankâr Kürt azınlığıyla bir barış anlaşması. Böyle bir durum, Erdoğan’ın kapıyı açması ve Türk devletinin Kürtlere ilişkin on yıllardır devam eden tavizsiz, şiddet içeren politikasını dramatik biçimde tersine çevirmesinin sonucu meydana gelecek.

Uluslararası alanda artık ciddiye alınmaz

* Erdoğan Türkiye siyasetinde bir 10 yıl daha kalmak istiyordu. Partisi 30 Mart seçimlerini güç bela kazansa bile Erdoğan kendi markasına çok ağır bir hasar verdi. Erdoğan’ın kibiri ve kendine güveni, partisindeki demokratik kültür eksikliği ona zarar verdi. Uluslararası alanda, kimse Türkiye’nin en hayati müttefiklerini hedef alan akıl almaz komplo teorileri üreten bir lideri ciddiye alamaz. Erdoğan dönüştürücü değil bölücü bir lider olarak hatırlanacak. Muhalifleri solcu veya ateist oldukları için terörist ilan eden, çoğunluktaki Sünnilerle Aleviler arasındaki mezhepsel ayrılığı derinleştiren bir lider olarak hatırlanacak. Kısacası, Erdoğan ahlaki meşruiyetini kaybetti.

Parti içi isyan çıkabilir

* Yine de Erdoğan köşeye sıkışmış değil. Dikkat dağıtmak ve destekçilerini etrafına toplamak amacıyla çeşitli uluslararası veya iç krizler yaratmakta gayet başarılı. Mayıs ve Haziran 2013′teki devasa protesto gösterileri sırasında dış bağlantı suçlamaları ona zaman kazandırmıştı.

 Aynı zamanda, ‘üretilmiş bir kriz’ dışında, yerel seçimlerde İstanbul ve Ankara gibi yerlerde kaybetmesi de kendi partisi içinde ona karşı bir hareketi tetikleyebilir. Parti içinde bazıları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün müdahale etmesini gizli gizli istiyor. Erdoğan’ın siyasi hayatı için mücadele ettiği şüphe götürmez fakat altındaki zemin hızla değişiyor. Kriz ülke ekonomisine zarar veriyor. Gerçek veya hayali düşmanlara karşı ne kadar ağdalı suçlamalar yöneltirse yöneltsin, kendisinin ve Türkiye’nin itibarına, hukukun üstünliğüne ve kriz yönetime dair güvene verilen devasa hasarı tamir edemez, ki bütün bunlar, bir ülkenin küreselleşmiş bir dünyada sahip olması gereken unsurlar.(Diken.com)

YAZIYI İNGİLİZCEDEN OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

Haber Ara