Dolar

32,3419

Euro

35,1569

Altın

2.237,30

Bist

8.897,30

Azrail ölüm anında nasıl görünür?

Azrail insanların ruhlarını kazbederken nasıl görünür ? Ruh, cesetten nasıl çekilip alınır?

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-01-10 23:56:30

Azrail ölüm anında nasıl görünür?

Her insanın kendine ait bir mertebe ve derecesi vardır. Hasenat ve seyyiatına göre kazandığı mertebe ne ise, Azrail'le (aleyhisselâm) işte o mertebede karşılaşır. İyi bir insanın vefatı hengâmında bir sürü melek beşaşet gamzeden simalarıyla ve ümit veren keyfiyetleriyle kendisini kuşatır. Sonra, bu meleklerin seyyidi Hz. Azrail (aleyhisselâm) belirir, Allah'ın (celle celâluhu) selâmını tebliğ eder ve kendisine ruhunu kabzedeceğini söyler.[1] İyi ruh, iyi kabzedilir. Sahîhayn'da yer alan rivayetlere göre, Azrail (aleyhisselâm), avenesiyle, o kişinin yaşadığı hayata göre hususî bir surette gelir. Meselâ, Kur'ân ehline bir şekilde, cihad yapmış olan ruha ona göre ve daha başkalarına başka surette görünür ve ruhlarını kabzeder... Kısaca, iyi kimselere Azrail (aleyhisselâm) ve avanesi de iyi görünür ve iyi muamele eder.

Habis, denî ve kötü kişilerin ölümü esnasında ise melekler sevimsiz, ürkütücü ve dehşet verici tarzda gelirler. O kişinin, onları görünce ödü kopar. Ardından Azrail (aleyhisselâm), dehşet saçan bir vaziyette gelir başucuna oturur ve ona, onun iç dünyasına göre muamelede bulunur.[2]

Ruh, cesetten nasıl çekilip alınır?

Herkes, ölürken başka bir şey hisseder.. ve hiç kimse, hissettiği şeyi ifade etme fırsatı bulamadığı için, kimin ne hissettiğini şimdiye kadar öğrenmek de mümkün olmamıştır. Ne var ki, yine de umumî bazı şeyler söyleyebiliriz:

Güzel yaşamış olanlar, güzel şeyler hissederler; kötü yaşamış olanlar da, kötü şeyler. Güzel yaşayan, tebessüm ederek ve tatlı şeyler müşâhede ederek gider. Perispirisi kendisinden ayrılıp giderken, geride bıraktığı ceset tebessüm eder. Ağzına lokum verilen sünnet çocuğunun, sünnet olurken farkına varmaması misali, nebi ve şehit ruhları kabzolurken Cennet pencereleri açılır ve -Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) ifadesiyle- onların ruhları testiden suyun rahatça akması gibi çıkar.. ve ruhları çıkarken, bedenleri de gidecekleri yerin müşâhedesiyle beşaşet içindedir. İyi insan için ölüm, hiç de korkulduğu gibi değil, aksine çok tatlı ve lezzetlidir.. verâsı da öyle...

Uhud'da şehit olan Abdullah İbn Amr için, oğlu Câbir'e (radıyallâhu anhüma) Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: "Bilir misin, Allah babanı nasıl karşıladı? Bunu ne göz görmüş, ne kulak duymuş, ne de bir beşer tahattur edebilmiştir. Öyle karşıladı ki tarif edilmez. Baban dedi ki: "Yâ Rabbi, beni dünyaya iade buyur da, şu tatlı ölümün neşvesini arkada kalanlara da anlatayım." Allah, "Artık geriye dönme yok; o bir kereydi ve artık bitti. Fakat Ben, sizin durumunuzu onlara haber veririm." buyurdu.[1] Sonra da, şu âyet nazil oldu: "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma, hayır (onlar) diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar."[2] Bu, Allah yolunda şehit olan herkes için mutlaka bir bişarettir.

Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), vefatı hengâmında her kendine gelişinde "Namaz, namaz!..." diyordu; Hz. Ömer (radıyallâhu anh) da, aynen Efendisi gibi "Namaz, namaz! ..." diyerek vefat etmişti. Hz. Halid b. Velid (radıyallâhu anh) da, vefat anında "Atım, kılıcım, getirin onları, son bir kere daha göreyim." diye inliyordu. Hanzala'nın (radıyallâhu anh), Sa'd b. Muaz'ın (radıyallâhu anh) vefatlarına gökler ağlayıp harekete geçiyor, melekler gasl ve definlerine iştirak ediyorlardı. Osman Efendimiz (radıyallâhu anh) Kur'ân okurken, Ali Efendimiz (radıyallâhu anh) camiye giderken şehit ediliyordu. Bunlara karşılık, çokları da içki masasında, kumar başında, fuhuş yuvasında son nefesini veriyordu. Evet, nasıl yaşamışlarsa öyle ölüyorlardı...

Firavunlaşmış ruhlar, dikenlere takılmış ipek gibi çekilir. Dubleleri kendilerini bırakıp giderken, geride işmizaz ve ekşi yüzler bırakır. Melekler, böylelerinin canlarını çok çetin alırlar. Onların canları, dikenlere takılmış pamuğun ayıklanması gibi çok zor çıkar. MFG

[1] İbn Mâce, cihad 16.
[2] Âl-i İmrân sûresi, 3/169.


[1] Bkz.: Nahl sûresi, 16/32.
[2] Bkz.: Enfâl sûresi, 8/50; Muhammed sûresi, 47/27.

Haber Ara