Dolar

32,4830

Euro

34,8572

Altın

2.421,73

Bist

10.045,74

Esad bu senin son şansın!

Beşşar Esad Arap Birliği'nin sunduğu çıkış planını kabul etti, peki Esad bu sefer sözünde duracak mı? Fehim Taştekin bugünkü yazısında Suriye'deki son durumu değerlendiriyor.

14 Yıl Önce Güncellendi

2011-11-03 08:49:19

Esad bu senin son şansın!
Libya’da Kaddafi’nin gömülmesinin ardından Suriye’ye müdahale daha görünür hale geldi. Beşşar Esad tehdidi hissetmiş olmalı ki “Yeni Afganistan’lar doğar” diye gardını aldı. Kritik dönemeçte Şam, Arap Birliği’nin çıkış planını kabul etti.

Muhalif cepheden bakıldığında plan Esad’a zaman kazandıracak. Diğer yandan plan (eğer ki uygulanmazsa) olası dış müdahalenin önündeki Arap engelini kaldırmış olacak. Arap Birliği’nin onayı olmadan müdahale imkânsız. Yol haritası işe yaramazsa Arap liderler “Denedik olmadı, çare kalmadı” diyebilecek. Planın can alıcı noktası askerlerin çekilmesi ve muhaliflerle müzakere. Peki bunlar olacak mı?

Arapların haritası Esad'ın son şansı

Malum ağustosta Türkiye’ye de 15 gün içerisinde operasyonları bitirme sözü verilmişti. Görüşlerini bizimle paylaşan Suriyeli gazeteci Mahmud Osman’a göre; “Tanklar çekilirse halk rejim düşünceye kadar evlerine dönmez. Tahrir’deki gibi. Bu yüzden Esad tankları çekmez.” Diğer kritik nokta ise diyalog. Düne kadar 2 taraf da buna uzaktı. Esad, Suriye Ulusal Konseyi’ne (SUK) “Zamanımı onlarla harcamam” diyerek burun kıvırmıştı. Muhalifler diretiyordu: “Artık geç, rejim yıkılmalı.” Arap Birliği, öncesinde SUK’la Kahire’de görüşmüştü. SUK’un duruşu şuydu: “Sadece şiddeti sona erdirmeyi görüşürüz.” Bu tavırdan geri adım atarlar mı? Görüştüğüm başka bir muhalifin yanıtı şu: “Hayır dediklerine bakmayın. Rejim muhalifleri tanırsa masaya otururlar ama buna yanaşmadığı için üstten alıyorlar.” Yine de bazıları için anlaşma ihanet.

Türkiye’nin durumu


Türkiye’nin sonuçsuz girişimlerinden sonra Arap Birliği’nin yol haritası Suriye’yi iç savaş ve bölünme sürecinden çekip alacak en önemli fırsat. Tabii barışçıl göstericilerle silahlı grupları birbirinden ayırmadan kan döken rejim, yol haritasını dünyayı oyalamak için kullanırsa Arap Birliği de topu muhtemelen BM’ye atacak.

Türkiye’nin yaptığı da buydu. Türkiye, Esad’ın yerine getiremeyeceği aşikâr olan talepler konusunda süre tanıyarak ‘Şam’la konuşabilen yegâne ülke’ ayrıcalığını yitirdi. Daha ilk evresinde isyanın barışçıl tabiatını bozan silahlı grupların şiddet için rejime bahane sunduğu gerçeği ve halka ateş açmayı reddeden askerlerin ordudan ayrılıp direniş hatları kurmasıyla oluşan iç savaş riski görmezden gelindi.

Türkiye, Şam’la hızlıca köprüleri atarak, İran’la nükleer krizde olduğu gibi “İşe yaramaz” diyerek hep karşı çıktığı yaptırımcı ve müdahaleci safa savruldu. Mezhep çatışmasını önleyeceğim derken çatışmanın tarafı oluverdi. Artık Ankara, Özgür Suriye Ordusu’nu desteklediği haberlerini yalanlama gereği duymuyor.

Görüştüğüm muhalifler “Bu destek asi askerlere kapılarını açıp güvenliklerini sağlama ile sınırlı” dese de öteki tarafta silahların Türkiye’den gittiğine dair iddialar yok satıyor. Restleşme ikliminde “Şam yine PKK kartına oynuyor” diye hayıflananların bir de Şam, Beyrut ve Tahran’dan görünen Türkiye resmine bakmaları gerekiyor. Resimde şu var: “Türkiye teröristlere kucak açıyor. Direniş hattına karşı NATO’nun biçtiği rolü oynuyor.”

Pervasızca tehdit

Başbakan Erdoğan’ın ‘kahraman’ diye alkışlandığı Arap sokaklarının bir kısmında artık başka seslerin de yükseldiğini idrak için eski Lübnan Çevre Bakanı Viem Vehhab’ın El Cedid TV’de savurduğu tehditlere bakalım: “O ‘karpuz satıcısı’ Suriye’nin bir metresini işgal ederse Suriye ve başka yerlerden Türkiye’ye 100 bin füze düşecek. Bu Beşşar ve ordunun kararı… Direniş ekseninin kararı… NATO bir uçak gönderirse İsrail’e 100 bin füze düşecek… Erdoğan’ın tek hedefi Filistin bayrağını İran’dan uzaklaştırmak. Karpuz satıcısı gibi yüksek sesle bağırırsa daha çok satacağını sanıyor.” Buna ‘densiz’ deyip geçebilirsiniz ama kendi kültürel havzasıyla barıştığını söyleyen Türkiye bir hatta yükselirken öteki hatta kaybediyor. ‘Arapların kahramanı’ algısı bumeranga dönüşüyor.

Sonuç olarak iç savaşı çözüm sananların artması ürkütücü. Düne dek müdahaleye karşı çıkan muhaliflerin ‘uçuşa yasak bölge’ isteyen bir çizgiye gelmesi anlamlı. Tam da kötücül senaryo için pusuda bekleyenlerin istediği bir kıvam. Müdahalenin ilk koşulu içeriden talebin olması.

2. koşul iç savaş hali. SUK, 1000 kadar asker öldürdüğünü gizlemeyen Özgür Ordu’ya ‘sadece sivilleri koruyup saldırmaması’ telkininde bulunsa da düşük yoğunluklu iç savaş sürüyor. 3. koşul çevresel destek. Burada sorun var. Arap Birliği nihayetinde müdahaleye yeşil ışık yakabilir ama İran, Lübnan, hatta Irak müdahaleci koalisyonu geri adıma zorlayan çevresel faktörler.

Haber Ara