Dolar

32,5790

Euro

35,0501

Altın

2.457,76

Bist

9.813,25

Mısır siyasetinde kim kimdir?

Tahrir Meydanında milyonlarca kişinin katılımıyla gerçekleşen ve “Nil Devrimi”veya “Ful Devrimi” olarak isimlendirilen eylemler sonuç verdikten sonra Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek 1981 yılından beri sürdürdüğü iktidarını terk edip yetkilerini orduya devretmek zorunda kaldı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-07-09 17:30:27

Mısır siyasetinde kim kimdir?

DR.Ramazan Yıldırım ve DR. Tarık Abdul Celil / SETA

Mübarek iktidarının devrilmesiyle birlikte, ülkeyi seçimlere gidilmesi ve yeni bir anayasanın hazırlanması sürecinde yönetmek üzere bir geçiş hükümet oluşturulmuştur. Bu hükümette görev alanlar arasında en çok ön plana çıkanlar cumhurbaşkanı, başbakan ve dışişleri bakanıdır.

Bu aktörlerin kim oldukları, siyasi posizyonlarının ve idelojik tercihlerinin kökenleri geçiş döneminin nereye doğru evrileceği konusunda ipuçları vermektedir. Ayrıca Mısır’ın siyasi geleceğinin şekillenmesine katkıda bulunabilecek siyasi figürler ve partiler kamuoyuna projelerini anlatmaya başlamışlardır. Mısır’daki gelişmelerin hangi yönde evrileceğinin değerlendirebilmesi açısından eski ve yeni siyasi aktörlerin incelenmesi yararlı olacaktır.

1. MISIRDA SİYASİ PARTİ GELENEĞİ

Kuzey Afrika ve Ortadoğu’nun önemli aktörlerinden biri olan Mısır’da siyasi hayatın dinamik özellikler taşıdığı ve çok zengin bir siyasi kültür birikimi olduğu gözlenmektedir.

Demografik ve ekonomik büyüklüğü ile bölge dengelerini etkileyen Mısır’da siyasi gelenek sosyalizm, otoriter cumhuriyetçilik, liberal ve muhafazakar guruplardan gelen taleplerin izlerini taşır. Ülkede siyasi partilerin uzun ve köklü geçmişi vardır. Mısır’da 1900’lü yılların başlarından itibaren siyasi partiler kurulmaya başlanmıştır. 1907 yılında Mustafa Kamil tarafından kurulan Vatan Partisi (Hizbu’l-Vatanî) siyasal hayatın güçlü bir aktörü haline gelmiştir. Kısa bir süre sonra Ahmed Lütfi es-Seyyid Ümmet/Millet Partisi’ni (Hizbu’l-Ümme) kurarak Mısır’ın İngiliz işgalinden kurtulması için siyasi mücadeleye başlamıştır. Bu partilerle birlikte kurulan ve sonraki dönemlerde de Mısır’ın siyasal ve kültürel hayatında önemli bir yeri olan Vefd Partisi, Mısır’daki birçok güçlü çevrenin desteğini kazanmış ve Mısır’ı işgalden kurtarmak amacıyla İngilizlerle resmi olarak görüşme yetkisini almıştır. Bu partilerin dışında Hüsnü Urabi tarafından 1922 yılında kurulan Mısır Komunist Partisi (el-Hizbu’ş-Şuyui’yyu’l-Mısri) ve Şeyh Ali Yusuf tarafından kurulan Islah Partisi (Hizbu’l-Islah) gibi birçok parti Hidivlik dönemi Mısır’ın siyasi ve sosyal hayatı üzerinde etkili olmuşlardır.

1952 yılında Cemal Abdunnasır liderliğindeki Hür Subayların gerçekleştirdiği askeri darbeyle krallığa son verilmiş ve o güne kadar faaliyetlerini sürdüren tüm siyasi partiler kapatılarak Sosyalist Birlik ismi altında tek partili bir siyasi döneme girilmiştir. 1976 yılında Mısır devlet Başkanı Enver Sedat kısmen de olsa çok partili hayata geçildiğini

ve bu amaçla üç eğilimin/akımın öncüğünde partilerin kurulacağını duyurmuştur. 1977 yılında ilan edilen 40 nolu siyasi partiler kanunuyla birlikte üç ana eğilim ve kurdukları partiler şunlardı: (i) “Sol” eğilimi temsilen Halid Muhyiddin başkanlığında kurulan

Sosyalist Birlik Partisi (Hizbu’t-Tecemmu’l-İştirakî), (ii) “Sağ” eğilimi temsilen Fuad

 Sıraceddin başkanlığında kurulan Delegasyon Partisi (Hizbu’l-Vafd) ve (iii) “Ilımlı/Orta” eğilimi temsilen Enver Sedat tarafından kurulan ve liderliği yürütülen Demokratik Vatan Partisi (el-Hizbu’l-Vataniyu’d-Dimukratî). Bu partilerin yanı sıra yasam zeminde varlıklarını sürdüren Sosyalist İşçi Partisi (Hizbu’l-Amelu’l-İştirakî) ile Özgür Anayasacılar

Partisi (Hizbu’l-Ahraru’d-Dusturiyyin) gibi partiler de siyasi hayattaki yerlerini almışlardır.

Bunların dışında hukuki zeminde partileşmeleri yasaklanan ama Mısır halkı üzerinde çok ciddi etkisi bulunan Müslüman Kardeşler Teşkilatı da sosyal, ekonomik, eğitim vb. alanlarda varlığını sürdürmüştür.

1981 yılından 2011 yılına kadar Hüsnü Mübarek yönetiminde bulunan Mısır’da siyasi hayata katılan partilerin sayısında bir artış (yaklaşık 24 parti) olmuştur. 25 Ocak 2011 yılında Tahrir Meydanında başlayan kitlesel protestolarla birlikte Mübarek dönemi sona ermiş ve yeni bir siyasal yapılanma süreci başlamıştır. Bu süreçle birlikte Mısır siyasal yaşamında etkili olmaya çalışan partilerin sayısında ve etki alanında köklü bir değişim gerçekleşerek siyasi dengeler yeniden şekillenmeye başlanmıştır. Yeniden şekillenen bu siyaset tablosunda yer alan en önemli aktör olan Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın bünyesinde birkaç parti resmen kurulmuştur. Ayrıca 1924 yılından beri faaliyet yapması yasak olan Mısır Komünist Partisi 2011 yılında yasal olmayan faaliyetlerine son verdiğini ve artık Mısır siyasi hayatında boy göstereceğini ilan ederek yasal ve meşru bir parti olduğunu ilan etmiştir.

2. MISIR DEVRİMİ (25 OCAK 2011)

 2011 yılının başlarında Tunus’ta başlayan ve “Yasemin Devrimi” olarak isimlendirilen geniş kitlesel protestolar karşısında fazla direnemeyen Zeynel Abidin b. Ali 23 yıllık iktidarını bırakarak ülkesini terk etti. Başarıya ulaşan bu hareket diğer Arap ülkerinde yarım asırdan beri devam edegelen korku duvarlarını yıkmış ve Araplar, modern tarihte ilk kez kendi elleriyle kendi ülkelerinde siyasi değişiklik yapabilecekleri bir özgüvene kavuşmuşlardır. Bunun en belirgin yansıması Mısır’da gerçekleşmiş ve 25 Ocak 2011 yılında Tahrir Meydanında milyonlarca kişinin katılımıyla gerçekleşen ve “Nil Devrimi” veya “Ful Devrimi” olarak isimlendirilen kitlesel eylemler sonuç vermiş ve Devlet Başkanı

Hüsnü Mübarek 1981 yılından beri kesintisiz olarak sürdürdüğü iktidarını terk edip yetkilerini orduya devretmek zorunda kalmıştır. 1980 yılından beri ülkede uygulanmakta olan olağanüstü hal, ülkenin bir polis devleti haline gelmesi, iktidara yakın olan çevrelerin aleni ve aşırı yolsuzlukları, ülkede baş gösteren yoksulluk ve işsizlik, barınma ve beslenme gibi doğal ihtiyaçlardan mahrumiyet,

ifade ve düşünce özgürlüğü önündeki engeller, her türlü sivil hareketlerin şiddetli baskılara maruz kalması, Ortadoğu coğrafyasındaki İsrail eksenli sorunlar karşısında suskun ve pasif politikalar ve halkın ümitsizliğe düşmesi gibi yarım asırlık sorunlar bu kitlesel eylemlerin başlıca sebepleri arasında zikredilebilir. Mısır devrimi için kullanılan isimlendirmelerden biri olan “Ful Devrimi” ismini Mısır halkının en önemli beslenme kaynağı ve fakirliğin sembolü olan “ful” isimli bakladan almış olması da bu bağlam da değerlendirilmelidir.

 Mısır’ın kendi içinde yaşadığı sorunlar halk hareketlerini tetikleyen birincil etken olmuştur.

Dolaylı etkiyi ise ekonomik gelişme, demokratikleşme ve dünya ile bütünleşme konusunda başarılı adımlar atan Türkiye’nin yaptığı söylenebilir. 2002 yılından itibaren AK Parti hükümetlerinin politikaları bölgede sessiz bir devrimin ilk adımları olarak okunmuştur. Türk dış politikasında atılan dinamik adımlar bağlamında Filistin’in Türkiye’nin bir iç meselesi olarak konumlandırılmadı, bu konuda uluslararası düzeyde faaliyetlerin yürütülmesi, Davos’ta başlayan yeni süreç gibi olaylar Arap halkları nezdinde büyük bir heyecanla karşılanarak bugünkü mevcut durumun ortaya çıkması üzerinde etkileyici, motive edici ve cesaret verici fonksiyonlar icra eden dış faktörler arasında zikredilebilir.

2.1. Geçiş Dönemi Siyasi Aktörleri
Mübarek iktidarının devrilmesiyle birlikte, ülkeyi seçimlere gidilmesi ve yeni bir anayasanın

hazırlanması sürecinde yönetmek üzere bir geçiş hükümet oluşturulmuştur. Bu hükümette görev alanlar arasında en çok ön plana çıkanlar cumhurbaşkanı, başbakan

ve dışişleri bakanıdır. Bu aktörlerin kim oldukları, siyasi posizyonlarının ve idelojik tercihlerinin kökenleri geçiş döneminin nereye doğru evrileceği konusunda ipuçları vermektedir. Bu nedenle söz konusu aktörler üzerinde kısaca durulması Mısır’daki devrimin genel durumunu anlamamıza katkıda bulunacaktır.

 a) Muhammed Hüseyin Tantavi (Savunma Bakanı, Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi Başkanı, Devlet Başkanı)31 Ekim 1935 tarihinde doğan Tantavi, Mübarek döneminde Mısır Silahlı Kuvvetleri Başkomutanı olan bir mareşaldir. Mübarek iktidarının devrildiği 11 Şubat 2011 tarihinden itbaren de Savunma Bakanı, Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanıdır.

1956, 1967 ve 1973 savaşlarında İsrail’e karşı savaşan Tantavi, Pakistan’da askeri ataşe, daha sonra da Silahlı Kuvvetler Operasyon Kurumu Cumhurbaşkanlığı Muhafız ve Baş Komutanı olarak orduda farklı görevler üstlenmiştir. 1990–1991 yılında Saddam’a karşı

ABD öncülüğünde Koalisyon güçleri tarafından yapılan savaşa da katılmıştır. Mareşal unvanı verilen Tantavi, 20 Mayıs 1991’de Savunma Bakanı ve Mısır Silahlı Kuvvetleri Askeri Üretim ve Baş Komutanı olarak atanmış ve 2011 yılına kadar bu görevde kalmıştır.

Bazı gözlemcilere göre Tantavi, Mübarek’in halefi olarak görülmekteydi. Tantavi, 2011 Mısır Devrimi gelişmelerinin yaşandığı Ocak-Şubat 2011 döneminde, 31 Ocak 2011 tarihinde Başbakan Yardımcısı olmuştur. Mısır halkının protestoları sonucu 18 gün sonra 11 Şubat 2011 tarihinde Hüsnü Mübarek’in istifası üzerine Tantavi başkanlığındaki Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi ülke yönetimine el koymuştur.

Tantavi iktidarı devralmasından bu yana daha çok düşük profilli görüntü vermiştir. Göz önünde olmamaya özen göstererek, halkın önüne ilk kez 16 Mayıs 2011 tarihin'de Polis Akademisi’ndeki mezuniyet törenine katılarak çıkmıştır. Basın açıklamarını ve kamu önündeki açıklama görevini diğer üst düzey yöneticilerine bırakmıştır. Bugün itibariyle, fiili olarak ülkeyi yönetmeye devam etmektedir. Başbakanı ve kabinesinin atamasını yapmıştır. Konsey Başkanı olarak diğer ülke heyetlerini kabul etmektedir.

b) İsam Abdülaziz Şeref (Başbakan)
1952 yılında Giza şehrinde doğan İsam Şeref, 2004–2005 yıllarında Ulaştırma Bakanlığı

da yapan önde gelen bir akademisyen ve siyasetçidir. Akademisyen olarak pek çok ödül almıştır. 3 Mart 2011 tarihinden itibaren Mısır Başbakanı olarak görev yapmaktadır.

Yüksek Lisans ve doktorasını ABD’deki Purdue Üniversitesi’nde inşaat mühendisliği

alanında yapmıştır. ABD, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri ülkelerinde farklı görevler yapmıştır. Zamanın başbakanı Ahmet Nazif’le anlaşmaması üzerine bakanlıktan istifa etmiş ve akademyaya geri dönmüştür.

İsam Şeref, 2011 yılındaki Tahrir gösterilerinde aktif olarak yer almış ve demokrasi hareketinin öncülerinden biri haline gelmiştir. Başbakan olduktan hemen sonraki gün Cuma namazı sonrasında Müslüman Kardeşler Teşkilatı liderlerinden birini yanına alarak cemaate hitap etmiştir. Halktan meşruiyet ve destek talebinde bulunan Şeref, aylık olarak “ulusa sesleniş” konuşmaları yapmaktadır.

Şeref, İsrail ile ilişkilerin normalleştirilmesine şiddetle karşı çıkmaktadır. Filistin sorununu ilişkilerin normalleştirilmesinin ve iki ülke arasındaki işbirliğinin ön koşulu olarak görmektedir.

c) Muhammed Kamil Amr (Dışişleri Bakanı)
1942 doğumludur. 1966’da İktisat ve Siyaset Bilimleri Fakültesi’nden mezun olmuştur.

2011 Haziran ayında Mısır’ın Dışişleri Bakanı olmuştur. Amr’ın yeni dışişleri bakanı olarak seçimi pek çok gözlemci için sürpriz olmuştur. Çünkü kendisi 1997 yılından beri diplomasi ve dış politikadan uzak bir kişi olarak hayatını sürdürmekteydi ve Mısır

Uluslararası Bankasında çalışarak ekonomi alanını tercih etmişti. Bununla birlikte Amr’ın çeşitli diplomatik görevlerde bulunmuşluğu da vardır. En son 1995-1997 yılları arasında Mısır’ın Suudi Arabistan büyükelçiliği görevini yürütmüştür. Daha öncesinde Mısır’ın Washington’daki büyükelçiliğinde maslahatgüzar olarak çalışmıştır. Yine Dışişleri

Bakanı Afrika Örgütleri’nden sorumlu yardımcılığı ve Mısır’ın BM heyetinde temsilcilik görevlerini üstlenmiştir. Riyad büyükelçisi olarak çalışmış ve Mısır Uluslararası Bankasında Yürütme Müdürlüğü görevini üstlenmiş, 1997-2008 yılları arasında Mısır’ı 13 Arap ülkesinde temsil etmiştir.

Muhammed Kamil Amr, yeni görevine başladıktan sonra yaptığı ilk açıklamalarda gelecekten ümitli olduğunu söylemiş, önümüzdeki dönem Mısır dış politika eğiliminin devrim öncesinden farklı olacağını vurgulamıştır. Amr, bu çerçevede Mısır dış politikasının önümüzdeki dönemdeki ilgi alanından bahsederken Mısır’ın Arap ve Afrika bölgeleri arasındaki stratejik önemine dikkat çekerek şöyle demiştir: “Mısır Arap Dünyası’nın kalbidir ve Mısır’da olanlar bu dünyayı olumlu yahut olumsuz yönde etkilemektedir.

Mısır kalkınırsa Arap dünyası da kalkınır, Mısır tökezlerse Arap dünyası da tökezler. Mısır aynı zamanda Afrika bölgesinde de siyasi, ticari, ekonomik ve ortak çıkarlar doğrultusunda ilerleyecektir.”

3. DEVRİMİSONRASI SİYASET: CUMHURBAŞKANLIĞI ADAYLARI

25 Ocak 2011 yılında gerçekleşen Mısır devrimiyle birlikte birçok siyasi aktör ortaya çıkmıştır. Bu aktörlerin bazıları önümüzdeki aylarda gerçekleştirilmesi beklenen Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aday olduklarını şimdiden kamuoyu önünde açıklamışlardır.

Öne çıkan cumhurbaşkanı adayları ile parlamento seçimlerine girmeyi hedefleyen eski ve yeni siyasi aktörleri parti aidiyetleri ve siyasal eğilimlerine göre genel bir sınıflandırmaya tabi tutmak mümkün. Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olma niyetini açıklayan kişilerin sayısı günden güne artmaktadır.

Bu kişilerin siyasi ve ideolojik eğilimleri farklılık göstermektedir. Adaylar arasında muhafazakar, gelenekçi, liberal, statükocu, ve yenilikçilerin olduğu görülmektedir. Ülkenin siyasi geleceğine ilişkin tasavvurları hakkındaki açıklama ve yorumlamalarına dayanarak devrim sonrası ön plana çıkan siyasi aktörleri en önemlilerine aşağıda yer verilmiştir.

a) Dr. Muhammed El Baradey (Liberal)
17 Haziran 1942 tarihinde doğmuştur. 1997 ile 2009 yılları arasında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı başkanlığını yapan Baradey, Mısırlı diplomat ve hukukçu olarak uluslararası popüleritesi olan bir kişiliktir.

Yönetmelik ve kurallar çerçevesinde hukukun gözetilmesine ve korunmasına önem veren Baradey, hukuk ve adaletin devletin tüm kurumlarında egemen olması için mücadele vereceğini söylemiştir. Diplomatik yeteneklerini kullanarak ne istediğini ve istediğini nasıl elde edebileceğini bilen biri olduğu düşünülmektedir. Fikirlerini mantıksal bir düzen içerisinde nasıl sunacağını bildiği kabul edilmektedir.

Bazı çevreler, birçok dünya ülkesini nükleer silah elde etme rüyasından mahrum bıraktığını ve bunu büyük küresel güçler adına yaptığını ileri sürerek onu şiddetle eleştirmektedir. Baradey, özellikle Irak’ta yürütülen nükleer çalışmaların sonuçsuz kalmasına katkı vermekle, buna karşın İsrail gibi ülkelerin nükleer faaliyetlerine karşı sessiz kalmakla suçlanmaktadır.

Baradey ise muhaliflerine kendisinin sadece nükleer silahların yayılmasını engeleme anlaşmasına (NPT) imza atan ülkeleri denetlediğini, ancak NPT’yi imzalamayan İsrail’i denetlemenin mümkün olmadığını söyleyerek eleştirilere cevap vermektedir. Bu şartlarda Irak ve İran gibi ülkelerin imzaladığı anlaşmanın şartlarını ve kanunu uyguladığını söylemektedir. Baradey ayrıca Mısır’ın toplumsal değerleri ve İslami kimliği ile uyuşmayan Batıcı liberal düşünceye sahip olmakla da suçlanmaktadır.

Görec liberal fikirlere sahip olan Baradey, Müslüman Kardeşler Teşkilatı ve diğer dini oluşumlara ilişkin tutumunu şu beyanatında açıkça ortaya koymaktadır: “Toplumsal barış olmalıdır. Müslüman Kardeşler de siyasal sürecin bir parçası olmalıdır. Mısır toplumu, her şekliyle, etnik ve mezhebi gruplarıyla, Kıptisiyle, Müslümanıyla, Müslüman Kardeşleriyle, laikleriyle temsil edilmelidir. Hepimiz bu vatanın bir parçasıyız. Hepimiz toplumsal ittifaklar içerisinde olmalıyız. Ortak bir vizyon üzerinde anlaşmalı ve geleceğe birlikte yürümeliyiz.”

b) Dr. Abdulmunim Ebu’l Futuh (Liberal eğilimli Muhafazakar)
Müslüman Kardeşler Cemaati İrşad Bürosu eski üyesi olan Abdulmunim Ebu’l Futuh 15 Ekim 1951 tarihinde doğmuştur. Tıp fakültesi mezunu olmakla birlikte hukuk alanında da lisans diploması vardır. Arap Tabipler Birliği Genel Sekreterliği görevini yürütmüştür.

Müslüman Kardeşlerin liberal eğilimlere sahip kanadını temsil etmektedir. Müslüman Kardeşler içerisinde diğer gruplara karşı en fazla açılım eğilimi göstermesi ve hükümete karşı en cesur ve en sert muhalefet etmesiyle tanınmıştır. Her türlü örgütsel, partisel ve ideolojik bağlamı göz ardı ederek doğrudan yana taraf olmasıyla bilinir. Herkese saygılı, herkes de kendisine saygı duyar.

2011 yılında Ocak devrimi sonrası Dr. Ebu’l Futuh, 2011 yılı cumhurbaşkanlığı seçimlerine adaylığını açıklamıştır. Kararı bazı siyasi gruplar tarafından hoş karşılanırken, Müslüman Kardeşler Cemaati İrşad Bürosu daha önceden önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimleri için bir aday göstermeyeceğini açıkladığından dolayı bu karara itiraz etmiştir.

Müslüman Kardeşler Cemaati Genel Mürşidi, hangi cemaat üyesi olursa olsun aday olmak istiyorsa bağımsız olarak adaylık ilan etmesi gerektiğini açıklamıştır.

Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanması durumunda Mısır’ın hem Türkiye hem İran’la hem de Körfezle dengeli ilişkiler kuracağını açıklamış ve bu ülkelerin tamamının Ortadoğu bölgesinin istikrarı için temel unsurlar olduğunu söyleyerek Mısır’ın tüm önemli bölgesel aktörlerle dengeli ilişkiler yürütmesi gerektiğini savunmuştur.

Ebu’l Futuh, hâlihazırda uzmanlardan oluşan bir ekibin seçim programını yazmakta olduğunu duyurmuş, programın dört temel eksene odaklandığını söylemiştir. Birincisi, Mısır’da özgürlüklerin güçlendirilmesidir ki bu, vatandaşların sendikalar ve sivil toplum örgütleri kurma ve görüşlerini farklı araçlarla ifade etme haklarını kapsamaktadır.

İkincisi, Mısır toplumunda adalet çıtasının yükseltilmesidir. Ona göre bu da bağımsız bir yargının kurulması ve yargıçların onur ve bağımsızlıklarını koruyabilecekleri bağımsız yargı kadrolarının oluşmasıyla mümkündür. Üçüncüsü, Ebu’l Futuh eğitim ve bilimsel araştırma eksenini temel aldığını ve hiçbir devletin eğitime önem vermeden ilerleyemeyeceğini söylemektedir. Dördüncüsü de Mısır’daki yatırım olanaklarının özel olarak Arap ülkelerine, genel olarak da tüm yatırımcılara açılmasıdır.

Muhalifleri, kendisinin toplumda pek çok akım için (Kıptiler, solcular, laikler ve liberaller) kaygı nedeni olan Müslüman Kardeşler Cemaatine bağlı olmasının kutuplaştaştırıcı bir rol oynayacağını dile getirmektedir. Batılılar tarafından yapılan yorumlarda da onun Mısır’da dini bir devlet hatta dini referanslı sivil bir devlet kurma ihtimalinden bahsedilerek bu konudaki endişeler dile getirilmektedir.

c) Amr Musa
3 Ocak 1936 doğumlu olan Amr Musa Hukuk Fakültesi mezunudur. 1991–2001 yılları arasında Mısır’ın dışişleri bakanı olarak görev yapmıştır. 2001 yılı Mayıs ayından 2011 yılına kadar Arap Birliği Genel Sekreterliği görevini yürütmüştür.

Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerine katılacağını açıklayan Musa, seçim programının en dikkat çekici noktalarının, geçmiş dönemin siyasi hataları ışığında ortaya çıkan toplumsal bozuklukları gidermek olduğunu söylemiş; Müslüman Kardeşler Cemaatini küçümsenmeyecek bir güç olmakla nitelendirmiş; Cemaatin artık yasal ve kamuoyu oluşturmakta etkili olduğunu belirtmiştir.

Amr Musa, dış politika tercihlerinin değiştirilmesinin önemine, Mısır vatandaşlarının içeride ve dışarıdaki imajının iyileştirilmesine ve Mısır’ın merkezi rolünün geri kazanılmasına vurgu yapmıştır. Ona göre Mısır, Arap dünyasına bayraktarlık yapan ilk ülkedir. Musa, hâlihazırda seçim programını hazırlamak üzere uzman bir grupla çalıştığını ve uygun bir zamanda programı açıklayacağını vurgulamıştır. Musa, Mısır’ın gelecek liderinin süresi kaç yıl olursa olsun sadece bir kez başkanlık yapması gerektiğini söylemiştir.

Bu süreçte başkanın reform ve değişim sürecine liderlik etmesi, ülkeyi istikrara kavuşturması ve işleri yoluna koyması gerektiğini savunmuştur. Musa, Mısır’ın gelecek dönemde yeni bir yüzyılla ve büyük meydan okumalarla karşı karşıya olduğuna, pek çok toplumsal, siyasal ve aynı zamanda ekonomik sorunlarla karşı karşıya kalınacağına işaret etmiştir.

Amr Musa’nın muhalifleri, onu eski rejimin adamlarından biri olarak görmekte, uzun yıllar Hüsnü Mübarek’e dışişleri bakanlığı yaptığını, hiçbir şey başarmadığını, hiçbir yerel

ve uluslararası olayda başarılı olamadığını söylemektedirler. Mısır’ın rolünün onun döneminde iyice azaldığını savunan muhalifleri, Arap Birliği Genel Sekreterliği döneminde de Birliğin en dağınık ve pasif dönemini yaşadığını, karikatür oluşum haline geldiğini ve hiçbir etkinlik göstermediğini söylemektedir.

Amr Musa, döneminde Sudan bölünmüş, Lübnan parçalanmış, Libya iç savaşa gitmiş, Yemen silahlı iç çatışmaların eşiğine gelmiş, İsrail devleti Gazze’de katliam yapmıştır. Tüm bunlara karşı Amr Musa açıklamalarda bulunmaktan başka bir şey yapamamıştr. Bu nedenle muhalifleri ona “el-Hancuri (Boşboğaz)” lakabını takmışlardır. Bu nitelemeyle Musa’nın sadece etkisiz bir ses oluşuna dikkat çekmişlerdir.

d) Dr. Muhammed Selim el-Avva (Muhafazakar / Demokrat)
İslam dünyasında entelektüel kimliğiyle tanınmış İslamcı düşünür ve hukukçudur. 22 Aralık 1942 doğumludur. Uluslararası Müslüman Âlimler Birliği eski Genel Sekreteri ve Mısır Kültür ve Diyalog Cemiyeti Başkanı’dır. Mısır’da ulusal diyalogu savunanların başında gelmektedir. Müslüman-Hıristiyan diyalogu için Arap Grubu’nun kurucu üyesidir.

Fikirleri İslam dünyası-Batı çatışmasına karşı ılımlılık ve diyaloga yapılan vurguyla öne çıkmaktadır. Dr. Muhammed Selim el-Avva, 2011 Mısır Cumhurbaşkanlığı seçimlerine aday olduğunu, destekçileri ve sevenlerinin talepleri üzerine düzenlediği bir basın toplantısıyla duyurmuş, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rekabetin prestij değil proje eksenli olması gerektiğini savunmuştur.

Selim el-Avva, İslam şemsiyesinin insanların tamamını kucakladığını, İslam dininden bahsetmenin tüm peygamberlerin ortak dininden bahsetmek olduğunu ve bunun tüm insanlığa seslenmek olduğunu vurgulamış, dünyanın gözünün Mısır’ın üzerinde olduğunu ve Mısır’ın dostlarına ne gibi katkıda bulunacağını  baktıklarını dile getirmiştir.

Dr. Selim el-Avva, cumhurbaşkanlığına aday olduğunu açıkladığı basın toplantısında tüm Mısırlıları siyasi faaliyetlere katılmaya çağırmış ve sözlerine şöyle son vermiştir: “Allah’tan beni doğru yolda sebat ettirmesini, bu ülkeye hizmeti nasip etmesini, imkânlarını korumama yardım etmesini ve Mısır evlatlarının en iyi şekilde yetişmesini sağlamama imkân vermesini niyaz ediyorum.”

e) Şeyh Hazım Salah Ebu İsmail (Muhafazakar/Dini Eğilim)
1961 doğumlu olan Ebu İsmail, şu ana kadar adaylığını ilan etmiş en genç devlet başkanı adayıdır. Mısırlı İslamcı entellektüellerdendir. Hukukçu kimliğiyle ve İslam düşüncesi, siyaset ve diğer güncel dini sorunlarla ilgili olarak halkın dikkatini çeken fikirleriyle tanınmaktadır. Müslüman Kardeşler Teşkilatı’nın Mısır’daki eski tanınmış simalarındandır.

Şeyh Hazım Salah Ebu İsmail, cumhurbaşkanlığı için yapılacak olan seçimde aday olduğunu açıklamıştır. Adaylığını açıkladığı toplantıda verdiği mesajlar arasında “helal ile haram arasında net bir çizginin çekileceği bir ülke kuracağını” söylemesiyle dikkat çekmiştir.

Ayrıca Mısır’da seyahat engeli getirme niyetinde olmadığını, ancak haram olmayan seyahate imkân vereceğini, erkek-kadın karışık hallere vb. izin vermeyeceğini belirtmiştir. Nihayetinde de tüm bunların öncelikli konuları olmadığını, temel meselesinin devleti ekonomik ve toplumsal açıdan inşa etmek olduğunu ifade etmiştir.

 4. MISIR DEVRIMI ÖNCESI SIYASI PARTILER

Mısır’da siyasi partilerin, kuruldukları tarihten 25 Ocak 2011 tarihine kadar geçen süre zarfında ülke siyasetinde kayda değer bir rol oynamadıkları görülmüştür. 11 Şubat 2011 tarihinde Hüsnü Mübarek’in görevini terk ederek başkanlıktan ayrılmak zorunda kalmasıyla birlikte geleneksel partilerden bazıları yeniden teşkilatlanma ve mevcut siyaset tablosu içinde varlık göstermeye çalışmışlardır.

Bu partilerden bazıları bir şekilde siyasi arenada varlık kazanmaya, ellerindeki görece meziyet sayılabilecek örgütsel teşkilat yapıları ile seçim süreci deneyimlerinden yararlanmaya çalışmaktadırlar. Bu partilerin en önemlilerinden bazıları şunlardır.

a) Hizbu’l Vefd/Delegasyon Partisi (Liberal)
En önemli partilerden birisidir. Tarihi, İngiliz işgaline karşı gerçekleştirilen 1919 devrimine kadar uzanmaktadır. Şu anda teşkilat içi kongrelerini gerçekleştirerek kan tazelemeye çalışan parti, son zamanlarda Müslüman Kardeşlerin Özgürlük ve Adalet Partisi de dâhil pek çok partiyi, birlikte ulusal bir eylem planı çerçevesinde bir araya getirecek ittifak için yapılan çağrıda merkezi bir rol oynamıştır.

 b) Hizbu’l-Ğad/Yarın Partisi ve Hizbu’l-Kerame/Onur Partisi (Liberal)
Her iki partinin liderleri Eymen Nur ve Hamedin Sabahi, başkanlık için adaylık niyetlerini peş peşe açıklamışlardır. Her iki partinin kaderi de büyük ölçüde liderlerinin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde nispeten makul bir seçmen oyu almasına bağlıdır. Her iki parti de liberal eğilimli proğramlarıyla bilinmektedir.

c) Hizbu’l-Vasat/Ortayol Partisi (Muhafazakâr-Liberal)
Kuruluş çabaları 1970’lerin ortalarında Müslüman Kardeşler hareketinden ayrılanlar tarafından başlatılmıştır. Devrim öncesi büyük bir varlık gösteremese de devrim sonrası şansı diğer partilere göre daha fazladır. Zira muhafazkar ve dini eğilimli siyasal güçlerle liberal partiler arasında bir yerde durmaktadır.

Haberin devamını okumak  için tıklayınız


Haber Ara