Dolar

32,3712

Euro

35,0018

Altın

2.326,08

Bist

9.096,54

Müslümanlar varlık mücadelesi veriyor

İç Savaş sonrası Liberya’da Müslümanlar varlık mücadelesi veriyor... Liberya’nın en önemli Müslüman lideri Şeyh Kafumba Konneh, Liberya'daki dramı ve Müslümanların sorunlarını Timeturk'e anlattı.

14 Yıl Önce Güncellendi

2010-12-25 09:55:03

Müslümanlar varlık mücadelesi veriyor

RÖPORTAJ : ÖZGÜR KAVAK / TİMETURK
FOTO           : KERİM ÇOLLAK


Bir Batı Afrika ülkesi olan Liberya, Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan ve bir şekilde özgürlüklerine kavuşmuş olan “eski kölelerin (freed slaves)” American Colonization Society tarafından 1820’li yıllardan itibaren bu kıtaya taşınmasıyla ortaya çıkmış bir ülke. Göçmenler ile yerli halk arasındaki uyuşmazlıklar sebebiyle bir türlü istikrarlı bir yapıya kavuşamayan Liberya 1989-1996, 1997-2003 yıllarında vuku bulan ve iki yüz binden fazla kişinin ölmesi, binlerce kişinin komşu ülkelerde mülteci olarak yaşamak zorunda kalmasına sebebiyet veren iki önemli içsavaş yaşadı. Halihazırda kırılgan bir barış sürecinde bulunan ülke 2011 yılındaki seçimlere hazırlanıyor.


Liberya’nın en önemli Müslüman lideri Şeyh Kafumba Konneh, halihazırda ülke Müslümanlarının temsilcisi mesabesindeki Liberya Ulusal İslam Konseyi başkanlığını yürütmektedir. Emekli bir sulh hakimi olan Konneh, özellikle içsavaş yıllarında barış girişimcisi olarak esaslı bir rol oynamış, içsavaşın sonlandırılması sürecinde aktif bir şekilde yer almıştır. Savaş sonrası insan hakları ihallerine dair BM adına hazırlanan Final Report of the Truth and Reconciliation Commission of Liberia (TRC) başlıklı metnin yazımına katkıda bulunmuştur. İHH İnsani Yardım Vakfı’nın 2010 yılı kurban organizasyonu çerçevesinde gittiğimiz Liberya’da kendisiyle Liberya tarihinden iç savaş yıllarına; ülke Müslümanların durum ve ihtiyaçlarından, yüzyüze geldikleri misyonerlik faaliyetlerine kadar geniş bir yelpazede bir söyleşi gerçekleştirdik. 

Efendim sizinle konuşma talebimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz. Önceliklikle sizi tanımakla başlayalım. Kısaca kendinizden bahseder misiniz?

Ben, Şeyh Kafumba Konneh. 4 Şubat 1944 yılında Liberya’nın 15 eyaletinden biri olan Nimba’da doğdum. Geleneksel okullarda İslamî eğitim aldım. 1959 yılında İslamî hizmetlerde bulunmak üzere çalışmalar yürütmeye başladım. Bu süreçte ülke içindeki farklı Müslüman kabileler ile birarada bulundum. Esas itibariyle İslam’ın Liberya genelinde yayılması için çalışmalar yaptık. Bu kabilelerin ekseriyeti Müslümanlardan oluşuyordu ve ticaretle ilgileniyorlardı. Ancak dinlerinden dolayı diğer kabileler tarafından ayrımcılığa uğramaktaydılar.
 
1964 yılında Liberya hukuku üzerine eğitim almaya karar verdim. Bu şekilde kendi insanlarımıza karşı yürütülen ayrımcılığı yok etmeye yönelik bir mücadeleye başlamış oldum. Eğitimimi tamamlayarak sulh hakimi olarak göreve atandım. Bulunduğum bölgede insanlarımız arasında bir elbirliği süreci başlattım, daha sonra bölge temsilcisi oldum. Ardından yeniden İslamiyet’e hizmet ve tebliğ ile ilgili çalışmalar yürütebilmek adına emekli oldum ve kendimi bu görevi yerine getirmeye adadım. Takip eden süreçte 30 seneden fazla bir müddet Liberya Müslüman Birliği Genel Sekreteri olarak hizmet verdim. Ardından, başkent Monrovia’ya gitme teklifi aldım ve buraya yerleştim. Burada öncelikle Liberya tarihini halkıma anlatmaya başladım. İslamî konuları ele alan bir TV programı hazırladım. Bu TV programı içsavaşın başlangıcına kadar devam etti. Liberya Müslüman Birliği Konseyi’nde genel sekreter olarak hizmet verirken, iç savaş vuku buldu ve bu süreçte mevcut anlaşmazlıkların giderilmesi için barışı savunmak hakikaten çok gerekli hale geldi. Bu meyanda Hıristiyanlar ile irtibata geçtik ve Dinlerarası Teşvik Komitesi olarak bilinen geçici bir cemiyet kurduk. Bu cemiyet ile barış süreci başlatıldı ve Batı Afrika liderleri bu cemiyete katılmaya teşvik edildi. Hazıladığımız barış belgeleri “Liberya Eşit Barış Planı” olarak bilinmeye başladı. Bu dönemde ayrıca Birleşmiş Milletler için çalışmaya başladık. 1998 yılındaki ilk seçimlerden sonra, kurmuş olduğumuz bu geçici cemiyeti, dinlerarası kalıcı bir konseye dönüştürdük. Liberya Dinlerarası Konseyi, Liberya Ulusal İslam Konseyi olarak bilinen İslamî bir teşkilat ve Liberya Kilise Konseyi olarak bilinen Hıristiyan bir teşkilattan oluşmaktadır. Bu kurum hala barış ve ülke içerisindeki düzeni sağlamak için çalışmalar yürütmektedir. Ben de hâlihazırda Liberya Ulusal İslam Konseyi’nde hizmet vermekteyim.
 
Sizin şahsî tarihinizden Liberya tarihine geçelim müsadenizle. Buraya gelmeden önce yaptığımız araştırmalarda ükeniz hakkında doyurucu bir şekilde bilgilenme şansımız olmadı. Dolayısıyla aslında hakkında pek de bir şey bilmediğimiz bir ülkedeyiz. Bize biraz ülkenizden bahsedebilir misiniz?

Liberya, bir Batı Afrika bölgesi olarak önceden Mende Ormanı olarak biliniyordu. Menden halkı burada yaşamaktaydı. Liberya, ABD’nin kölelerini özgürleştirmeleriyle başlayan süreçte hususi bir önem kazandı. Çünkü özgürleştirilen köleler ABD’de yaşamaya devam ederlerse, er ya da geç, Amerikan hükümetine karşı yine bir ayaklanma çıkartabilirlerdi. Dolayısıyla eskiden köle olan siyahi halkı yerleştirmek adına Afrika’da bir yer bulmak zorunluluk arzetti ve Liberya aranan bu yer için uygun görüldü.
 
Burada affınıza sığınarak araya girmek istiyorum. ABD beraberindeki eski kölelerle buraya geldiğinde aralarında Müslümanların da bulunduğu yerli halk bu topraklarda mukim değil miydi?

İslam’ın Liberya’ya gelişi ABD tarafından insanların bu bölgeye göç ettirilmesinden 500 yıldan fazla bir süre öncesine dayanmaktadır. Amerikalıların ilk olarak bu bölgeye gelmeleri ise 1820 yılında gerçekleşmiştir. Aslında şunu söylemek lazım. Bölgede zaten mukim olan Müslüman kabileler koruma ve güvenliğin sağlanması konusunda Amerikalılara çok yardımcı olmuşlardır. Ardından bir hükümet kuruldu ve artık Liberya mücerret bir devlet hüviyetine büründü. Ancak ABD göçmeni köleler tarafından kurulan hükümet yerli kabileleri bertaraf etmeye başladı çünkü onlara bir takım haklar verilirse sorun çıkacağını düşündüler.

LİBERYA'DA MİSYONER  FALİYETLER VE MÜSLÜMANLARIN DURUMU 
İLE İLGİLİ DİĞER FOTOĞRAFLARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN


Bu bertaraf süreci de ülkenin halihazırdaki sorunlarının sebeplerinin başında geliyor anladığımız kadarıyla.

Haklısınız. Aslında ülkedeki Müslümanlar ve Hıristiyanlar, Liberya devleti müstakil olarak kuruluna kadar birbirlerine karşı güvenliği sağlamışlardır. Ancak sorun şu ki, bizim halkımız çocuklarını eğitim almak üzere batı okullarına göndermemek konusunda oldukça dikkatli, dolayısıyla bizler de İslami eğitimin verildiği geleneksel eğitimleri sürdürüyoruz. İslam’ın yayılmasını sağlamanın yanı sıra ticari faaliyetlere de girişimlerde bulunuyoruz. Bunun bir sonucu olarak Müslümanlar hükümetten oldukça uzak tutuluyor.

 

Peki Müslümanların toplum içindeki konumlarından bahsedebilir misiniz? Sözgelimi Müslümanların nüfus içinde ne kadarlık bir yüzdeye sahipler?

Liberya’daki Müslümanlar gerçekten oldukça zor şartlara sahip. Bir bakıma bizim sorumluluğumuz İslamî imkanları gözlemlemek ve bunları yaşamak. Örneğin içerisinde alkol barındıran şeyleri içmeyi engellemek, içerisinde yenmesi haram olan şeylerin yenmemesi, kızlarımızın gayrimüslimler ile evlendirilmemesi. Böylece Hıristiyanları ve diğer toplulukları bir araya getirerek “Bakın biz sizden ve diğerlerinden daha iyiyiz” demek. Buna bağlı olarak, bizler iki taraf arasında evliliklere izin vermiyoruz. Bu birincisiydi. Bir diğeri, onların yemeklerini yememek, ancak onlara bizim yemeklerimizden ikram etmek. Bu durumu sanki onlara yukardan bakıyor, onları hor görüyormuşuz gibi algılıyorlarmış. Ancak ne var ki bizim amacımız tabi ki bu değil. Çocuklarımızı onların okullarına göndermiyoruz, bu durumda da bizi asla değişmeyen ve yeniden yapılandırılması gereken insanlar olarak görüyorlar. Bizim sorumluluğumuz, insanlarımıza Kur’ân’ı ve İslam’ı öğretmek. Ancak onlar bizi gerici insanlar olarak görüyorlar. İşte Liberya’daki Müslümanların durumu tam olarak bundan ibaret.
 
Yüzdelik bir oran vermeniz mümkün mü peki?

Liberya nüfusu içerisinde Müslüman nüfusun gerçek yüzdeliğinin % 32-35 olduğu sanılıyor. Ortaya çıkan asıl çatışma Müslümanların mevcut hükümetin Amerika’ya hizmet ettiğini bilmelerinden kaynaklanıyor. Uluslararası dokümanları okursanız, biz Müslümanların oranını % 35 olarak söylüyoruz, onlarsa aslında % 15 olan Hıristiyan nüfus oranının % 30 civarında olduğunu söylüyorlar. Uluslararası hesaplamalarda Müslümanlar, Hıristiyanlardan sayıca fazla durumdalar. Sayıca fazla olan bu Müslümanlar geleneksel halktan oluşmaktadır. Biz Müslümanlar, onlar ise Hıristiyanlar olarak karşı tarafı kendi dinine geçirme mücadelesi vermekteyiz.
 
Ülkede 1989-2003 yılları arasında aralıklarla da olsa uzun bir içsavaş yaşandı. Liberya tarihinin en belirgin vasfı galiba bu iç savaşlar. Bu çatışmaların temel sebeplerine gelirsek, neleri sayabilirsiniz?

Liberya’daki batı modeli devleti kuranlar Ameriko-Liberyalılardır. Bu devlet kuruldu ve devletin görevi kapıları tüm gruplara karşı açmaktı. Bu sebeple, sloganımız “Liberya tek millet, Liberyalılar tek halktır” idi. Ancak onlar Ameriko-Liberyalılar ile yerli Liberyalıları birbirlerinden ayrı iki unsur olarak gördüler. Bu bölünmenin bir sonucu olarak 12 Nisan 1980’de oranları toplam nüfusun %5’inden az olan bu insanların hükümeti devrildi. Bu darbenin öncesinde, gayrimüslim halka İslam’ın yabancı bir din olduğu ve bu dine ait olanların da yabancı oldukları aşılanmıştı. Kafalardaki bu yanlış yorum, askeri darbenin ardından bütün ülkeye yayıldı. Müslümanlarla çalışma konusunda çok dikkatli davranmaya başladılar. Çünkü bizi ibadet dili Arapça olan İslami yaşayan yabancılar olarak görüyorlardı. Darbeden önce geleneksel İslami eğitim veren okullar darbeden sonra İngilizce ve Arapça’nın öğretildiği modern okullara dönüştürüldü. Vakfınızın buradaki faaliyetlerinde size yardımcı olan Şeyh Muhammed Durrey de bu yeni okul sisteminde eğitim görenlerden biri. Bu öğrenciler eğitim almak için Suudi Arabistan’a, Mısır’a, Kuveyt’e gönderildiler ve daha sonrasında insanlara İslam’ı öğretmek için geri geldiler. İşte bu durum daha çok ilgi uyandırdı. İslam’a karşı nefretle gelen bu ayrımcılık kavramı bitmedi. Ameriko-Liberyalılar ve yerel Liberyalılar sendromundan dolayı yerli Liberyalılar Ameriko-Liberyalılar tarafından sürüldüler. İslam’a karşı olan bu Hıristiyanlar İslam’ın yayılmasını engellemek adına her türlü fırsatı değerlendirmeye çalışmaktadırlar. Bu sebeple çoğunlukla Müslüman olan kabileleri hedef aldılar. Camilerimizi, okullarımızı hedef aldılar. Ülkeyi şöyle bir dolaştığınızda bize ait olan bütün okulların mahvolduğunu, camilerimizin resim sergisi, sinema salonu, mutfak gibi kullanıldığını görebilirsiniz. Bu ülkede sahip olduğumuz her şeye zarar verdiler. Müslümanların hedef olarak alınmasına rağmen, biz gördük ki, savaş bizim sorunumuzu çözebilecek bir şey değildi. Dolayısıyla bizler de barış sürecinde Hıristiyan-Müslüman etkileşimine destek verdik.
 
Savaş sürecinde Müslümanların rolünü açmamız mümkün mü? Sözgelimi biz biliyoruz ki bir orta Afrika ülkesi olan Ruanda’daki Tutsi-Hutu iç savaşında Müslümanlar ellerinden geldikçe katliamları engellemeye çalışmışlar ve adaletten ayrılmayarak bir örneklik göstermişler. Hatta gözlemleyebildiğimiz kadarıyla savaş sonrası onların bu tutumu Ruanda’da İslamiyetin hızla yayılmasına vesile olmuş durumda.


Savaş sırasındaki rolümüzü iki şekilde açıklayabiliriz: İlki biz Liberya Ulusal İslam Konseyi’nde insanlara bu sorunun savaş meydanında çözülemeyeceğini öğretmeye çalıştık. Bu sebeple Hıristiyanlarla bir araya geldik ve barış adına çalışabilmek için önce Dinlerarası Teşvik Komitesi’ni sonra da Liberya Dinlerarası Konseyi’ni kurduk. Bizden bazı Müslümanlar savaşmaya karar vermişlerdi. Ancak herhangi bir insanın herhangi bir nedenle öldürülmesine asla izin vermeyeceğimizi söyledik. Aslında her iki tarafı da bu şekilde ikna ettik ve hep birlikte özgürlük mücadelesi vermeye karar verdik. Başkan Taylor’un ülkeden sürülmesine kadar, bazı liderler ve başkanlarla bir araya geldik ve birlikte kararlar aldık. Daha sonra hükümet değişikliğine gidildi. Bir seçim gerçekleştirildi ve şimdiki hükümet başa geldi.
 
Ülkedeki Müslümanların siyasî yapılanmalarından ve halihazırda hükümetle olan ilişkileri hakkında ne dersiniz?

Bizim burada yürüttüğümüz faaliyetlere ve yapılaşmamızı şu şekilde anlatmak mümkün: Benim başkanı olduğum Ulusal İslam Konseyi ülkedeki bütün İslamî teşkilatların bir araya gelmesiyle şekillenmiştir. Şimdiye kadar savunduğumuz ve yapmaya çalıştığımız şey, ülkenin farklı eyaletlerindeki İslami örgütlerin bulundukları eyalette İslam’ı yayması ve insanlara öğretmesi. Ayrıca bu örgütlerin en üst birim olan Liberya Ulusal İslam Konseyi’nin bir üyesi olmasını sağlamak. Ulusal İslam Konseyi’nin görevi ülkede İslami bilinçlendirme çalışması yürüten, çocuklara İslami eğitim veren, İslam’ı yayma çalışması yürüten tüm örgütlere yardımcı olmak, onlar için güvenliği sağlamak ve çalışmalarını daha ileriye taşımaları için teşvikte bulunmaktır.
 
Ülkedeki dini eğitime ve özellikle imam ve müezzinlerin eğitimleri konusuna gelmek istiyorum. Burada bulunduğumuz süre zarfında birkaç okulu ve birçok camiyi ziyaret etme fırsatı bulduk. Ancak sözgelimi Monrovia’nın en büyük camîinde dinlediğimiz ezan dahi malesef son derece anlaşılmaz bir telaffuzla okunmaktaydı. Bu ve benzeri olumsuz örnekleri iyileştirme adına neler yapıyorsunuz?

Daha önce de söylediğim gibi, bizim eğitim sistemimiz geleneksel temellere dayanıyor. İşte son zamanlarda İngilizce ve Arapça da öğretilen okullar kurduk. Bazı çocuklarımızı bizim için burs imkanı sağlayan Suudi Arabistan, Mısır, Kuveyt, Katar ve Afrika İslam Merkezi’nin bulunduğu Sudan gibi ülkelere göndererek buralarda eğitim almalarını ve ilim adamı olmalarını sağlıyoruz. Bu çocuklar geri döndüklerinde ya burada imam ve müezzin olarak hizmet veriyorlar ya da İslami okullarda çocuklara eğitim veriyorlar. Ayrıca hem Müslümanlara hem de gayrimüslimlere yönelik İslam’ı yayma çalışmaları da yapıyorlar. Kur’an’ın şu ayetinde de geçtiği gibi; “Rabbinin yoluna, hikmetle, güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et.” Bizimle birlikte olan, hutbelerimizi dinlemeye gelen, tüm halkımız çalışmalarımıza katılmak istiyorlar. Bu şekilde bazıları ezan okuyorlar ama geleneksel olarak öğrendikleri şekilde. Biz de bu insanlara “Hayır siz yapamazsınız” demiyoruz, bırakıyoruz okusunlar ezanı, bir katkı sağlamak istiyorlarsa sağlasınlar. Ama diğer çoğu camide eğitimli imam ve müezzinler görev yapmaktadır.
 
Bu çerçevede konuyu eğitim sisteminize getirmek istiyorum. Biraz da bu konudan bahsedecek olursak neler söyleyebilirsiniz?

Bizim okullarımızda Milli Eğitim Bakanlığımızın hazırladığı bir müfredat çerçevesinde eğitim yapılmaktadır. Okullarımızda eğitim gören öğrenciler gerek Batı Afrika sınavları gerekse genel Afrika sınavları olsun, hepsine göre eğitim görmektedir ve birçoğu bu sınavlarda başarılı sonuçlar elde etmektedir. Arapça derslerinde de özellikle Suudi Arabistan ve Mısır müfredatını takip ediyoruz. Bu ülkelerde çocuklarımız için burs sınavları yapılıyor ve bu sınavlarda başarı gösteren çocuklar da o ülkede burslu eğitim görebiliyor. Bugün böyle bir sürecin olması gerçekten Liberya’ya özellikle Müslümanlara çok destek olmaktadır. Ayrıca bu okullarda İngilizce eğitim gören çocuklar hukukçu olabiliyorlar. Bu okul sisteminden mezun olanlardan bazıları yüksek mahkeme üyesi olarak bazıları ikinci yargıç olarak diğer bazıları ise yine Liberya üniversitelerinde akademisyen olarak hizmet veriyorlar. Sözgelimi Federal Nijerya Cumhuriyeti Büyükelçisi de bizim bu okulların mezunlarındandır. Bazı mezunlar Liberya’da, Amerika’da ve diğer bazı ülkelerde doktor olarak hizmet veriyor. Mümkün olduğunca yapmaya çalıştığımız iyi bir eğitim verebilmek. Okul öncesi eğitimden lise öğretimine kadar okullarımız var ancak bir yüksek okul ve üniversitemizin olmasını çok istiyoruz. Dolayısıyla halkımıza bu şekilde etkili bir eğitim sistemi sunmuş oluyoruz. Aynı zamanda camilerimizi restore etmek ya da yeni camiler inşa etmek niyeti taşıyoruz. Bu camilerin içerisinde okulların olması ve eğitim verilmesi görüşündeyiz. Çünkü eğitim verilmeyen bir cami tam olarak görevini tamamlayamaz. Camilerde namaz kılan kişiler neden çocuklarını uzakta bir okula göndersin ki, dolayısıyla okullar da bu ortamlardan istifade etmelidir. 
 
Malumunuz içsavaşlar ardında birçok yetim bıraktı. Biz Monrovia’nın yaklaşık 20 km uzağında Pala adlı bölgedeki bir yetimhaneye gittik. Oldukça geniş bir arazi üzerinde kurulmuş bu merkezin yurt ve derslik kısımlarının adeta harabe haline geldiğini gördük. Yetkililerden aldığımız bilgilere göre 286 çocuğun kaldığı bu yetimhane başta olmak üzere ülke genelindeki Müslüman yetimler için neler yapıyor, bunların ihtiyaçlarını nasıl karşılıyorsunuz?

Kuveytli İslami bir kurum Liberya’daki Müslümanlara yardım sağlıyor. Aynı zamanda yine bu kurum burada sizin ziyaret ettiğiniz yetimhaneyi kurdu. Başlangıçta bu yetimhanede 535’in üzerinde yetim çocuk kalıyordu. Ancak Amerikan emperyalizminden dolayı, özellikle George Bush döneminde Bush yönetimi işin içine karıştı. Aslında o dönemde sadece Liberya’ya değil bütün Afrika da bu durum yaşandı. Bizleri engellediler ve çalışmaları durdurdular. Dolayısıyla bizler her hafta bu yetimhanenin ihtiyaçlarını karşılamaya çalışıyoruz. Allaha şükür ki, İslam Kalkınma Bankası yetimhane binasının yapılması için bize finansman sağladı. Gerçekten yetimhanenin ihtiyaçlarını karşılamak konusunda çok zor zamanlar geçiriyoruz. Bu yetimhaneye destek olanlara gerçekten teşekkürlerimizi sunmak isteriz.
 
Ülkede çok fazla kabile var, anladığımız kadarıyla bunlardan bir kısmı Müslüman, peki Müslüman kabileler ile diğerleri arasındaki ilişki nasıl?

Liberya’da 16 farklı kabile yaşamaktadır. Bu 16 kabilenin 6’sının büyük çoğunluğu Müslüman. İslam’ı yayma sürecinde sürekli olarak yapılan tebliğ çalışmalarıyla Müslüman oldular. Ancak diğer kabilelerde de Müslümanlar bulunmaktadır. Liberya’ya hiç Müslüman bulunmayan bir yer bulamazsınız. Bütün kabilelerde, hatta Ameriko-Liberyalılarının arasında dahi Müslümanlar vardır. Tabi bu kabileler arasındaki ilişkiler çok sıkı değil. Farklı ilahlara inanan insanların iyi ilişkiler içerisinde olmasını bekleyemezsiniz. Ancak biz Müslümanlar olarak onlarla iletişim ve etkileşim içerisine girme konusunda oldukça dikkat ediyor ve önemsiyoruz.
 
Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki ilişki nasıl?

Daha önce de söylediğim gibi, Liberya’da yerleşmeleri için Hıristiyanlara yardımcı olanlar Müslümanlardır. Ancak Hıristiyanlar güçlendiği zaman, Müslümanları geri plana itmeye çalıştılar. Ama o kadar çok uğraştılar ki, bir eyalette çoğunluk haline geldiler ve oradaki Müslümanları bastırmaya çalıştılar. Başlangıçta Müslümanlara çok zarar verdiklerini gördük, birkaç kabile çocuklarını asla okula göndermemeye, hükümete asla katılmamaya karar vermişlerdi. Bizlerden üç kabile kendi çocuklarının eğitimiyle ilgilenmeye, kendi asgari gelirlerini sağlamak için tarımla ilgilenmeye başladılar. Kısacası kendi kabuklarına çekildiler. Ancak bizim İngilizce ve Arapça eğitim veren okullarımızı açmamızla beraber çocuklarımız kendi dini yükümlülüklerini, anayasal haklarını ve sorumluluklarını öğrendiler ve hükümet içerisinde de çalışmaya başladılar. Bugün ülkemizde, Müslümanların giderek hükümet içerisinde baskın konuma geçerek yönetim biçimini İslami yönetime çevirecekleri korkusu var. Dolayısıyla kendi akıllarında yarattıkları bir şey için savaşmaya devam ediyorlar. Ancak işe yaramıyor.

LİBERYA'DA MİSYONER  FALİYETLER VE MÜSLÜMANLARIN DURUMU 
İLE İLGİLİ DİĞER FOTOĞRAFLARI GÖRMEK İÇİN TIKLAYIN


 
Hıristiyanlar misyoner okullarında, üniversitelerinde ve kiliselerinde oldukça yoğun bir faaliyet içerisindeler. Peki Müslümanlara yönelik doğrudan bir faaliyette bulunuyorlar mı?

Evet en fazla karşılaştığımız sorunlardan biri de bu. Ülkede bulabileceğiniz en iyi okullar, hastaneler, radyo istasyonları Hıristiyanlara ait. Ancak tüm bu fırsatlara ve önceliklere rağmen hala azınlık konumundalar. Dolayısıyla onlardaki bu gelişmeyi görünce bizler de yeni okul sistemlerine bir başlangıç yaptık, hastane değil ama klinik açmaya başladık ve kendimize ait bir radyo istasyonu kurmayı düşünmeye başladık. Onların tüm bunları yaparken sağladığı desteklerin yanı sıra bizler de onlara destek verdik. Seçimlere gelindiğinde onlara para verdik, malzeme sağladık, onlar için kampanya hazırladık, onlar için her şeyi yaptık. Bu da bir çeşit sosyal hayat. Ama diğer taraftan insanlar bizler de başkan olmak istiyoruz, biz de senatör olmak istiyoruz, biz de milletvekili olmak istiyoruz demeye başladılar.
 
Ülkede başka dinlere mensup insanlar da var mı?

Evet başka dinlerden insanlar da var ancak devlet tarafından tanınmayacak kadar az sayıda oldukları için sayıları belirtilmiyor.
 
Ülkenizde bir de Bahaîlerin bulunduğunu biliyoruz. Onların sayısının 10.000 civarında olduğu söyleniyor.

Çok abartılı bir rakam olmuş, o kadar değil. Belki birtakım insanlar sırf laf olsun diye söylemişlerdir. Ancak kayıtlarda öyle bir şey yok.
 
Diğer Müslüman ülkelerle ilişkileriniz ne durumda, özellikle Türkiye ve diğerleri ile ne tür ilişkiler içerisindesiniz?

Liberya’daki Müslümanların büyük bir çoğunluğunu Sünniler oluşturuyor. Öncelikli olarak Suudi Arabistan, Mısır, Kuveyt, Katar az da olsa Bahreyn ile iyi ilişkiler içerisindeyiz. Çünkü bu ülkeler bize yardım ediyor biz de onlara yardımcı olmaya çalışıyoruz.
Türkiye ile ilişkilerimiz konusuna gelecek olursak, şu ana kadar Türkiyeli Müslümanlar ile Liberyalı Müslümanlar arasında bir ilişki kurulmuş değil. Ancak Türkiye ile ilişkiler içerisine girmeyi tabiî ki isteriz. Çünkü diğer ülkeler sadece dini eğitim alanında bizim çocuklarımıza burs sağlıyorlar, ancak bugün Liberya’da bizim doktorlara, mühendislere, kitle iletişimcilere, ziraatçılara ihtiyacımız var. Ve inanıyoruz ki, Türkiye’den bu alanlarda eğitim desteği sağlamamız durumunda, çocuklarımız tıp ve diğer alanda eğitim alabilirler. Bu alanda bir şeyler yapabilmeyi gerçekten çok istiyoruz.
 
Bu ana kadarki konuşmamızdan, ülkedeki Müslümanların pekçok şeye ihtiyaçları olduğu ortaya çıktı. Bunları özellikle en önemli olanlardan sıralamaya başlarsak neler söyleyebilirisiniz?

Şu anda gerçekten ihtiyacını duyduğumuz şey, ilk olarak hastaneler ve sağlık merkezleri, çünkü İslami sağlık merkezleri çok az ve aslında her eyalette olması gerekiyor. Çünkü Hz. Muhammed (sas) buyuruyor ki, “Ölüm döşeğindeki insanlara kelime-yi şehadeti telkin edin”. Hristiyan hastanelerinde ölmek üzere biri varsa, hastanın ailesi oraya toplanır ve papaz hastaya Haç tutar ve onu kutsar. Kendi ritüellerini gerçekleştirirler. Ancak bizim kendi inançlarımızı gerçekleştirebileceğimiz bir hastanemiz yok. Dolayısıyla hastalarımızın yatırılabileceği, tedavi görebilecekleri ve ölüm döşeğinde insanlara kelime-yi şehadetin telkin edileceği hastanelere ve sağlık merkezlerine ihtiyacımız var. Ayrıca mesleki ve sanayi eğitimlerinin alınabilineceği yüksek okullara ihtiyacımız var. Bu okullardan eğitim alan çocuklar tüm insanlığa faydalı çalışmalar yapabilsinler. İngilizce, Arapça ve İslami eğitim veren aynı zamanda tüm branşların öğretildiği üniversitelere ihtiyacımız var. Diğer tüm Batı Afrika ülkelerinde böyle okullar mevcut ancak sadece Liberya’da yok. Hükümet bu okulları açmamıza karşı çıkmıyor aslında, ancak kendi finansmanımızla bu okulları kurmamız söz konusu.        
 
Son olarak Türk halkına ve Türkiye’ye nasıl bir mesaj vermek istesiniz?

Öncelikle bu Kurban bayramında ülkenizi bırakıp bizlerin ziyaretine geldiğinizden dolayı sizlere çok teşekkür ederiz. Bizimle selamlaştınız, konuştunuz, bizleri dinlediniz, bizlerle görüş alışverişinde bulundunuz, ufkumuzu açıcı bir takım önerileriniz oldu. Bizi hayırlı bir ümmet yapacak olan da bunlardır. Türkiye’nin burada bir büyükelçilik kurmasını istiyoruz. Böylece Türkiye ile daha kolay ilişkiler ve etkileşime geçme fırsatımız ayrıca karşılıklı destek olma imkanımız olacaktır. Ayrıca Türkiye’den bizim için eğitim desteği sağlamasını istiyoruz. Böylece yüksek öğretim alanında eğitim almak isteyen kız ve erkek çocuklarımız gelip Türkiye’de eğitim alabilsinler.
 
Efendim, çok teşekkür ediyoruz. Son derece verimli bir konuşma oldu. Ziyadesiyle istifade ettik.

Ben teşekkür ederim.

 
VİDEO HABER

Sahibinden 16 milyon TL'ye satılık ‘tarihi kilise’

Haber Ara