Dolar

32,4609

Euro

34,8157

Altın

2.420,22

Bist

10.045,74

Adetli kadın oruç tutabilir mi?

Her Ramazan ayı gelişinde tartışılan konulardan biri de adetli kadının oruç tutup tutamayacağıdır? Konuyu delilleri ve yorumları ile sizler için araştırdık.

17 Yıl Önce Güncellendi

2008-09-05 14:46:00

Adetli kadın oruç tutabilir mi?

 

Nursen Kışlakçı* / TİMETURK

Son zamanlarda sıkça tartışılan konulardan biri de adetli iken oruç tutmanın caiz olup olmadığı? Kur?an-ı Kerim?de adetli kadının orucu ile ilgili açık bir ifadenin bulunmayışı tartışmaların gündemde kalmasında etkili oluyor. Özellikle Ramazan ayında önem kazanan bu konuyu delilleri ve yorumları ile aktarmayı bir borç biliyoruz.

Hayız (adet) nedir?

Hayız (âdet) sözlükte, kanın çıkmasıdır. İslami literatürde, ergen, hastalıklı olmayan ve menopoza girmemiş olan kadının rahminin attığı kandır.[1]

Diğer semâvî dinlerde, örneğin adetin dînî yönüyle ilgili en ayrıntılı uygulamalarını geliştiren Yahudilikte hayız gören kadın ?niddah? (ayrılan) adıyla anılır. Eski Ahit?de hayızlı kadın, kanamanın başlamasından itibaren yedi gün boyunca murdar kabul edilmiş ve birtakım yükümlülüklere tâbi tutulmuştur. Yahudilikte aynı zamanda, kadında kanamanın devam ettiği sürede ve yedi günlük müddet içinde hayızlı kadınla cima etmek, onun dokunduğu herhangi bir şeye temas etmek murdarlığı bulaştırdığından yasaktır. Hıristiyanlıkta ise, hayzın hiçbir dinî hükmü yoktur, hayızlı kadınla cima (cinsel ilişki) dahi serbesttir.[2] İslâm dinî, bu gibi kadına eziyet veren uygulamaları geçersiz kılarak, hayızlı kadını hakikî manada pis ilân etmemekle birlikte, hakkında birtakım koruyucu hükümler koymuştur.

Adetli kadın hakkında söz konusu olan şey, sadece hükmî bakımdan temiz olmama hâlidir. Bu durumda, cünüp kişi de adetli kadınla aynı kategoriye girer. Fakat cünüp ile adetli kadının durumu, bazı noktalarda farklılık arz eder. Bu farklılığın nedenleri arasında;

* Cünüplüğü sona erdirmenin kişinin iradesine bağlı oluşu, âdet hâlini sona erdirmenin ise kişinin iradesine bağlı olmayışı

* Âdet hâlinin uzun sürmesi, sayılabilir.[3]

Kadının adeti ile ilgili hükümlerin kadının ve ona ait hallerin Haliki ve Maliki tarafından konması akli yorumların çıkarımlarından öncelikli olmalıdır. Zira akıl mü?minlere nakli (Kur?an ve sünneti) şekillendirmek için değil bu değerleri anlayıp kavramak için verilmiştir.

Nakil adetli kadının oruç tutmasına herhangi bir yasak getirmiş midir?

Kuranda adetli kadının orucunun haram olduğuna dair herhangi bir açıklama yapılmamıştır. Haramlığa işaret eden deliller sünnette bulunmaktadır.

1) Hamne binti Cahş, Hz. Peygamber (s.a.s)? e, kendisinden çok fazla kan geldiğini ve bu durumun kendisini namaz ve oruçtan alıkoyduğunu söyleyince Resûlullah ona:

?Allah? ın bilgisine uygun olarak (her ay) altı ya da yedi gün hayız kabul et, sonra da temizlendiğine (âdet gününün bittiğine) kanaatin geldiğinde gusül al ve (ayda) yirmi üç ya da yirmi dört gece-gündüz namazı kıl, orucu tut!?  buyurmuşlardır.[4]

* Bu rivayette Hz. Peygamber tarafından kadının namaz kılıp oruç tutabilmesi için âdetinin hükmen bitmesini şart koşulmuştur.

* Hamne binti Cahş?ın hayzın kendisini oruçtan alıkoyduğunu belirtmesi adetli iken oruç tutulamayacağını o dönemde kadınların bildiğini göstermektedir.

* Hz. Peygamberin ?adetin bittiğinde gusül al namazı kıl, orucu tut? sözleri de Hamne?nin ve hanımların hayzın oruca engel olduğu yönündeki yerleşik bilgilerinin doğruluğunu tasdiklemektedir. 

2) Muâze?den: Hz. Âişe? ye (r.anha); ?Hayızlı kadının orucu kaza ettiği hâlde namazı kaza etmemesinin sebebi nedir?? diye sorunca bana dedi ki: ?Sen Hârîcî misin yoksa??

?Ben Hârîcî değilim, ancak soru soruyorum? dedim. O (Hz. Aişe) da şöyle dedi: ?Biz Resûlullah (s.a.s) dönemindeyken bu hâl geldiğinde biriyle emrolunur, diğeriyle emrolunmazdık. Resûlullah, orucun kazasını emreder, namazın kazasını emretmezdi.? [5]

İmam Nevevi, İbn Hazm, İbn Rüşd, Halebî İbrahim hayızlı kadının oruç tutmasının haram olduğunu ve bu konuda ümmetten farklı görüş bildiren bir müctehidin çıkmadığını haber vermişlerdir.

İmam Nevevi geleceğe matuf şöyle bir göndermede de bulunur ve der ki: ?Bu rivayet orucun haramlığına delil değildir, onda sadece orucu açmaya cevaz vardır. Adetliye oruç, yolcuya olduğu gibi caizdir, farz değildir gibi bir yorum yapılacak olsa şöyle cevap verilir: Sahabe kadınlarının ibadet konusundaki içtihatları sabit olduğu gibi ibadete olan düşkünlükleri de bilinir. Eğer oruç caiz olsaydı onlardan bazıları bunu muhakkak yerine getirirdi.?[6]

Dini hükümleri anlama ve uygulama noktasında son derece titizlenen hanımların ilk dönemlerden beri tercihlerini ruhsatı kullanmak yerine azimete göre hareketle şekillenmesi gerekirdi. Kadınların, en mahrem konularda dahi sorular sorup nakiller yaptığı devirlerde adetli iken orucunu bozmayan Ramazan oruçlarını bütün tutan tek bir sahabiyyeden bahsetmemiş olmamalarını tesadüfî olarak açıklamak mümkün değildir.

Cenab-ı Hakkın ?Öyle ise sizden Ramazan ayını idrak edenler onda oruç tutsun. Kim o anda hasta veya yolcu olursa (tutamadığı günler sayısınca) başka günlerde tutsun.?[7] Ayetinden yola çıkarak günümüzde ?adetli kadın oruç tutabilir? tezini savunanlar bulunmaktadır. Zira oruç açma ruhsatı Kuranda yolcu ve hastaya verilmiştir. Adetli kadın yolcu sınıfına giremeyeceğine göre adetli iken sadece kendisini rahatsız hissettiği günlerde oruç tutmayabilir, denilir.

Kadının adetinin hastalık olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyleyenler?Sana kadınların hayız hâlinden soruyorlar. De ki: ?O, bir ezâdır.[8]  (Ayetindeki eza kelimesinin de hastalık anlamı taşıdığını söylemektedirler.

Eza Nedir?

Ragıb el- Isfahani?nin el-Müfredat?ında ?eza? şöyle açıklanır:

?Eza?: Canlı varlıklara dokunan sıkıntıyı ve zararı anlatır. Bu canlının bedenine ya da ruhuna yönelik olabilir yahut yapılan işin dünyevi yahut uhrevi sonuçlarından kaynaklanabilir.

Kelime Kur?an-ı Kerim?de de bu anlamda kullanılmıştır:

?Mallarını Allah yolunda harcayıp da infaklarının ardından minnet etmeyenler, eza etmeyenler (sıkıntı vermeyenler) yok mu, işte onların Rabb?leri katında mükâfatları vardır.?[9]

Eğer yağmur sebebiyle size bir eza uğrarsa sıkıntı çekerseniz yahut hasta düşmüş iseniz, silahlarınızı bırakmanızda bir mahzur yoktur. [10]

Kur?an?ı Kerim?de içinde eza kelimesi zikredilen ayetler bir bütün olarak incelendiğinde hastalıktan farklı bir anlam taşıdığı görülmektedir. Hatta yukarıda aynı ayet içerisinde ?eza? ve ?hastalık? birbirinden farklı kelimelerle ifade edilmiştir. Aynı anlamı taşıyan kelimelerin  ?yahut? edatı ile birbirinden ayrılarak zikredilmesi dil açısından uygun değildir. Zira o takdirde ortaya ?hasta yahut hasta olursanız? ifadesi gibi anlamsız sözler çıkacaktır.

Oruç ayetinde geçen ve kendilerine oruç tutmama ruhsatı tanınan ?merda? (hastalar) kelimesinin kapsamına hayızlıyı dâhil etmek ve onları da hasta kategorisinde değerlendirmek ne nakli ne akli ve ne de lugavî açıdan mümkün gözükmemektedir. Zira her üç kaynak da kelimenin bu anlama gelmediğini her iki durumun da özellik ve mahiyetinin farklılığını ısrarla vurgulamaktadır.

Hayzın tanımı, başta zikrettiğimiz üzere gibi lugavî açıdan çok açıktır. Hayzın bir hastalık, bir özür durumu olmadığı çok kesindir. Aksine hayız kadında hastalık değil sağlık göstergesidir, kadınlar normal hayız gördüklerinde değil hayız görmediklerinde doktora müracaat ederler.

Bu lugavî açıdan da tıbbi açıdan da böyledir. Ayrıca hayız halinin hastalık olarak yorumlanabileceğini farzetsek dahi bu hastalık sünnete göre oruca mani olan bir hastalıktır ve bu hastalıktan iyileşme kadının kendisini iyi hissetmesi ile değil adet halinin hükmen bitmesiyle son bulacaktır. Dikkatle incelendiğinde sünnette de hayız (adet) ve istihaza (hastalık kanı)?nın asla bir tutulmadığı ve aralarındaki hüküm farkının çok detaylı bir şekilde verildiği gözlemlenmektedir.

Hz. Aişe?den (r. anha) Fatma b. Ebû Hubeyş, Hz. Peygamber (s.a.s)? e geldi ve dedi ki: ?Ben istihâze (âdet fazlası kan, özür/hastalık kanı) gördüm. Resûlullah (s.a.s) şöyle buyurdu: ?Âdet günlerinde namazı bırak, sonra gusül al ve her namaz vaktinde abdest al (ve namazını kıl), isterse kan hasıra damlasın.? [11]

Kadından gelen kan ister adet kanı olsun ister özür (hastalık kanı) olsun kadını hassaslaştıracak ve metabolizmayı yoracaktır. Özellikle hasıra damlayacak derecede kanaması olan bir kadının rahatsızlık hissetmemesi mümkün değildir. Hal böyle olmasına rağmen Allah Rasulü hayız dönemi bitiminde namazı emrettiği gibi kadınlara gücü yettiği takdirde orucu da emretmiştir. Görünüşte aynı olmasına rağmen her iki kanın hükmü kadının ve onun adetinin yaratıcısı tarafından farklı şekilde belirlenmiştir. Bu takdirde oruç ayetinde kendilerine oruç açma ruhsatı tanınanlar -adetlinin zaten oruç tutması yasak olduğu için- istihaze (özür-hastalık kanı) gören kadınlar olabilir. Buna ne lugavî ne tıbbi açıdan bir engel bulunmamaktadır.

Bazıları adetli iken oruç tutmanın haram kılınmasının Kur?an?ın sınırlamadığını sınırlamak olduğunu böyle bir şeye kimsenin hakkının bulunmadığını ifade etmektedirler. Konu bu çerçevede ele alındığında ve peygamberin hüküm koyma yetkisi göz ardı edildiğinde herkesin anlayışına göre şekillenen bir din ortaya çıkması kaçınılmazdır. Örneğin namazın şekli, rekât sayısı, zekâtın mahiyeti, hangi mallardan ne ölçüde zekât verileceği, faizin hangi mallarda geçerli olduğu, oruçluyken unutarak yiyip içmenin orucu bozmayacağı vs. gibi pek çok konu Kuranda zikredilmemektedir.

Cünüp kişiye namaz için gusül abdestinin farz oluşunu ihtilâfsız herkes kabul etmektedir. Oysa bu gusül abdest şartı Kuranda değil sadece sünnette bulunmaktadır. Bir ayeti anlarken sünnetin hüküm koyma özelliği yok sayılıyorsa diğerinde de yok sayılmalıdır. Bu takdirde, cünüplükten gusül abdesti almadan da arınmak mümkün olacaktır.  Zira ayette gusül abdestinden değil temizlenmekten bahsedilmektedir. Bu da kişinin temizlik anlayışına göre sadece kirlenen yeri temizlemekle ya da yıkanmak yerine sadece silinmekle de gerçekleşebilecektir.

Adetli kadının oruç tutabileceğini söyleyenlerden şöyle yorumlar da gelmiştir:

?Bunların aslı olsaydı mutlaka Kur?ân?da kadının hayız hâlinde bu ibadetleri yapamayacağına dair bir açıklama olacaktı. Zira Kur?an ibadet yapamama gibi önemli bir hâli kapalı bırakmaz, bunu belirtirdi.?

Bu ifadeler Kur?an?da açıkça belirtilmeyen tüm meselelerin önemsiz olduğunu düşündürmektedir. Bu noktadan hareketle dinin direği sayılan namazın, İslam?ın şartlarından olan orucun, haccın, zekâtın mahiyetini, nasıl eda edileceklerini, vakitlerini vs. önemli kabul etmek mümkün değildir. Zira Kur?an?da bu ibadetlerin hükmü belirtilmekle beraber mahiyetiyle ilgili ayrıntılı bilgiler verilmemiştir. Bütün bunlara karşılık Kuranda abdestin detaylı anlatılmış olması, bu mantığa göre abdestin namazdan ve diğer ibadetlerden daha önemli olduğunun bir göstergesi olacaktır.

Yine günümüzde adetlinin oruç tutabileceğini ispat sadedinde gelen yorumlardan biri de kolaylık prensibine dayanmaktadır. ?Ramazan? dan sonra kadınlar, hayızlıyken tutamadıkları oruçları tutmakta zahmet çekiyorlar, bazen ertesi seneye kalıyor, birikiyor.  Ramazan orucu toplumsal bir ibadettir ve toplumsal ibadetlerin topluca yapılmasında daha çok kolaylık vardır?  deniliyor.

Fıkıh da faydaya göre verilen hükümler maslahat olarak isimlendirilir. Ancak usulcüler maslahata göre amel etmek için bazı şartlar ileri sürmüşlerdir: 

1- Maslahat, belirli bir şer?î delil tarafından geçersiz sayılmış olmamalıdır. Böyle bir delilin bulunması halinde maslahata göre amel edilemez. Meselâ, saldıran düşmana karşı savaşmayıp ona teslim olmak faydalı görülse bile, bu maslahata itibar edilemez. Çünkü teslim olmakla sağlanacak -ölümden kurtulma, mallan telef olmaktan kurtarma gibi- faydalar şer?î delil tarafından makbul sayılmamış, geçersiz kılınmıştır.

Adetli kadının oruç tutmasında da şüphesiz bir ibadeti toplu halde yapmanın yükü hafifletmesi gibi maslahatlar vardır. Ancak bu faydalar şer?î delil (sünnet ve icma) tarafından makbul sayılmamış, geçersiz kılınmıştır. Hikmet sahibi olan Şâri? Teâlâ, herhangi bir maslahatı, onun kabulü halinde ondan daha üstün bir maslahatın yitirilmesi söz konusu olmadıkça ilga etmez.

2- Maslahatın varlığından emin olunmalıdır. Vehme dayanan maslahata göre hüküm verilemez. Fayda ve zarar mukayesesi yapılmaksızın bu hükmün konması faydalı olur diye akla estiği şekilde hüküm vermek, vehmedilmiş bir maslahata hüküm bina etmek olur. Kadının adetli iken oruç tutmasının kendisine dönen maddi ve manevi olumlu ya da olumsuz etkilerini tam anlamı ile tespit imkân dâhilinde değildir. Faydanın hangisinde fazla olduğu belirlenemiyorsa buradaki maslahat vehme dayalı maslahat olmaktan öteye gitmeyecektir.

3- Maslahat, genel olmalıdır; özel ise, ona göre hüküm verilemez. Bir maslahata göre hüküm verildiğinde bu hüküm İnsanların çoğunluğu için bir fayda sağlıyor veya çoğunluğu ilgilendiren bir zararı gideriyorsa, bu maslahat ?genel? sayılır. Böyle değil de, bir kişi veya az sayıdaki kişilerin fayda yahut zararları ile ilgili ise, maslahat ?özel? kabul edilir. Çoğunluğu dikkate almaksızın, üst düzeydeki bir yöneticinin, eşraftan birinin veya belirli kişilerin maslahatına binaen hüküm verilemez. Kadınların çoğunun adetli iken oruç tutmadıklarında zarara uğradıkları sıkıntı çektikleri gibi genel bir kabul yoktur. Kadını sıkıntıya sokan Allah?ın kendisine tanığı kolaylık değil toplumun ramazanda ağzı oynayana gösterdiği tahammülsüz tavırlardır. Oruç tutması gerekenle tutmaması gerekenler birbirlerine karşı saygılı ve hoş görülü oldukları sürece maslahat zaten gerçekleşmiş olacaktır.

Şüphesiz her şeyin en doğrusunu Cenâb-ı Hak bilir.

*Araştırmacı-yazar. 


[1] Et-Tahanevi, Keşşaf, Lübnan Beyrut 1996, cilt:1, sf: 727.

[2] Yavuz, Yunus Vehbi,  ?Hayız?, Türkiye Diyânet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, İstanbul 1998, cilt:17, s.51.

[3] Şule Uysal, Kadın ve Aile İlmihali, İstanbul 2004, s.57.


[4] Tirmizi, K. Tahare, B. 95, H. No: 128.

[5] Buhari, Hayz, 21; Müslim, Hayz, 67; Ebu Davut, Taharet, 105; Tirmizi, Taharet, 97, Savm, 68; Nesai, Hayz, 17, Savm 64; İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, Hayız-İstihaze-Nifas/4.

[6] İmam Nevevi, Kitabu?l- Mecmu?, Beyrut- 2001, c.2, s.266.

[7] Bakara 2/185.


[8] Bakara, 2/222.

[9] Bakara, 2/ 262.

[10] Nisa, 4 /102.

[11] İmam Ahmed b. Hanbel, El-Müsned, Hayız-İstihaze-Nifas/37

 

 

 

Haber Ara