Dolar

32,3441

Euro

35,0983

Altın

2.310,12

Bist

9.079,97

Batı'nın alternatifi Avrasyacılık mı?

8 Yıl Önce Güncellendi

2016-08-10 16:44:29

Batı'nın alternatifi Avrasyacılık mı?

15 Temmuz'da yaşanan darbe girişimini destekleyen dış güçler, bu darbe girişiminin olası bütün sonuçlarını hesaplamış olmalıdır.

Muhtemelen darbe girişiminin başarılı ya da başarısız olması sonucunda Türkiye'nin hangi yollara süluk edeceğini de öngörmüşlerdir.

Bence, bu darbe girişimini planlayan ve piyonları yoluyla bu planı uygulamaya koyan seküler irade, olası bütün seçeneklerde kazançlı çıkacağını hesaplamıştır.

Birinci ve öncelikli planları, TRT'de okunan darbe bildirisinden de anlaşıldığı gibi, çoğunlukta olan diğer ordu mensuplarının da aklını çelebilmek ve en azından bu girişimi sessizce izlemelerini sağlamaktı.

Eğer başta Genelkurmay Başkanı olmak üzere ordumuzun geri kalanı da darbeyi destekleseydi de darbe girişimi başarılı olmuş olsaydı, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet yetkilileri tutuklanacak, küresel güçlerin hedeflerine uygun hareket edecek yeni bir yönetim tesis edilecekti.

İkinci planları ise, Cumhurbaşkanımızı ve diğer hükümet mensuplarını ülke dışına çıkarıp etkisizleştirmek ya da hain bir suikast yoluyla susturmaktı.

Bu durumda Türkiye büyük bir kaosun içine girecek ve yıllar sürecek kanlı iç çatışmaların fitili ateşlenecekti.

Böylece ülkenin bölünmesi ve ülkenin zenginliklerinin küresel egemen güçlere paylaştırılması amacına da ulaşmış olacaklardı.

Üçüncü plan ise, hem darbe hem de suikast girişimlerinin başarısız olduğu bugün içinde bulunduğumuz durumu öngören bir plandı.

Türkiye'nin özneleşmesini ve kendi ayakları üzerine basmasını önlemeye yönelik olan bu plan, Batılıları endişelendiren Suriyeli göçmen sorununu da çözmüş olacaktı.

15 Temmuz sonrasında Batı darbe girişimini hafife aldığını gösterecek ve böylece Erdoğan'ın kendisinden soğumasını sağlayacaktı.

Üstelik bu taktikle, bir taşla iki kuş vurulmuş olacaktı. Hem Suriyeli mültecilerin Avrupa dışında kalmasını garantileyecek hem de Türkiye'nin kendi özgün hedeflerine yönelmesini engelleyecekti. Çünkü bu durumda Türkiye Rusya'ya yönelecekti.

15 Temmuz günü Putin'in danışmanı Dugin'in kalabalık bir heyetle Türkiye'de oluşu da ilginçti.

Rusya, Batı kaynaklı darbe teşebbüsünün muhtemelen farkındaydı ama her nedense Erdoğan'ı güçlü bir şekilde uyarmayı tercih etmedi.

Belki de Dugin bu darbe girişimine destek vermeyen ordudaki Avrasyacı/ulusalcı kanata bir mesaj vermek için Ankara'daydı o gün. Ve belki de ordudaki ulusalcılar bu verilen mesaja istinaden darbeyi desteklemediler.

Dugin'in 15 Temmuz'daki konuşmasında devletlerin değil halkların baki olduğuna vurgu yapması ve bir gün Türk halkıyla Rus halkının Avrasya Birliğinde buluşacağını iddia etmesi de düşündürücü.

TÜRKİYE AVRASYACI MI OLACAK?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 9 Ağustos'ta Rusya Devlet başkanı Putin'le görüştü. Elbette Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin olumlu yönde seyretmesi bölgesel barış ve refah açısından oldukça önemli.

Yine Türkiye'nin Şangay Birliği, Avrasya Birliği, Afrika Birliği gibi bölgesel oluşumlarla iyi ilişkiler içinde olması bölgemizin geleceği açısından oldukça olumlu...

Ancak daha önce de defalarca yazdığım gibi; Samuel P. Huntington ve Francis Fukuyama gibi; Alexander Geleviç Dugin de kendi dâhil olduğu kültür ve medeniyet dairesinin tahakkümünü önceleyen projeler geliştirmiştir.

Mesela Türkiye'nin Rusya'yla yakınlaşıp Avrasya Birliğine girmesi, Rusya'nın sıcak denizlere ulaşma idealine yardım etmek anlamına gelecektir daha çok.

Böylece Rusya, Ortadoğu'da da kalıcı olmak yanında Türkiye'nin boğazlarında da söz sahibi olabilecektir.

Aslında temel sorun, Batı'nın alternatifi olarak Rusya ve Çin gibi, küresel sisteme tam da göbeklerinden bağlı ülkelerin gösteriliyor oluşudur.

Küresel sistem ise zaten sorunun temel kaynağıdır ve ıslah edilmesi gereken de yine küresel sistemin ta kendisidir.  

Bu iki cephe dışında üçüncü bir yolun olmayışı önemli bir meseledir ve bu yüzden Türkiye, bir karanlık alandan başka bir sıkıntılı alana mecbur bırakılmaktadır.

ÜÇÜNCÜ YOLU TÜRKİYE AÇACAK

Bize göre Türkiye ne Batı'ya mecburdur, ne de Rusya'ya… Başka bir şekilde söylemek gerekirse Türkiye ne Batıya küsmelidir ne de Rusya'ya...

Türkiye kendisi kalarak ve kendi özgün hedeflerini belirleyerek hem Batıyla hem de Rusya'yla iyi ilişkiler içine girebilir.

Üstelik binlerce yıllık şanlı bir medeniyetin varisi olan Türkiye'nin Batı'ya ya da Rusya'ya yamanmaya çalışacağını iddia etmek Türkiye için hakaretin en büyüğü olacaktır.

Türkiye güçlü olmalıdır ama adâletli gücüyle diğer küresel ve bölgesel güçlerden farklı olduğunu ortaya koymalıdır.

Hem güçlü hem de âdil bir Türkiye, Rusya'nın da, Batı'nın da, Çin'in de ulaşamayacağı boşlukları doldurabilir.

Türkiye, bizim BALASAFA Birliği olarak adlandırdığımız üçüncü bir yolu ortaya koymalı ve insanlığın, Atlantik ya da Avrasya gruplaşmalarından birisine dâhil olmaya mecbur olmadığını açıkça göstermelidir.

Böylece Türkiye; “Medeniyetler Çatışması” yerine, tüm dünyayı kuşatacak bir “Adâlet Dayanışması” yolunu açacaktır.

Eğer Türkiye bunu başarabilirse, Batıyla da, Avrasya bloğuyla da olumlu ilişkiler geliştirirken kendi küresel hedeflerine doğru da ilerleyebilecektir.

O halde Türkiye Avrasya Birliğinin edilgen bir üyesi olmak yerine, kendi küresel birlik projesini ortaya koymalıdır.

GERÇEK ADALET BİRLİĞİ İDEALİ

Rusya'nın korktuğu gibi Türkiye, Pan-Türkizm ideolojisini değil gerçek adalet yolunu benimseyecektir.

Gerçek adalet arayışı bir ırkın, bir inancın ya da bir mezhebin değil bütün insanlığın binlerce yıldır devam eden evrensel soluklu arayışıdır.

Gerçek adalet arayışı, kıtalar ve coğrafyalar üstü bir idealdir.  Hiçbir coğrafyanın malı olamayacak kadar insanidir ve doğrudan insanın gerçekliğiyle derinden bağlıdır. 

Türkiye menfaate dayanan ve birkaç küresel egemenin daha da güçlenmesini sağlayan birlikteliklerin değil böyle bir birlik idealinin peşinden koşmalıdır.

Türkiye, bütün insanlığın kazancı için bütün insanlıkla birlikte yürümelidir. Eğer bunu başaramazsa, Türkiye de, insanlık da en az bir yüz yılını daha kaybedecektir, emin olun.

Çünkü bu küresel sistem çoktan iflas etmiştir ve Suriye, Irak, Arakan örneklerinde görüldüğü gibi insan için ve insanla olmaktan çoktan uzaklaşmıştır.

Türkiye, mümkün olduğu kadar küresel çapta birleştirici/birlikçi olmalıdır ama kendi yolundan, bütün insanlık için yürüdüğü özneleşme yolundan asla vaz geçmemelidir.

 

Haber Ara