Dolar

32,4564

Euro

34,7498

Altın

2.435,42

Bist

9.915,62

Türk askerinin Irak ve Suriye'deki görev süresi uzatıldı (2)

AK Parti Kocaeli Milletvekili Fikri Işık:- 'Esad'ı suçlamak gerekirken dönüp dolaşıp iktidarımızı suçlamak hakkaniyetle bağdaşmaz. Türkiye, Suriye'nin istikrarı için, Suriye'nin demokratikleşmesi için elinden geleni bugüne kadar gerçekten yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir'- İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan:- 'Türkiye, bölgedeki halkın hem PKK'ya karşı koymalarına h

4 Yıl Önce Güncellendi

2020-10-07 20:14:07

Türk askerinin Irak ve Suriye'deki görev süresi uzatıldı (2)
AK Parti Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, Türkiye'nin Suriye politikasına ilişkin, "Esad'ı suçlamak gerekirken dönüp dolaşıp iktidarımızı suçlamak hakkaniyetle bağdaşmaz. Türkiye, Suriye'nin istikrarı için, Suriye'nin demokratikleşmesi için elinden geleni bugüne kadar gerçekten yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir." dedi.

TBMM Genel Kurulu'nda, Irak ve Suriye'deki tüm terörist örgütlerden Türkiye'ye yönelebilecek saldırıları bertaraf etmek amacıyla Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi, yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması kapsamında izin süresinin 1 yıl uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi kabul edildi.

Görüşmelerde CHP Grubu adına söz alan İstanbul Milletvekili Ünal Çeviköz, Astana'nın garantör ülkelerinden biri olarak Türkiye'nin bölgede bulunma nedenini de anlatan tezkere metninde "huzur" ve "barış" kelimelerine yer verilmediğini, "İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi" ifadesinin de bulunmadığını belirtti.

Astana sürecinin çöktüğünü savunan Çeviköz, iktidarın her fırsatta toprak bütünlüğünü savunduğunu iddia ettiği Suriye'de huzurun ve barışın tesis edilmesi konusunda samimiyetini yitirdiğini, Suriye'nin toprak bütünlüğünün ortadan kaldırılmasında da en etkin rol oynayan aktör haline geldiğini iddia etti.

Çeviköz, Uluslararası Kriz Grubu'nun bir raporunda Türkiye'nin, IŞİD'in en fazla üye devşirdiği ülkelerden biri olduğu iddiasına yer verildiğini aktararak, "Yaklaşık 9 bin kişinin IŞİD'e katılmak üzere Türkiye'den ayrıldığı belirtiliyor raporda. IŞİD'in Suriye ve Irak'taki etkinliği azalsa da ülkemize dönen binlerce IŞİD militanı bir tehdit oluşturmaya devam ediyor. 2014-2017 yılları arasında gerçekleşen 16 saldırıda 300'e yakın vatandaşımızı IŞİD saldırılarına kurban verdik. Şimdi, bu kişilerin cezalandırılmaları veya güvenliğimize tehdit oluşturmayacak şekilde rehabilite edilmeleri iktidarın sorumluluğunda değil de kimin sorumluluğunda?" diye konuştu.

İktidarın Türkiye'yi Körfez ülkeleriyle de karşı karşıya getirdiğini savunan Çeviköz, "Tek adam dış politikası, ülkemizin içinde bulunduğu sorunlara ve yalnızlığa yenisini eklemeye devam ediyor. Zaten zor durumda olan ülke ekonomimizde, Suudi Arabistan yönetiminin bir süredir uyguladığı üstü örtülü ambargoyu Türkiye menşeli malları ülkeye almayacağını açıklayarak resmi hale getirdiğini daha birkaç gün evvel duyduk." ifadelerini kullandı.

İktidarın Libya politikasını da eleştiren Çeviköz, "Libya'da yaşanacak olan değişimle mutabakat yürürlükten kalkarsa böyle bir durumda vatandaşlarımıza bu durumu nasıl anlatacaksınız? Biz bu milletin daha fazla 'Kandırıldık.' şeklinde bir açıklama duymasını istemiyoruz." sözlerini sarf etti.

- "Harekatlarla rejim unsurlarına gereken dersi verdik"

AK Parti Grubu adına adına söz alan Kocaeli Milletvekili Fikri Işık, can Azerbaycan'ın topraklarını işgal altında tutan ve son haftalarda fütursuzca Azerbaycan'a saldıran, masum sivilleri katleden, işgalci Ermenistan'ı en şiddetli şekilde kınadı, asker, sivil şehit olan tüm Azerbaycanlılara Allah'tan rahmet, gazilere ve yaralılara da acil şifa dileklerini iletti.

Bugün dünyada barışı ve istikrarı sağlamakla yükümlü uluslararası kurumların işlevlerini yitirdiğine işaret eden Işık, tüm dünyada yeni bir küresel barış düzenine ihtiyaç olduğunu vurguladı.

Işık, güçlünün haklı değil, haklının güçlü olduğu bir dünya düzenine ihtiyacın her geçen gün daha da arttığına dikkati çekerek, "Sayın Cumhurbaşkanımızın sürekli vurguladığı, burada popülizm olarak addedilen ancak her geçen gün dünyada daha fazla destek bulan, akis bulan 'Dünya 5'ten büyüktür.' ifadesi aslında biraz önce saydığım gerçeği bütün açıklığıyla ortaya koymaktadır." diye konuştu.

Türkiye'nin, çıkarmadığı ve sebep olmadığı onlarca problemle mücadele ettiğini, etkilerini minimize etmeye çalıştığını, milli güvenliğini ve menfaatlerini korumaya çalışan ülkelerin başında geldiğini belirten Işık, "Bugün, burada müzakeresini yaptığımız Cumhurbaşkanlığı tezkeresi de bölgede dış müdahale ile oluşturulan veya yayılan istikrarsızlığa karşı Türkiye'nin güvenliği, hak ve menfaatleri, bölgesel istikrar için atılması gereken adımlara yöneliktir." değerlendirmesinde bulundu.

AK Parti'li Işık, ABD'nin bölgeyi daha güvensiz ve daha istikrasız hale getirdiğini, Irak'ın etnik ve mezhep çatışmalarının girdabında her geçen gün yeni bir problemle ve krizle mücadele ettiğini söyledi.

Işık, geçen on yıl içerisinde küresel bir oyun alanına dönüşen Suriye'de, rejim güçlerinin, DEAŞ ve PKK/PYD ile birlikte diğer terör örgütlerinin oluşturduğu şiddete, yıkıma ve insani drama Türkiye'nin sessiz kalmadığını, pek çok ülkenin görmezden gelmeye devam ettiği olumsuz şartlardaki mazlumlara yardım etmeyi bir görev bildiğini dile getirdi.

Yerlerinden ve yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılan 3,6 milyon Suriyeli'yi Türkiye'nin misafir ettiğini anımsatan Işık, diğer taraftan, vatandaşlarını direkt olarak hedef alan Suriye kaynaklı terörist gruplarla Türkiye'nin güneyinde oluşturulma niyetinde olan şer yapılanmalarına karşı zorunlu bir müdahalede bulunduğunu kaydetti. Işık, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekatlarıyla terörist unsurlara ve bölgede Türkiye'ye yönelik eylemde bulunan rejim unsurlarına gereken dersi verdiğini vurguladı.

Fikri Işık, partisinin Suriye'de demografik değişim yapmak istediği yönündeki söylemlerin, en hafif tabirle insafsızlık olduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin Suriye'de istediği demografik değişim değil, demokratik bir değişimdir. Türkiye, Suriye'de baştan beri halkın demokrasi taleplerine kulak tıkayan Esad'a 'Halkının taleplerine kulak ver, demokrasiye geçişle ilgili gerekli adımları at, Türkiye Cumhuriyeti olarak sizin yanınızda olalım.' mesajını defaatle, yüz yüze, telefonla, her türlü araçla bildirmiştir. Eğer, Esad 2011 yılında barışçıl gösterilere varil bombasıyla müdahale etmek, ağır silahlar kullanarak kendi insanını katletmek yerine 'Evet, ben sizi anlıyorum, belirli bir takvim içerisinde demokrasiye geçeceğiz.' ifadesini kullansaydı bugün Suriye bambaşka bir Suriye olurdu ve bölgede bambaşka bir bölge olurdu. Bundan dolayı Esad'ı suçlamak gerekirken dönüp dolaşıp iktidarımızı suçlamak hakkaniyetle bağdaşmaz. Türkiye, Suriye'nin istikrarı için, Suriye'nin demokratikleşmesi için elinden geleni bugüne kadar gerçekten yapmıştır, bundan sonra da yapmaya devam edecektir."

Işık, Kobani olayları olduğunda Türkiye'nin sınırlarını açtığını ve Kürt kardeşlerine el uzattığını da vurgulayarak, "Türkiye hiçbir Kürt kardeşinin burnunun kanamasına rıza göstermemiştir, bundan sonra da göstermeyecektir. Ama Kürt eşittir PYD, PKK derseniz işte bu denklemi biz kabul etmiyoruz. PKK'yı, PYD'yi, YPG'yi demokrasi havarisi gibi gösterenler oradaki diğer Kürt unsurlarını ortadan kaldırılması, öldürülmesi, hayatlarına son verilmesi için PYD'nin, PKK'nın yaptığı bir sürü hain eylemi niye kınamıyor?" ifadelerini kullandı.

- "İktidarın yanlış açık kapı politikası DEAŞ tarafından suistimal edildi"

Görüşmeler sırasında şahsı adına söz alan İYİ Parti Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, karşı karşıya olduğu dış politika ve güvenlik krizleriyle bir kuşatmanın, ateşten bir çemberin içine alınmak istendiğini söyledi.

Dışişleri Bakanlığıyla birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer güvenlik bürokrasisinin kriz olan bölgelerde hem ülke çıkarlarını savunmak hem de huzuru temin etmek için mücadele verdiğine işaret eden Türkkan, Irak ve Suriye'nin Türkiye'yi en yoğun şekilde etkileyen ve müdahil olunması gereken güvenlik krizleri olduğuna dikkati çekti.

Tezkere metninde de belirtildiği gibi PKK/PYD-YPG ve DEAŞ başta olmak üzere pek çok terör örgütünün yarattığı çatışma ve istikrarsızlık ortamının Türkiye'ye pek çok açıdan zarar verdiğini belirten Türkkan, "Türk Silahlı Kuvvetlerinin Pençe-Kaplan Operasyonları aynı kararlılıkla ve tavizsiz sürdürülmeli, PKK'nın sınır ötesindeki varlığı, olduğu her yerde ezilmelidir." diye konuştu.

Türk milletinin, 40 yıla yakın süredir bölücü terör örgütü PKK'yla kahramanca mücadele ettiğini ve bu uğurda ağır bedeller ödediğini ifade eden Türkkan, "Milletimiz, PKK terör örgütüyle ihanet açılımı sürecine girişen dönemin AK Parti hükümetine de tepkisini en ağır biçimde koymuştur. O dönemi burada yaşayan milletvekili arkadaşlarınızdan birisiyim. Bu sürecin sonunda şehirlerde rahatça yapılanan PKK terör örgütünü kendi şehir ve ilçelerimizden söküp atmak için 793 polis ve askerimizi şehit verdik. İktidarın uzun süren uykusunun bedelini kanımızla canımızla ödedik millet olarak. Fakat her ne olursa olsun, Türkiye'nin bir karış toprağını teröristlere teslim etmedik, emperyalizmin planını da yerle bir ettik." sözlerini sarf etti.

ABD'nin Türkiye sınırının hemen diğer tarafında Türkiye'ye karşı kullanılmak üzere binlerce tır askeri yardım götürdüğünü savunan Türkkan, "Hükumet, bu duruma ne kadar daha göz yumacaktır? Haysiyetimize, onurumuza, izzetinefsimize yönelik bu aleni saldırılara Türk milletinin ne kadar daha diş sıkması beklenmektedir?" sorusunu yöneltti.

Lütfü Türkkan, Türkiye'nin, Fırat'ın doğusunda PKK zulmü altında ezilen yerli halka destek vermesi, yeni ilişkiler tesis etmesi ve var olan ilişkileri güçlendirmesi gerektiğini vurgulayarak, "Halkın hem PKK'ya karşı koymalarına hem de yaşadığı bölgelerden göç etmemelerine yardım etmelidir. Kayıtlı ve kayıtsız yaklaşık 5,4 milyon Suriyeli sığınmacının terk ettiği bölgelere yerleştirilen PKK terör örgütünün ve onu destekleyen emperyalizmin planını bozmak ancak bu şekilde mümkün olacaktır." dedi.

Türkkan, Türkiye'nin hala DEAŞ'ın hedefinde olduğunu da belirterek, iktidarın yanlış açık kapı politikasının DEAŞ tarafından suistimal edildiğini de savundu.

İdlib'deki ateşin gün geçtikçe büyüdüğünü de öne süren Türkkan, buranın, Suriye'de kaosun beşiği konumunda olduğunu ve büyük bir fırtınayı beraberinde getirme riski taşıdığını savundu.

Türkkan, Türkiye'nin milli güvenliğine yönelik tehditlerin güney sınırlardan artarak devam ettiği yönündeki tespitlere katılarak tezkerenin uzatılmasını desteklediklerini belirtti, "Cenab-ı Allah güvenlik güçlerimizi muzaffer kılsın, ayaklarına taş değdirmesin." diye konuştu.

- "Milli güvenliğimize yönelik risk ve tehditler devam ediyor"

Görüşmeler sırasında şahsı adına söz alan Avrupa Birliği Uyum Komisyonu Başkanı ve AK Parti Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar, Irak ve Suriye'de yaşanan gelişmeler ve devam eden çatışma ortamının Türkiye'nin milli güvenliği açısından taşıdığı risk ve tehditlerin devam ettiğini söyledi.

Irak'ta PKK ve DAEŞ unsurlarının varlığını sürdürmesinin, etnik temelli ayrılıkçılığa yönelik girişimlerin, bölgesel barışa, istikrara ve Türkiye'nin güvenliğine doğrudan tehdit oluşturduğuna işaret eden Gülpınar, Fırat Kalkanı Harekatı'nın başarısı sonucunda sahada gerilemeye başlayan DAEŞ'ın Mart 2019 sonu itibarıyla Suriye'deki saha hakimiyetini tamamen yitirdiğini anlattı.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları sayesinde terörden arındırılan toplam 4 bin kilometrekarelik alana Türkiye'den 366 binin üzerinde Suriyeli mültecinin geri döndüğünü kaydeden Gülpınar, "Fırat'ın doğusunda icra edilen Barış Pınarı Harekatı ise 9 Ekim 2019'da başlamış, 12 Ekim'e kadar süren söz konusu harekatta 605 meskun mahal ve 4 bin 219 kilometrekare alan kontrol altına alınmıştır. Bölgede hayatın normalleşmesine yönelik faaliyetler başarıyla sürdürülmekte olup bu kapsamda 400 okul, 86 cami ve 7 kilise hizmete açılmış, hizmete giren devlet hastaneleri ve mobil sağlık birimleri vasıtasıyla 130 binden fazla Suriyeli muayene edilmiştir. Ayrıca, bölgede bulunan personelimiz ve halkın koronavirüs salgınından etkilenmemesi için gerekli tüm önlemler de alınmaktadır. Bölgede kullanma suyu problemi olmayıp içme suyuna yönelik çalışmalar devam etmektedir. Bölgenin yüzde 55'ine elektrik verilmektedir. Ülkemizin tüm bu gayretleri sayesinde terör örgütü ve rejim baskısı sebebiyle topraklarını terk etmek zorunda kalan halk tekrar evlerine dönmeye başlamıştır." diye konuştu.

AK Parti'li Gülpınar, Bahar Kalkanı Harekatıyla ise 370 meskun mahal ve 3 bin 394 kilometrekarelik alanın kontrol altına alındığını da söyledi.

HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş ise yerinden söz alarak, "Türkiye'nin söz konusu bölgede çetelerle iş birliği yaptığını ve Kürtler'i yerinden ettiğini" öne sürdü.

Bunun üzerine AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Muş, Türkiye'nin bölgedeki terör örgütleri ve çetelerle savaştığını, oradaki halka yönelik bu tür bir tavır içerisine asla girmediğini ve girmeyeceğini vurguladı.

Konuşmaların ardından Genel Kurul'da yapılan oylamayla tezkerenin süresinin, 30 Ekim 2020 tarihinden itibaren bir yıl uzatılması kabul edildi.

(Bitti)

Haber Ara