Adalet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin'den bir mektup aldım... Mektubu olduğu gibi yayınlıyor ve özenli ilgisine teşekkür ediyorum...
'star Gazetesi'ndeki yazılarınızı ilgiyle takip ediyorum...
Bakanlığımı ilgilendiren konulardaki görüş ve eleştirinizi değerlendirdiğimi ve bunlardan istifade ettiğimi de belirtmek isterim.
Sayın Altan, 12 Aralık 2008 tarihinde kaleme aldığınız 'Bırakın palavraları' başlıklı yazınızda, İnsan Haklan Derneği ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı'nın ortak açıklamasında yer alan 'Artık Türkiye, güvenlik güçlerinin insanlara işkence yaptığı, karakolda, sokakta, hapishanede işkenceyle insanların öldürüldüğü bir ülke olmaktan kurtulmalıdır' şeklindeki ifadeleri aktarmışsınız. Ardından aynı açıklamaya dayanarak 1 Aralık 2008'e kadar 8 kişinin gözaltında, 36 kişinin cezaevinde hayatını kaybettiğini, 9 kişinin de 'dur' ihtarına uymadıkları için güvenlik güçlerince açılan ateş soncu öldürüldüğü iddialarına yer vermişsiniz.
Yazınızda dernek açıklamalarına dayandırılan, 'hapishanede işkenceyle insanların öldürüldüğü' ve '36 kişinin cezaevinde hayatını kaybettiği' şeklindeki iddialar ceza infaz kurumlan Bakanlığıma bağlı olduğu için doğrudan beni ilgilendirmektedir.
Öncelikle yazınızda da aktarıldığı gibi söz konusu açıklamada, cezaevinde hayatını kaybeden 36 kişinin işkenceyle öldürüldükleri şeklinde bir ifade yer almamaktadır. Ancak, yazınızın insan hakları ihlalleri ve işkenceyle ilgili olması nedeniyle başta sağlık sorunları olmak üzere çeşitli nedenlerle hayatlarını kaybeden hükümlü ve tutukluların tamamının işkenceyle öldürülmüş gibi yorumlandığı görülmektedir.
İnsan Hakları Derneği'nin 'Ocak-Eylül 2008 Cezaevleri Hak İhlalleri Bilançosu' başlıklı çalışmasında cezaevlerinde 26 kişinin öldüğü belirtilmektedir. Hükümlü ve tutukluların isimleri, kaldıkları cezaevi ve ölüm tarihlerinin yer aldığı listede, 26 kişiden, 11'inin kalp krizi gibi sağlık sorunları nedeniyle öldüğü açıklanmıştır. 6 kişinin intihar ettiği, 3 kişinin koğuşta ölü bulunduğu, 1 kişinin cezaevi dışında hastanede silahla vurularak öldürüldüğü, 1 kişinin diğer mahkûmlar tarafından dövülerek öldürüldüğü iddia edilmiştir. 2 tutuklu erin de askeri cezaevinde çıkan yangında duman zehirlenmesinden öldüğü belirtilmiştir. Dernek raporunda, cezaevlerinde sadece 2 kişinin işkence sonucu öldüğü öne sürülmüştür.
Bakanlığım, cezaevlerinde meydana gelen her ölüm hadisesini titizlikle incelemekte intiharlar ve şüpheli ölümler üzerine adli tıp raporları alınarak ölüm sebepleri araştırılmaktadır.
Dernek raporunda, işkenceden öldüğü belirtilen 2 kişiden biri, gözaltında ve Metris Cezaevi'nde gördüğü işkence sonucu 6 Ekim'de hayatını kaybeden Engin Ceber'dir. Bu ölüm hadisesinin bana intikal etmesi üzerine bizzat konuyu takip edip başlatılan adli soruşturmanın yanında ciddi bir idari soruşturma yapılması talimatını verdiğim bilinmektedir. Soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için cezaevindeki 19 görevli derhal açığa alınırken bir kısmının da görev yerleri değiştirilmiştir. Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Engin Ceber'in işkence sonucu hayatını kaybetmesi nedeniyle cezaevi ve emniyet görevlilerinin de aralarında olduğu 60 kişi hakkında ceza davası açılmıştır.
Söz konusu raporda, Engin Ceber dışında Mardin Cezaevi'nde kalan bir tutuklunun da işkenceden öldüğü öne sürülmektedir. Bakanlığım tarafından bu konuda yapılan incelemede işkence iddiasının gerçeği yansıtmadığı, tutuklunun hastanede tedavi görürken hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.
Yukarıda yer verdiğimiz bilgilerden de açıkça anlaşılacağı gibi cezaevlerinde 36 kişinin işkence sonucu ölmesi gibi bir durum söz konusu değildir. Cezaevinde işkence nedeniyle sadece bir kişi hayatını kaybetmiş ve sorumlular hakkında dava açılmıştır. Hükümetimizin 'işkenceye sıfır tolerans' ilkesi doğrultusunda Bakanlığıma bağlı cezaevlerinde bu tür olayların üzerine ciddiyetle gidildiği konusunda hiç kimsenin kuşkusu olmamalıdır.
Adalet Bakanı olarak büyük önem verdiğim cezaevlerinde, son yıllarda hem fiziki mekánların modernleştirilmesi hem de ceza infaz anlayışı ve insan hakları alanında yapılan iyileştirmelerle büyük bir dönüşüm gerçekleştirilmiştir. Gerek Bakanlığım, gerekse Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü'müz, cezaevinde bulunan tutuklu ve hükümlüleri öncelikle insan olarak görmekte ve insanca muamele edilmesi gerektiğine inanmaktadır. Bakanlık olarak ceza infaz kurumlarını, sadece hükümlülerin ceza süresini kapalı kapılar ardında geçirdiği mekánlar olarak görmüyoruz. Onları suçtan uzaklaştırarak sağlıklı ve üretken bireyler olarak topluma kazandırmak için çaba gösteriyoruz. Bu noktada cezaevlerinde eğitim, meslek edindirme faaliyetlerine ağırlık verilmekte tahliye edilen hükümlü ve tutuklular denetimli serbestlik programlarıyla desteklenmektedir. Cezaevlerimizde ulaşılan standartların birçok AB ülkesinden daha iyi olduğu yerli ve yabancı gözlemciler tarafından sık sık dile getirilmeye başlanmıştır.
Bu konulara duyarlı bir yazar olarak sizlerin de uygun bir zamanınızda cezaevlerimizi ziyaret ederek yaşanan değişimi yerinde görmenizi ve incelemenizi isterim.
Köşenizde, yukarıdaki bilgiler doğrultusunda yeni bir değerlendirme yapmanız temennisiyle iyi çalışmalar dilerim. Saygılarımla.'
STAR
Yorum Yap