Bir meseleyi hâlledebilmek için, önce o meselenin ne olduğunu doğru ve eksiksiz şekilde bilmek gerekir. Lehte veya aleyhte olsun herkes bir ‘Kürt Sorunu’ diye tutturmuş gidiyor.
Peki o halde ‘Kürt Sorunu’ nedir?
‘Adını ne koyarsak koyalım bir sorun var’ demek, sorunun ne olduğu konusunda bir açıklık getirmiyor. ‘Kürt Sorunu’, Kürt etnik grubunun ırkından, soyundan dolayı mâruz kaldığı bir ‘ayrımcılık’ mıdır? HAYIR... Anayasa’ya göre (md.10) herkes hiçbir ayrım yapılmaksızın kanun önünde eşittir. Türkiye’de, başta ‘siyasî haklar’ olmak üzere bütün kişi hak ve hürriyetlerinde, ayrıca sosyal ve ekonomik haklarda eşitlik vardır.
Toplumda sosyal bakımdan da Türk, Kürt ya da diğer etnik unsurlar arasında ayrım yoktur. Bunun aksini iddia etmek, hem Türkler, hem Kürtler için haksızlık olur.
Türkiye’de, demokrasi ve insan hakları konusunda sadece Kürtler bakımından değil, Türkler ve bütün nüfus açısından da bazı sorunlar ve noksanlıklar vardır. Önümüzdeki dönemde, Yeni Anayasa veya mevcut anayasanın tâdili ile demokratikleşmenin tamamlanmasını bekliyoruz.
Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin, diğer bölgelerin bazı yörelerinde olduğu gibi, fizikî ve coğrafî sebeplerle geri kalmışlığı malûmdur. Ancak, özellikle 1950’den bu yana Doğu ve Güneydoğu’ya çeşitli bölge kalkınma plânları uygulanmış ve çok önemli yatırımlar yapılmıştır. Erdoğan Hükûmeti de bu konuda en fazla ve samimî gayreti göstermeye devam etmektedir. Esasen, bölgenin geri kalmışlığının etnik yapıyla alâkası yoktur.
Sorun, tamamen siyasî bir sorundur. Kürtçüler, kendi tabanlarının da çoğunluğundan kopuk olarak Türkiye’yi bölmeye ve ayrı bir devlet kurmaya çalışmaktadırlar. Bunun için de terörü ve terör örgütünü kullanıyorlar. Nitekim, bunlara göre, Türkiye’nin ‘Kürt Açılımı’ yapması, bu eylemlerin dayatılmasıyla mümkün hâle gelmiştir.
Bu durumda, nihaî olarak Türkiye’nin millî ve üniter yapısını değiştirmeden terör ‘kozu’ ndan vazgeçmeleri zordur. Ancak, şimdilik siyasî, sosyal ve kültürel bakımlardan bazı tâvizlerle yetinir görünerek, özellikle dış konjonktür değişene ve örgüt toparlanana kadar beklemeleri de mümkündür.
Özetle, ‘Kürt Sorunu’ adıyla lânse edilen, Kürtçülerin (Kürtlerin değil) siyasî taleplerini kabul ettirebilmek için ‘terör’ ü sorun hâline getirmeleridir.
***
Bu teşhis ve tespitte bulunduktan sonra artık ‘çözüm’ e gelebiliriz.
‘Çözüm’ için evvelâ terör örgütünün kayıtsız ve şartsız olarak silâh bırakması gerekir. Bunu teşvik etmek için, -Apo hariç - örgüt elebaşlarının İskandinav ülkelerine gitmesine izin verilebilir. Ayrıca, silâh bırakan örgüt mensuplarının can güvenliği sağlanır.
TCK’nın etnik pişmanlık maddesi geniş şekilde yorumlanarak örgüt mensupları topluma kazandırılmaya çalışılır. Bunun için askerlik görevlerini tamamladıktan sonra meslek edinme kurslarından geçirilerek istihdam edilmeleri sağlanır.
Asıl ‘Kürt Açılımı’, terörü dindirebilecek olan bu çözümdür.
Terör örgütü silinir, terör de dindirilirse; ancak bundan sonra PKK’dan ayrı bir siyasî parti hâline gelen DTP de, gerçek partileşme sürecine girebilir.
Bunun haricindeki ‘Kürt Açılımı’ lâf ü güzaftan ibaret olarak kalır. Kamuoyunun beklentisi, millî birlik ve bütünlüğümüzden tâviz verilmeden terörün bitirilmesidir.
Bu arada, toplumda ayrımcılığa yol açmamasına dikkat ederek şu kültürel uygulamalara
gidilebilir: TRT 6’nın yayınlarına ilâve olarak özel TV’lerin Kürtçe yayınları, radyo yayınları, üniversitelerde Kürdoloji Enstitüleri, seçmeli dil olarak Kürtçe .
Ekonomik ve sosyal kalkınma projelerine de hızlandırılarak devam edilmelidir.
***
Kimse karnından konuşmasın...
‘Sorun’ iyi ve doğru teşhis edilmeli ve önce sorunun mahiyetinde birleşilmelidir. Bundan sonra sıra ‘çözüm’ e gelecektir.
Bütün bu tedbirlerin alınabilmesi için de, başta CHP ve MHP muhalefeti olmak üzere, toplumda ‘mutabakât’ sağlanmasına itina edilmeli ve konu, kısır siyasî hesaplara malzeme yapılmamalıdır.
Şimdi herkesin eteklerindeki taşları dökme zamanıdır. ‘Açılım’ dan neyin kastedildiği açıkça ve gerekçeli olarak belirtilmelidir.
Aksi takdirde, yıllardır tekerleme hâlinde sakız gibi çiğnenen ‘demokratik ve barışçı çözüm’ hoş fakat boş bir slogan olarak kalmaya devam edecektir.
Radikal
Yorum Yap