Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Rusya, uluslararası baskıya dayanabilecek mi?

Petrol ve doğalgaz fiyatlarında düşüş, uluslararası enerji piyasasında değişmeler ve Rusya'nın baskıya karşı aradığı çıkış uluslararası basının gündeminde. Wallerstein, Rusya ve çıkış yollarını yazdı. İşte Ayşe Aydın tarafından Türkçe'ye çevrilen analiz:

11 Yıl Önce Güncellendi

2015-02-13 18:06:33

Rusya, uluslararası baskıya dayanabilecek mi?

TİMETÜRK | AYŞE AYDIN | @Ayse__Aydin

Immanuel Wallerstein*

Kuzey'den gelen biri için Rusya'yı ziyaret etmek oldukça garip bir deneyimdir. Bildiğimiz gibi çoğu Rus yakın dünya tarihini kuzeyli insanlara göre çok daha farklı görüyor. Buna ek olarak gelen ziyaretçilerin beklentilerinden daha çok başka şeylerle ilgililer.    Bu farklılıkların ötesine geçebilen ortak bir kanaat var. Dünya petrolünde ve Rusya'ya bazı ülkelerin uyguladığı ambargoyla birlikte gaz fiyatlarında keskin bir düşüşün meydana gelmesi, Rus devletinin kamu harcamaları ve bireysel tüketim üzerinde ekonomik sıkıntılar doğurdu.   Rusya'da bugün siyasi yelpazenin bir parçası olan hemen hemen herkes, özellikle Batı'nın ve Amerika Birleşik Devletleri'nin; Rusların kendi ulusal çıkarlarından, meşru savunma olarak gördüğü eylemlerden ve 'hata'larından dolayı Rusya'yı cezalandırmak için başta Suudi Arabistan ve İsrail gibi başka devletlerle anlaştığına inanıyor.  Bu tartışma özellikle Ukrayna çevresinde dönüyor ve az da olsa Suriye ve İran'ı kapsıyor.  Amerika Birleşik Devletleri 1973 yılında, OPEC fiyat artışına bir tepki olarak kendi petrolünü geliştirmeye başladığından beri komplo teorisi muhtemelen biraz abartıldı.    Rusya'da bu dış politika tartışmalarını kimse duymuyor. Bu durum, muhtemelen Rusya'nın resmi dış politikasıyla ilgili Rusya'nın içinde çok fazla muhalefetin bulunmamasından kaynaklanıyor. Rus devletinin yüz yüze bulunduğu bütçe açığını nasıl idare edeceği konusu daha çok tartışılıyor.   Rusya'da sorun olarak değerlendirilebilecek üç temel durum bulunuyor. Biri devlet harcamalarını azaltmak. Biz bunu neo-liberal seçenek olarak adlandırabiliriz. Bu seçenek, Maliye Bakanı tarafından desteklenmekte. İkincisi Rus devletinde bulunan rezervleri kullanmak ki böylece harcamaları azaltma yönündeki ekonomik baskı en aza inecektir. Biz bunu sosyal-demokrat seçenek olarak adlandırabiliriz.  Bu sçeenek de Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenmekte. Son olarak iki grup rezervlerden yalnızca birini kullanmak. Buna da orta yolu bulmak diyebiliriz. Bu yöntem muhtemelen on sekiz ay boyunca istikrarı sağlamayı hedeflemekte ve bir şekilde petrol ve gaz fiyatlarının tekrar yükseleceğini varsayan bir temele dayanmaktadır.    Dikkat çekici olan nokta ise şu: bu üç durum da Başkan Putin'i çevreleyen karar vericiler tarafından desteklenmektedir. Şimdiye kadar Putin'in kendisi orta yolu tercih ediyor gibi görüldü. Dikkat çeken diğer bir nokta ise bu tartışmanın yarı kamusal pozisyonu. En azından, Batı'da yorumcuların normalde belirttiğinden farklı olarak basına sızmalardan daha çok Ruslar bu tartışmayı kamu açıklamalarından takip edebiliyorlar.   Ancak bu yarı-kamusal tartışmanın neden olduğu gizli bir tehlike bulunuyor. Rus girişimciler, bankalar ve genel olarak halk (özellikle varlıklı kişiler) korktukları şeyin başlarına geleceğine inanıyor ve bunun sonucunda da enflasyona neden olacak kaynaklarda büyük ölçüde çekilme olacağını düşünüyorlar. Eğer böyle bir kriz yaşanırsa mali sıkışıklığı ayakta tutmak için hiçbir seçenek başarılı olamayabilir.   14 Ocak'ta Gaidar Forumu'nda Başbakan Dmitri Medvedev tarafından yapılan konuşmabüyük bir haber içeriyordu. Medvedev, devletin orta yol seçeneğini sürdüreceğini açıkladı. Herkesin kesin bir biçimde ekonomik krizi bastırmak için bu seçenek etrafında toplanmasını istedi. 1933 yılında Başkan Franklin Roosevelt'in ünlü sözünü gerekçe sunarak konuşmasını sonlandırdı : ''Korkmamız gereken tek şey korkunun kendisidir.'' Medvedev, bir anlamda Rus hükümetinin 'ekonomik kriz korkusu'ndan korkmadığını söyledi.   Peki böyle bir açıklama yeterli olacak mı? Medvedev'in konuşmasında bariz bir panik yoktu. Medvedev'in bildirisi sonrasında başlayan tartışmalarda bir çok kişi ve grubun bir ekonomik krizin olmayacağına ikna olmadığı ortaya çıktı. Panik yapmamak için paniğe kapılmak işte budur.   Putin'in panik üzerine bir 'panik'lemeyi ihtiva eden modu, düşündüğü şeyin dikkatle değerlendirildiği güçlü ve net bir görünüm arz eden dış politikası devam ediyor.
  Sözde Güney Akım değiştirme kararı ( Rusya'dan Bulgaristan'a Bulgaristan'ın yaptırımlar yüzünden artık izin vermeyeceği bir gaz ve petrol boru hattı ),  Türkiye Akım'ı ile (Rusya'dan Türkiye'ye giden farklı bir Karadeniz boru hattı) bir ilk adımdır. Her iki akımın Ukrayna üzerinden Rusya'ya gaz ve petrol göndermemesi ve bu yüzden Ukrayna'nın transit ücretlerinin ortadan kalkması Ukrayna'ya zarar verir. Türk Akım'ı da yaptırımların etkisini ortadan kaldırmak ( Bulgaristan'ın pozisyon değişikliğine neden olan) ve giderek Rusya'nın müttefiği olan Türkiye'yi ödüllendirmek için planlandı.    İkinci bir adım ise Çin ile ve kendi para birimleriyle işlem yapan diğer ülkeler ile anlaşmaya girmek ve böylece dolar dalgalanmalarından kaçınmaktır. Ortaya çıkan projelerden biri Çin tarafından finans edilen Sibirya'dan Kuzeydoğu Asya bir boru hattı olacaktır. Bu da yaptırımları engellemenin bir diğer yoludur.    Üçüncü adım ise İran'a S-300 hava savunma füze sisteminin teslim edileceği açıklaması oldu. Batılı ülkelerin baskısı sonucu Rusya 2010 yılında teslimatı iptal etmişti. Rusya şimdi ilk sözünü yerine getirecek. Batının hamleleri, Asya'nın karar alma süreçlerine İran'ın dahil edilmesinin yoğunluğuna göre Rus desteğini güçlendirmektedir. Bu durum, Amerika Birleşik Devletleri üzerine baskı yapıyor ve Sünni Arap devleti olarak kendini korumak için Suudi Arabistan'ın girişimini kontrol etmeye yardımcı oluyor. Kral Selman'ın tahta çıkmasıyla basın, Suudi cephesinde kırılganlık konusunda bir sürü tartışma barındırıyor.    Sonuç olarak Ukrayna'da Ruslar dikkatli bir politika izliyor. Rusya tamamen Donetsk-Lugansk bölgesindeki bağımsızlık yanlılarının kontrolünde değil ama yine de bağımsızlık yanlısı ordunun yok edilemeyeceğini biliyor. NATO tarafından taahhüt edilen gerçek barış için Rusya'nın ödülü Ukrayna'nın potansiyel bir üye olmamasıdır. Ukrayna'da herkes yüksek riskli oyunlar oynuyor. Benim tahminim ve çoğunluğun tahminine göre mantık hakim olacak ve siyasi bir anlaşma gerçekleşecektir. Almanya seçimlerinden sonra Angela Merkel'i takip etmenizi söyleyebilirim. Merkel ve dolayısıyla Almanya bir anlaşmadan yana ancak henüz bu anlaşmayı tahkim edecek kadar rahat değil. 

* Columbia Üniversitesi'nde Sosyoloji alanında lisans derecesi alan Immanuel Wallerstein, "Modern Dünya Sistemleri Teorisi"nin kurucusudur. Tarihsel yapısalcılık ve bağımlılık teorilerinden farklı olarak uluslararası ticaret temelli daha dinamik bir ekonomik model ortaya koyar. Kendi internet sitesinde dönem dönem güncel makaleler yayınlayan Wallerstein hala ABD'de yaşamını sürdürmektedir.  


 

Haber Ara