Yakup Köse: Kızım beni askerde sanıyor
14 yaşında ilk gözaltına alındığımda da paralelci polisler bana işkence yaptı. O yıllarda babam ticaretle uğraşıyordu ve Zaman alıyordu. Gazeteyle birlikte Gülen kasetleri promosyon olarak veriliyordu. İçinde başka kayıtlar olabilir diye evden bu kasetleri de almışlar. Üç gün sonra beni yukarıya çıkardılar ve Fethullah Gülen’in kasetlerini açtılar. Bana, “Ne işin var senin Mirzabeyoğlu ile böyle hocalar varken” dediler. Fethullah Gülen’in vaaz sesiyle bana işkence yaptılar.
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-12-29 03:28:29
Nil Gülsüm Gül-Yenişafak
Yakup Köse, 14 yaşında ‘anayasal düzeni silah zoruyla yıkmaya teşebbüsten’ gözaltına alındığında henüz ortaokul birinci sınıf öğrencisiydi ve cüzdanında Sezen Aksu konserine alınmış bir bilet vardı. Bu yüzden de dövdüler, hem de feci bir biçimde. O yaşta bir çocuğun evine 10 dakika geç gelmesi karşısında bile ailelerin düştüğü telaş düşünüldüğünde, Yakup Köse’nin, iddianamede kullanılan kelimeleri bile anlamadığı bir yaşta, 10 yılı aşkın süre hapiste yatmasını anlatabilecek söz bulmak ne kadar da zor. Trajedi demek belki de en uygunu. Yakup Köse ile bu ikinci röportajım. İlki, 7 Mayıs 2012’de yayımlanmıştı. Yakup Köse’nin, 14 yaşında tanıştığı, idama mahkum edilip iyi halinden ötürü cezasının müebbete çevrildiği bir hapislik hayatından sonra yeni bir başlangıç için İstanbul’a yerleşmeyi düşündüğü günlerdi. O röportajda Yakup Köse’nin yüzünü gölgelendiren tek şey, yeniden hapse girme ihtimaliydi. ‘Hâlâ özgür değilim’ başlığıyla verdiğim o röportajda şöyle diyordu Yakup Köse, ‘Hakkımda 10 yıl daha ceza verdiler. Dün benim gençliğimi ve çocukluğumu çalan zihniyet, şimdi de çocuklarımın mı çocukluğunu çalacak’ diye soruyordu. Maalesef kötüsü gerçekleşti ve Yakup Köse yeniden hapse girdi.
Bindiğim araç, Yakup Köse ile ikinci röportajım için beni Metris Cezaevi'ne götürdü. Ayrıntılı ve uzunca bir aranmadan sonra Metris’ten içeri girebildim. Soğuk bir oda. Yakup ile karşılıklı oturuyoruz. Elbette bir görevli nezaretinde. O anlatıyor, ben not alıyorum. Sâkin, mütevekkil ve gayet kendinden emin bir biçimde yaşadıklarını anlatıyor. ‘Her zaman olduğu gibi yine dik duracağım’ diyor. Fakat eşi ve çocukları söz konusu olunca o buruk ifade bir anlığına da olsa gelip yüzüne oturuveriyor.
PARMAK İZİMİ ALMADILAR
Yakup Köse’nin hayatını bilmeyen yok denilebilir. Son olayı sormak istiyorum, nasıl tutuklandınız?
Her zamanki gibi işimden çıktım ve Cebeci’de aktarma yaparak eve gitmek için ikinci otobüse bindim. Twitter’ı açtım ve “Paralel çeteye vurulan her darbe İsrail’e vurulan bir darbedir” şeklinde bazı tweetler atmaya başladım. Bir gün önce de “O Fethullah Gülen buraya gelecek” diye bir paylaşımım olmuştu. Tam Arnavutköy’e girerken inmeme iki durak kala otobüs aniden durdu. Durduğumuz yer çok sakin, tenha ve mobeselerin olmayacağı bir yerdi. İçeriye ön, orta ve arka kapıdan sivil giyimli kişiler girdi. O esnada hemen arkamda yolcu gibi ayakta duran kişiler de onlara katıldı. İki kişi elime kelepçe taktı.
Polis olduklarına dair herhangi bir belge gösterdiler mi?
Hayır. Ben o anda gelenlerin polis olduğunu bile anlayamadım. Sivil giyimli, kim oldukları belli olmayan kişilerdi. Herhangi bir kimlik gösterme durumu olmadı. İki kişi ellerime kelepçe takıp beni sürükleyerek otobüsten çıkardı. Yine sürükleyerek arabaya götürdüler. İlginçtir ki kendileri kimlik göstermedikleri gibi benden de kimlik ya da parmak izi istemediler.
ÖNCEDEN HAZIRLADIKLARI BELGEYİ DOKTORA VERDİLER
Daha sonra nereye götürdüler?
Sonrasında beni muayene için hastaneye götürdüler. Ben bu esnada onlara neden benden kimlik istemediklerini, benim Yakup Köse olup olmadığımı bilmeden nasıl bu muayeneyi ve tutuklamayı yapacaklarını sorduğumda bana “Tamam sen Yakup Köse olma. Biz her şeyi ayarladık” diyerek ellerindeki önceden hazırlanmış belgeleri doktora verdiler.
KADIN POLİSTEN HAKARET
Kamuoyu nasıl haberdar oldu gözaltına alındığından?
Karakola geldikten sonra orada bulunan bayan bir memur ile tartışma yaşadım. Bana bakarak, ‘Şunun tipine bakın nereden getirdiniz bunu’ dedi. Ben de buna karşılık verdim. O anki karmaşayla beni içeriye aldıklarında telefonum on dakika kadar bende kaldı. Bu esnada gözaltına alındığımı Twitter’dan yazdım. Yazmamla birlikte sağ olsunlar birçok kişi benim durumumu öğrenmek için karakolu telefon yağmuruna tuttu. İçeriden sesler gelmeye başladı. Paniklemişlerdi.
Bu kadar çabuk duyulacağını ve ilgi gösterileceğini düşünmemiş olacaklar. Sonra telefonu benden aldılar. Ama beni soran telefonlar karakola gelmeye başlayınca telaşlandıklarını gördüm. Hatta bana ‘Senin ne kadar sevenin varmış’ dediler.
Cumhurbaşkanı gelsin seni alsın
Nasıl bir muameleye maruz kaldın? Konuşma geçti mi aranızda?
Polislerle konuşma ortamımız da oldu. Onlara ‘Benim davam ile Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Adalet Bakanlığı ilgileniyor, devam eden bir süreç var’ dedim. Beni gözaltına alan polisler, ‘Gelsin de Cumhurbaşkanı seni elimizden alsın’ dediler. İçlerinden bana paralel olmadıklarını söyleyenler de oldu. Bunlardan birisiyle sohbet ederken, ‘Abi ben paralel değilim. Bize bir mesaj gönderildi. Mesajda otobüste olduğun bildirildi ve seni o otobüsten almamız talimatı verildi’ dedi.
Bu polis kendisinin paralel olmadığını söylerken diğerlerinin paralel olduğunu mu söylemeye çalışıyordu?
Ben Ekrem Dumanlı’nın alındığının ertesi gün alındım. 15 Aralık’ta gözaltına alındım, 25 Aralık’ta ise ceza aldım. Bunlar kesinlikle tesadüf değil. Hakkımdaki kararı Yargıtay 9. Dairesi onadı. Hanefi Avcı’nın cezasını da aynı daire onadı. Bu onama kararı için 25 Aralık tarihinin seçilmesi ise çok manidar.
BİRAZ HEYECAN İSTEDİK
Onlar açısından sembolik önemi olan bir günü seçtiler. Beni dışarıdan AK Partili olarak gördükleri için bu kararı aldılar. Bu karar Yakup Köse ile ilgili bir durum değil. 28 Şubat ruhunun devam ettiğini benim hakkımda alınan bu kararla göstermeye çalışıyorlar. Cumhurbaşkanı, katıldığı programlarda beş defa ‘Yakup Köse davasını takip ediyorum’ dedi. Meseleyi Tayyip Erdoğan da sahiplenince daha fazla yüklenmeye başladılar. ‘Neden beni otobüste yakaladınız, iki durak sonra inecektim, neden indikten sonra değil, evde değil de otobüste bunu yaptınız’ diye sorduğum polis, ‘Biraz heyecan istedik’ cevabını verdi.
Çevik Bir özgür ben ise mahkum
Geçtiğimiz günlerde Konya’da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaretten 16 yaşında bir genç tutuklandı ve ertesi gün serbest bırakıldı. Nasıl yorumluyorsun bunu?
14 yaşında İHL’de gözaltına alınan Neslihan ve Yakup Köse’nin suçu neydi? Ben 14 yaşında yakalanıp idamla yargılandım. 33 yaşındayım ve hala benzer bir ceza uygulamaya çalışıyorlar. Bunları o genç serbest bırakılmasın diye söylemiyorum ama aynı hassasiyet neden Yakup Köse’ye ve benimle benzer durumda olan 32 kişiye gösterilmiyor? Bakın ben 28 Şubat davasında müştekiyim, önümüzdeki duruşmaya elimde kelepçe ile gideceğim. Çevik Bir ise yargılandığı o davaya elini kolunu sallayarak gelecek.
KIZIM BENİ ASKERDE ZANNEDİYOR
Çocuklarınız durumun farkındalar mı?
Küçük kızım benim askerde olduğumu zannediyor. Etkilenmesin diye öyle söyledik. Ama büyük çocuğum olayı fark ediyor.
Buradan aracılığımızla vermek istediğin bir mesaj var mı?
Allah inananlarla beraberdir. Beni merak etmesinler. Dimdik ayaktayım ve çok güçlüyüm. Önceki tutukluluk dönemimi Medrese-i Yusufiye olarak tanımlıyordum. Şimdi ise sanki doktora yapmaya gelmiş gibi hissediyorum kendimi. Tabii bizim bu rahatlığımız dışarıda bu meseleyi çözebileceklerin de rahatı olmamalı. Hatta bizim bu rahatlığımız onları rahatsız etmeli.
Gülen’in vaazı eşliğinde bana işkence yaptılar
Yolun paralellerle ilk kez mi kesişti?
14 yaşında ilk gözaltına alındığımda da paralelci polisler bana işkence yaptı. O yıllarda babam ticaretle uğraşıyordu ve Zaman alıyordu. Gazeteyle birlikte Gülen kasetleri promosyon olarak veriliyordu. İçinde başka kayıtlar olabilir diye evden bu kasetleri de almışlar. Üç gün sonra beni yukarıya çıkardılar ve Fethullah Gülen’in kasetlerini açtılar. Bana, “Ne işin var senin Mirzabeyoğlu ile böyle hocalar varken” dediler. Fethullah Gülen’in vaaz sesiyle bana işkence yaptılar.
Niye teslim olmadın?
Ben hiç kaçmadım. Sadece bu kararı hukuksuz bulduğum için teslim olmadım.
Takip mi ediyorlarmış?
Masa üzerinde şahsi eşyalarım duruyordu. Polislerden biri, anahtarlar arasından birini göstererek ‘Bak Yakup, bu, çalıştığın Furkan Haber’in kapısını açtığın anahtar’ dedi. ‘O kadar mı hakkımda teferruatlı bilgi sahibisiniz’ dedim. ‘Evet o kadar teferruatlı’ dedi. Otobüste ‘Yakup Köse olduğumu nereden biliyorsunuz, kimlik bile istemediniz’ dediğimde, ‘Bu tweeti sen atmadın mı’ diye attığım bir tweeti gösterdiler. Bu polisler hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Kimliğime bakılmadan, parmak izim alınmadan gözaltına alındım. Ayrıca bana herhangi bir kimlik de göstermediler.
Ben de gazeteciyim neden ses çıkmıyor?
Çocuk yaşta idamla yargılanman ve bugün tekrar cezaevine girmen karşısında kılını kıpırdatmayanlar basın ve gazeteci özgürlüğünden dem vuruyorlar. Sen de gazetecisin, nasıl değerlendiriyorsun?
Ekrem Dumanlı ‘Ajdarvari’ hareketleriyle sahip olmadığı mananın maliki görünmeye çalışıyor. Dumanlı için basın özgürlüğü yaygarası koparanlar Yakup Köse için neden seslerini çıkarmıyorlar. Ben de gazeteciyim. Neden özgür medya sloganları onlar için atılıyor? Tabii onların bu tavrı göstermesi için onların gazetecisi olmak gerekir. Ben burada şahsi olarak kendimden bahsetmiyorum. Onlar beni simge olarak gördükleri için hedefe aldılar bu sebeple diyorum.
Çıktıktan sonra ne planlıyorsun?
Şehir şehir dolaşarak hayatımı, yaşadıklarımı anlatmak istiyorum. Tehlike henüz geçmiş değil. Benim yaşadıklarım da bunu ortaya koyuyor. Tek sıkıntım çocuklarım. Bana yapılanlar kafama o kadar takılmıyor da onların bana hüzün dolu gözlerle bakışları aklıma gelince bunu yaşatanların hesap vermesini istiyorum. Beni çocukken annemden babamdan alıkoyanlar bugün de hanımımdan, çocuklarımdan alıkoyuyorlar.
SON VİDEO HABER
Haber Ara