Dolar

34,8813

Euro

36,7455

Altın

3.042,60

Bist

10.147,80

Suriye Halkının mağrur öyküsü

Recep Çobanoğlu Suriye ayaklanması başladıktan 1,5 sene sonra Suriye’ye giderek 2 sene bilfiil orada kalarak insani yardım çalışmalarında bulunmuş ve Suriye kıyamını yakından izlemiş. Hatta Esad katliamlarının en yoğun olduğu Banyas şehrinden Aliye isminde bir hanım ile de evlenen Çobanoğlu savaş coğrafyasında yaşadıklarını TİMETUK’e anlattı. İşte o özel açıklamalar…

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-12-08 10:28:45

Suriye Halkının mağrur öyküsü

TİMETURK / FURKAN AZERİ

Recep Çobanoğlu kimdir?
Recep Çobanoğlu; İstanbul’da yaşamış, İstanbul’da okumuş. Ve bir zamanlar ülkücü hareketin içinde bulunan ve 12 Eylül darbe döneminde yakalanıp tam 12 sene hapiste kalmış olan ve İslami duyarlılığı olan bir insandır.

Suriye’ye neden ve ne zaman gittiniz?

Suriye’de zalim Esad’a karşı ayaklanma başladıkta Yaklaşık 1,5 sene Suriye’de Müslüman halka karşı yapılan zulümleri Televizyonlardan ve çeşitli medya organlarından takip ettim. Orada yaşananları yakından izledim dolaysıyla orada Müslümanlara karşı yoğun işkence ve zulüm olduğunu gördüm ve Suriye’ye insani yardım amaçlı gitme kararı aldım.
iki sene önce Suriye’ye gittim ve iki sene orada ÖSO’nun en büyük kolu olan ceyşul mücahidin içinde çalışmalarımı yürüttüm. Genel olarak ise Sürekli halkın içinde oldum, o halkı gözlemledim, izledim, o halkı tanımaya ve analiz etmeye çalıştım. Esad'ın en fazla katliam yaptığı yerlerden biri olan Banyaslı Aliye isimli Suriyeli bir hanımla da evlendim.
(R.Çobanoğlu ve Suriyeli  eşi Aliye Hanım)

Size Suriyeli diyebiliriz o zaman, biraz bize Suriye halkından bahseder misiniz?

Evet, biraz öyle… Öncelikle şunu söyleyeyim bu soru çok önemli çünkü biz Suriye halkını tanımadan, bilmeden onların yaşadığı tarihsel süreci iyi anlamadan Suriye kıyamını iyi okuyamayız ve gerçek bir değerlendirme yapamayız.
Suriye halkı 50 senedir Esad terbiyesi almış orada öyle diyorlar ‘’Esad terbiyesi’’
Yani zorla baskı ve güç kullanarak yapılan terbiye anlamına geliyor. Önceleri bunu baba Esad Suriye’nin bel kemiğini oluşturan Hama ve Humus halkına yönelik büyük zulümler ve katliamlar yapmış.
Çünkü bu bölgelerde entelektüel ve şuurlu insanlar olmuş, hem de Sünni oldukları için İran anlayışını ve rejimi hiçbir zaman benimsememişler bu yüzden 30 senedir bu iki şehrin halkı sistematik bir şekilde cezalandırılıyor.

bu gün de böyle Hama ve Humus resmen açlığa terkedilmiş hala Humus'ta amansız bir kuşatma vardır.

Suriye’de insanlar bütün hayatını Esad’ın İlkeleri ile yaşamaya zorlanmışlar. İnsanlara baskı ve zülüm ile Esad sevdirilmiş her sabah bütün işyerlerinde ve okullarda : ‘’Suriye Esad ilel ebet’’ yani Esad’ın Suriye’si sonsuza kadar yaşayacak dedirtmişler. Orada Esad bir şahıs değildir Esad olağanüstü güçlere sahip olan bir varlıktır. Onların zihninde haşa bir mehdi gibi.
Orda ilk önce Allaha tapmak diye bir şey yok ilk önce haşa Esad’a tapacaksın sonra onunla beraber Allaha tapacaksın kural bu.
Nusayrilerin inancında vatandaşlık diye tanımla da yok her şey Esad’ın ilkelerine ve menfaatlerine göre kurgulanmış. Muhaberat geliyor istediği adamı hatta istediği kadını alıyor sen onlara hiçbir soru soramazsın. Esad zamanında da tecavüz olayları da çok yaygın olmuş.

Esad bu şekilde korku imparatorluğu kurmuş. Örneğin: bir öğrenci fizik, kimya ve ya biyoloji okuyor Fakat laboratuvarda her hangi bir deney yapamıyor. Çünkü Esad: ‘’okuya bilirsin ama bunu pratiğe dökemezsin’’ diyor çünkü düşünüyorlar o öğrenci bir şey bilir de bunu bizim rejimimize karşı kullanır. Bu şekil de Esad bilimsel ve fikirsel gelişmelerin de önünü kesmiş.
Ayrıca İslami fikri anlamda kitaplar okumak ve evinde bulundurmak da yasaklanmış.
Bir aile ile karşılaştım, çocukları okulda defterine bir silah resmi çizmiş (tabanca ) yani kendi kurgusuna göre. Bunu her çocuk yapar, öğretmeni hemen o çocuğu muhaberata ispiyonlamış. Muhaberat geliyor çocuğu ve ailesini alıyor. Silah nerede diye işkence yapmışlar. Bunun gibi yüzlerce örnek var.
Orada insanlar 50 sene açık hava hapishanesinde yasamışlar hiçbir hukuk kuralları olmamış tek söz Esad’ın adaleti olmuş.

Size enteresan bir şey anlatayım. Ben Halep’te ÖSO'ya bağlı ceyşul mücahidin saflarında Suriye kıyamını Derada ilk başlatan çocukların biri ile karşılaştım. o çevreden yani yaklaşık yaşı 16 idi onlar Arap gazetelerinde ‘’yaskut nizam, yaskut nizam ‘’ diye yazan yazılar görmüşler ve o çocuklar duvara anlamını bile bilmeden bu yazıları yazmışlar. o çocuk söyledi bana ‘’ Biz ne yazdığımızı bile bilmiyorduk’’ ondan sonra bu yazıyı muhaberat Görünce çocukları alıyor ve tırnaklarını sökerek birçoğunu öldürüyor. Sonra aileleri geliyor ailelerine diyorlar ki: ‘’Bu çocuklar bizim nizamımıza uygun olmayan çocuklar siz başka çocuk yapın ve bu çocukları unutun‘’ Olay böyle başlıyor ve yüzlerce insan Derada öldürülüyor.
Ben bu halkı tanıdıktan sonra Suriye kıyamının başlamasını ve bu hale gelmesini bir mucize olarak görüyorum.

Neden Mucize olarak görüyorsunuz?

Çünkü nizam halkın hücrelerine kadar sinmiş, her eve girmiş, her evden bir kişi ya da komsudan biri ya şebbiha olmuş ya da muhaberat. Muhammed isminde bir arkadaşım vardı: ‘’Biz evde babamla gizli gizli konuşurduk. Yan tarafımızdan biri konuştuklarımızı duyar da bizi rejime ispiyon eder diye korkardık’’ dedi bana. Düşünebiliyor musunuz evinizde bile rahat konuşamıyorsunuz. Suriye’de bir insan muhaberat tarafından alındı mı ondan artık haber alamazsın çünkü herhangi bir hukuk sistemi yoktur. Suriye’deki adalet sistemini ve cezaevlerini anlamak için
Türkçeye çevrilmiş ‘’Salyangoz’’ kitabının mutlaka okunması lazım.

Ne anlatılıyor o kitapta?

Suriyeli bir talebe Fransa’dayken arkadaş meclisinde yani Suriyelilerin olduğu mecliste hafız Esad’a karşı: ‘’Eşek suratlı’’ diye olumsuz bir cümle kuruyor hemen yanındaki arkadaşı onu muhaberata ihbar ediyor ve bu talebe Suriye’ye geldiğinde havalimanında tutuklanıyor ve 12 sene tek başına Tabur cezaevinde kalıyor. Sırf bir tane olumsuz cümle kurdu diye bir çocuğun bütün hayatının nasıl karardığını anlatıyor bu kitap.
Bunun yansıra İranlı propagandistler tarafından da halk şialaştırılmaya çalışılmış. Hanasır diye bir bölgeyi %100 Sünni iken İran orayı %80 şiirleştirilmiş. İran şart koşuyor: ‘’ Eğer Şia olursan sene her ay aylık verilecek sistemle barışık olursan hayatını kolaylaşacak ve rahat edeceksin’’ diyor. Buna sosyal psikoloji denilmiş ‘’saldırganla aynılaşma yani İnsan katilini sevmeye başlıyor. İşte bu şekilde Suriye halkına kendi katillerini sevdirmişler. Bu tabloya baktığın zaman görüyorsun ki İran mezhepsel yayımcılığı Iraktan sonra en çok Suriye’de yapmış bu yüzden bugün Esad’ın rejiminden önde savaşıyor İran askerleri

Ben gittiğimde şaşırdım halk iki kelimeyi çok kullanıyor
1- Me berif (bilmiyor)
2- Bukra (sonra)
Bu iki kelime Suriyeliler için cankurtaran olmuş. Sana herhangi biri bir soru sorduğu zaman görmedim, bilmedim, duymadım anlamlarına geliyor. Suriye’de bilmiyorum kurtarıcı bir cümle oluyor. Bu yüzden normal bir vatandaşa adını sorsan belki ma barfi diyebilir.   ikinci kelimesi ise bukra (yarın) bunu söylediği zaman yapmayacak anlamı taşıyor olabilir ki bu günden yarına kadar bana düşünme payı ver yani rejime danışabilirim, ispiyon edebilir, o yüzden hep zamana atlatıyorlar, bu şekilde Halka yalanı sevdirmişler.
Bu yüzden biz Suriye’deki kıyamı anlayabilmememiz için bu halkı anlamamamız gerekmektedir. Bu rejim Suriye halkının genleri ile oynamış, halkı köleleştirmiş, kültürel dezenformasyona uğramış. Ama Esad zaruri olarak yaşam koşularını sağlamış misal hastaneler ucuz olmuş. Bazı şeylerde indirimler olmuş yani halkı aç kalmıyor ama zengin de olma ihtimali yok Esad bu halkı bir köle gibi yaşatmış. Dolayısı ile böyle bir halk ve topluluk bu kıyamı başlatmış ve ayaklarındaki zinciri kırmış, şu an Suriye’nin bütün noktalarında mücadele var, direniş var. Düşünün gölgesinden korkan bir topluluk şimdi hiçbir şeyden korkmaz hale gelmiş. Bunun için biz Suriye halkının bu kıyamına büyük saygı duymalıyız.

Şuan halk ne diyor, savaşın uzaması halkta bir bıkkınlık getirmiş mi?

Hayır hiçbir bıkkınlık yok halk Esad’ı asla istemez halk özgürlüğün kıymetini bildi su an kurtarılmış bölgelerde hiç kimsenin aç kalma imkânı yok.
Yardımlar geliyor, halk en azla yetinmeyi başarmış ama az yiyorlar ama çok ve halk şuan belirli işlerde çalışıyorlar tarım üretiyorlar, sanayiler çalışıyor, Okullar çalışıyor benzin ve mazot üretiyorlar ayrıca yardımlar da geliyor Misal Humus vilayetinden nizifun (göç edenler) kayıt altına alınıyor yardımlar evlerine teslim ediliyor.

Halk Türkiye’ye nasıl bakıyor?

Bildiğiniz gibi Türkiye devleti açık kapı politikası ile Suriye halkına destek veriyor. Siyasi olarak da Suriye halkını destekleyen nerdeyse tek ülke Türkiye.
Suriye halkı her şeyin farkında İnsanlar şunun rahatlığı içeresindeler; bizim başımıza bir şey geldiğinde Türkiye bizim ikinci vatanımız diyorlar.


ÖSO’nun Halep TV’si var sürekli orada cumhurbaşkanı Erdoğan’dan bahsediyorlar Suriye halkının Türkiye’ye özellikle Erdoğan ve Davutoğlu’na sonsuz sevgileri var. Tek hamisin Türkiye olduğunu biliyor Erdoğan deyince (enerasi) diyor yani başım gözüm üstüne.
Eşiniz Banyas ile ilgili neler anlatıyor?

Aliye hanim orada yaşanan katliamları bizzat görmüş ve şahit olmuş erkek kardeşinden bir tanesinden bu güne kadar bir haber yok. Ailesinden çok sayıda şehit var. Suriye’de her ailede en az bir şehit vardır.
O yüzden Şuhada Banyes (Banya şehitleri), şuhade münbiç( münbiç şehitleri) hangi ilçeden şehitler var ise o şehitlerin çocukları savaşıyor.

Son olarak ne demek istersiniz?

Benim Suriye halkı ile ilgili açıklamalarım şu açıdan da önemli: Türkiye'ye gelen Suriyelilerin içinde Esad yanlısı olup provokasyon peşinde olan insanlar da olabilir, ayrıca  dejenerasyona uğramış ve dört nesil nasıl nasıl baskı ve zulüm altında yaşadıklarını yukarıda anlatmaya çalıştım dolaysıyla halkımız Suriyelilerde bazı olumsuz şeyler gördüğünde ‘’ bunlar ne biçim Suriyeli diyebilirler’’ bunları hoş görmemeleri  ve ellerinden geldiği kadar bu mazlum halka yardım etmeleri lazımdır.
twitter.com/furkan_azeri

Haber Ara