Dolar

34,9540

Euro

36,7234

Altın

2.999,91

Bist

10.012,03

Ahmet Hakan sordu, Mustafa İslamoğlu cevapladı!

Ahmet Hakan, İslami Camianın en önde gelen isimleri arasında yer alan Mustafa İslamoğlu ile konuştu...

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-10-01 03:26:20

Ahmet Hakan sordu, Mustafa İslamoğlu cevapladı!

Hürriyet Gazetesi yazarı Ahmet Hakan, yazar Mustafa İslamoğlu ile IŞİD'i konuştu. İslamoğlu röportajında asıl sorunun uydurulmuş din olduğunu belirtirken, IŞİD'in yaptığının İslama kötülük olduğunu söyledi.

İşte Ahmet Hakan'ın Mustafa İslamoğlu ile o röportajı:

- 54 yaşında.
- Yüksek İslam Enstitüsü mezunu...
- Kahire'de hem eğitim aldı hem ders verdi.
- "Yürek Devleti" adlı İslami hareketlerin eleştirisini yapan eseri çok popüler oldu.
- "İmamlar ve Sultanlar" adlı eserinde İslam tarihinin ilk 150 yılına eleştirel bir yaklaşım ortaya koydu.
- "İslami Hareketler ve Kıyamlar Tarihi" adlı bir eseri var.
- "Yahudileşme Temayülü" adlı eseriyle "Hellman Hammett Human Rights Watch 1997 Ödülü"nü aldı.
- Kuran meali ve tefsir üzerine bir eseri bulunuyor.
- 60'a yakın kitabı var.
- Kitapları 18 dile çevrildi.
- Evli.
- Beş çocuğu var.

 

IŞİD'İN YAPTIĞI İSLAM'A KÖTÜLÜKTÜR

IŞİD'i nasıl değerlendiriyorsunuz?
MUSTAFA İSLAMOĞLU: İslam insanlık için bir şefkat adasıdır. İnsanlık denizinde bir fırtına kopmuş, o fırtınada sığınılacak bir adadır İslam... IŞİD, işte bu ada fikrini kirletiyor. İslam'ın bir şefkat adası olduğu fikrini kirletmek, bir Müslüman'ın yapabileceği en büyük kötülüktür.

* * *

Nasıl oluyor da temiz bir şeyi kirlettiklerini fark edemiyorlar?
MUSTAFA İSLAMOĞLU: Bir benzetme yapacak olursak bunları İslam'ın köprü altı çocuklarına benzetebiliriz... Bir çocuk düşünün: Annesi dağa kaldırılmış, babası öldürülmüş. Eğitimsiz bırakılmış. Yurt yuva görmemiş. Herkes
"Pis çocuk" diyor, ama kimse neden böyle olduğunu sorgulamıyor. Bu adalet değil. Ben bu insanları kir olarak görmem, kirlenmiş olarak görürüm. Kir atılır, kirlenmiş temizlenir.

* * *

Kim kirletiyor bu insanları? Suç başkalarında mı?
MUSTAFA İSLAMOĞLU: Uhud Savaşı'nda Peygamber ordusu yenildi. Sahabe sordu: Bu yenilgi neden başımıza geldi? Kuran'ın buna cevabı şu: "Kendi yüzünüzden." Dışarıdan değil bu başımıza gelenler... Kuran tabiriyle söyleyeyim: Kendi yüzümüzden.

KADINLARIN CARİYE YAPILMASI OLAYI

IŞİD, esir aldığı kadınları cariye kabul ediyor. Bu uygulamanın İslam'la bir ilgisi var mı?
MUSTAFA İSLAMOĞLU: Eğer öyle yapıyorlarsa... Bu Kuran'ın onayladığı bir şey değil. Geleneksel bir anlayış... Geleneği dinleştiriyorlar. Peygamber Efendimiz esirlerin hiçbirini cariye olarak almamıştır. Muhammed suresinin 4. ayetinde savaş esirleri için iki seçenek sunuluyor: Fidyeyle ya da fidyesiz salıvermek. Allah Resulü'nün iki hanımı savaş esiridir: Safiyye ve Cüveyriye. Fakat onları nikâhlamış ve eş edinmiştir, cariye edinmemiştir.

TARİHTEKİ SAPMALARLA BUGÜNKÜ SAPMA AYNI

İslam tarihine bakıyoruz: Korkunç katliamlar, suikastlar görüyoruz. Bu açıdan IŞİD benzeri örgütlere, İslam tarihinde rastlamak mümkün... Siz ne düşünüyorsunuz? Bir devamlılık mı var?
MUSTAFA İSLAMOĞLU:
Eğer tarihten bir şeye referans arayacaksanız referans bulamayacağınız hiçbir şey yoktur. Güzelliğe de, çirkinliğe de mutlaka referans bulursunuz. İyiliğe de, kötülüğe de referans bulursunuz. Adalete de, zulme de... Bir şeyin tarihte vuku bulması, o şeyi meşrulaştırmaz.

* * *

Siz IŞİD'in "uydurulmuş din" anlayışından çıktığını söylüyorsunuz. İslam tarihinde ortaya çıkan benzer hareketlerin arkasında da aynı gerekçe mi var?
MUSTAFA İSLAMOĞLU: Hz. Ömer bir suikastla öldürüldü. Hz. Ali bir sabah namazında öldürüldü. İmamı Azam Ebu Hanife zindanda can verdi. Dirisi girdi zindana, ölüsü çıktı. Şiddeti en acımasız biçimde kullananlar ortaya çıktı. Haricilik bunun tipik örneğidir. Tarihteki sapmalarla bugünün sapmasının kaynağı aynıdır: Uydurulmuş din.

İSLAMCI AYDINLAR, ÂLİMLER, YÖNETİCİLER NEDEN SESSİZ?

İslam dünyası bu IŞİD belasına karşı sessiz. Aydınlar sessiz, âlimler sessiz, yöneticiler sessiz... Neden?
MUSTAFA İSLAMOĞLU:
Çünkü onların da çoğu uydurulmuş dinden besleniyorlar. Beslendikleri kaynaklar aynı. IŞİD kelle keserken bir rivayet kültürüne dayanıyor. O kültür herkese sirayet etmiş durumda. Bu yüzden IŞİD'in uygulamalarına esaslı bir şekilde itiraz edemiyorlar. İtiraz edecek olsalar dine itiraz etmiş gibi olacaklarını düşünüyorlar. Bazıları da böyle düşünmedikleri halde susuyorlar. Çünkü aforoz edilmek istemiyorlar. İslam'daki aforoz tekfirdir. Tekfir edilmek aforoz edilmek gibidir.

* * *

Sessizliğin başka nedeni var mı?
MUSTAFA İSLAMOĞLU: Ben Kuran'dan beş ilke, beş esas çıkarmıştım yönetmeye dair. Bu beş ilke şudur: Hakikat, adalet, merhamet, meşveret ve ehliyet... Siyasetini bu beş ilke üzerine kurarsan sana kim itiraz edebilir? Bu beş ilkeyle hareket edersen cazibe merkezi olmaz mısın? İslam âlimlerinin çoğu kuşatıcı bir bakıştan yoksun... Ufuksuzluk var. Ufuksuzluk temel bir sorun.

ÖNCE TEKFİR EDİYORLAR, SONRA ÖLDÜRÜYORLAR

İşte Mustafa İslamoğlu'na göre IŞİD ve benzerlerinin çıktığı yer:

* * *

- Asıl sorun "uydurulmuş din" anlayışındadır.
- "Uydurulmuş din" anlayışına sahip olanlar ister keskin olsunlar, ister ılımlı olsunlar... Sonuçta bir biçimde şiddete bulaşıyorlar.
- Çünkü bu insanlar, kendi yorumlarını mutlaklaştırıyorlar. "Bu benim yorumum" demiyorlar. Yorumlarını dinleştiriyorlar. Beşeri olanı dinleştiriyorlar.
- "Bu benim yorumum" diyen bir Müslüman, kendi yorumunu mutlak doğru olarak algılamaz.
- Kendi yorumunu mutlak doğru olarak algılamayan Müslümanlar da dini kendileri gibi yorumlamayanları tekfir etmezler.
- Tekfir etmenin doğal sonucu şudur: Müslüman Müslüman'ı öldürür ve sonra da şöyle der: "Biz Müslüman öldürmüyoruz ki... Kâfir öldürüyoruz."
- Uydurulmuş dinin ılımlı biçimi de benzer sorunlarla doludur.
- Kendi yorumunu mutlak kabul eden ılımlının da kırmızı çizgisi olmuyor. Dur deyince durmuyor. Zalimleşebiliyor. Çok ılımlı, çok uyumlu görünen bir yapı, kendi menfaatleri öyle gerektiğinde çok tuhaf hallere bürünebiliyor.
- Uydurulmuş din anlayışının televizyondaki hallerine bakın, orada da şiddet görürsünüz. Duygunun akılsız kullanımı, şiddettir. Bazen gözyaşı, sopanın yerine geçer. Duygunun şiddet olarak kullanılabildiği bir kültür havzasındayız.
- Ilımlısı, ılımlı olmayanı... Hepsinin ortak özelliği aynı: Kendi yorumunu dinleştirmek... "Bu benim yorumumdur" dememek, diyememek.
- Bu açıdan baktığımızda şunu söyleyebiliriz: Bizim memlekette kılıç kullanmayan çok IŞİD'çi var.

KELLE KESME GÖRÜNTÜLERİ

 Sosyal medyada IŞİD'in kelle kesme görüntüleri yer alıyor... İslamoğlu'na sordum: "Hiç izlediniz mi o görüntüleri? İzlediyseniz ne hissettiniz?" İşte cevabı:

* * *

"İzleyemiyorum o görüntüleri... İzlemek istemiyorum. Bir insanın başka bir insana uygulamayacağı şey... Ben de rastlıyorum o görüntülere... Ama sonuna kadar izleyemiyorum. İzlemeyi reddediyorum. O görüntülere alışmanın bile günah olduğunu düşünüyorum. İslamofobia diye bir şey var. İslam karşıtlığı... İslamofobiayı ben yaygınlaştırmak isteseydim, bu görüntülere en yüksek ücreti öderdim. İslam karşıtlığını desteklemek için bundan daha iyi bir malzeme bulunamaz."

MÜSLÜMAN MÜSLÜMAN'I NEDEN ÖLDÜRÜYOR?

Müslüman'ın Müslüman'ı öldürmesi nasıl mümkün olabiliyor? Nasıl bir motivasyonla yapıyorlar bunu? Bu sorulara Mustafa İslamoğlu'nun cevabı şu:

* * *

"Afganistan'da Rus işgaline karşı omuz omuza savaşan mücahit grupları birbirlerini boğazladılar. Müslüman bir grup elindeki bombaları, başka bir Müslüman grubun üzerine fırlatıyordu. Bu nasıl olabiliyordu? Şöyle oluyordu: Artık birbirlerini kâfir olarak görmeye başlamışlardı. "Müslüman öldürüyorum" diye atmıyorlardı o bombaları... Kâfir öldürüyorum diye atıyorlardı."

 CİHAT YÜREK FETHİDİR

IŞİD ve benzeri örgütler için Batı basınında "cihadistler" tabiri kullanılıyor. Hatta bizde de "Cihatçı" tabiri pek revaçta... "Cihat edenler" diye nitelendiriyoruz bu insanları... Onlar da zaten kendilerini böyle tanımlıyorlar... Diyorlar ki: "Biz cihat ediyoruz." Mustafa İslamoğlu'na "Nedir cihat, bunlar gerçekten de cihat mı ediyor?" diye sordum. İşte anlattıkları:

* * *

- Furkan suresinin 52. ayetinde "Onlarla büyük cihat ile cihat et" buyrulur.
- Bu ayet, Peygamberliğin beşinci ya da altıncı yılında indi.
- Düşünün: Daha Hicret'e yedi–sekiz yıl var. Mekke'nin ilk yılları yani...
- Peygamber Efendimiz ya da sahabenin o ilk yıllarda Mekke'de herhangi birine el kaldırdığını, kavga ettiğini, savaş yaptığını duydunuz mu?
- O zaman ne anlayacağız "büyük cihat" sözünden? İnsanın elinden gelen gücü Allah yolunda sarf etmesini, gönül kazanmak için, yürek fethi için sarf etmesini anlayacağız.
- Mekke'de cihat emrinin nasıl uygulandığına şahidiz. 13 yıl boyunca yürekleri fethetmek için nasıl gayret edildiğini görüyoruz. Cihat budur. Cihat yürek fethidir.
- Bu arada Medine'deki savaşların tümü de savunma savaşıdır.
- "Cihat" ayrıdır, "kıtal" ayrıdır. "Cihat" kavramının içinde "kıtal", yani öldürme yoktur.
- Cihat, insanın var gücünü kullanarak imanı bir yüreğe daha taşımasıdır.
- Zorlama yoktur bu eylemde. Nasıl olabilir? Kapı gibi Bakara 256 dururken... Orada "Dinde zorlama yoktur" deniliyor.

BU SÖYLEŞİ İÇİN BİR LÜGAT DENEMESİ

- UYDURULMUŞ DİN: Mustafa İslamoğlu'nun tanımlamasına göre şu demek: "İçinde Kuran olmayan, merkezinde Kuran olmayan, hakeminin Kuran olmadığı din."

* * *

- İNDİRİLMİŞ DİN: Yine Mustafa İslamoğlu'nun tanımlamasına göre: "İçinde Kuran olan, merkezinde Kuran olan, hakemi Kuran olan din."

* * *

- TEKFİRCİ SELEFİLİK: İslamoğlu'na göre: Genel Selefi anlayıştan farklı olarak kendi gibi düşünmeyeni tekfir eden ve öldüren anlayış.

* * *

- TEKFİR ETMEK: "Sen Müslümanlıktan çıktın, kâfir oldun" demek.

 

Haber Ara