Partileşme çalışmaları yürüten Kürd Demokratlar Platformu (KDP / PDK) Başkanı Bucak, oluşumları ile birlikte Kürdistan’ın dört bir tarafından kendilerine talepler gittiğini, örgütlenme aşamasında gönüllüler çıktığını ifade ederek, ‘Kürdistan’da KDP’ye ve özellikle Barzani’ye karşı bir sempati var’ diyerek, KDP’yi, yasal zemine taşıdıklarını ve meşru zeminde Türkiye topraklarında milli ve demokrat bir partiyi yeniden inşa edeceklerini ifade ediyor. Bucak’a göre gelecekte Kürdistan’da KDP ve PKK çizgileri olacak.
En geniş kesimleri mobilize edip, Kürdistan’da iktidar olmayı hedefleyen bir parti olacaklarını söyleyen Bucak, ‘amacımız Kürd halkının yaşadığı coğrafyada iktidar ve yönetici olmasıdır’ diyor. Bucak, BasHaber’e yaptığı açıklamalarda, PKK ile ortak çalışmalar yürütmeye hazır olduklarını ancak kimsenin hegemonyasına girmeyeceklerini belirtiyor.
KDP olarak hangi argümanlar üzerinden çalışma yapacaksınız. Kürdistan ve Kürdler için ne yapacaksınız?
Kürdistan Demokrat Partisi 1965 yılında kurulmuş milli demokrat bir partidir. Dersim isyanından sonra Kürdistan’da sesiz bir gerilim vardı. 1959’larda 49 tane yurtseverin tutuklanması gündeme geliyor. Ondan sonra Türkiye’de bir askeri darbe dönemi yaşandı. O dönemde de 485 tane Kürd şeyh ağa ve önderi Sivas kampında toplandı ve bunlardan 55 kişi sürgüne gönderildi. Tam da bu noktada Kürdistan’da Kürd siyasal sessizliğinin hakim olduğu bir dönemde, Güney Kürdistan’dan başlayan Barzani öncülüğündeki hareketin de etkisiyle Diyarbakır’da Kürdistan Demokrat Partisi oluştu. Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi, Kürdistan’da Kürd halkının ulusal demokratik haklarını savunan, o dönemki Irak’ta da aynı partinin söylemiyle, ‘Türkiye’ye demokrasi Kürdistan’a otonom bir bölgeyi’ savunan, ulusal merkez bir partidir. Bu merkez parti bir dönem büyük bir kitle yaptı siyasal anlamda, fakat kurulduktan kısa bir süre sonra her iki lideri suikastlar sonucu öldürüldü. Ondan sonra parti gerçek anlamda toparlanamadı. Ancak biz bu dönemde, o dönemin koşullarına göre, konjönktüre ve siyasal koşullara göre, illegal koşullarda örgütlenen KDP’yi, yasal zemine taşıyoruz ve bu meşru zeminde Türkiye topraklarında milli ve demokrat bir partiyi yeniden inşa ediyoruz. Yani biz kendimizi merkezde gören bir partiyiz, Kürdistan’ın tüm güçlerini örgütlemek istiyoruz, belirli bir ideolojik saplantımız yok, Kürdistan’daki en geniş kesimleri mobilize edip, Kürdistan’da iktidar olmayı hedefleyen bir partiyiz. Yani bizim derdimiz Kürd halkının yaşadığı coğrafyada iktidar ve yönetici olması.
Dünyada ve Kürdistan’da çağa göre partiler ve parti uzantıları kuruluyor. Siz de uzun süre sonra Türkiye’ye geldiniz, KDP de böyle bir dönüşüm düşündü mü?
KDP, Kürdistan’daki halkın taleplerine cevap verebilecek bir parti olmalı. Sadece Güney Kürdistan’da değil bütün parçalarda bir çözüm üretebilen parti olmalı. Güney Kürdistan’da Sayın Barzani özellikle son IŞİD olaylarından sonra önemli bir aktör haline geldi. Biz de o gelenekten geliyoruz. Biz partimizi modernleştirmeyi zaten kongremizde önümüze hedef olarak koyduk. Mesela, eski illegal zeminden, legal bir zemine geçmek istiyoruz, ortak değerleri savunan bir parti olmak istiyoruz, demokrasi, insan hakları, azınlık haklarının korunması gibi değerleri korumak ve savunmak ve serbest piyasa ekonomisi gibi hedeflerimiz var. Bu açıdan bakıldığında partinin çalışma yöntemleri modernleşebilir, bazı modern sistemler gündeme gelebilir. Kürdistan toplumu da gelişiyor. Mesela kirli savaş döneminde Kürdistan halkı göçe zorlandı ve büyük şehirlere yöneldi. Bu yüzden biz de sosyolojik gelişmelere uygun bir program uygulayabiliriz. Bir yönümüzle gelenekçi bir yönümüzle de demokrat bir partiyiz. Bu demokrat kimliğimiz bizim gelişen koşullara uygun davranmamızı sağlayacaktır.
‘Bir milli devlet olmaktan ziyade, azınlıkların yaşam alanlarına girmeden bir milli politika üretmekten yanayız’ dediniz. Kürdistan’da şu anda bir devletleşme süreci var, Kürdistan’da milli bir devlet olmak azınlıklar adına ne getirir veya ne götürür?
Türkiye’de sol kesimde ulus devletin kötü olduğuna dair bir korku var. Ulus devlet Türkler için ve onun nimetlerinden faydalananlar için de kötü değildir. Ulus devlet HDP’nin programında yazıldığı gibi Filistinliler için de kötü değil. Ama ‘Kürdler için kötüdür’ deniyor. Kendi kendine bir çelişkidir. Filistinlilerin devlet kurma hakkı ne kadar varsa, Kürdlerin de, Kürdistan’da devlet kurma hakkı vardır.
Türkiye Kürdistanı da buna dahil mi?
Diyelim ki böyle bir koşul ortaya çıktı, neden olmasın? Kürdler sonuçta bir halk, bir gün bağımsız olmaları gerekiyorsa olabilir ama bugün onun koşulları yok. Koşulları olduğu zaman bu kendi kendini yaratacak bir süreç olur.
Peki, bu koşulları yaratmak için sizin partiniz özellikle mücadele edecek mi?
Bakın şimdi eğer siz milli ve demokratik bir politika güderseniz, bu politikanın gideceği yerler var, bu da hem Türkiye’deki hem dünyadaki konjonktürle ilgilidir. Bir de devlet ihtiyacı olması lazım. Ben kendi topraklarımda yasama-yürütme haklarına sahipsem, diyelim ki bir de demokratik bir ülkede yaşıyorsak, eşit fırsatlarla yaşıyorsak Türkler ve diğerleri ile belki Kürdler için bir bağımsız devlet kurma ihtiyacı olmayabilir. Ama Türklerin nasıl ki bir devlet kurma hakkı varsa Kürdlerin de o kadar var. Bu hakkı ben kimseye teslim etmem, teslim edilmesini de doğru bulmuyorum. Ama bugün ki koşullarda olmayabilir. Ama ‘Kürdler devlet olamaz’ mantığı sakattır, Araplar oluyor, Türkler oluyor, bütün dünya halklarının böyle bir hakkı varken Kürdlerin de böyle bir, hakkının olmadığını söylemek saçmalık olur. Ulus devlet konusuna gelecek olursak, bence Güney Kürdistan’daki federal yönetimin bağımsızlığa gitmek istemesi, orada yaşayan ulusal ve dinsel azınlıkların daha güvenli yaşamaları için önemli bir adımdır. Kaldı ki son IŞİD saldırısında da gördük, merkezi hükümet kimseye sahip çıkmadı. Bırakın Kürdistan’a sahip çıkmayı kendi ordularını bile bırakıp kaçtılar. Kürdistan kendi kendini korumak zorunda kaldı. O açıdan bu olayda göstermiştir ki Kürdlerin mutlaka bir devlet olması gerekiyor. Güney Kürdistan’da bağımsız devlet çalışmaları başlarsa biz Türkiye’de bu kampanyaya destek olmak için çalışmalar yürütürüz. Bakın eskiden Kürdistan’da bir felaket yaşandığı zaman dünyaya feryat ederdik. Ama bugün öyle bir şey söylemiyoruz, dünyanın en büyük yönetimi olan ABD, Barzani ile istişarede bulunuyor, Fransa, Almanya, İtalya, gibi büyük devletler de silah yardımı için arıyorlar. Almanya da bu tarihi bir karar daha önce böyle bir şey yapılmamış.
‘Millilik ve demokratlık’ birbiriyle çelişen kavramlar olarak görünmüyor mu?
Ben öyle görmüyorum. Aslında bizim modernliğimiz de oradan geliyor. Şimdi somut veriler var, örneğin Güney Kürdistan’da Türkmenler, Süryaniler, Keldaniler yani bütün azınlıklar ulusal demokratik haklarını orda yaşayabiliyorlar. Okulları, partileri, yayın organları, siyasal partileri var. Ermeniler de kendilerini parlamentoda temsil edebiliyor. Önemli olan sizin ülkenizdeki bu gerçeklikleri görebilmeniz. O anlamda milli ve demokrat olmak birbiriyle çelişen şeyler değildir. Tehlikeli olan milli yönünüzü çok ön plana çıkarıp, tıpkı Türkiye’deki Kemalizm gibi sizin dışınızdaki bütün farklılıkları kabul etmemeniz ve onları asimile etmeye çalışmanız. Bizim öyle bir siyasi anlayışımız yok, bizim milli değerlerimizin içinde diğer ülkelerde nasıl halklar iktidar oluyorsa Kürdistan’da da Kürd halkının iktidar olmasıdır ve bunu elinde bulundurmasıdır. Türkiye için bunu ele alacak olursak iktidarı paylaşması gerekiyor. Bizim milli yönümüz bu şekildedir. Demokratik yönümüz de, bu ülkede birlikte yaşayan azınlıkların, hem dini hem ulusal anlamda farklılıklarını, hak ve hukuklarını savunmaktır. Kendimizi bu anlamda ortak değerleri paylaşan, demokrat anlamda da dünyadaki ortak değerleri paylaşan batılı dünyanın bir parçası olarak görüyoruz. Ve bunu resmen deklere etmişiz, yani biz batılı görüşleri desteklemekten rahatsız değiliz. Ve bu değerlerinde Kürd halkını da başarıya götüreceğine inanıyoruz. Yani, denenmiş ve başarıya ulaşacağımız şeyler üzerinde diretmenin doğru olmadığını düşünüyoruz.
Türkiye Kürdistanı’nda KDP ismine karşı bir mesafe var mı? Bu ismi Türkiye’de profil yapacak bir parti olarak nasıl aşmayı düşünüyorsunuz?
Ben daha evvel başka bir siyasi parti başkanı olarak, ciddi olarak söylüyorum, Kürdistan’ın dört bir tarafından bize talepler geldi, örgütlenme aşamasında gönüllü olabileceklerini söyleyenler oldu. Biz de Kürdistan’da bize karşı ve özellikle Barzani’ye karşı, daha yeni olmamıza rağmen bir sempatinin olduğunu düşünüyoruz. Çalışmalarımızda bu seneki Martta Diyarbakır’da, Mustafa Barzani’nin adına toplantı düzenledik ve salonumuz bize yeterli gelmedi. Bu bize şunu gösterdi ki Kürdler ulusal değerlere çok önem gösteriyor. Ve böyle bir partinin Kürdistan’dan geleceği olacağı konusunda çok önemli bir değerlendirme yaptık. Biz yapılan işe ve bize gösterilen teveccühe bakıyoruz. KDP’ye karşı büyük bir ilgi var ve KDP geleceğin parçası olacak, bellki de gelecekte bağımsız Kürdistan’da iki çizgi olacak biri KDP, biri PKK olacak.
Kürdlerin dört parçada bir araya gelememesi ulusal birliğe engel değil mi?
Kürdistan Ulusal Kongresi için yapılan ilk resmi toplantı Erbil’de yapıldı. Niye? Çünkü orası Kürdistan’ın en önemli kentidir ve daha özgür bir ortamı vardır, daha iyi koşullar sağlayabildiği için orada yapıldı. Kürdistan’ın dört parçasından bahsediyorsak da Kürdistan denen coğrafyanın farklı bölgelerindeki Kürd halkının, farklı şekilde yaşaması söz konusu. Bu siyasete de yansıyor.
Otuz yıllık PKK mücadelesi ve siyasetinin yarattığı sonuç ve söylemler, halkın ödediği bedeller doğrultusunda duygusal ve ideolojik bağlılıkları göz önüne alındığında, yeni bir partinin, özellikle sizin gibi rakip olabilecek bir partinin ne söylemesi gerekiyor?
Biz rekabeti demokratik rekabet olarak görüyoruz. Kongre ve toplantılarımızda bütün Kürd örgütlenmelerini dikkate alıyoruz ve rakipmiş gibi düşünmüyoruz. Ve bütün Kürd örgütlerinin Kürd mücadelesi için girdiği, bütün mücadelelere saygılıyız. Dünyada demokratik rejimleri seçen halkların neden geliştiklerine baktığımızda, bu ülkelerin siyasal çeşitliliği olduğunu görüyoruz. Bir parti iktidara gelir, daha sonra kaybeder ve muhalefete düşer veya çalışmalarına devam eder. Başkalarının yok olması çözüm değil, biz bu ülkede daha iyi alternatifler çıkarmak için varız. Tabii ki PKK’li arkadaşlar çok önemli çalışmalar yürüttüler, şehitleri var ve bedeller ödediler. Ama Kürdistan’ın siyasal tarihi 1984’te başlamıyor, Kürdistan’ın tarihi bu coğrafyada, yaşayan insanların varolmasıyla başlamıştır. Biz bu tarihin tümünü sahiplenen ve aynı zamanda bunun bir parçası olan bir partiyiz. Biz şunu savunuyoruz: Dünyada tek partili bir düzenin hiçbir yerde başarılı olduğunu görmedik, Sovyetler Birliği’nde de bir sürü parti vardı ama hepsi komünist partinin karar mekanizmaları altındaydı. Bu sistemlerin hepsi çöktü ve dağıldı. Biz siyasal demokratik çoğulcululuğun Kürd halkının lehine olduğu inancındayız. Kürd seçmenini seçeneksiz bırakmamalıyız. Farklı ve güçlü partilerin olması, diğer partilerin de hata yapma payını düşürüyor. Bu açıdan biz var olan siyasal partileri kendimize bir tehlike olarak görmüyoruz bizim var oluşumuzun da diğerleri için bir tehlike olmamasını diliyoruz. Ve Kürdler arasındaki farklılıklar siyasal tartışmalarla siyasal rekabetle konuşulmalı, düşmanca bir tavırla değil. Onun için biz ‘işbirlikçi, hain’ gibi jargonları benimsemediğimiz gibi onaylamıyoruz.
Giriştiğiniz bu parti çalışması, öncesi, sonrası ve demeçleriniz totalde parti olarak duruşunuz hakkında PKK’ye karşı tepkisel duruş ve diliniz olduğu izlenimi yaratıyor. ‘Bunların yanında durmamıza gerek yok’ söylemine denk gelecek bir izlenim mi var?
Yanlış bir algı. Çünkü bizim PKK’den çok bahsetmemizin nedeni Kürdistan’ın en büyük ve güçlü hareketi olmasıdı. Hiçbir zaman için ‘PKK haindir, teröristtir, işbirlikçidir’ gibi siyasal olmayan küçümseyici ve düşman bir tavır göremezsiniz bende. Biz Kürdlerin ortak mücadelesinden yanayız, ortaklaşmasından yanayız ama Kürdlerin hepsinin tek tip olmasından yana değiliz. Biz Kürdler olarak farklı farklı siyasi kültürel zenginliklere sahibiz, bu bizim için bir zenginliktir. Tepkimizden bahsedecek olacak olursak, Kürdistan’da bir Ulusal Kongre Hazırlık Konferansı yapıldı. Dediler ki ‘her parça kendi arasında 7 kişilik bir komite çıkaracak.’ Ve bu konferansın motor gücü de siyasi partiler olacaktı. Toplantı yaptık. PKK’li arkadaşlar, hegamon bir tavır içerisindelerdi. Dediler ki ‘DTK’dan, PKK’den delege olmalı, BDP var, kadınlar var.’ Böyle bir söylem yürüttüler. Böyle bir mantık yaklaşımı Ulusal Kongre yapmak istememenin bir göstergesidir, bir güç gösterisi peşinde olmaktır. Kaldı ki KESK’i de alıp getirdiler ama KESK Kürdistani kurum değil ki, Türkiye’de çalışma yürüten bir sendikadır. Peki ulusal birliğe bu kadar önem veren bir parti niye kendisinden emin değil. Niye ürkek bir tutum sergiliyor? Ulusal Kongre’nin gerçekleşmemesinde maalesef PKK’nin bu hegemonik tavrının rol oynadığını düşüyorum.
Türkiyelileşme veya demokratikleşme kuzey Kürdistan’da ulusalcılığı yok etmeye yönelik değil midir?
Demokratikleşme iyidir. Türkiye keşke çok demokratik bir ülke olsa o zaman Kürd sorunu çok rahat ve demokratik bir şekilde çözülürdü. Kürdlerin üzerinde ne kadar baskı olursa o kadar iyi diye düşünmek çok yanlı, öyle olsaydı 1938 den sonra kimse ses çıkaramazdı. Kürdler bütün emeklerine rağmen hiçbir yerde resmi olarak tanınmıyor. bizim yapmak istediğimiz sadece değişime katkıda bulunmak. Yoksa biz umudumuzu AKP’ye bağlamış değiliz AKP bugün bu durumda ama yarın ne olacağını bilemezsiniz. Kendileri de farklı bir politika güdebilir bunu da bilemeyiz. Kaldı ki AKP hükümeti ve müsteşarı ile oturup her şeyi konuşacaksınız ki ne konuştuğunuzu ben bilmiyorum ondan sonra siz gelip bana siyeceksiniz ki siz şöyle bir şey yapmışsınız falan filan. O müzakerelerin bir tanesinin ne olduğunu ben görüyorum ve çok tehlikeli görüyorum.
Daha önce siyasi olarak ortaklaşmadan bahsettiniz tekçiliğin renkleri yok edeceğinden bahsettiniz AKP’de de böyle bir tek partiye gidiş söz konusu, tekleşmeye doğru giden bir partiye destek vermek tekleşmeye destek vermek olmuyor mu?
AKP ye verilen desteğin yüzde biri veya ikisini bize sayıyorsanız başka ama ben öyle görmüyorum MHP-CHP İhsanoğlunu desteklediler. Bunlar statükocular karşısında onarla oranla daha demokrat bir yapıda olan bir partiye destek verdik.
'Kürdistan’daki diğer parti ve hareketlerle birleşmek değil ortaklaşma gibi bir derdimiz var, birleşmek tekleşmeye neden olur' dediniz. AKP’nin tek parti olması sizin söylediğiniz noktaya çıkmıyor mu? Bir tek partiye tekleşmeye karşı iken, tek partiye destek vermiş olmadınız mı?
AKP’ye verilen destek eğer eski seçimlere oranla yüzde 1 bize sayıyorsanız bunu bir kompliman sayıyorum. Ama ben öyle görmüyorum. AKP var MHP-CHP var, diğer kaç parti İhsanoğlu’nu desteklediler. Statükoyu desteklediler yani. Bunların karşısında siz siyasette tartmak zorundasınız. Türkiye’de bir süreci başlatan bir parti başkanı cumhurbaşkanı olmak istiyor. Bu partinin her şeyine inanan biri olsam o partinin üyesi olurdum.
Ancak seçim öncesindeki bütün söylemi tek bayrak, tek millet üzerineydi? Biri tek vatan diyor, öteki ortak vatan diyor. Vatan gittikten sonra ortak mı olmuş, tek mi olmuş ne önemi var. Çözüm sürecine ‘Terörü bitirme’ süreci diyor?
Bu soruyu Sayın Öcalan’a, Demirtaş’a ve müzakereyi yürütenlere sormak lazım. Sizin bu seçimdeki tercihiniz gelecekte siyaseten sizi olumsuz etkilemez mi? Biz Kürdistani bir tavır sergilersek etkilemez. Gelecek seçimlerde ortak vatan söyleminin ne kadar etkili olacağını göreceğiz. Yüzde 6’lara düşecek. Bizi etkilemez. Biz şu anda bir çizgimiz var, ulusal, milli ve demokrat bir çizgidir. Bu çizginin Kürdistan’da önemli destek bulacağını düşünüyorum. Kürd halkının istemlerine cevap veriyoruz.
Nasıl olacak birlikte davranma sorunu?
Bakıyoruz kendi kanallarının gazetecisi, Mele Mistefa Barzani’ye hakaret ediyor, kimi KCK yöneticileri hakaret ediyor. Ondan sonra gelip ulusal birlikten söz ediyoruz. Böyle ulusal birlik olmaz. Birlik için emek vermek lazım. Diğer insanların varlığına saygılı olmanız ve hegemon bir tavır sergilememek lazım. Hele ki en güçlü örgütten bahsediyoruz. Böyle bir Ulusal Kongre gerçekleşirse bunun aslan payı en güçlü örgüte düşecek. Ama bu arkadaşlarda bir ürkeklik var özgüven yoksunluğu var. Bence temel sorun bu, yoksa biz tepkisel değiliz. Bizim dışımızda bu konuları konuşanlar oldukça az, çünkü herkes bir hesap içerisinde, kiminin yandaşlığı gündeme geliyor, kiminin milletvekilliği gündeme geliyor ama bizim Kürdistan dışında hiçbir hesabımız olmadığı için bu arkadaşlarımızın düzelmesi için böyle bir tavır sergiliyoruz. Yoksa biz ulusal birliğe karşı değiliz. Kaldı ki ulusal birlik konusunda herkesin siciline bakmak lazım. Bu konuda en temiz olanlardan biri biziz. Biz eksiklikleri söylüyoruz. Mesela bizi DTK’ya çağırıyorlar, başka bir kurum veya kuruluşun güdümüne sokma gibi bir girişim olursa kabul etmeyiz, ama bu işbirliği yapmayacağımız anlamına gelmez.
Ulusal Kongre gerçekleştiğinde siz de Türkiye’deki PDK olarak delege talebinde mi bulunacaksınız yoksa Güney delegesi sizi de temsil edecek mi?
Onu PKK’li arkadaşlar böyle düşündü ama biz öyle düşünmedik. PYD, PJAK, PKK nasıl ayrı ayrı temsil ediliyorsa biz de öyle temsil edilmek istiyoruz. Çünkü biz buranın asli bir partisiyiz sıradan bir örgüt veya dernek değiliz. İddialıyız ve buradaki siyaset konusunda onun için bize saygı gösterilmesi gerekiyor, aynı saygıyı biz de göstermeliyiz. Ve hiçbir zaman için tavrımız düşmanlık dilini kullanmak olmamalı. Özellikle metropollerde yaşayan arkadaşların bizden birlik talebi oluyor. Biz zaten bunun için buradayız.
‘Türkiyelileşme veya demokratikleşme’ Kuzey’de milli duruşu nasıl etkiler sizce?
Demokratikleşme iyidir. Türkiye keşke çok demokratik bir ülke olsaydı, o zaman Kürd Sorunu çok rahat ve demokratik bir şekilde çözülürdü. ‘Kürdlerin üzerinde ne kadar baskı olursa o kadar iyi’ diye düşünmek çok yanlış. Öyle olsaydı 1938’den sonra kimse ses çıkaramazdı. Kürdler bütün emeklerine rağmen hiçbir yerde resmi olarak tanınmıyor. Bizim yapmak istediğimiz sadece değişime katkıda bulunmak. Yoksa biz umudumuzu AKP’ye bağlamış değiliz. AKP bugün bu durumda ama yarın ne olacağını bilemezsiniz. Kendileri de farklı bir politika güdebilir bunu da bilemeyiz. Kaldı ki AKP hükümeti ve müsteşarı ile oturup her şeyi konuşacaksınız ki ne konuştuğunuzu ben bilmiyorum ondan sonra siz gelip bana söyleceksiniz ki ‘siz şöyle bir şey yapmışsınız falan filan.’ O müzakerelerin ne olduğunu ben görüyorum ve çok tehlikeli buluyorum. (BasHaber Gazetesi) / (r.s)