MİT eski Müsteşar yardımcısından kritik dinleme yorumu!
MİT'in eski müsteşar yardımcısı Cevat Öneş, müttefik ülkeler arasında istihbarat açısından bir tür centilmenlik anlaşması olduğunu, fakat buna rağmen istihbarî faaliyetlerin devam ettiğini söylüyor
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-09-01 17:46:49
Al Jazeera'ye konuşan Öneş'e göre, ortaya çıkan dinleme skandalları ülkeler arasında güven bunalımı yaratmaz.
Ülkeler birbirini neden ve nasıl dinliyor? Maksat nedir ve bu faaliyet yaygın mıdır?
Her ülkenin, siyaset içinde gerek ulusal, gerek bölgesel, gerek küresel çıkarlarıyla ilgili olarak istihbarat toplama ihtiyacı vardır. Bu, tarihin, insanlığın ortaya çıkışından itibaren var olan, gelişen bir gerçekliktir. O bakımdan özellikle toplumların devletleşmesiyle beraber bu yapılar içinde kurumsal bir hale dönüşmüştür. İstihbarat örgütleri olarak politika oluşturmada, risklere karşı ön almada insan istihbaratı ve teknolojik imkanlar arttıkça da teknoloijik istihbarat gelişmiştir. O bakımdan bizim de içinde bulunduğumuz çağda, teknolojinin alabildiğine takip edilmesi güç bir şekilde geliştiği şartlarda tabii ki bu gelişme istihbarat teşkilatlarının teknolojik imkanlarını da geliştirmiş ve etki alanlarını çok genişletmiştir. Burada öncelikle tespit edeceğimiz konu şu: Teknolojik açıdan ileri ülkeler ve istihbarat teşkilatları bu imkanları etkili şekilde kullanma kabiliyetine sahiptirler.
Teknolojik olarak diğerlerine göre daha geride kalan ülkeler bu açıdan sürekli dezavantajlı mı olacak? Teknnolojik istihbarata karşı koymanın yolları yok mu bu ülkeler açısından?
Diğer ülkeler bu teknolojik imkanlara sahip oldukları oranda bu çalışmalardan yararlanabilirler. Bu imkanlara sahip olmak ama teknolojinin üretimi ve istihbarat çalışmalarına bu konunun adaptasyonu tabii ki bu çalışmalar içerisinde önleyicilik kabiliyetini de beraberinde getiriyor. Bu teknolojiyi üreten, bu imkanları güçlü olan ülkelerin önleyici kabiliyetlerinin de fazla olduğunu gösterir. Bunun karşısında teknolojiyi üretmeyen ve satın alan ülkelerin ise teknolojik dinleme faaliyetleri konusunda zayıf ve tehditlere açık olduklarını da kabul etmek gerekir.
Teknolojiyi geliştirme açısından Türkiye nasıl bir çalışma yürütüyor? Bu konuda atılan adımlar var mı?
Türkiye teknolojik olarak önleyici istihbarat çalışmalarına önem veren bir ülkedir. Ama bu tür faaliyetlere karşı önleyiciliği de ancak teknolojik imkânlarıyla paralel, orantılı bir meseledir. İstihbarat faaliyetleri her ülkenin ulusal çıkarlarıyla bağlantılı bir olaydır. İç ve dış politikasıyla bağlantılı bir şekilde önleyici tedbirler içinde önemle yer alır Türkiye. Ülkeler bu tip istihbarî çalışmalara tevessül ederler. Bu bir gerçekliktir. Bundan kaçınılması da mümkün değildir. Türkiye’nin de bu çalışmaları vardır.
Türkiye’nin de başka ülkeler üzerinde dinlemeler vasıtasıyla yürüttüğü teknolojik istihbarat faaliyetleri var mı?
Ulusal çıkarını düşünen her ülke gelişen ulusal, bölgesel ve küresel şartlara göre ihtiyaçlarının ortaya çıkardığı ihtiyaçlarına göre insan istihbaratı ve teknolojik isitihbaratı yapar. Bu tartışılacak bir konu değildir. Ama özellikle müttefikler arası ilişkilerde, dediğim gibi sağlanan güvene göre şekillenmesi, bir ekip durumunun ortaya konulması gerekir. Bu uyulması lazım gelen bir husustur.
Bu dinleme olaylarını “vakayı adiye”den kabul etmek doğru mu peki?
Normal bir olaydır, eşyanın tabiatına uygundur. Yalnız demokratik ülkelerde, ülkelerin demokratik standartlarının hukuk devletinin nitelikleriyle bağlantılı olarak ittifak içinde bulunulan ülkeler arasındaki istihbarat ilişkilerinde de bir değerler sisteminin olması temenni edilir. Müttefikler arasındaki bu değerler sistemi içinde karşılıklı anlaşmalar vardır. Kendine göre her ülkenin farklı olsa da belirli anlaşmaları var, yazılı bir anlaşma yoksa müttefik ülkeler arasında bir centilmenlik anlaşmasının olması gerekir.
Peki ortaya çıkan Alman ve Amerikan istihbaratının Türkiye’de bazı önemli noktalarda yaptığı istihbarat faaliyetini nasıl karşılamak gerekir bu çerçevede? Türkiye’den nasıl karşılık bulur bu tip durumlar?
Hukuk, değerler sistemine ve müttefiklik ilişkilerine bağlılık konusunda ulusal çıkarlar söz konusu olunca, günümüzde mutlak uygulanan bir kaide olmadığını anlıyoruz. Bugün Almanya’nın, ABD’nin, İngiltere’nin Türkiye’yi dinlemesiyle ilgili yaşadıklarımız da bunu bize gösteriyor. O zaman ortaya çıkan sonuç ne oluyor? O zaman bu istihbarat çalışmaları ülkelerin çıkarlarıyla bağlantılı veya bu ülkelerin kendi iç ve dış politikalarıyla alakalı olduğuna göre yapılagelmekte, bundan sonra da yapılmaya devam edilecek. Ama önemli olan bu çalışmaların deşifre edilmemesi, yakalanmaması meselesi. Hükümetler ve istihbarat kuruluşları bakımından asıl önemli olan budur.
Siz de MİT’te uzun yıllar önemli görevlerde bulundunuz. Sizce Türkiye’nin gerek istihbarî, gerekse diplomatik anlamda olası tepkisi ne olacaktır?
Kamuoyunu ilgilendiren bir olaydır. Otoriter ülkelerde kamuoyunda bu konu fazlaca tartışılmaz, önemsenmez. Siyasal tepkiler kamuoyuna fazlaca intikal etmez. Ama açık toplumlarda bu konu kamuoyunu, farklı siyasetleri yakından ilgilendirir. Muhalefet – iktidar ilişkilerinde, sivil toplum-siyaset ilişkilerinde gündeme gelir, etraflı şekilde tartışılır.
Nitekim politik düzlemde de tartışılmaya başladı. Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi bu konuda MİT’e yönelik bir tepki gösterdi. Bunu nasıl karşıladınız?
Tabii ki bir dinleme olayı tartışılırken, insana dayalı ya da teknolojik istihbarat açısından kontr-espiyonaj faaliyetlerinin güçlü olması ve hedefin tehdidiyle uyumlu şekilde kurumsallaştırılması ve geliştirilmesi gerekir. Bu konu da tartışılmalıdır.
Bu konuda sorumluluk kime aittir?
Mutlaka ilgili istihbarat kurumları sorumludur ama temelde doğrudan sorumluluk hükümete aittir.
Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyanın şu anda içinde bulunduğu koşulları da düşünerek, ortaya çıkan bu son dinleme faaliyetinin amacının ne olduğunu tahmin ediyorsunuz?
Bir defa şunu kabul edelim. Türkiye’nin jeo-stratejik, jeo-politik konumu, ekonomik gelişmişliği, nüfus potansiyeli, özellikle dünyanın küresel ve bölgesel politikalar içerisindeki durumunun yarattığı önemi ve derinliği var. Ortadoğu’daki, Kafkaslar'daki gelişmeler karşısında Türkiye çok önemli bir konuma ve öneme sahip. Ayrıca Türkiye gelişen bir ülke olması sebebiyle ekonomik gücü, siyasal gücü, özellikle mesela Almanya’daki Türk nüfus potansiyeli ve bunun Türkiye ile bağlantısı, Türkiye’nin batı dünyası ve Ortadoğu arasında yarattığı geçişkenlik ve köprü işlevi gibi konuların hepsi; ekonomik, siyasi, askerî açıdan, insan ticareti ve terörizm bakımından, yani sayabileceğiniz her konuda diğer ülkeleri ilgilendirmekte. Hem nüfus, hem de sınırlarımızın Ortadoğu ile bağlantısı sebebiyle buradaki organize suçlar, terör örgütleri bakımından önemli. Mesela IŞİD, El Kaide veya türevleri ile ilgili olarak bağlantılı olduğu gibi önlem alınması çok güç. Ama sürekli önlem alınması gereken bir bölgedeyiz.
Özellikle Ortadoğu’nun bölgesel ve küresel politikalar içindeki yeri ve kazandığı önem ve ortaya çıkan risklerle ilgilenen aktörler bakımından; ABD, Rusya, Almanya, İngiltere, Fransa açısından Türkiye önemlidir. Bu nedenle Türkiye geçmişte dinlenirdi, bugün dinleniyor, yarın da dinlenecektir. Ama ifade ettiğim gibi demokratik ülkeler arasında özellikler demokratik standartları, gelişmişlik durumuna göre servisler ve ülkeler arasında ortaya çıkan güven meselesi nedeniyle bir değerler sisteminin istihbarat kuruluşları arasında yaratılması temenni edilir. Ama bu da ülkelerin mutlak bu değerler bütününe uyacaklarını göstermez.
Ortaya çıkan bu son dinlemeler, NATO’nun müttefiki olan ABD, Türkiye ve Almanya arasında bir güven bunalımı yaratır mı?
Hayır, öyle çok ciddi sorunlar ortaya çıkarmaz. Ancak bu sorunların varlığı normalleşme ihtiyacını, olması gereken şeyi bize gösterir. Bu konunun kurumlar ve devletlerarası ilişkiler ile düzeltilmesi gerekecektir.
"Bu bir restorasyon ihtiyacını gösterir ama bir kopuşa yol açmaz" mı diyorsunuz?
Hayır, bir temelli kopuş mümkün değildir. Bu sadece dinlemelerin, özellikle dinlemelerin Türkiye’yi tehdit alması anlamından değil, müttefikler bakımından Türkiye’nin konumu sebebiyle bölgedeki gelişme ve riskler sebebiyle takip edilmesi imkânlarını zorlar. Ama dediğim gibi Türkiye önemli bir konuma, imkân ve kabiliyetlere sahip bir ülkedir. Her zaman da istihbarat kuruluşlarının izleme alanı içinde olacaktır.
SON VİDEO HABER
Haber Ara