Türkiye medyasında, beslendiği dini gelenek ne olursa olsun tüm muhafazakar okur üzerinde etkili olan, güvenilir ve vicdanlı kalemler vardır. Ahmet Taşgetiren de bu isimlerden biri. Güçlü kaleminin yanında edebi ve tasavvufi yönüyle de dikkat çeken Ahmet Taşgetiren, uzun yıllar Gülen medyasında dikkat çeken yazılar kaleme aldı. 7 Şubat MİT krizinin ardından Gülen hareketine eleştiriler yönelten Taşgetiren, 17 Aralık operasyonunun hemen ardından Cemaat medyası ile yollarını ayırdı.
Ahmet Taşgetiren ile Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini, AK Parti'nin geleceğini ve siyasete müdahale eden Gülen hareketi için çıkış yollarını SABAH'tan İsa Tatlıcan'a anlattı.
-Çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu ismi sizin için de şaşırtıcı oldu mu?
Çatı aday Ekmeleddin İhsanoğlu'nun CHP ile uyuşmayan çizgisi açısından şaşırtıcı. CHP bu konuda ikna edilmiş olmalı. Kemal Kılıçdaroğlu CHP seçmeninin ve yönetiminin kolay kabul edeceğini düşündü ancak şu ana kadar CHP seçmeninin İhsanoğlu'nu içselleştirdiğini söylemek mümkün değil. Partinin nereye doğru evrileceğini şu an için bilmiyoruz. CHP İhsanoğlu'na ne kadar sahip çıkacak bunu seçim sürecinde göreceğiz. CHP içindeki gelişmelerin Ekmeleddin İhsanoğlu çok fazla lehinde olmadığını söyleyebiliriz.
-CHP'nin aday göstermesi kadar Ekmeleddin İhsanoğlu'nun bu adaylığı kabul etmesi de şaşırtıcı değil mi?
CHP ve Ekmelleddin İhsanoğlu bu konuda ikna edildiği anlaşılıyor. Her gönülde bir aslan yatar. Ekmeleddin İhsanoğlu'na Çankaya'ya seçilebilme umudu kendisine verilmiş olabilir. O nedenle insan geldiği çevreyi, kendi tabanını unutarak böyle bir yola girmiş olabilir.
İHSANOĞLU HAVLU ATABİLİR
-Türkiye'de son yıllarda siyasi gerilimi yüksek seçim dönemleri yaşıyoruz. Ekmeleddin İhsanoğlu bu gerilimi kaldırabilir mi?
"Ekmeleddin İhsanoğlu havlu atabilir mi?" sorusu son günlerde gündemde. Bu CHP'deki gelişmelere bağlı. CHP ciddi bir kargaşa yaşıyor. CHP 20 imza ile farklı bir aday gösterirse bu İhsanoğlu'nun umutlarını suya düşürecektir. Bu olmasa bile CHP tabanında ciddi bir sorgulama var. CHP'den beklediği desteği alamazsa seçimin tansiyonu ve heyecanı büyük ölçüde düşer. Ekmeleddin İhsanoğlu havlu atmasa bile seçim çalışmaları sürecinde heyecanını kaybedebilir. Dikkat ederseniz yerel seçimlerde Tayyip Erdoğan karşıtlığı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yeterince oluşturulamadı. İstanbul ve Ankara'daki yerel seçim yarışı Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hissedilmiyor.
-Ekmeleddin İhsanoğlu'na hiç mi şans vermiyorsunuz?
Her şey çok olumlu gitse de ben İhsanoğlu'nun seçilme şansının çok düşük olduğunu düşünüyorum. Ancak İhsanoğlu'nun CHP'den aday gösterilmesi bile bir Tayyip Erdoğan zaferidir. Tekrar söylüyorum. Öteden beri "AK Parti toplumu muhafazakarlaştırıyor" söylemini dile getiren CHP tabanının muhafazakar bir adayı kolay kabul etmeyecektir.
BENİM BAŞBAKAN ADAYIM ABDULLAH GÜL
-Muhalefet adayını belirledi. Yarın iktidar partisi de adayını açıklayacak. AK Parti'yi nasıl bir gelecek bekliyor?
Aslında AK Parti'nin işi de kolay değil. Şimdi bir Çankaya adayı, partiyi 2015 seçimlerine taşıyacak bir Genel Başkan ve Türkiye'yi 2023 vizyonuna taşıyacak bir Başbakan seçmeleri gerekiyor. Bunların yanında 3. dönem kriterine takılan deneyimli 73 milletvekilinin yerine, o boşluğu doduracak yeni isimler bulmaları gerekiyor.
-Yazarların siyasi tercihlerini söylemesi bir gelenek haline geldi. Sizin Erdoğan'dan sonra Başbakan adayınız kim?
Ben Abdullah Gül'ün Başbakan olması gerektiğini düşünüyorum. Siyaset düşünmediğini söylemişti ama bu kararın tekrar gözden geçirecektir, geçirmelidir. Güçlü bir Cumhurbaşkanı güçlü bir Başbakan'a ihtiyaç var. Birbiriyle çatışmayacak bir formülü başarabilirlerse Abdullah Gül'ün Başbakan olmasının en doğru olan seçenek olacaktır.
HİÇBİR İKTİDAR PARALEL YAPIYLA DEVAM EDEMEZ
-Erdoğan sonrası için en fazla merak edilen konu ise Paralel yapı ile mücadele. Sizce bu mücadele kesintiye uğrar mı?
Bu noktada partinin kurucularının birlikte kafa yorduklarını düşünüyorum. Paralel yapı ile ilişkiler konusunda şöyle düşünüyorum. "Bu yapı böyle devam edemez". Böyle bir yapı hangi iktidar döneminde olursa olsun devam edemez. Orada sınırlarını belirlemesi gereken camiadır. Taşınması mümkün olmayan bir ilişki tarzı oluşturdular. "Biz sağlıksız bir ilişki içerisine girdik. Şimdi bir bedel ödüyoruz." diyerek sorgulama yapmaları gerekiyor.
-Anayasa Mahkemesi'ne yapılan bireysel başvurularla Ergenekon Davası'ndan sonra Balyoz Davası'nda da tutuklu sanık kalmadı. Darbelerle hesaplaşma sürecinde bu gelişmeyi nasıl görüyorsunuz?
Balyoz Davası'nın başından bu yana "kurunun yanında yaş da yanıyor" görüşü hakimdi. Yargılama sürecinde işin içinde olmayan insanların davaya dahil edildiği söyleniyordu. Ben bu ihtimalin yüksek olduğunu düşünüyorum. Anayasa Mahkemesi Özel Yetkili Mahkemelerin ve Yargıtay'ın verdiği kararı problemli görüyor.
CEMAATİN AŞIRI İLGİSİ DARBE DAVALARINA GÖLGE DÜŞÜRDÜ
-Gülen hareketinin Balyoz Davası'na olan özel ilgisi bu algının oluşmasına neden oldu mu?
Camianın üstlendiği misyon makuliyeti olmayan bir misyondur. Evet, Cematin Balyoz davasına özel bir ilgisi vardı. Bu ilgi problemli bir ilgiydi. Bu problemli ilgi daha sonra 17 ve 25 Aralık operasyonlarında da gündeme geldiğini ve doğrudan Başbakan Erdoğan'ı hedef aldığını görüyoruz. Orada polis, savcı, yargıç, Yargıtay hatta Danıştay'a uzanan bir ağdan, bir şebekeden sözediliyor ve bu şebekenin Balyoz davasında da etkili olduğunu görüyoruz. Ben Bugün'de yazarken "Balyoz Ergenekon dava Cemaat medyasının bu kadar sahiplenmesi dava üzerinde gölge oluşturuyor" demiştim.
BU ŞEBEKENİN AĞINA DÜŞENİN KURTULMA İHTİMALİ YOKTU
-Şu anda Gülen medyasının paralel yargı ve emniyet elemanlarına yönelik açık desteği, bir yandan bu yapının varlığını kanıtlarken diğer yandan yargıya olan güveni azaltmıyor mu?
7 Şubat MİT operasyonunda, 17 Aralık operasyonunda "Savcılar hiç hata yapmadılar" diyerek savcılara destek verdiler. Bu kadar "yargıda bizim uzantımız var" görüntüsü yargıyı da problemli hale getiriyor.
Bu şebekenin ağına düşerseniz neredeyse kurtulma imkanı olmadığı günlerdi. O zaman uyardım, "bu yargı kararları bir gün sizi de vurabilir, o zaman ne yapacaksınız" dedim. Şimdi Fethullah Gülen için dava açıldığını düşünün. Böyle bir polis, savcı, yargıç, Yargıtay sürecine girdiğini düşünün. Eğer sizi mahkum etmek isteyen bir süreç ise işin içinden çıkamazsınız. Yargının bir yerlere bağlantılı olduğu bir adalet sistemi dünyanın her yerinde sorunludur.
GÜLEN HAREKETİ SAVAŞ DİLİNİ SÜRDÜRÜYOR
-Bu grubun siyasetle olan savaşı nasıl sonuçlanır?
30 Mart seçimlerinden sonra tansiyonun düşeceği bekleniyordu ancak öyle bir gelişme olmadı. Camiadaki savaşçı dil devam ediyor. Başbakan da bu savaşçı dile meydanlarda cevap veriyor. Burada problemli olan camianın devlet içindeki kadrolarının paralel nitelik kazanmış olmasıdır. Fethullah Gülen mesela kendi cemaati içinde başka bir cemaatin operasyon yapmasına izin verir mi? Diyelim Ekmeleddin İhsanoğlu cemaatin desteği ile Çankaya'ya çıktı. Cumhurbaşkanlığı genel sekreteri Gülen hareketine çalışıyor. Buna Ekmeleddin Bey izin verir mi? Dünyanın hangi ülkesinde olursanız olun böyle bir yapılanmaya hiçbir iktidar izin vermez.
-Gülen hareketini yakından tanıyan biri olarak ne yapmalarını önerirsiniz?
Ben hep şunu söyledim. Cemaat ana formatına dönerse bu kavga biter. Hala böyle bir şans var. Ama ben böyle bir adım görmüyorum. Türkiye'de siyasi iktidar bu yapı ile mücadele başlattı. Şimdi yurtdışındaki okullara artık hep bu gözle bakılacaktır. Türkiye'deki gibi burada da paralel bir yapı olur mu korkusu olacaktır. Bence acil bir özeleştiriye ihtiyaçları var.
ALİ BULAÇ MAKUL BİR YERDE DURMUYOR
-Geçtiğimiz hafta Zaman yazarı Ali Bulaç ile tatlı-sert bir polemik yaşadınız. Ali Bulaç ile hangi konularda fikir ayrılığı yaşıyorsunuz?
Ali Bulaç şu anda bugüne kadar geldiği bütün muhitlerde çok problemli olarak görüldüğünü söylemeliyim. Makul bir yerde durmuyor. Yazdıkları da makul değil. "AK Parti Çanakkale Savaşı'ndan sonra başımıza gelen en büyük felakettir" sözünü eşine, dostuna, arkadaşlarına sorsun bu söylenebilecek bir söz mü? Camiya bünyesinde Ali Bulaç'ın konumu Başbakan Erdoğan karşıtlığı konumudur. Ali Bulaç'ın karşıtlık üzerinden kendisine yakıştırılan bu konumu kabul etmemesi gerekir.
KÜRT SİYASETİ SÜRECE KATKIDA BULUNMALI
-Bölgemizde ve içeride birçok olumsuzluk yaşanırken çözüm süreci yürümeye devam ediyor. Türkiye bu sorunu aşabilecek mi?
Ortadoğu'da 1. Dünya Savaşı'ndan sonraki yapılanmanın değişim sancılarını yaşıyoruz. Bunun toparlanması kolay olmayacak. Türkiye 64 yıllık çok partili hayatına 4 askeri darbe sığdırmış. Sancılar hala bitmiş değil. Türkiye hiç sömürge olmamasına rağmen bu sancıları yaşadı. Bugün Ortadoğu'da sorun yaşayan ülkelerin hepsi sömürge dönemlerini yaşadı. Şimdi "bu yeni Ortadoğu yapılanmasında Türkiye'nin etkisi olsun mu olmasın mı?" sorusuna cevap aranıyor. Bütün gelişmiş ülkelerde bu bir değerlendirme konusu. Dolayısıyla bu sancı olacak.
-Ortadoğu'da ve özellikle Irak'ta yaşananların barış sürecine etkisi nasıl olur?
Türkiye bir yandan bölgesinde etkili olmaya çalışırken diğer yandan kendi içinde fay hatlarını sorunsuz hale getirmeye çalışıyor. Büyük ölçüde başarılı olundu. Bunların birincisi devlet ve islam ilişkisini normal hale getirme gayretinde. İkincisi ise Kürt sorununda çözüm süreci. Çözüm sürecinde önemli aşama kaydedildi ama henüz sonuca ulaşılmadı.
Kürt siyasi hareketinde bir akıl tutulması olmazsa bu süreç başarıya ulaşır. Kürt siyaseti bu sürece katkı vermek istiyorsa Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde AK Parti'nin adayına ilk turda destek vermesi gerekir. Bir akıl tutulması olur da CHP'nin adayına destek verirlerse bence kendi ayaklarına kurşun sıkmış olurlar.
İSA TATLICAN / SABAH