Dolar

34,8748

Euro

36,6219

Altın

3.048,53

Bist

10.058,47

Mazlumlara ses oluyorlar Mavi Marmara'daki gibi

Gülden Ümit Sönmez... 26 yıllık bir aşk onlarınki. Sol görüşlü başladıkları yolculukta, Mavi Marmara'da helalleştikleri gün de omuz omuza oldular...

11 Yıl Önce Güncellendi

2014-06-02 08:57:23

Mazlumlara ses oluyorlar Mavi Marmara'daki gibi

Ümit Ağabey (İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Yapımcı/Yönetmeni) ve Gülden Abla. (İHH Yönetim Kurulu Üyesi, avukat)… Onları tanımak, sevgi ve saygı içindeki birlikteliklerinde dünyanın dört bir yanından yetim çocuklara açtıkları kalplerinde büyüyen sevgiye şahit olmak, inandıkları davada, haksızlığa karşı korkusuzca mücadelelerinin tadını almak bana nasip oldu. Bu güzel insanlarla Etiyopya Yetim Günleri'nin 1 sene ardından Kırgızistan Yetim Günleri'ne katılınca, buradan onların hayat hikayesini paylaşmak istedim sizlerle.

-Nasıl tanıştınız?

Ü.S. Heyecanlandım…G.S. Yoksa unuttun mu? Kalırsın Bişkek'te vallahi unuttuysan.

-Gülüyorlar.

Ü.S.: Bir arkadaşımız vesilesiyle tanıştık. Nurdoğan sayesinde. Sene 1988. O zaman Gülden Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde, ben de teknik eğitimdeyim. Ortak arkadaşlarımız da aynı okulda.

G.S. İki tane kantin var o zaman, sosyete kantini ve siyasilerin kantini. Ülkücüler, solcular, Anadolu çocukları herkes siyasilerin kantininde. Ortak arkadaşlarımızın peşinde sosyete kantinine gitmek durumunda kaldık. O zaman Ümit de ben de sol görüşlüyüz. Sonuçta detayları anlatmayayım; 1988 Kasım ayında, tanıştık. 1989 1 Mart günü Galatasaray- Neuchatel maçının olduğu gündü, ben eşya hukukundan 77 almıştım, arkadaş bana evlenme teklif etti.

-Nasıl evlenme teklif ettiniz?

Ü.S. Haydarpaşa tren istasyonunun üzerinden bir köprü geçer, Kadıköy'e inen köprü. O köprünün üzerinde. Öğleden sonraydı, güneşin batışı çok güzeldir orada.



-Ya kabul etmezse, düşündünüz mü hiç?

Ü.S. Anlarsınız, biliyordum kabul edeceğini. Zaten öncesinde de saatlerce konuşurduk. G.S Ne konuşuyorduk, nereden buluyorduk o kadar lafı bilmiyorum ama durmadan konuşuyorduk.

-O yıllarda başörtüsü var mıydı, yoksa açık mıydınız?

G.S. Açıktım ben./ Ü.S. Ben de açıktım./ G.S. İkimiz de açıktık.

-İslami bir bağ var mıydı o yıllarda peki?

G.S. Allah muhafaza ateist değildik, Müslümandık ama gereklerini yerine tam getirmiyorduk./Ü.S. Oruç tutardık mesela. Ben cumalara giderdim. Namaz yoktu. / G.S. Bütün arkadaşlarımız solcuydu ama.

-İslama daha fazla dönüş ne zaman başladı? Birlikte mi yaşadınız bu değişimi?

G.S. Evlendikten sonra. Bizim evlenmemiz 5 yıl sürdü. 1994'te evlendik ve 1995'in sonunda hayat biçimimizi değiştirmeye karar verdik. Ü.S. Evet, biz her şeyi birlikte yaşadık. Birbirimizi etkiledik tabii. İkimiz de birbirimizi etkiledik. Beraber büyüyen insanlar gibi. Tanıştığımızda 18 yaşındaydım. O da benden 6 ay büyük.

- İlk ne değişti hayatınızda?

Ü.S. Biz 1994'te evlendikten sonra her şeyimizi kendimiz yaptık. Ben 2 iş yapıyordum, Gülden ek iş yapıyordu. 1995 sonunda Gülden kapanmaya karar verdi. Ben hiç ısrar etmedim veya talep etmedim Gülden'den bunu ama isterdim, kararına mutlu oldum. Bizim dönüş orada başladı. Arkadaş çevremiz değişti.

G.S. Önceliklerimiz değişti.

- Yakın arkadaşlarınızın uzaklaştığı bir dönem oldu mu?

G.S. Tabii ki oldu. Bizim inancımıza, değerlerimize, yeni yaşam biçimimize saygı duymayan bir insan bize saygı duymuyordur. Bu noktada kestik ilişkilerimizi, yoksa diğer arkadaşlarımızla yaşam biçimleri farklı olsa da görüşmeye devam ettik.

-O zamanki ortamınız nasıldı?


Ü.S. O zaman hep avukat arkadaşlarımız Aydın (vefat etti) ve Özlem'le görüşürdük. Özlem bazı ibadetlerini yapan, Aydın da muhafazakârdı. Hâlâ da öyledir. Haftanın 5 günü beraberdik. O zaman 28 Şubat başlamış. Biz de konuşuyoruz ne olacak memleketin hâli diye.

GS. Sokakta 'Fadime Şahin' lafları yiyordum. Hep beraber yürüyüşlere katılmaya başlamıştık, başörtüsü davasına.

-Ümit Ağabey, o günlerde Gülden Abla'yı merak ettiğiniz oldu mu?

Ü.S. Gülden çok sert ve mücadeleciydi. Korktum tabii. Ama avukat olması bir avantajdı. Haftanın 3 günü gidip karakollarda uğraşıyorduk, topluyorduk (Gülüyorlar).

G.S. Beraber gözaltına alındığımız da oldu. Kürt olduğu için dayak yiyen tanımadığım bir genci savunduğum için Metris Cezaevi'nde hakarete uğradım ben ve cezaevi gardiyanlarından dayak yedim.

-Kadına el kalktı yani?

G.S. Zalimlerde kadın falan fark etmez.

- En zor anınınız neresiydi?

Ü.S. O kadar çok kavganın içinde kaldık ki. Hangisini anlatayım? Mısır'da mesela, taşlıyorlardı. Ben biliyorum Gülden ortada koşturuyor. Bir taraftan da canlı yayındayım, insanlara neler olduğunu anlatmam lâzım ki, birileri bir şeyler yapsın. Bir yandan da onu gözlüyorum. Sonra o bitti yukarıya çatıya çıktık, bir baktık, silahlarla adamlar saldırmaya hazırlanıyor. Öldürecekler hepimizi.
G.S. Ve o tekrar yayına gitti, ben tekrar orta yere döndüm.

-Mavi Marmara'da saldırı anında neredeydiniz?

G.S. Ben aşağıdaydım. Ümit de yukarıda saldırının başladığı yerde. Ümit aşağıya inmemi istedi.

Ü.S. Artık teker teker öldürmeye başlamışlardı. Kadınların yanına gidip orayı toparlamasını istedim Gülden'den. Başta gitmek istemedi, ama ben ısrar ettim.

G.S. Kandırdılar beni aşağıda yardıma ihtiyaç var diye yoksa inmek istemedim. (Gülümsüyor.) O anı hiç unutamıyorum. O yukarıda Ümit'i gördüğüm an benim için zamanın durdu. Bir daha görmeyeceğimi düşündüm. Sonra gemide aşağıda yaralıların olduğu salonun koridorunda karşılaştım tekrar. Şaşırdım hatta. Beklemedim aşağıya sağ ineceklerini. Sadece acı çekmeden ölsün diye dua ediyordum. Şehit olacak inşallah, yaralı olsa da Allah onun şifasını verecektir dedim.

-Siz Ümit Abi?

Ü.S. Hellalleşip ayrıldık biz, bilirsin ne demek olduğunu.

Yetimlerle ilgilenmenin yanında, mazlumlara yardım için dünyayı dolaşırken onların çok güzel hatıralarla dolu hikâyelerini de öğreniyoruz.. Bu fotoğraftaki Kırgız teyze 67 yaşında ve Kur'an-ı kerim öğrenmeye başlamış.

SEVGİ, EVLİLİK

EŞİMLE DAVA ARKADAŞIYIZ


Ümit Ağabey: Ben insanı kadın veya erkek diye ayırmıyorum. İnsanı insan veya değil diye ayırıyorum.

Gülden Abla sizin bu kadar aktif olmanız sorun oldu mu? Zorlandığınız yerler neresi oldu?

G.S. Mesela İsrail'in İzzet Şahin'i tuttuğu olayda İsrail'e gidişim. Benim için Ümit'e en zor söylediğim talebimdir o. Arkadaşımız, kardeşimiz, çocukları çocuğumuz gibi. Mavi Marmara'nın da tam öncesi. Zaten Mavi Marmara'yı engellemek için tutmuşlar İzzet'i. Ümit'e “Nolursun hemen hayır deme, Cihad (diğer avukat arkadaşımız) hazır, ben de bir şeyler yapabilirim” dedim. Bir şeyler yapabileceğimi biliyordu, ama geri dönemeyebileceğimi de biliyordu. İzzet'in de yardıma ihtiyacı olduğunu biliyor.

Ü.S. “Başına gelebilecekleri biliyorsun değil mi ? İşkenceye uğrayabilirsin”.dedim

G.S. “Biliyorum” dedim. “Ama Allah'ın izniyle, bir şeyler yapıp onu alıp getirebileceğimize de inanıyorum”, dedim ve “tamam”dedi.

Ü.S. Bir dakika. “Tamam” demedim. “Sen bir şeyler yapabileceğine inanıyorsan ben seni nasıl durdurabilirim ki” dedim. Aynı şey onun için de geçerli, benim yapabileceğim bir şey de varsa, onun da beni durdurması doğru olmaz. Bence bunun “namaz kılabilir miyim?” e “kılma” demekten farkı yok ki…

G.S.: “İnsan aile hayatında bir şeyleri ne kadar birlikte ve birbirini anlayarak yapıyorsa, bağları o kadar güçleniyor. Biz dava arkadaşıyız. Karı kocayız ama dava arkadaşlığımız daha ulvi bir şey. Biz birbirimizin cennetini inşa etmeye yürüyoruz inşallah.”

Burcu ÇETİNKAYA / TÜRKİYE GAZETESİ
SON VİDEO HABER

Kassam, İsrail askerlerini araçlarıyla birlikte imha etti

Haber Ara