Salih Tuna: 'Allah'ından bul Feytullah kirazlarımdan ne istedin'
Yenişafak Gazetesi yazarı Salih Tuna bugünkü yazısında Soma faciasında hükümete ve Başbakan Erdoğan'a yönelik sert suçlamalarda bulunan köşe yazarlarını ve kişileri topa tuttu...
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-24 05:13:46
İşte Salih Tuna'nın "'Allah'ından bul Feytullah kirazlarımdan ne istedin'" başlıklı o yazısı:
Sizin gibi AK Parti düşmanlığı yapanlardan daha çok AK Parti'nin işine yarayan hiç bir şey yok.
O kadar ki, siz böyle kaldığınız müddetçe AK Parti oturduğu yerden her seçimi kazanır.
İsterse bütün teşkilatları yan gelip yatsın, sonuç değişmez. Varlığınız AK Parti'ye yeter de artar bile.
Hayır, sadece 'Soma'ya yardım edilmesin, AKP'ye yarar' diyen Aydın Doğan'ın o kadın yazarı için demiyorum bunu.
Sakat, rahatsız bir zihniyetin dışavurumundan bahsediyorum.
Soma'lı işçilere ölüm 'müstahak' diyen Hürriyet'in üçüncü sayfa güzelinden, 'ne şehittir ne gazi (...) yoluna gitti Niyazi' tekerlemesini Soma'da ölen emekçilere müstehak gören o yazarcığa ve bu rezillikleri arkalamak için 'pisi pisine öldüler' diyen Kadri G.'ye kadar bütün 'nefret mücrimleri' mahut zihniyetin sıradan örneklerinden ibarettir.
'Onlara müstahaktır sözü bence düşünce özgürlüğü sınırı dışına taşmamıştır' diyen Tarhan Erdem de maalesef bunlara kendini dahil etmiştir.
Dünyanın hiçbir 'çağdaş' ülkesinde, demokratik seçimlerde bir partiye oy veren seçmenlerin ölüme müstehak olduğunu söylemek düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.
Bu asla bir düşünce değil, en âdisinden 'nefret suçudur.'
Yeri gelmişken söyleyeyim: nefret edilen de Erdoğan değildir. Bu büyük bir yanılgıdır ve maalesef demokrat medya da 'algı operasyonunun' etkisiyle bu yanılgıya düşmektedir.
Kardeşlerim, bunların nefreti bu millete, bu milletin değerlerinedir.
Yeni de değildir bu.
Mesela, 1953'te Kadir gecesinde radyodan mevlit okunmasına izin verdi diye Menderes'e yapmadığını bırakmayan (mevlit okundu diye 'radyoyu camiye çevirdin' diye çemkiren) zihniyet şekil değiştirdi sadece.
Hülâsa, şekil değiştirse de mahut zihniyet lök gibi duruyor.
'Bu yıl hac mevsimi kurban bayramına rastlıyordu' gibi 'vecizelerle' 80'li yılların başlarından itibaren bu milletin mana ikliminin tezahürü ne varsa 'irtica' diye saldırmışlardı. Markar Esayan dostumun son derece yerinde tespitiyle, aynı şeyi 'yaşam tarzına müdahale' heyulasıyla sürdürüyorlar.
Değişen bir şey yok; o kafa bu kafadır.
Sandıktan ümidi kesince de ne yapacaklarını şaşırdılar.
Bakmayın siz demokrasiden, ifade özgürlüğünden dem vurmalarına. Mısır'da ve geçen hafta da Tayland'da olduğu gibi (ABD ve yandaşlarının darbe bile demediği) bir darbe olsa, bu sahtekârlar havalara uçar.
Zaten sokakları hareketlendirmek istemelerindeki nihai amaç da budur.
Halkların kardeşliğinden nefret ediyorlar!
Yılmaz Özdil gibi avam takımı 'barışı' vatan hainliği tesmiye etmedi mi? Hasan C. veya Mehmet A. gibi havas takımı da 'barış' gerçekleşince, 'Kürtler bizi sattı' demediler mi?
Öldüğümüzde değil de, 30 yıllık çatışmayı bitirip 'barış' yaptığımızda gerilen / kutuplaşan bir sosyal ve kültürel sınıf bu!
Darbelerden, Kürt-Türk çatışmasından ve sandıktan umudu kesince tam anlamıyla cinnet geçirmeye başladılar.
Dün 'bidon kafa', 'göbeğini kaşıyan adam', 'makarnaya kömüre kendini satan cahil halk' diye aşağılıyorlardı.
Bugünlerde hepten zıvanadan çıktılar!
AK Parti'yi destekleyenlere ölümü müstehak görmek nihayetinde (Türkiye'nin yüzde 50'si AK Parti'ye oy verdiğine göre) Türkiye'nin yarısının ölmesini istemek demek değilse, nedir?
Hitler bile bu kadar cani değildi; bu nasıl bir çılgınlıktır?
Yazık çok yazık, son zamanlarda kimi 'maklubeci muhteremler' de bu koroya katıldı.
Daha evvel içlerinden biri, 'Bazıları hizmetin üstüne gelmekle memleketi maddi ve manevi felakete sürüklüyor. Muğla-Bodrum, 3.8 büyüklüğünde deprem!' diye tweet atmıştı.
Bu nasıl bir din anlayışıdır Allah aşkına?!
Her şeyden evvel bu anlayışın karşıtının da oluşacağını tahmin etmiyorlar mı?
Oluşturmaya çalıştıkları algıya benzer şekilde başkaları da çıkıp, elim bir trafik kazasından veya (maazallah) deprem gibi bir afetten o beddua veya mülâaneyi 'sorumlu tutarsa' ne olacak?
Bakınız, geçen hafta İstanbul dışında bir yakınımın cenazesine gittiğimde, ben diyeyim 80 siz deyin 90 yaşlarında ak sakallı bir dede patika yolda bastonuyla yere vura vura yürürken, bir yandan da kendi kendine yüksek sesle söyleniyordu.
Ne diyordu biliyor musunuz?
Ben kulaklarıma inanamadım eminim siz de çok şaşıracaksınız: 'Allah'ından bul Feytullah kirazlarımdan ne istedin...'
Derdi ne diye sordum yanımdakilere; 'Kirazlara hep kurt vurdu bu yıl. Fethullah Gülen beddua emişti ya, ona yoruyor...' karşılığını verdiler.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
SON VİDEO HABER
Haber Ara