Ali Bulaç: Allah mı -haşa- yoksa sizin tedbirsizliğiniz mi?
Zaman Gazetesi yazarı bugünkü yazısında ülkeyi ve madenci ailelerini derin bir yasa boğan Soma faciası yorumlarını sert bir dille eleştirdi...
11 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-22 06:10:43
İşte Ali Bulaç'ın "Ahlakî sorumluluk" başlıklı o yazısı:
Diğer dinlerin ve İslam düşünce tarihinin merkezî konularından biri olan “kader konusu” son tahlilde “insanın ahlakî sorumluluğu”yla ilgilidir. İnsan diğer varlıklarla mukayese edildiğinde onun ahlakî varlık vasfı öne çıkar, yani insan, ayırt edici özelliğiyle ahlakî bir varlıktır. Temel özelliğinin bilincinde olmadığı veya olup da sorumluluğunu üstlenmediğinde kendi var oluş hikmetini yerine getirmiş olmaz.
İnsan, genellikle bilgisizlik (cehalet); yetersizlik ve nefsinin zebunu olması durumunda sorumluluktan kaçar: Bilgisizlik hali kişinin zatlarını, mahiyetlerini, sıfat ve fiillerinin kapasitelerini tam olarak bilemediği birtakım mevhum varlıklara irade ve güç (kudret) atfetmesinde ortaya çıkar. Birtakım gök varlıkları, metafizik kuvvetler, felek, şans, talih, astrolojik etkiler birer mevhum varlıktırlar. Bunların hayatımız üzerinde mutlak etkiye sahip olduklarını düşündüğümüzde sorumluluğu üzerimizden atmış oluruz. Çünkü her ne yaparsak yapalım onların güç ve kuvvetleri bizi etkisi altına alır, o zaman kendimizi bu ‘üstün irade’ye teslim olmaktan başka seçeneğimiz kalmaz. Bu bir “kader”dir ve herkes kendi kaderine razı olmalıdır.
Allah hakkında temelsiz zan ve kanaatlere sahip olan da, kaderini kuru yaprakları önüne katıp savuran rüzgâr gibi algılar. Allah hakkındaki bilgisizliğin temeli “Allah’ı hakkıyla takdir etmemekten” kaynaklanır (39/ Zümer, 67). Gökler ve yer O’nun kudret eli altındadır. Allah diler ve yapar. Dilediğine engel olacak yoktur: (fa’alün lima yuriyd)”. Ancak “irade etmesi” ile “murad etmesi” aynı şeyler değildir. Allah dilerse yapar, lakin şer-kötülük dilemez. Ancak yeryüzünde sayısız şer ve kötülük söz konusudur. Baskı, zulüm, sömürü, hırsızlık, rüşvet, yalan, iftira, tezvir, cinayetler, açlık, sefalet, işkence vs. Bunları Allah yasaklamakta, yapanları kınamakta ve mutlaka cezalandıracağını haber vermektedir. Kırmızı ışıkta geçen bir sürücü birini öldürmüşse bu cinayettir, Allah dilediği için öldürmüş değildir.
Zulümlerine mani olunmadığında zorba yöneticiler zamanla zulüm ve cinayetlerini, sömürü düzenlerini Allah’ın takdirine ve insanlar için yazılmış kaderlere bağlamaktan çekinmezler. Yezid, iktidarlarına karşı çıkanlara şöyle diyordu: “Boşuna uğraşmayın, bizi isteyen Allah’tır. Birini beğenmediği zaman Allah onu değiştirir.” Babası Muaviye, Sıffin’de şöyle diyordu: “Bizi buraya getiren Allah’tır. Bu sayede bizi Iraklılarla karşı karşıya getirdi; biz Allah’ın takdirine razı olduk. Sizin başınıza geçmek için mücadele ediyorum. Çünkü Allah benim başınıza geçmemi takdir etmiştir.”
Muaviye ve Yezid bilinçli olarak Allah’ın olayları “bilmesi” ile zorbaların fiillerini aynileştiriyorlardı. Tabii ki kötülüğün olacağını Allah bilir ama insana kötülüğü yasaklar. Şüphesiz her gücün kaynağı O’dur, ama kötü seçim ve fiil (suç ve günah) insanın seçimidir.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
SON VİDEO HABER
Haber Ara