Cemaatin Köşk planı nedir Mümtaz'er Türköne açıkladı
Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne, cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Gülen cemaatinin alacağı tavrı Gazeteport'a açıkladı. Türköne, kendi cumhurbaşkanı adayını da söyledi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-12 02:38:17
Zaman gazetesi yazarı Mümtaz'er Türköne, Erdoğan-Gülen kavgasının perde arkası ve yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, cemaatin alacağı tavır hakkında çarpıcı açıklamalar yaptı. Yerel seçimler sırasında, cemaatin, hükümete karşı verdiği mücadelenin kendi tabanında bile karşılık bulmadığını belirten Türköne, Erdoğan ile Gülen arasında yeni bir uzlaşının koşulları hakkında da önemli ipuçları verdi. Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmasının AK Parti'ye nefes aldıracağını savunan Türköne, partinin geleceğine ilişkin dikkat çekici tespitlerde bulundu. Muhalefetin, Erdoğan'ın Köşk'e çıkışını hızlandırdığını dile getiren Türköne, kendi cumhurbaşkanı adayını da açıkladı.
Başbakan Erdoğan'ın Yolsuzluk ve Rüşvet Operasyonu karşısında izlediği stratejiyi değerlendiren Türköne, eski bakanlarla ilgili kurulacak komisyonunun da bu planın bir parçası olduğunu ifade etti. Türköne, "Erdoğan'ın şovalye grubu" diye tanımladığı dikkat çeken isimler de verdi.
Mümtaz'er Türköne'ye cemaat-hükümet gerilimi ve bunun yansımalarıyla ilgili tüm merak edilenleri sorduk. Türköne'nin çok konuşulacak açıklamaları şöyle:
"BAŞBAKAN KOMŞUSUNUN PENCERESİNİ TAŞLADI"
- Başbakan Erdoğan, Gülen cemaatiyle kavganın 2010 Anayasa referandumundan sonra başladığını söyledi. Başbakan, cemaatin orada bir güç ele geçirmeye çalıştığını iddia etti. AK Parti'yle Gülen cemaati neden karşı karşıya geldi? Cemaat neden tavır değiştirdi?
Cemaatle AK Parti arasındaki, daha doğrusu cemaatleBaşbakan Erdoğan arasındaki anlaşmazlığı anlamak için 'güç ele geçirmeye çalıştığı' cümlesi çok anahtar bir ifade. Çünkü Başbakan, askeri vesayeti sona erdiktikten sonra, karşısında güç olarak sadece cemaatin kaldığını düşündü ve onu da ele geçirmeye karar verdi. Yani bu bir güç çatışması. Siyasetin temel özelliği gücü ele geçirmektir. Bütün güç odakları tek tek enterne edildi. 12 Eylül ve 2010 Anayasa referandumu olmak üzere kritik aşamalarda hükümeti desteklemekte olan cemaat kaldı. Sonuçta o engeli de aşmak gibi bir hamleye girişmişken, Başbakan Erdoğan bunu eline yüzüne bulaştırdı. Eğer camdan bir evde oturuyorsanız komşunuzun camına taş atmazsınız. Başbakan, camdan bile evde otururken komşusunun penceresine taş attı.
"CEMAATE KENDİ TABANI DA DESTEK VERMEDİ"
- Gülen Cemaati'nin seçim sürecinde verdiği mücadele toplumda yerini buldu mu?
Hayır bulmadı. Cemaatin, AK Parti dışındaki partilere verdiği desteğin kendi tabanında bile çok ciddi bir karşılık görmediğini düşünüyorum. Cemaatin bu çağrısına olumlu bir yanıt gelmedi. Cemaat mensupları bile siyasi tercihleri ile sosyal tercihlerini birbirinden ayırdı. Sanırım 30 Mart'ta bunu tecrübe ettik.
"BU CEMAAT BİLDİĞİMİZ CEMAAT DEĞİL"
- Gördüğümüz kadarıyla Başbakan Erdoğan, Gülen cemaatinden hem korkuyor hem de büyük bir kin duyuyor. Yaklaşık 6 aydır ısrarla 'inlerine gireceğiz' ifadesini kullanıyor. Başbakan Erdoğan operasyon için neyi bekliyor? Yoksa blöf mü yapıyor?
Başbakan Erdoğan blöf yapmıyor. Sadece çok ihtiyaç duyduğu bir düşman icat etti. Bu düşmanın inandırıcığını sürdürmeye çalışıyor. Herhangi bir delil, kanıt öne sürmemesine rağmen, cemaate düşmanlık yapmaya devam etmesi ve artık inandırıcılığı kalmayan iddiaları ısrarla tekrarlaması doğrudan doğruya düşman ihtiyacından. Siyasette iyi bir düşmana sahip olmak çok önemlidir. 17 Aralık'tan sonra içgüdüsel olarak, Başbakan Erdoğan, kendisine hedef olarak cemaati buldu. Sonra bunun üzerine bir strateji inşa etti. Öyle anlaşılıyor ki cumhurbaşkanlığı seçimlerini de cemaatin düşmanlığı üzerinden kazanmayı planlıyor. İşler mi işlemez mi bu plan bilmiyorum. Ama cemaat şu anda Başbakan'ın düşman ihtiyacını gidermek üzere, Başbakan tarafından istihdam ediliyor. Bu cemaat bildiğimiz cemaat değil. Başbakan Erdoğan'ın ürettiği bir düşman.
"BAŞBAKAN'IN ÜRETTİKLERİNE DİKKAT ETMEK GEREK"
- Görünen o ki Başbakan Erdoğan, Gülen Cemaati'ne karşı devlet gücünü (hakim, savcı, polis...) tamamen kullananacak. Kendisi de açıklamalarıyla bunu ifade etti. Cemaatin bu rüzgarı tersine çevirecek bilgi ve belgeye sahip mi? Olası operasyonlar karşısında cemaat nasıl bir cephe alır?
Şimdi devlet Başbakan'ın elinde. Devletin bütün imkanları, en son yargıyı da kendine bağladı. Yani bu süreçte avantajlı olan Başbakan. Cemaat Başbakan'ın ileri sürdüğü kadar her şeye hakim her şeyi konrtol eden, bütün süreçleri izleyen bir güç değil. Sivil, dini hareketin böyle güçlere sahip olması ve bunları seferber etmesi
imkansızdır ve tabiatlarına aykırıdır. Yani Başbakan'ın ürettiği şeye dikkat etmemiz lazım.
BAŞBAKAN'I NE TEHLİKELİ KILIYOR?
- Başbakan Erdoğan'ı tehlikeli kılan nedir? Başbakan ne yapmaya çalışıyor?
Başbakan Erdoğan'ı tehlikeli kılan, daha doğrusu güçlü kılan siyaset. Siyaseten güçlü. Siyasetteki iddiası, refleksleri, mücadele tarzı, hitabeti, mesajları halka aktarmaktaki başarısı Başbakan'ı güçlü kılıyor. Sonuçta demokrasinin ürettiği bir lider. Yani arkasında halk desteği var. Başbakan'ın tehlikesi ve tehlikesizliğinden
ziyade arkasındaki halk desteğinin sebebini ve mekanizmalarını araştırmak ve anlamak lazım. İki konu var. Bir tanesi toplumunun ekonomik istikrar beklentisi. Bir diğeri Kürt sorununun çözümü konusunda hükümetin geliştirdiği insiyatifin devam etmesi. Başbakan'ı siyasette güçlü ve önemli kılan, vazgeçilmez iki unsur galiba bu.
"FETHULLAH GÜLEN İLE GÖRÜŞMEDİM"
- Fethullah Gülen ile en son ne zaman görüştünüz? Fethullah Gülen, Başbakan Erdoğan'ın ağır ifadeleri karşısında neler düşünüyor?
Fethullah Gülen ile görüşmedim.
"KOMİSYON HER TÜRLÜ ENTRİKAYI ÇEVİRECEK"
- Yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan sonra istifa etmek zorunda kalan ve haklarında fezleke düzenlenen 4 eski bakan için soruşturma komisyonu kurulmasına karar verildi. Siz bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz? Komisyondan sizce nasıl bir karar çıkar?
AK Parti'nin komisyon kurulması lehinde oy kullanması üstü örtülemez yolsuzluk iddialarının mevcudiyetinden kaynaklanıyor. Komisyon kurulmasını reddetseydi, bu sefer AK Parti kaybederdi. Kesinlikle bu parti siyaseti. Bu komisyon iddiaları sulandırıp, temelsiz hale getirmek için her türlü entrikayı çevirecek.
- Yani Bakanlar bu komisyondan aklanarak mı çıkacak?
Meclis'te ve komisyonda AK Parti çoğunlukta olduğu sürece aklanır.
"BAŞBAKAN KÜKREDİ, BAKANLAR MİYAVLIYOR"
- Soruşturma önergelerinin görüşmelerinde Zafer Çağlayan, rüşvet aldığı iddia edilen 700 bin liralık saat için, "Gazete ilanında gördüm. Garantisi benim üzerine" savunması yaptı. Ancak saat firmasından yapılan açıklamada "Gazete ilanı vermeyiz. Garanti belgesinde isim yazmaz" denildi. Zafer Çağlayan'ın Meclis kürsüsünden salladığı saat faturasının da sahte olduğu ortaya çıktı. Bu konuda değerlendirmeleriniz nedir?
Yani bu saat meselesi doğrudan doğruya bu yolsuzluk iddialarının ne kadar sağlam olduğunun bir kanıtı. Ne kadar kıvırsa da ne kadar bu konuda gerekçe, mazeret üretse de herhangi bir inandırıcılık taşımıyor. Yani siz Türkiye'nin birlikte dış açığını azaltma operasyonları yaptığınız bir işadamına hasta babaannenize kanser ilacı ister gibi yurtdışından saat isteyemezsiniz. Bir açıklaması yok. Açıklaması olmayan şeyi açıklamak... Yani zırva tevir götürmez diye eskilerin bir lafı vardır. Ben Zafer Çağlayan'ın kendini savunurken inandırıcı olmadığı kanaatindeyim. Sadece Başbakan bu süreçte o tapelerle, belgelerle açık olan yolsuzluk iddialarına karşın bağırıp,
çağırarak miting alanında kitlenin karşısında kendini hitabetiyle savunarak bir hamle yaptı. Bu dört bakan da Başbakan'ı takdir ediyorlar. Başbakan kendince kükredi, bu bakanlar da miyavlıyor.
- Seçilmişlerin "hediye" alması etik midir? Ya da alınmışsa bunun ölçütü nedir?
Bunların hepsinin bir ölçüsü vardır. Bu kuralları Başbakanlık Etik Kurulu belirliyor. Devlet görevlilerinin, Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın hediye almasını belirleyen kurallar var. Cumhurbaşkanı bir yere gittiği zaman kendisine bir hediye verilir. Bu hediye cumhurbaşkanının kendi şahsına ait değildir. Onun nasıl muhafaza edileceği, nasıl değerlendirileceği doğrultusunda kurallar vardır. Başbakan için de geçerlidir. Bunların büyük bir kısmı da teravüllerle yerleşmiştir. Kamu otoritesini kullananlar kendi yetkileri dahilinde bir işi yapıp bitirdikten sonra onun karşılığı olarak gelirse buna hediye denir. Öncesinde gelirse rüşvet denir. Rüşvetle hediye arasındaki fark öncelik sonralık meselesidir.
"ALİ BABACAN İSTİFA ETTİRDİ"
- Evinde ayakkabı kutularında dolarlar çıktığı iddia edilen Halk Bankası eski Genel Müdürü Süleyman Arslan olayına ne diyorsunuz? Son olarak Ziraat Bankası Yönetim Kurulu'na atanmıştı. Oradan da istifa etti. Arslan'ın istifasını neye bağlıyorsunuz?
Doğrudan doğruya Ali Babacan'ın baskısıyla istifa ettiği yönünde söylentiler var. Yani Başbakan kendince, kendi ekibini, yolsuzluk iddialarına konu olan isimleri koruyor. Ama toplum vicdanı bunu kaldırmıyor. Toplum vicdanının kaldırmaması siyasetin zirvesine de yansıyor. Ali Babacan, yolsuzlukların üstünün örtülemeyeceğini söyledi. Kendi söyledikleriyle tutarlı.
"MUHALEFETİN HATALARINDAN DOLAYI KÖŞK'E ERDOĞAN ÇIKACAK"
- Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili AK Parti'nin adayına karşı muhalefetin bir ortak aday çıkaracağı görüşü hakim. Deniz Baykal, Mansur Yavaş, Meral Akşener, Yılmaz Büyükerşen, Taha Akyol gibi isimler konuşuluyor. Muhalefetin çıkaracağı adayın, AK Parti'nin adayını devirme şansı nedir?
Ben muhalefeti bu konuda çok akıllı ve iniiyatif geliştirecek durumda görmüyorum. Birçok sıkıntı var. CHP kendi kafasına göre bir aday çıkarsa bu muhtemelen ikinci tura kalacak. O yüzden neden ikinci turda Tayyip Erdoğan'ın karşısında yarışacak bir adayı kendilerinin belirleme imkanı varken bunu diğer partilerle birlikte yapsınlar. Buna benzer açmazlar var.
- Yani siz ortak adaya karşısınız...
Hayır değilim. Bunu yapabileceklerini sanmıyorum. Çok kötü bir aday belirlerlerse bu sefer Erdoğan, ikinci turda da seçimi kazanabilir. Bugüne kadar muhalefet partilerinin sergilediği tavır pek umut vermiyor bana. Nitekim, AK Parti'nin yüzde 43.5 oyu olduğu söyleniyor. Karşısında yüzde 56.5 oy yok. Yüzde 56.5 oyu blok şeklinde düşünmek yanlış. Alternatiflere göre dengeler oluşabilir. Ben Tayyip Bey'in aday olması durumunda seçimi kazanma ihtimalini çok yüksek görüyorum. Bu büyük ölçüde muhalefetin hatalarından kaynaklı olacak.
"CEMAATİN DİLİ YANDI, SEÇİMLERE KARIŞMAZ"
- Cemaat'i bu isimlerden birini destekleme eğiliminde görüyor musunuz?
Sanıyorum 30 Mart seçimlerinde sütten ağızları yandı. Bu sefer yoğurdu üfleye üfleye yerler. Cumhurbaşkanlığı seçiminde doğrudan bir angajmana gireceklerini sanmıyorum.
- Cematte konuşulan bir isim var mı?
Cemaat mensubu olmadığım için bilmiyorum.
"BENİM ADAYIM TAHA AKYOL"
- Peki Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili sizin adayınız kim?
Taha Akyol tipinde birisinin çok iyi bir cumhurbaşkanı olacağını düşünüyorum. Sanırım Devlet Bahçeli'nin de aklından geçiyor.
"ERDOĞAN SINIFIN YARAMAZ ÇOCUĞU"
- Abdullah Gül cumhurbaşkanı adayı olursa cemaatin tavrı ne olur?
Gül ile Erdoğan'ın kapışması durumunda hangisini tercih etmek gerekir, doğrusu ben de öngöremiyorum. Yani bana sanki sınıfın yaramaz çocuğunu sınıf başkanı yapıp sınıfa biraz rahat ettirmek gerekir düşüncesi var. Yani Gül-Erdoğan tercihinde, Gül'ün Başbakanlık'ta kalması, Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığına çıkıp
biraz yetkilerinin tırpanlanması daha doğru olur.
- Partiyi rahatlatacağı için mi Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması isteniyor?
Başka çareleri olmadğı için Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığına razı olduklarını düşünüyorum. Tabi 3 dönemden etkilenmeyen isimlerin de önü açılacak.
"4-5 KİŞİ HARİÇ PARALEL LAFINI KULLANAN YOK"
- AK Parti ile Gülen Cemaati'ni uzlaştıracak formül nedir? Ne olursa eski günlere dönerler?
Ben Erdoğan cumhurbaşkanı olursa geride kalan AK Parti kadrolarının Başbakan gibi cemaatle bir kavga sürdüreceklerini sanmıyorum. Dikkat edilirse bu kavga kişisel bir kavga. AK Parti'nin kavgası değil. Başbakan'a bu anlamda destek veren çok fazla kişi yok. Başbakan'ın en son hükümet değişikliğinde yanına aldığı bir şövalye grubu var. Onlar ön planda. Sayıları da 4-5 kişiyi geçmez. Geri kalan AK Partililer'den cemaat aleyhinde bir söz çıkmadı. Paralel devlet lafını kullanmıyorlar. Tam tersine, Hayati Yazıcı gibi AK Parti içinde çok ağırlığı olan bir isim, 'paralel devlet iddiası için bir kanıt gerekli' dedi. Lafını da geri almadı.
- Erdoğansız bir AK Parti'yi cemaat destekler diyorsunuz...
Erdoğansız bir AK Parti, cemaatle daha kolay uzlaşır.
"BAŞBAKAN'IN BOROZANI MEDYA"
- Basının cemaat-hükümet gerilimini tırmandırdığını düşünüyor musunuz?
Hayır. Basının bu konuda insaflı bir tutum sergilediğini düşünüyorum. Doğrudan doğruya Başbakan'ın borozanı hürriyetindeki medya tırmandırıyor. Aslında o da Başbakan'ın mesajlarını çoğaltıyor, kendisi politika üretmiyor. Basının bu konuda bir taraf olduğunu, bir insiyatif geliştirdiğini düşünmüyorum.
AK PARTİ'NİN İYİ YÖNLERİ
- Sizce AK Parti niye hep pirim yapıyor, başarısının sırrı nerede?
İki konuda AK Parti'nin gücü, başarısı sanıyorum değerli. Birincisi Kürt sorunu, ikincisi ekonomik istikrar. Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi bu iki alanda AK Parti'ye alternatif oluşturamadığı için, AK Parti oy alıyor. Yani ekonomik istikrar hala Başbakan'ın şahsına bağlı. Kürt sorunu ise, evet ciddi mesafe alındı.
Devlet de götürebilir ama AK Parti o riski almasaydı bu noktaya gelmezdi.
"ONUN KİŞİLİĞİNE UYGUN BİR DAVRANIŞ"
- Fethullah Gülen'in birkaç gün önce kendisini arayıp özür dileyen gazetecileri affettiğini ve dava etmeyeceği açıklandı. Neler söylersiniz? Bu gazetecilerin kim olduğunu biliyor musunuz?
Bilmiyorum. Çok ağır şeyler söylendi. Gülen Hocaefendi, Türkiye'de o sufi geleneğini çok iyi telaffuz etmiş, mütevazi birisi. Bu saygıyı, itibarı gören bir din adamının, toplumsal önderin bu şekilde bağışlayıcı olması sanırım onun kişiliğine uygun bir davranış.
"GEZİ EYLEMLERİNE KATILDIM"
- Kan dökülen Gezi Parkı gibi sokak olaylarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Siz de Gezi eylemlerine katıldınız mı?
Başlangıçta Gezi'ye gittim. Fakat sonradan marjinal şiddet gruplar adeta tacir ve tasaarrut oluşturdu. Gezi başlangıçta bir sosyal hareketti. Dünyadaki sosyal hareketler gibi. Şİddet içeriği yoktu. Türkiye'de parazit, asalak, marjinal örgütler var. Bunların tasaarrutu ile Gezi de kendi mecrasından saptı. Gezi ilk haliyle son derece meşru demokratik bir hareketti. Başlangıçta gittim, gördüm. GAZETEPORT
Haber Ara