Tuna: Ayasofya'nın zincirlerini hangi 'maklubeci liberal' kıracak?
Yenişafak Gazetesi yazarı Salih Tuna bugünkü yazısında cemaatin Ayasofya Camii için yapmış olduğu atağı köşesine taşıdı...
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-05-07 04:17:24
İşte Salih Tuna'nın "Ayasofya'nın zincirlerini hangi 'maklubeci liberal' kıracak?" başlıklı o yazısı:
Bu köşecikte kaç kez yazdığımı unuttum, hadi bir kez daha tekrar edeyim: İktidarların zehri goygoyculuk, azığı eleştiridir.
Mademki iktidardasın, muhalefetten çok daha fazla 'tahammüllü' olmak zorundasın.
Demokrasi bir yanıyla da 'tahammül' rejimidir.
Eleştiriden azami derecede istifade etmeyi bilemeyen her iktidarın içten içe çürümeye başlayacağı da muhakkaktır.
Nasılsa oyun çoğunu aldım; dediğim dedik çaldığım düdük, olmaz.
Bir kişi bile farklı düşünse kulak verecek, hakkını hukukunu sonuna kadar gözeteceksin.
Lakin 'her şey sandıktan ibaret değildir' heyulasıyla milletin iradesine karşı 'seçkinlerin' tahakkümüne (Ki, yakın tarihimiz aynı zamanda bu tahakkümün hikayesidir.) taş döşeyenlerin 'çoğulculuk' kamuflajına da kanmayacaksın.
Bu arada hazır bahsi açılmışken, 'çoğulculuğu' dillerinden düşürmeyen arkadaşlar, Fikirtepe'de Kemal Sunal filmi tadındaki 'direnişe' sevabına el atsalar olmaz mı?
Hani; 'kentsel dönüşüm projesi' kapsamında 500 ev yıkılmış ama bir ev tek başına 31 dönümlük arazide 'direniyordu.'
Müteahhitle parada anlaşamayan yurttaş belli ki, 'direne direne kazanacak' ama onca vatandaş da mağdur vaziyette; 'şu direniş hayırlısıyla bitse de evlerimize kavuşsak' diye bekliyor.
Neyse, biz dönelim yine mevzumuza...
Kıymet hükmümüz şudur: Hakaret içermediği sürece her düşünce, her eleştiri 'muhteremdir.'
Hükümetin icraatlarını kimin ne kadar eleştirmeye, yerden yere vurmaya hakkı varsa, başkalarının da o kadar takdir etmeye hakkı vardır.
Söz konusu övgü veya yergi nedeniyle kimsecikler kınanamaz, aşağılanamaz.
Yani, hükümetin hizmetlerini her beğenen, 'Vay yandaş vay, kömür mü verdiler sana, yolunu mu buluyorsun, malı mı götürüyorsun...' yollu aşağılanamayacağı gibi, her eleştiri yönelten de 'vay vatan haini vay' şeklinde kınanamaz.
Ne ki, korkunç bir algı operasyonu sürgit arzı endam ediyor!
AK Parti'nin icraatlarını beğenmek veya projelerini benimsemek sanki affedilmez bir suçmuş gibi gösterilirken, AK Parti'nin yaptığı her şeye karşı çıkmak da en onurlu, en erdemli tavır gibi sunuluyor.
Son zamanlarda malum merkezlerden desteklenen sistemli programlı bir kampanyaya dönüştü bu.
Hiç kuşkunuz olmasın; Erdoğan hakkında oluşturulmaya çalışılan 'otoriter – muktedir - diktatör' algı faaliyeti, Erdoğan'ı demokratik olmayan yollarla saf dışı bırakmanın lansmanı niteliğindedir.
AK Parti'nin 30 Ağustos seçim zaferi bu algıya karşı okkalı bir tokat indirdi ama vazgeçmeyecekler, her yolu deneyecekler.
O kadar bencil, o kadar azgınlar ki, rezil rüsva olmak pahasına her türlü çılgınlığı yapmaktan imtina etmiyorlar.
Önde gidenlerinden biri 'barış süreci' start alır almaz kendini dağlara vurmuş, 'Kürtler bizi satacak' diye dizlerini dövmüştü.
Netameli dönemlerde 'cami ile kışla arasında' kalabilme mahareti gösteren bir başkası da geçenlerde 'Kürtler demokrasiyi sattı' demeye getirdi.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
Haber Ara