Özal’ın mirası, Haşim Kılıç’ın ikazı!
Zaman Gazetesi yazarı Abdülhamit Bilici bugünkü yazısında Haşim Kılıç'ın konuşmasından övgüyle bahsetti...
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-04-26 04:35:10
İşte Abdülhamit Bilici'nin "Özal’ın mirası, Haşim Kılıç’ın ikazı!" başlıklı o yazısı:
Hukuk ve demokrasi açısından yaşanan tuhaf gelişmeler karşısında bunalan birçok insan gibi Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın dünkü konuşmasını dinlerken ben de rahmetli Turgut Özal'ı hatırladım. Çünkü 1990'da Haşim Kılıç'ı AYM üyeliğine seçen Özal'dı.
Üniversite son sınıf öğrencisi olarak Fatih Camii avlusunu dolduran mahşeri kalabalıkla kılınan cenaze namazında dökülen gözyaşları, dile getirilen tekbirler ve Edirnekapı'daki mezarlığa kadar onu yalnız bırakmayan insan seli hafızamda dün gibi. Özal'a duydukları muhabbet yüzlerine aksetmiş insanların taşıdığı dövizlerdeki “Sivil, demokrat, dindar Cumhurbaşkanı” ifadeleri de hâlâ gözümün önünde.
Her büyük insan gibi onu da zamanında anlamayan çoktu. Her fani gibi onun da elbette yanlışları oldu. Ama insafla teraziye konulduğunda yaptığı hayırlı işlerin kat kat ağır basacağına kuşku yok. Anadolu insanının potansiyelini keşfetme süreci onunla başladı. Ekonomideki reformları olmasa belki hâlâ kapalı bir ekonomiydik. Bugün her türlü krize rağmen ülkeyi sırtlanan özel sektörün dinamizmi onun eseri. İletişimden turizme, eğitimden teknolojiye çok alanda açtığı çığır unutulmaz.
Pek çok tabuyu o yıktı. Anayasaya rağmen radyo ve televizyonda devlet tekelini sonlandırarak, her şeyin açıkça konuşulmasını sağlamak en cesur adımlardandı. Cumhurbaşkanlığında 12 Eylül darbesini yapan Kenan Evren'in oturduğu ve bugüne göre yetişmiş insanın çok az olduğu dönemde bunca açılımı yapması ayrı bir başarıydı. Yaptıklarını tek tek saysak sayfa yetmez. Kuşkusuz ülkeyi yöneten her liderin birçok hizmeti oldu. Ama Özal'ı farklı yapan, eserlerinin çokluğundan ziyade, yaptığı paradigmal değişim. Bu yönüyle Özal, Türkiye'nin yürüyeceği yeni çizgiyi belirledi. 1980'lerin başında değişim hedefini şöyle ifade ediyordu: “Hedef, muasır medeniyet seviyesine yaklaşmak ve bizden ilerideki 15 ülke arasına katılmaktır.” Yöntemi ise şöyle özetliyordu: “Doğru, gerçekçi politikalarla milletimizin teşebbüs gücü tam manası ile ortaya çıkartıldığı, zekâ, kabiliyet ve çalışkanlığı seferber edildiği takdirde bu hedefe varılması zor olmayacaktır.”
Muhafazakâr kökenden gelmesine rağmen değişimi devlet değil, birey ve toplum merkezli bir süreç olarak görüyordu. Dün devleti toptan inkâr edip bugün kutsal sayanlardan değildi. “Devlet bir mabut veya baba değildir. İstihdam kapısı değildir. Güçlü devlet, memuru çok olan devlet değildir. Güçlü devlet, memurları az fakat kabiliyetli kimselerden müteşekkil devlettir.” Devlet, birey ve toplumun gelişmesine engel teşkil etmemeli ve ekonomideki faaliyeti sınırlanmalıydı.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
SON VİDEO HABER
Haber Ara