Salih Tuna: Star gazetesi yazarının şapşal yazısı
Yenişafak Gazetesi yazarı Salih Tuna bugünkü yazısında Türkiye üzerinde oynanan oyunları ilginç ayrıntılarla masaya yatırırken asıl bombasını da her zaman olduğu gibi sona sakladı...
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-04-19 05:13:19
İşte Salih Tuna'nın "Star gazetesi yazarının şapşal yazısı" başlıklı o yazısı:
Bundan 8-9 yıl mukaddem Hulki Cevizoğlu'nun Ceviz Kabuğu'nda rastlamıştım; dinamik, heyecanlı bir gençti; evrim teorisine karşı 'bilimsel' argümanlar öne sürüyordu.
Daha önce hiç görmemiştim, adını bile bilmiyordum ama (nasıl olduysa artık) mezkur programın tek başına konuğu olmuştu.
O sıralar Adnan Hoca'dan ayrılmış mıydı, yoksa ayrılmanın eşiğinde miydi, tam emin değilim. (Geçmiş zaman söylüyoruz, yalanımız olmasın.)
Adnan Hoca'yla mürit ilişkisi ilgimi çekmişti.
Merak etmiştim; acaba hangi ünlü işadamının veya devlet adamının mahdumuydu.
Çünkü Adnan Hoca'nın 'çarıklı erkan'dan hiç müridi yoktu. Hepsi nüfuzlu ailelere mensuptu.
Yanılmıştım; herhangi bir devlet adamı veya iş adamıyla alakası yoktu; lakin hepten de yanılmış değildim; ünlü bir köşe yazarının oğluydu.
Babası sadece ünlü değil aynı zamanda patronunun kıymetlisiydi.
O kadar ki, patronu gazetesini elden çıkarsa onu elden çıkarmıyordu. Kerameti sonradan anlaşıldı ama bahsi diğer, geçelim.
Ceviz Kabuğu'ndaki o programdan bir hayli sonra bir okurum, benden bahsediyor diye, bir yazısının linkini gönderdi.
Açtım baktım; evet, benden bahsediyordu kişisel blogunda.
Daha doğrusu, Yeni Şafak'taki 8 Mart 2006 tarihli yazımdan şuncağızı sitayişle iktibas etmişti: 'Keçecizade İzzet Molla'nın bilimsel bir mesele etrafında bilgili, malumatfuruş gayrimüslim bir adamla tartışmasına muttali olan avanak bir adam hayretle sorar: 'Yahu bu adam bu kadar bilgili olduğu halde ne diye Müslüman olmuyor?' İzzet Molla bu, hiç lafını esirger mi; lafı, doksan tabir edilen yerden filelere takar: 'Sende de bu kadar cahillik varken ne diye Hıristiyan olmuyorsun?..'
Daha sonra ne gördüm ne de rastladım.
Tam hafızamdan silinecekken, Star gazetesinde köşe yazarı olarak tebarüz ettiğini fark ettim.
Şansı mı yaver gitmişti, babası mı elinden tutmuştu, yoksa Mustafa Karaalioğlu mu keşfetmişti? Üçü birden de olabilir, üçün biri de; hangisi bilemiyorum.
Bildiğim şu: Her kula nasip olmayacak şekilde merdivenleri hızla tırmanıyordu.
Yıllar sonra konuk olarak katıldığımız bir televizyon programında karşılaştık.
Son derece terbiyeli, saygılı bir çocuk izlenimi bıraktı bende. Epey de kıvrak, işlek zekâya sahipti.
Gezi muhabbetiyle başlayan, 17 Aralık darbe sürecinde pik yapan öyle bir savrulma yaşadı ki netameli dönemlerde işlek zekânın, entelektüel olmanın yetmediğini; izan, insaf ve vicdan sahibi olmanın şart olduğunu düşündüm.
Vicdan yani adalet...
28 Şubat'ın büyük mazlumu, 15 yıldır mahpus damında çürütülen Salih Mirzabeyoğlu 'Tilki Günlüğü' adlı eserinde, 'Aşksız iman, merhametsiz aşk, öfkesiz merhamet, merhametsiz adalet olmaz!..' demişti.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!
SON VİDEO HABER
Haber Ara