Ünlü gazetecinin hedefi Hakan Fidan mı?
Hersh’ün haberi ve “Pennsylvania connection”
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-04-11 17:13:57
Kimyasal iddiasının arkasının arka planında cemaat var mı? Ünlü gazetecinin hedefi Hakan Fidan mı? İşte Ruşen Çakır'ın 'Hersh’ün haberi ve “Pennsylvania connection' başlıklı yazısı...
Dünyada bağımsız, özgür gazetecilik denilince ilk akla gelen isimlerden biri, Amerikalı Seymour Hersh‘tür. Kuşkusuz Hersh’ün “iyi gazeteci” olmasının defalarca tescillenmiş olması, her haberinin kayıtsız şartsız doğru olacağı anlamına gelmez. Fakat iddialı bir haberin altında eğer onun imzası varsa, o habere şu ya da bu nedenle burun kıvırmanın, hele bu mesleğin esaslarından olan “haber kaynaklarıyla ilişki“ konusunda Hersh’e ders vermeye kalkmanın hiçbir inandırıcılığı ve anlamı yoktur. Dolayısıyla Amerikalı gazetecinin, geçen yıl 21 Ağustos günü Şam‘ın doğu banliyölerinden Guta‘da meydana gelen kimyasal saldırıdan El Kaide ile ilişkili El Nusra Cephesi‘ni sorumlu tutan ve bu örgütün de sarin gazına Ankara‘nın yardımlarıyla ulaştığını iddia eden haberini ciddiye almak durumundayız.
İki senaryo
Hersh’e yönelik yalanlamaların hiçbiri onun haberinin yarattığı etkiyi azaltmadı; tam tersine, yalanlamaların zayıflığı Amerikalı gazetecinin doğru yazdığının göstergesi olarak algılandı. Onun haberini doğrulayacak veya yalanlayacak haber kaynaklarına sahip değilim, ancak son birkaç aydır yaşanan bazı gelişmelerden hareketle kabaca iki senaryonun söz konusu olabileceğini düşünüyorum:
1) Gerçekten Ankara, Hersh’ün yazdığı gibi Washington’ı Suriye’de savaşa sokmak için o kimyasal saldırıya bulaştı. Bunun farkında olan Amerikan yönetimi, stratejik açıdan bir dizi konuda işbirliği içinde olduğu Türkiye’yi kaybetmemek için, olaydan sorumlu gördüğü Başbakan R. Tayyip Erdoğan ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan‘a karşı, nihai amacı tasfiye olan bir yıpratma süreci başlattı;
2) Guta saldırısında Ankara’nın hiçbir alakası olmamasına rağmen başka nedenlerle Erdoğan ve Fidan’dan kurtulmak isteyen Washington yönetimi, onları yıpratmak uğruna böyle spekülasyonların dolaşıma girmesine izin verdi, hatta bunu teşvik etti.
MİT krizine yeniden bakmak
Hersh’ün yazısından sonra, geçen yıl eylül ayında (yani Guta olayından kısa bir süre sonra) BM Genel Kurulu için New York‘ta bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül‘e değişik platformlarda sık sık Ankara’nın Suriye’de El Kaide ve özellikle El Nusra ile ilişkili olup olmadığının sorulmuş olması (http://www.rusencakir.com/Terorle-mucadele-konusunda-ofanstan-defansa/2118) daha fazla anlam kazanıyor.
Hersh’ün yazısından sonra, geçen yıl ekim ayı başında Wall Street Journal‘da çıkan “Türkiye’nin istihbarat şefi Suriye’de kendi yolunu çizdi“ başlıklı yazının (http://rusencakir.com/Hakan-Fidan-hakkinda-yazilanlara-alti-serh/2137) satır arası mesajları daha da netleşiyor.
Hersh’ün yazısından sonra, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu‘nun makamındaki dörtlü Suriye zirvesinin ortam dinlemesinin kayıtlarının neden seçimlere birkaç gün kala dolaşıma sokulmuş olduğu daha iyi anlaşılıyor.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara