Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

O yazar daha Erdoğan için diyor ki: Ya kaybetseydi

Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne bugünkü yazısında Erdoğan seçimden zaferle çıkmasına rağmen kaybetme ihtimallerini ele aldı...

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-04-03 06:29:27

O yazar daha Erdoğan için diyor ki: Ya kaybetseydi
  İşte Mümtazer Türköne'nin "Ya kaybetseydi?" başlıklı o yazısı:

Genel kanaat, AK Parti’nin 2009 seviyesinin altına düşmesi halinde seçimi kaybetmiş olacağı yönünde idi.

Ya öyle olsaydı; iktidar partisi seçimi kaybetseydi? Olabilir miydi? Seçim dediğiniz, siyaset pazarına partilerin tezgâhlarını açıp birbiriyle rekabet etmeleri. Her siyasî parti, her aday iddiasından bir şey kaybetmeden sandığa kadar bütün marifetini sergiliyor. Pazarı temaşa eden halk, önceki kanaatlerinin üzerine mukayeseye girişiyor ve birini tercih ediyor. Oy vermek, artıları ve eksileri yan yana koyup bir hesap yapmak ve mukayeseli olarak toplamda kimin üstün geldiğine karar vermek. Adı üzerinde seçim. Seçim yapabilmek için birden fazla alternatif gerekiyor. Sonunda oylar sayılınca kimin kazandığı, kimin kaybettiği ortaya çıkıyor. Seçimi tarif etmek için sıraladığım cümleler normal ve doğal olanı, yani kitaplarda yazanı yansıtıyor. Acaba ne ölçüde normal ve doğal bir seçim yaşadık? Test etmek için “ya kaybetseydi?” sorusuna cevap aramak lazım.

Seçimi kaybetme endişesi Başbakan başta olmak üzere, AK Parti kadrolarına da egemendi. Siyasetin iddia işi olduğunu bilen Erdoğan bu konularda hata yapmaz; çıtayı “birinci parti” olmaya yerleştirince bu endişenin bütün kampanya dönemi boyunca sürdüğü ortaya çıktı. İşte bu yüzden iktidar kadroları iki tedbir aldı. Birincisi devlet iktidarının sağladığı araçları, fütursuzca sonuna kadar kullanmak; ikincisi seçim günü sandıklara müdahale etmek. Birincisi her seçimde her iktidar partisinin yeteneği nispetinde alışkanlığı olduğundan, murakabesi muhalefet partilerinin görevi. RTÜK’ten kampanya döneminde çıkan kararların, muhalefetin elini-kolunu bağlamaktan ve iktidar desteğinin önünü açmaktan ibaret olması bu yüzden şaşırtıcı değil. Siyasî reklamların da dahil edileceği seçimin finansmanı sorunu nazara alındığında “30 Mart’ta ne ölçüde adil ve eşit bir seçim yaptık?” sorusu ciddi ve makul cevaplar bekliyor.

Sandığa müdahale, demokrasinin iffetini doğrudan ilgilendiriyor. Aynı anda 41 ilde elektrik kesintisi tesadüf olamaz. Sandık sonuçlarına binlerce itirazın yapılması da, tartışmalı onca seçime rağmen alışıldık bir durum değil. Cihan Haber Ajansı başta olmak üzere, sandık sonuçları ile ilgili sağlıklı bilgiye ulaşım sağlayan kanalların siber saldırılara maruz kalması bir “B Planı”nın parçası olmalı. Twitter ve YouTube yasakları ve internetin seçim öncesinde kullanılamaz ölçüde yavaşlaması, “seçim kaybetme senaryosu”nun tedbirleri gibi görünüyor. Demek ki AK Parti’nin bu seçimden beklediğinin altında bir oyla çıkması durumunda düpedüz maraza kopacak ve önümüze herhangi bir seçim sonucu gelmeyecekti. Allah’tan kazanmış da, ülkeyi tüketecek bir kaosa sürüklenmemişiz. AK Parti seçim kaybetmeyi sindirecek durumda değilmiş. Sonuç: AK Parti’nin bu seçimleri kazanması mümkünmüş, ama kaybetme ihtimali mevcut değilmiş.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!

Haber Ara