Tarihçi Yazar Soner Demirsoy, Çanakkale'de Fransız denizaltısını top mermisiyle avlayan, düşmanın gizli harekât koordinatlarını âni baskınla ele geçiren Müstecip Onbaşı'nın kahramanlık hikâyesini ve ardından gelişen ilginç olayları anlattı.
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi mart sayısında "Müstecip Onbaşı Bir Mermiyle İki Denizaltı Avladı" başlığıyla önemli bir makale yayınlandı. Tarihçi Yazar Soner Demirsoy'un kaleme aldığı yazıda, İtilaf Devletleri'ne ait denizaltıların Çanakkale Boğazı'ndaki gizli faaliyetlerine, Osmanlı'nın bunlara karşı aldığı önlemlere ve yaşanan ilginç hadiselere yer veriliyor.
Denizaltıların Görevi Boğazı Ablukaya Almaktı
Tarihçi Yazar Soner Demirsoy, İtilaf Devletleri'nin harekâttan evvel denizaltılara Çanakkale Boğazı'nın denizden ablukası görevini verdiklerini kaydederek, "Esas görevleri de Yavuz ve Midilli zırhlılarının Çanakkale Boğazı'ndan çıkması halinde bu iki gemiye taarruz etmekti. Boğaz'ın geçilmesi için yapılan ilk denemede mayın hatları geçilip Mesudiye zırhlısının batırılması düşmanı umutlandırdı." diye yazdı.
Denizaltılara Karşı Önlem
Mesudiye'nin batırılmasından sonra gemide görev yapan personelden 120 kişiyle Boğaz'ın her iki kıyısında gözetleme postaları, torpidobot, gambot, mayın gemileri ve topla donatılmış bir karakol hizmeti kurulduğunu anlatan Soner Demirsoy, makalesinde şunları yazdı:
Mudanya ve Marmara adasının gözetlenmesi için Galata yatıyla İstanbul vapuru, Çanakkale Boğazı için de Peleng-i Derya ve İsa Reis gambotları görevlendirildi. 19 Şubat 1915'ten sonra iki gemiyle İstanbul limanı ve Hisarlar arasında bir karakol hizmeti kuruldu. Denizaltıların yerleri deniz uçaklarıyla tespit edilmeye çalışıldı.
Dokuz Denizaltı Batırıldı
Mevcut mayın sayısının artması ve saldırıların çoğalmasıyla ilk zamanlar su üstü gemilerine göre ayarlanan mayınlar yanında 2, 5, 4, 5, 8, 30 ve 40 metrelik kademeli mayınlar döşendi. Mayın hatlarından sızarak Marmara'ya yönelen denizaltılara karşı daha uyanık olmak ve daha çabuk haberleşmeyi sağlamak için Boğaz'ın muhtelif noktalarına birer gözetleme postası yerleştirildi.
Alınan bu tedbirlere rağmen düşman Marmara'ya girmeyi başarsa da harekât sırasında 5 İngiliz, 3 Fransız, 1 Avustralya denizaltısı olmak üzere toplam 5818 tonluk 9 denizaltı batırıldı ve Turquoise adlı Fransız denizaltı gemisi esir alındı.
Fransız Denizaltısı Nasıl Avlandı?
Tarihçi Yazar Demirsoy, Fransız denizaltısının ele geçirilme hikâyesini şöyle anlattı: "Turquoise 20 Ekim 1915'te Marmara Denizi'ne girmişti. Su altında 425, su üstünde ise 393 ton olan denizaltı, yaklaşık 45 metre uzunluğunda ve 4 metre genişliğinde idi. 1908 yılında Toulon'da inşa edilen Turquoise su üzerinde 12 mil, su altında ise 8 mil kadar sürat yapabiliyordu. Denizaltı, motoru arızalandığından burada önemli bir icraatta bulunamadı. 30 Ekim'de Marmara'dan geri dönüş için Boğaz'a giren Turquoise, Kilitbahir'i herhangi bir engele takılmadan geçti. Saat 13.00 sularında Akbaş Limanı önlerine geldiğinde ağlara takıldı. Bu mânialardan kurtulmak için birkaç defa su yüzüne çıktı. Bu sırada sahil bataryaları tarafından fark edildi. Açılan ateş sonucu periskopu delinen Turquoise, kaçmak için manevralar yaparken önce dibe oturdu. Bir vakit sonra su üstüne fırladı. Bu fırsatı iyi değerlendiren Bursa'nın Yenişehir kazasından Ferhatoğullarından Necip oğlu Müstecip'in attığı top mermisi ile kulesinden isabet aldı. Artık dalış kabiliyetini de kaybeden denizaltının mürettebat ve kumandanının teslim olmaktan başka çareleri kalmamıştı. Bu gemi o kadar ani saldırıya uğradı ki mürettebat ellerindeki gizli belgeleri bile imha edememişti. Ele geçirilen belgeler arasında Turquoise'nin E-20 İngiliz denizaltısıyla randevu koordinatları da vardı. 5 Kasım'daki buluşmaya Turquoise yerine UB-15 Alman denizaltısı gönderildi ve İngiliz denizaltısı batırıldı. Müstecip'e bu başarısından dolayı "onbaşı" rütbesi verilirken sağlam olarak ele geçirilen denizaltı da "Müstecip Onbaşı" adıyla Osmanlı Bahriyesi'ne katılmıştı."
Fransızlar Denizaltıyı Haliç Tersanesi'nden Kaçırdılar
"Müstecip Onbaşı" ismini alan Fransız denizaltısının Haliç Tersanesi'ne çekilerek halkın ziyaretine açıldığını hatta ziyaret esnasında alınan paranın yine muhtaç asker ailelerine verildiğini açıklayan Demirsoy şu önemli bilgiyi aktardı:
"Maalesef İstanbul'un işgal edilmesiyle Fransızlar kendileri için onur kırıcı bir durum teşkil ettiğinden Haliç Tersanesi'ndeki rehin denizaltıyı ülkelerine kaçırdılar."