Gülen grubu Nurcu mudur?
Yeni Şafak Gazetesi yazarı Hilal Kaplan, dünkü yazısında Said Nursi ile Fethullah Gülen'i karşılaştırırken, bugün de 'Gülen grubu Nurcu mudur?' sorusunu açıkladı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-02-24 16:44:34
İşte Kaplan'ın yazısı:
Dünkü yazımızda, Said Nursî ile Fethullah Gülen'in otorite karşısındaki tavırları üzerinden nasıl farklılaştıklarını tarihsel bazı örneklerle açıklamaya çalışmıştık. Bu yazıda da, sömürgecilik karşıtlığı ve emperyal güçlerle ilişki bağlamında Said Nursî ve Fethullah Gülen'in duruşları arasında tesbit ettiğimiz bazı farklılıkları izah etmeye gayret edeceğiz.
Geçen yazıda da belirttiğimiz üzere, iki şahsiyetin duruşuna ilişkin bir 'ahlâkî doğru' ibraz etmekten ziyade, aralarındaki sarih ve temel farklılıklara işaret etmek istiyorum. Gerisine ve başlıktaki soruya dair takdir, Nur talebeleri başta olmak üzere okuyucunundur.
***
Bediüzzaman'ın, sömürgecilik ve emperyalizm karşıtı duruşunun en belirgenleştiği zaman dilimi şüphesiz Millî Mücadele dönemidir. O karanlık günlerde bazı âlimler işgalci kuvvetlere direnmeye karşı pek çok fetva yayınlamış, hatta işin boyutu Millî Mücadele'yi yürüten kuvvetleri 'dinsiz' ilan etmeye kadar uzanmıştı. İşte bu kritik vakitlerde Nursî, 'Hutuvat-ı Sitte' adlı bildiride Millî Mücadele'yi İslâm'ın hizmetindeki bir cihad hareketi olarak tanımlayıp, mevzubahis fetvanın ilmen geçersiz olduğunu belirtmekten geri durmamıştır:
'Burada hâkim olan kuvvet, ecnebiye lehinde olmayan her bir hareketi boğuyor. Hareket edenleri gördük. Mukaddes camilerde gâvurlara dua ettirildi ve mücahidlerin cevazı katline fetva verdirildi. Şimdi bazı gerçekler çarpıtılmaktadır. Zıt kavramlar yer değiştirmişlerdir. Zulme adalet, cihada isyan, esareteyse hürriyet adı veriliyor.'
Millî Mücadele dönemi öncesinde, İttihat ve Terakki'nin ülkenin felakete sürüklenmesinden sorumlu olduğunu düşünen ve bu minvalde pek çok eleştiride bulunmuş olan Nursî, emperyalist güçler denkleme dahil olduğu andan itibaren eski defterlere sünger çekmiştir. Şu tarihî sözü, bu duruşu özetler mahiyettedir:
'Ben tokadımı Antarik'e patlatırken Enver'e, Venizelos'a yapıştırırken de Said Halim'e vurmam! Nazarımda vuran da sefildir!'
Ayrıca Nursî'nin, Rus desteğiyle Doğu'da işgal ve intikam hareketlerine girişen Ermeni çetelerle savaşan milislere komutanlık edenlerden birisi olduğunu da not etmek gerekir. Tabii ki hep vurguladığı prensibinden savaş zamanı da vazgeçmeyerek: 'Kadın ve çocuklara dokunmak caiz değildir...'
***
Günümüzde, o zor zamanlarda olduğuna benzer süreçlerden diğer İslâm ülkeleri geçiyor. Afganistan ve Irak'ın işgalinden hatırlayacağımız üzere, günümüzde işgalci tutumunu gizlemeden sürdüren ülkelerin başında ABD ve bu zihniyetin politik alandaki taşıyıcısı olarak neo-conlar geliyor.
Gülen ise ABD'de ikâmet ediyor. Sekiz yıldır dönmesi hilâfına herhangi bir hukukî engel olmamasına rağmen geçici olarak bile olsa ülkesini ziyarete gelmiyor.
Kendisinin ABD'de kalmasına olanak sağlayan 'yeşil kart statüsü'ne referans olanlara baktığımızda ise Graham Fuller gibi CIA ajanlarını veya Abramowitz gibi neo-conların ünlü isimlerini görüyoruz.
Wall Street Journal gibi neo-conların 'amiral gemisi' mertebesindeki yayınlara düzenli aralıklarla röportaj veriyor. Ki bunların içinde en kolay hatırlayacaklarınız üç yıl önce Mavi Marmara aktivistlerini eleştirdiği ve işgalci İsrail'i 'otorite' olarak tanımladığı mülakatıyla, en son Ak Parti hükümetini hedefe koyduğu röportajı olsa gerek. Gülen'in, Ak Parti'den önce hiçbir Türk hükümeti aleyhinde bu denli çetin bir muhalefet sergilemediğini de sanırım eklemek gerekir.
Ayrıca şu söyleşideki görüşleri de kayda değerdir:
'Amerika, hâlâ bu dünya gemisinin dümeninde oturan bir milletin adıdır (...)Amerika göz ardı edilerek şurada burada bir iş yapılmaya kalkılmamalı. Rusya destekleyebilir bir işi, fakat Amerika ile iyi geçinmezseniz, işinizi bozarlar. Çünkü Amerika kendi işlerinin ahenk içinde gitmesini ister, Amerika düzeninin bozulmamasını ister.' http://tr.fgulen.com/content/view/7877/15/
Bu mukayese yazısına son noktayı, hâlen Gülen'in resmî sitesinde bulunan bir yazıdan iktibasla koyalım:
'Bazıları Fethullah Gülen'i Said Nursî'nin müridi olmakla nitelendiriyorlar. Buna cevabımız ilerde gelecektir. Fakat, şu kadarını ifade edelim ki, Said Nursî'yi bir defa olsun bile görmemiş olan Fethullah Gülen, pek çokları gibi Said Nursî'yi okumuş olabilir. Fakat, bir insanı okuma, onun her düşüncesini tasvip etme manâsına gelmez. Kaldı ki, Said Nursî'yi okuyan sadece Fethullah Gülen olmadığı gibi, bir insanın bir yazar, fikir adamı veya sanatçıdan istifade etmesi gayet normaldir. Fethullah Gülen, Said Nursî'yi okuduğu gibi, daha başka pek çok yazarı, meselâ Shakespeare'i, meselâ Tolstoy'u da okumuştur.
(Tam metin: http://tr.fgulen.com/content/view/3200/127/ )
Haber Ara