Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

'Cemaat 28 Şubat'ta darbecilerin yanındaydı'

Cemaat medyasının 28 Şubat darbesini yapanlarla işbirlikçiliğini, darbede ki rolünü bugün Yeni Şafak yazarı Yusuf Kaplan köşesine taşıyarak ilginç iddialarda bulundu

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-02-03 10:57:17

'Cemaat 28 Şubat'ta darbecilerin yanındaydı'


“Cemaat’in ülkeyi kaosun eşiğine sürüklemekten çekinmeyen fütursuzluğunun gerisinde yatan şifreleri çözmeye bu yazıda da devam ediyorum…” diyen Kaplan, Cemaat’in 28 Şubat darbesini yapanların yanında yer aldığını detaylarıyla yazdı.

İşte yazısı:

CEMAAT 28 ŞUBAT’TA DARBECİLERİN YANINDAYDI

Bu şifrelerin gizlendiği en ilginç hâdiselerden biri, 28 Şubat süreci…

28 Şubat sürecinde Cemaat’in nasıl darbecilerin yanında yer aldığını, Erbakan hükümetini düşürmek için darbecilerle ne tür esrarengiz ilişkiler içine girdiğini iyi çözebilirsek, bugün 17 Aralık operasyonunun neden tezgâhlandığını da daha iyi anlayabiliriz.

28 ŞUBATÇILARA VERİLEN ESRARENGİZ DESTEK!

28 Şubat darbesi sonrasında Yeni Şafak’ın başındaydım.

O zaman, Cemaat’e, kasetler üzerinden büyük saldırı olmuştu.

Biz de bu saldırıyı püskürtmek için Cemaat’in yanında durmuştuk sonuna kadar.

Fakat o vakitler farkedil/e/meyen Cemaat’le darbeciler arasındaki karmaşık, esrarengiz ilişkiler, daha sonra günışığına çıkmaya başladı.

Dünkü yazıda bu tüyler ürpertici esrarengiz ilişkilere ilişkin, bütün bildiklerimizi yerle bir eden bir belge yayımlamıştım. Birinci el bir kaynağa dayanan ürpertici bir belgeydi bu.

Yazının bu bölümünü, bu yazıda yazacaklarıma temel oluşturması bakımından buraya tekrar alıyorum:

‘Vatandaş’, hışımla giriyor içeriye ve eline şebekesinin yarı resmî el-Ahram’ı gibi yayın yapan gazetesini alarak salondakilere aynen şöyle çıkışıyor:

‘Bir hükümeti düşüremeyen bu gazeteyi çıkarmayın daha iyi! Medya gücümüz bu mu?’ diye bağırıp çağırıyor…

‘Bu ifadelerin doğruluğu o günlerde basılan Zaman gazetesinin başlıklarına ve yazarların yazılarına bakılarak da gayet açık bir şekilde anlaşılabilir. Nitekim hükümetin (Erbakan’ın) istifasından sonraki atılan ilk başlık ‘HAYIRLI OLSUN’ idi… O günlere tekrar bakmakta fayda var. Çünkü bugünü daha doğru anlamamız biraz da buna bağlı…’

NERESİNDEN BAKARSANIZ BAKIN, MİDE BULANDIRICI!

Burada Zaman’ın, hükümetin düşmesi üzerine attığı 30 Haziran 1997 tarihli manşeti, ilk bakışta, Erbakan hükümetinin – ‘Ali Cengiz oyunları’yla Demirel tarafından- düşürülmesine değil, yeni kurulan azınlık hükümetine ‘Hayırlı Olsun’ diyormuş gibi gözüküyor. Ama kazın ayağı hiç de öyle değil!

Rahmetli Erbakan, ortağı Tansu Çiller’in hükümeti kurması için, 18 Haziran’da istifasını Demirel’e sunuyor.

18 Haziran’dan 30 Haziran’a kadar Erbakan, hükümet kurulana kadar başbakan olarak görevini sürdürüyor.

Ama 28 Şubat postmodern darbesinin ‘mimarı’ Demirel, hükümeti Çiller’e kurdurtmuyor. Mesut Yılmaz’a, 30 Haziran’da azınlık hükümeti kurdurtuyor.

Erbakan hükümeti, 30 Haziran’da düşmüş oluyor.

Buraya kadar aktardığım bilgileri, dönemin en başta gelen tanıklarından ve Türkiye’nin en saygın devlet adamlarından Recai Kutan Ağabey’e de doğrulattığımı özellikle hatırlatmak ve kendisine teşekkür etmek isterim.

Zaman gazetesinin attığı manşet, neresinden bakarsanız bakın mide bulandırıcı, yüzkarası bir manşettir.

Darbecilerin kurdurduğu hükümete -üstelik de azınlık hükümetine!- ‘Hayırlı Olsun’ demek, mide bulandırıcı, yüzkarası bir tavır değil de nedir?

YENİLİR YUTULUR ŞEYLER Mİ BUNLAR?

Cemaat’in 28 Şubat sürecinde oynadığı esrarengiz rol, öyle geçiştirilecek, gözardı edilecek basit bir mesele değil.

Zira Cemaat’in, 28 Şubat sürecini desteklediğine dair önemli açıklamalar var elimizin altında. Hem de bizzat Fethullah Gülen’in kendi yaptığı açıklamalar.

Meselâ bunlardan biri insanın gerçekten küçük dilini yutması için kâfi.

29 Mart 1997′de Samanyolu TV’de aynen şunları söylüyor Fethullah Gülen:

‘Ülkemiz kriz içinde. Gücü temsil edenler krizi önlemelidir. Bu hükümeti değiştirin demek daha demokratik olur. Burada ‘Askeriye muhtıra verdi’ diye suçlanmak isteniyor. İsteselerdi, bu öyle bu böyle olacak diyebilirlerdi. Oturup onlarla meseleyi altı saat mülahaza etmezlerdi. Demokratik yollarla problemler çözülsün istediler.’

Soruyorum şimdi: Bunlar yenilir yutulur şeyler midir, Allah aşkına?

GÜLEN: ’28 ŞUBAT, TÜRKİYE’NİN DAHA İYİ BİR NOKTAYA GELMESİNİ HIZLANDIRDI’ (!)

Durun, bitmedi daha!

Zaman yazarı İsmail Ünal’ın Gülen’le yaptığı bir röportajda Fethullah Gülen’in söyledikleri insanın tüylerini diken diken etmeye yetiyor.

İsmail Ünal, Fethullah Gülen’e şöyle bir soru soruyor:

’28 Şubat, ülkenin daha iyi bir noktaya gelmesi adına Türkiye’de bazı süreçleri geciktirdi mi?’

Peki, Fethullah Gülen, bu soruya ne cevap veriyor dersiniz?

Aynen şöyle cevap veriyor:

‘Geciktirmedi; aksine hızlandırdı. Hatta 28 Şubat, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesini de hızlandırdı.’

‘Nasıl yani?’ diye soruyorsunuz değil mi?

Fethullah Gülen, 28 Şubat’ın, ülkenin daha iyi bir noktaya gelmesini geciktirmediğini; aksine, daha iyi bir noktaya gelmesini hızlandırdığını söylüyor!

Olacak gibi değil gerçekten!

Yetmiyor, ‘hatta 28 Şubat, Türkiye’de demokrasinin yerleşmesini de hızlandırdı,’ diyor.

Söyleyecek bir söz bulamıyorum ben âcizâne.

Allah, bu kimsesiz millete, bu masum ve mazlum ümmete acısın, yardımını esirgemesin!

Ve bin yıldır İslâm’ı koruyan mücahedesi yüzü suyu hürmetine bu aziz milleti perişan etmesin, önünü ve gözünü açsın, diye dua etmekten başka bir şey bulamıyorum gerçekten!

Haber Ara