Oral Çalışlar'ın Radikal gazetesindeki "Fethullah Hoca'dan Öcalan değerlendirmeleri" başlıklı (31 Ocak 2014) yazısı şöyle:
Türkiye'deki 'iç gerilim'in, dolayısıyla da '17 Aralık operasyonu'nun en kritik noktalarından biri, çözüm süreci.
Fethullah Gülen’in BBC Türkçe Servisi’ne verdiği söyleşi, çözüm süreci dahil, Kürt sorununa nasıl baktığını da gözler önüne seriyor: “Örgütle müzakere yapılabilir, bir beis görmüyoruz onda. Fakat devletin, itibarı, onuru korunarak yapılmalı. Öyle yaparsanız yarın tarih ona, ‘paralel yapı budur’ der. Yani onlarla görüşürseniz ‘paralel yapı budur’ der. Bir şey diyemem ben ona, yani işte çocuk katili falan dediler, terörist dediler. Devlet de yakalarken zaten bir terörist olarak yakaladı, Türkiye’ye getirttirdi.”
Bu söylenenleri biraz daha açıp anlamaya çalıştığımızda, şöyle bir ‘ana çizgi’ ortaya çıkıyor: “Öcalan bir teröristtir. Onunla görüşme yapılabilir ama devletin onuru korunmadan yapıldığı kaygısı içindeyiz. Hatta ‘paralel yapı’ PKK’dır, Öcalan’dır.” (Hatırlayalım: Öcalan uzun zamandan beri cemaat için ‘paralel devlet’ değerlendirmesinde bulunuyor, Gülen de aynı değerlendirmeyi PKK için yapıyor.)
Sonraki paragrafta, Gülen’in söyledikleri, daha da netlik kazanıyor: “Ve Türkiye’deki mevcut idare de zannediyorum gelecekleri adına o bölge insani ile iyi geçinme, şirin geçinme, onların gücünü de arkalarına alma adına o meseleyi de yine cemaat, camia, hareket dedikleri kesime fatura etmek için öyle bir gayret içine girdiler.”
Bu paragrafın özü şu: “Hükümet, Kürtlerle iyi geçinme ve PKK’nın gücünü arkasına almak adına, cemaati hedef haline getirme gayreti içine girdi.”
Seçim hesabı
Sonraki cümlelerinde ise “Öcalan’ı terörist ilan edenler, onu muhatap aldılar” eleştirisinde bulunuyor: “Fakat sonra hangi mülahazaya binaen bilemiyorum onlara şirin görünmek suretiyle bölgede, öyle de dersem suizan olabilir seçime matuf bir tavır olabilir yani.”
Oslo sürecine karşı çıkmadığını, barışı savunduğunu vurgulayan Hoca, barışa asıl karşı çıkanın PKK olduğunu ifade ediyor:
“Bunları istemeyen sadece dağdaki insanlardır. İran’ın tesirinde olan insanlar, Suriye’nin tesirinde olan insanlardır. Bunlar rahatsızlık duyuyor, yani ; Cemil Bayık rahatsızlık duyuyor, Fehman Hüseyin rahatsızlık duyuyordur.”
Bölgeye yönelik çalışmaları ise şöyle özetliyor: “Oraya o bölgeye sahip çıkılması lazım. Eğitim adına (…) Sağlık adına (…) İlahiyat adına, camilerin müezzinleri adına (…), emniyet teşkilatı adına sahip çıkılması lazım. O bölgede okullar açıldı. Okuma salonları açıldı. Bir yönüyle dağa gitmenin yolu eğitimle kesilmeye çalışıldı. Aynı zamanda fakirliği gidermek, orada yatırım yapmakla o meseleyi çözelim.”
Saruhan Oluç, Özgür Gündem’deki yazısında, bu konuda, şu değerlendirmede bulunuyor: “Hocaefendi, teşhisi koymuş, tedaviyi de bulmuş. (…) Eğitim verilecek, fakirlikle mücadele edilecek. Hocaefendi (…) geleneksel devlet anlayışının benimsenmemesini eleştiriyor aslında.” Oluç, bu yaklaşımın, “Güneydoğu sorunu, işsizlik yoksulluk eğitimsizlik sorunudur. Bu konuları çözebilirsek, meseleyi çözeriz” klişesinin bir tekrarı olduğuna dikkat çekiyor.
Kürt kimliği
BBC Türkçe söyleşisindeki ‘Kürt sorununa yaklaşım’ı özetlediğimizde, şöyle bir fotoğraf çıkıyor: “Görüşmelere karşı değiliz ama devletin onuru korunmuyor. Öcalan’a ve örgüte seçim hesapları yüzünden taviz veriliyor. Çözüm ortadadır: Eğitim, sağlık, güvenlik, yoksulluğun ortadan kaldırılması.”
Fethullah Hoca’nın Kürt sorunundaki ‘pozisyon’unu, yalnız burada söyledikleriyle değerlendiremeyiz. Cemaatin yayın organlarında, “Teröristlerle pazarlık yapılıyor, Türkiye bölünmeye gidiyor” vurgularının yoğunluk kazandığını, çok uzun zamandan beri gözlemliyoruz.
Hoca’nın meseleyi ele alışına, ‘Kürt sorununun kimlik boyutu’, ‘Kürtlerin kendilerini yönetme talebi’ gibi kavramları, görmezlikten gelen bir anlayış damga vuruyor.
Türkiye’deki ‘iç gerilim’in, dolayısıyla da ‘17 Aralık operasyonu’nun en kritik kilit noktalarından biri; çözüm süreci. Bu süreç, Türkiye’nin yüz yıllık, ‘ret, inkâr ve asimilasyon’ siyasetlerini masaya yatıran, ‘devlet paradigması değiştirici’ bir süreç. Fethullah Gülen’in uzun söyleşisinde ise ‘geleneksel devlet yaklaşımı’nın dışına çıkan ipuçlarından söz etmek, hiç kolay değil.