'Yazıcıoğlu olsa vesayete karşı çıkardı'
BBP eski Genel Başkanı Yalçın Topçu, 17 Aralık operasyonuyla ilgili 'Vatandaşın iradesine seçim öncesi ayar verilmeye çalışılıyor' dedi. Muhsin Yazıcıoğlu'nun yaşasaydı vesayete yine karşı çıkacağını söyleyen Topçu, 'Bize düşen demokrasinin, milli iradenin yanında yer almak' ifadelerini kullandı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-01-28 12:27:02
17 Aralık ile başlayıp 25 Aralık yargı kalkışmasıyla zirveye varan süreç Türkiye'nin gündemini meşgul etmeyi sürdürüyor. Emniyet ve yargı eksenli bu müdahale sürecinin ekonomiye olumsuz etkilerinin hissedildiği, AK Parti'den istifa eden milletvekillerine yer arandığı, 'bir kısım' iş ve siyaset çevrelerinin kaosu pompalayan söylemlere sarıldığı günlerdeyiz. Bu noktada sorularımı Büyük Birlik Partisi'nin kurucularından ve partinin eski genel başkanı Yalçın Topçu'ya yönelttim. Yalçın Topçu merhum Muhsin Yazıcıoğlu'ndan tevarüs ettiği vesayet karşıtı sivil tavrıyla bütün sorularımı açık yüreklilikle cevap verdi.
Türkiye, siyasi tarihinin önemli olayları arasında zikredilecek bir dönemden geçiyor. Çok farklı yorumlar, tespitler var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz, Türkiye'de neler oluyor?
Türkiye'nin yükselen imajını zedelemek, ekonomik gidişatı sekteye uğratıp iktisadi bağımsızlığına engel olmak ve Cumhurbaşkanlığı seçimleri için kurgulanan beyni dışarıda elleri kolları içeride millet iradesine karşı toplum mühendisliği oyunudur. Bir kısım medya iç patlama yaşıyor. Gerçekler simule edilerek sunuluyor. Medya eli ile toplum sibernetik kontrol altına alınıp algı yönetimiyle vatandaşın iradesine seçim öncesi ayar verilmeye çalışılıyor. Yani olay yolsuzluk suçlamasının ötesine taşınmış vaziyette. Bizzat Sayın Başbakan Erdoğan yok edilmek isteniyor gibi... Gezi olaylarında ağaç ne kadar meseleyse bugün de yolsuzluk isnatları o kadarlık meseledir. Mesele bambaşka mecralara çekildi.
OLAY CİDDİ, HESAP BÜYÜK
Dışarının gözü Türkiye'nin üzerinde diyorsunuz. Peki bu operasyon sonrası gelişen olaylarda içeriden hangi unsurlar yer alıyor?
Sonuçlar kime yarıyorsa planlayanlar da onlardır. Ben ucuzcu davranıp, toptancı bir bakışla bunu cemaate yüklemeyeceğim sadece. Cemaatin içinde de bu kavgayı körükleyenler var, belki AK Parti'nin içinde de. Çünkü, oyun büyük, burada bir tasfiye hesabı varsa, ki bence var, büyük oyun oynanıyor. Yani bu işten hem AK Parti hem cemaat zarar görüyor. Yılların emeği, gayreti, kazanımları, gerçekleşen hayaller bir kuş misali ellerimizden uçmak üzere. Olay çok ciddi, hesap büyük. Bu nedenle herkesin daha çok geç olmadan, başını ellerinin arasına alıp ben ne yapıyorum demesi lazım.
ÖMRÜ BU MÜCADELELERLE GEÇTİ
Muhsin Yazıcıoğlu, 28 Şubat döneminde vesayete ve darbecilere karşı dik bir duruş sergilemişti. Bugün hayatta olsaydı vesayete karşı tavrı nasıl olurdu?
Muhsin Başkan, namlu uzatana da, başka türlü kumpas kurana da asla onay vermezdi, her zaman milli iradenin yanında yer alırdı. Hükümete 'Önce bu yolsuzluk meselesinin üstüne git. İddia gerçek ise de iftira ise de ortaya çıkar, gereğini yap. Hesap başka ise bu hesabı yapanlara karşı canımla yanındayım' derdi. Sayın Başbakan, geçmişte benzer olaylarda Muhsin Başkan'ın tavrına en yakın şahittir. Aralarındaki hukuktan ötürü birçok kumpasın çözümünde Rahmetli Başkan'ın katkıları olmuştur. Hiçbir vesayeti kabul etmezdi, ömrü çeşitli vesayetlerle mücadeleyle geçti zaten.
Bir yargı vesayetinin tartışılmaya başlanmasıyla birlikte yeniden yargılamalar da gündeme geldi. Siz nasıl yaklaşıyorsunuz bu meseleye?
Devletin imanı adalet, ameli ise bilgidir. Ergenekon, Balyoz v.s davalarında elbette haksızlıklar olmuş olabilir. Hükümetin bu konuda hassasiyet göstermesi de memnuniyet verici. Ama bu noktada dikkat edilmesi gereken husus; herkes de masum değil. Darbecileri, cuntacıları, başka türlü paralel yapıları cesaretlendirecek adımlardan uzak durulmalı. Adaleti bilgi ve belge ile sağlamalı, kararların millet vicdanında karşılığı olmalı.
Suistimaller önlenmeli
Yargının milletin menfaatine mugayir araçsallaştırılması ihtimali olduğunda önlem alınmalı diyorsunuz…
Demokrasi, kendini koruma mekanizmalarını harekete geçirip 'her şey insan için, her şey millet için' esasından hareketle gereğini yapar. Nasıl ki yasama, yürütme millete hesap veriyorsa yargı da millete hesap verecek hale getirilip suistimaller önlenmeli.
BAŞBAKAN DIŞA AÇIK BİR LİDER
Sayın Başbakan, geçmiş çoğu liderler ve bugünkü siyasi liderlerle kıyaslandığında hem millet nazarında hem de dışarıda, misyon ve konumu itibariyle, onların çok ötesinde anlamlar ifade ediyor. Karizması ve duruşuyla çok aktif ve dışa açık bir lider. Ülkemizin ve medeniyet coğrafyamızın insanları 'Güçlü Türkiye' imajının kaptanı olarak onu görüyor.
Kumpasın içinde olmam
AK Parti'den ayrılan milletvekillerinin Büyük Birlik Partisi'ne geçişi gündeme geldi. Bu hususa ilişkin kanaatiniz ne yöndedir?
12 Haziran 2011 seçimleri öncesinde kamuoyuna açıkladığım gibi şayet yüzde 10'un altında oy alırsak istifa edeceğim demiştim. Ve aynı gece istifa ettim. Sonuçta koyduğum çıtayı yakalayamadım, milleti ve kendi düşünce dünyamızın mensuplarını yormanın anlamsız olacağını düşündüm. İstifa ettim ama kurucusu olduğum bir parti söz konusu. Şimdi başka arkadaşlar yönetiyor partiyi. Onların da kendilerine göre usul ve üslupları farklı. Benim de kendime göre usul ve üslubum var. Siyasi hayatımda hazırlayanı olmadığım, müdahale edemeyeceğim hiçbir projenin içinde yer almadım. İstifa edenler oraya katılacakmış, bu son derece normal. Herkesin kendi özgür iradesi var. AK Parti'ye de, CHP'ye de başka partilerden geçenler, katılanlar oluyor. Siyasette çok da yadırganacak işler değil. Fakat bazılarının iddia ettiği gibi mesele bir operasyon anlamında gerçekleşiyorsa, işte burada benim tavrım farklı olur. Kendimizden gördüğümüz birilerini paçasından tutup aşağı çekmeyi şahsen ben kendime yakıştıramam. Büyük bir kumpasın içinde olmam. Kurucularından olduğum bir parti hakkında da kimse bana kötü söz, ima dahi olsa söyletemez. Fakat dediğim gibi kişilerin kişilikleri, siyasi backgroundları, usulleri ve hedefleri farklılık arz edebiliyor.
Zihinlere operasyon çekiliyor
HSYK düzenlemesi 12 Eylül referandumuyla yapılmıştı. Siz de o dönemde referandumu destekleyen isimlerdendiniz. Bazı şerhler düşmekle birlikte referandumda destekleme gerekçeniz neydi?
Ben 12 Eylül referandumunda '24 saat kesintisiz demokrasi' demiştim. Referandum paketi için de 'Eksik ama evet' ifadesini kullanmıştım. Bunu derken de Türkiye'de bir daha darbeler olmasın, siyaset dışı yollarla millet iradesi dizayn edilmesin, sandıkla gelen sandıkla gitsin yürütmede,yasamada,yargıda her yönüyle millete hesap versin ve hiçbir vesayetin altına girmesin diye destekledik…
Referandumdakine benzer bir tavrı milli iradeyi hedef alan17 Aralık operasyonunda da takındınız. Neden?
Dün süngüyle, tankla, darağacı ile dizayn edilen siyaset, bugün milli iradenin ötesinde bir güçle dizayn edilmek isteniyorsa ve bunu cambaza bakmayı bırakınca görebiliyorsak, bize düşen demokrasinin milli iradenin yanında yer almak, işin özüne odaklanmak, tali ve muhalif meseleleri ertelemektir. Bizler; aynı mahallenin farklı sokaklarında oturan insanlarız. Aynı kaynaklardan beslendiğimize inanıyorum. Elbiselerimiz farklı olsa da, niyetimiz ve kıblemiz aynıdır. Mesele milletin çıkarları için önce 'millet' demektir. Bu operasyon, yolsuzluk iddiası öne çıkarılarak arkası yarın dizilerine benzer şekilde ve medya marifetiyle yapılıyor. Elbette yolsuzluk, haksızlık, rüşvet konularında hepimiz hassasız. Biz, 'Kızım Fatıma da olsa' yüksek şuuruna tabiyiz. Biz meseleye bu ciddiyetle, bu hassasiyetle yaklaşırken, diğer taraftan zihinlere çekilen operasyonun da farkında olmalıyız.
İhtilal ürünü kurumlar resetlenmeli
HSYK'nın değişimine yönelik yoğun bir gündem var. Meclis'te görülen HSYK Kanunu'na sizin yaklaşımınız nedir?
Sayın Başbakanın hedef koyduğu 2023 önemli. Birçok 'kurulun' ve 'tay'ların olduğu ender olduğu ülkelerden birisiyiz. Şimdiden ihtilal ürünü tüm adli, idari vs. kurumlar derhal resetlenip yeniden formatlanmalı. MİT'in başına Hakan Fidan'ı getirmekle iş bitmiyor. Orası da resetlenip ileri ülkeler seviyesinde formatlanmazsa işimiz zor. Aynı durum diğer kurumlar için de geçerli, yılların tortusu var. Anadolu'da meşhur bir söz vardır, 'Eski elbiseye yeni yama olmaz' diye.
HSYK değişikliği ile birlikte kuvvetler ayrılığı ilkesinin tahrip edileceği de dillendiriliyor. Siz böyle bir endişe taşıyor musunuz?
Yargı bağımsız olmalı ama bir kısım operasyonlara alet olmayacak bir şekilde de düzenlenmeli. Adalet herkese lazım, bir uzlaşma zemini bulunabilir.
NİL GÜLSÜM / YENİ ŞAFAK
SON VİDEO HABER
Haber Ara