Dolar

34,8957

Euro

36,7306

Altın

3.012,17

Bist

10.058,63

'İslam'a karşı İslam Stratejisinin üç sacayağı'

Yeni Şafak gazetesi yazarı Yusuf Kaplan bugünkü köşe yazısında 'İslam'a karşı İslam Stratejisinin üç sacayağı'nı yazdı ve bu stratejinin ana hedefinin Türkiye olduğunu yazdı.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-20 11:12:55

'İslam'a karşı İslam Stratejisinin üç sacayağı'

Önce, bugün yaşadıklarımızı daha iyi anlamamıza ışık tutacak tarihî bir anekdot aktarmak istiyorum.

'TÜRKLERİ DİZE GETİRMENİN YOLU: KİTABI ELLERİNDEN ALMAK'


Üzerinde güneş batmayan, 19. yüzyılın süpergücü İngiliz İmparatorluğu'nun başbakanı Gladstone, İngiliz Parlamentosu'nda (nam-ı diğer Avam Kamarası'nda) 19. yüzyılın son yıllarında şöyle bir konuşma yapar:

'Biz, bu Türkleri, savaş meydanlarında yenemiyoruz. Türkleri, yenebilmenin, dize getirebilmenin tek yolu var: Bu kitabı (Kur'ân'ı) ellerinden almak.'

Gladstone'un bu sözü, herhangi bir politikacının rastgele söylenmiş bir sözü değil.

1989'da başlatılan 'İslâm'a Karşı İslâm' projesini anlayabilmek için bu sözü zihnimizin bir köşesinde tutmamızda yarar var.

'İSLÂM'A KARŞI İSLÂM' STRATEJİSİNİN ÜÇ SACAYAĞI

Küresel sistemin, varlığını sürdürebilmek için geliştirdiği, yüzyılımızdaki yegâne projesi, 'İslâm'a Karşı İslâm' savaşı stratejisidir.

Dün, İslâm dünyasını, fiilen sömürgeleştirerek dışarıdan kuşatmıştı Batılı emperyalistler.

Bugün, İslâm dünyası içeriden kuşatılıyor.

Bundan sonraki süreçte bu içeriden kuşatma harekâtı 'İslâm'a Karşı İslâm' stratejisi adım adım hayata geçirilerek ve derinlemesine hız kazanarak sürecek.

'İslâm'a Karşı İslâm' stratejisinin üç temel sacayağı var. Bunları -daha önce tartıştığım için- burada bir bütün olarak kısaca gözden geçireceğim.

1-İSLÂM'IN TERÖRLE ÖZDEŞLEŞTİRİLMESİ VE İSLAMOFOBİ

Birincisi, kitleleri İslâm'dan nefret ettirmek için İslâm'ı terörle özdeşleştirme projesi.

İslamofobi, işte bu projenin kaçınılmaz bir sonucu olarak geliştirilmiştir.

Oysa Batılılar bile İslâm'ın, terörle özdeşleştirilecek en son din olduğunu çok iyi biliyorlar.

Sözgelişi, çağın en önemli düşünürlerinden Jean Baudrillard, 2008 yılında, ölümünden önce, bu projeye, 'insanlığın önündeki tek seçeneği yok ediyoruz,' diyerek isyan etmişti.

2-'ILIMLI İSLÂM'IN ÖNÜNÜN AÇILMASI

Bu proje, Batı'da da, İslâm dünyasında da hedeflediği başarıya ulaştı ve Müslüman toplumları, 'ılımlı İslâm' projesinin kucağına fırlattı.

Böylelikle, 'Ilımlı İslâm' olarak bilinen İslâm'ı protestanlaştırma projesi için uygun bir zemin oluşmuştu.

Bu süreçte, 'siyasal İslâm', 'radikal İslâm', 'ılımlı İslâm' gibi yapay İslâm algıları icat edildi.

Ve küresel sistem, küresel sisteme itiraz etmeyecek ve uzun vadede İslâm'ı dönüştürecek 'ılımlı İslâm' projesinin önünü sonuna kadar açtı.

2-EHL-İ SÜNNET OMURGANIN ÇÖKERTİLMESİ

Artık üçüncü safhaya rahatlıkla geçilebilirdi: 'İslâm'a Karşı İslâm' stratejisinin üçüncü ayağını Ehl-i Sünnet omurgayı çökertme projesi oluşturuyor.

O yüzden önümüzdeki süreçte İran'ın önü inanılmaz bir şekilde açılacak ve Selçukluların 500 yılda kurdukları, Osmanlıların 500 yıl korudukları Ehl-i Sünnet omurganın çökertilmesi için Müslüman toplumlar mezhebî ve meşrebî çizgilerde kamplara ayrılacak.

Bu üç projenin nihâi olarak başarıya ulaşabilmesinin başlıca yolu, Türkiye'nin, yeniden bölgeyi toparlayacak ve tarihin yapılmasında kilit rol oynayacak bir konuma ulaşmasının önlenmesinden geçiyor.

O yüzden küresel sistem, Türkiye'yi, daha şimdiden dize getirmek için her yolu deniyor: Zira eğer Türkiye dize getirilemezse, bu üç projenin başarıya ulaşabilmesinin zor olacağını çok iyi biliyor.

TRENİN RAYDAN ÇIKMAMASI İÇİN TÜRKİYE'NİN KUŞATILMASI

O yüzden, küresel sistem, 'seküler Türkiye'yi elinden kaçırdığı zaman, trenin raydan çıkacağını ve -uzun vadede- devrileceğini de çok iyi biliyor.

Trenin raydan çıkmaması için, Türkiye'nin kontrol altında tutulması gerekiyor.

Bu yakıcı gerçek, dönem dönem belli başlı Batı ülkelerinin yöneticileri tarafından açıkça dile getirilegeldi.

Sözgelişi eski ABD Başkanı Bill Clinton, Türk parlamentosunda yaptığı konuşmasında Türkiye'nin, kendisine biçilen küresel sistemin Truva atı rolünü reddetmesi hâlinde, bunun Türkiye için felâket dolu sonuçlara yol açacağını söylemiş ve Türkiye'yi -üstelik de- Türk parlamentosunda, gözümüzün içine baka baka tehdit etmişti!

Türkiye, ilk defa, özellikle son üç yıldan bu yana, küresel sistemin Truva atı rolünü üstlenmeyi reddettiğini, kendi yolunu kendisinin tayin etmeye karar verdiğini gösterdi, küresel sistemin aktörlerine.

Ve şunu söyledi: Bu dünya böyle gitmez. Ve gitmiyor da zaten. Yeni bir dünya kurulacak ve Türkiye, yeni bir dünyanın kurulmasında kurucu rol oynayacak.

O yüzden Türkiye üç yıldır art arda büyük kaosların eşiğine sürükleniyor.

NEREDEN NEREYE?

Şunu iyi bilelim derim: Yakın tarihte, her şeyini yitirmiş tek toplum biziz.

Önce Osmanlı'nın durdurulması, ardından Türkiye'nin İslâm'dan uzaklaştırılması ve sekülerleştirilerek içeriden teslim alınması, kendi kendini sömürgeleştirmesi, bizim bütün tarihî iddialarımızı terketmemizle sonuçlandı.

Bu toplum, her şeyini yitirmesine rağmen bu toprakları işgal ettirmedi; içerideki yerli sömürgecilerden sille yedi, tokat yedi, darbe üstüne darbe yedi ama sonunda toparlanmasını, kendine gelmesini bildi.

Ve Türkiye, bölgenin geleceğinin şekillendirilmesinde orta ve uzun vadede yeniden kurucu ve koruyu rol üstlenebileceğini dünya âleme gösterdi.

Henüz yolun başındayız elbette; ama geldiğimiz noktayı ve bundan sonraki süreçte -eğer büyük hata yapmazsak- yapabileceğimiz tarihî atılımları aslâ küçümseyemeyiz.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER

İHH'dan Suriye'deki fırınlar için un desteği çağrısı

Haber Ara