Dolar

34,9465

Euro

36,7373

Altın

2.990,82

Bist

10.125,46

İran, İsrail ve ABD'nin Cizvit misyonerliği stratejisi

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-12 10:22:31

İran, İsrail ve ABD'nin Cizvit misyonerliği stratejisi

Haftanın son günü İran’ın Batı ile başlayan anlaşma sürecinin çok önemli bir adımının atıldığı haberi geldi. İran tarafı, nükleer anlaşmanın uygulanması için önlerindeki bütün teknik ve siyasi anlaşmazlıkların çözüldüğünü ve nihai anlaşma için sonuçların başkentlere yollandığını açıkladı. Hiç şüphesiz, gelinen aşama bize önemli bir dönemin başında olduğumuzu söylüyor.

Geçen yılın sonunda varılan anlaşmanın ardından İsrail Başbakanı Netanyahu, ‘İran’la varılan anlaşma tarihi hata’ diyerek İran’la yapılan anlaşmaya kategorik olarak karşı çıkmıştı. Yani şu andaki İsrail yönetimini anlaşmanın içeriği hiç ilgilendirmiyor. Netanyahu yönetimi, İran’ın sisteme entegre olmasına kategorik olarak karşı çıkıyor. Bu tavrın, ırkçılığa varan bir insanlık suçu olup olmayacağını bir kenara koyalım; bu tavrın ekonomik ve siyasi olarak tek bir açıklaması var; o da tam şöyle: ‘İran bu haliyle olmazsa biz de bu halimizle olamayız, daha doğrusu Likud gibi faşist bir parti olamaz, o zaman İran bu haliyle devam etsin.’ Şimdi İran’daki ‘devrim’ sürecini, rejimi eleştirebilirsiniz, diktatörlük olarak niteleyebilirsiniz, ama konjoktürel siyasi bir tahlil yapmaksızın bir ülkeyi kategorik olarak ‘düşman’ ilan ederseniz, orada bir sorun var demektir. Hemen ilave edeyim, aynı şekilde, kategorik bir İsrail düşmanlığı da -antisemitizm- kabul edilemez.

Faşizm: Kategorik düşmanlaştırma...

Şimdi Türkiye’de ‘bazı’ çevreler, tıpkı İsrail’ın ırkçıları gibi, kategorik bir İran düşmanlığı hatta Şii ve Pers ırkçılığı yapıyorlar. Tabii bu çevrelerin, politik dünya görüşü olarak Müslüman kimliğini öne çıkarmaları da ayrı bir sorun. Şundan çok eminim, bu çevreler, en az Netanyahu yönetimi kadar -bakın İsrail demiyorum- İran’la Batı’nın nihai bir anlaşma yapmasına ve İran’ın sisteme dahil olmaya başlamasına, demokratikleşme adımları atmasına karşı çıkacaklar. Buna ‘Pers cambazlığı’ falan diyecekler. Tabii ki bu düşmanlığın -bütün siyasi düşmanlıklar gibi- ekonomi-politik bir temeli var.

ABD’nin stratejileri

ABD’de, etkinliklerini ve devlet içindeki güçlerini seksenlerde perçinlemeye başlayan askeri-sinai yapıların ve onun siyasi anlatımı olan neocon cephesinin, dolayısıyla ABD’nin savaşa dayalı politikalarının temel alanı Ortadoğu coğrafyasıydı. Ortadoğu, yalnız petrol için önemli değildi, dinlerin, mezheplerin, yeni uyanan ulusların ortaya çıktığı müthiş bir savaş alanı idi. ABD, burada üç temel dini denetlemeli ve buradan siyasi sonuçlar çıkarmalıydı. İsrail ellerindeydi zaten, önemli olan İslam’ı denetlemek hatta yönlendirmekti.

YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ

SON VİDEO HABER

Emlakçılar arasında silahlı çatışma: 2 ölü

Haber Ara