Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Yusuf Kaplan: Selefiler, Mısır'ı nasıl batırdılarsa, 'Cemaat' de...

Yenişafak Gazetesi yazarı Yusuf Kaplan bugünkü yazısında, Türkiye'deki cemaat yapılanmasını Mısır'daki Selefi'lere benzetti.

12 Yıl Önce Güncellendi

2014-01-10 18:10:35

Yusuf Kaplan: Selefiler, Mısır'ı nasıl batırdılarsa, 'Cemaat' de...

Yusuf Kaplan, "Selefiler, Mısır'ı nasıl batırdılarsa, 'Cemaat' de Türkiye'yi öyle batırıyor!" başlıklı yazısında, cemaati çok ağır eleştiri topu altında tuttu. 

İşte Kaplan'ın o yazısı:

Markar Esayan, Çarşamba günkü yazısını, 'tehlikenin farkında mısınız?' diye sorarak bitirmiş.

TEHLİKENİN FARKINDA DEĞİLİZ HENÜZ!

Hayır, tehlikenin farkında değiliz.

Küresel sistem, Türkiye üzerinden çok katmanlı, zekice, İngiliz-işi küresel bir saldırı için düğmeye bastı...

Burada ayartıcı ve hedef şaşırtıcı bir komplo teorisi filan geliştirmiyorum. Komplo teorilerine iltifat etmeyecek kadar ne dediğini bilen, söyleyecek sözü olan biriyim.

Sonuçta, ne olduğunu bilemediğimiz, boyutlarını henüz tam olarak kestiremediğimiz küresel bir saldırıyla karşı karşıyayız.

Saldırı, Türkiye'nin büyümesine; siyasî, ekonomik, teknolojik ve stratejik hedeflerini büyütmesine; bölgenin geleceğini belirleyecek ölçekte önalan ve önaçan yürüyüşüne yönelik, dolayısıyla Türkiye'yi Menderes öncesi döneme fırlatacak büyüklükte bir saldırı değil sadece.

Saldırı, Türkiye'nin coğrafî sınırlarını kat be kat aşıyor.

Türkiye'nin coğrafî sınırlarını ziyadesiyle aşan kültürel sınırlarına ulaşmayı, medeniyet coğrafyamızı nihâî olarak ipotek altına almayı amaçlayan küresel bir projenin ilk somut ve büyük saldırısı bu...

Türkiye'nin kültürel sınırları meselesi, yeni bir dünyanın kurulduğu 'belirsizlikler çağı'nda (Wallerstein), tahmin edebileceğimizden daha da önemli. Bu meseleyi ayrıca mercek altına alacağımı hatırlatmakla yetiniyorum burada.

ASIL BÜYÜK SALDIRI DAHA SONRA GELECEK...

Proje, sanıldığından da büyük, yıkıcı ve küresel. Küresel sistem, Türkiye üzerinden bir 'proje' uyguluyor. İslâm'ı dönüştürecek 'ılımlı İslâm' projesi bu.

Türkiye'deki ('İslâm' denilince tüyleri diken diken olan, entellektüel melekeleri dumura uğrayan) sol-Kemalist-ulusalcı seküler çevreler, 'ılımlı İslâm' projesine karşı çıkıyorlar/dı, bilip bilmeden!

Neden? Bu projenin Türkiye'yi İslâmlaştıracağı paranayonasından ötürü!

Dikkat: 'Ilımlı İslâm' projesi, bir yeri 'İslâmlaştırmak' amacıyla değil, hâkîkî İslâm'dan uzaklaştırmak amacıyla geliştirilmiş bir projedir.

İşte bu, Türkiye'deki seküler-sol entelijansiyanın entelektüel melekelerinin ne kadar opaque'leştiğini / donduğunu bir kez daha gözler önüne seren bir göstergedir.

Bu meseleyi de daha sonra yazacağım. Burada şu kadarını söylemiş olayım: Asıl büyük saldırı, daha sonra gelecek...

İSLÂM'IN PROTESTANLAŞTIRILMASI VE İSLÂM DÜNYASININ SİLBAŞTAN YENİDEN DİZAYN EDİLMESİ

'Ilımlı İslâm' projesi, kitleleri ayartmak için böyle adlandırılmış olmalı.

Bu proje, 1989'da Soğuk Savaş'ın fiilen sona er/diril/mesinden sonra, İslâm'ın, -bizzat zamanın NATO Genel Sekreteri Willy Cleas'ın açıklamalarıyla- küresel sistemin önündeki tek engel olarak görülmesinden ötürü geliştirilen, teorik çerçevesi aynı yıllarda Bernard Lewis tarafından çizilen, 'İslâm'a Karşı İslâm' stratejisinin bir uzantısı.

Benim 'Bizantinizm' olarak adlandırdığım, 12 yıl önce bu sütunda, 'İslâm'ı Protestanlaştırma Projesi' olarak tarif ettiğim, -o vakitlerde Umran dergisinde kapak yaptığımız- küresel sisteme eklemlenecek, itiraz etmeyecek bir İslâm anlayışının İslâm dünyasında tohumlarının ekilmesini hedefleyen ama sonuçta İslâm'dan eser kalmayacak yüzyılın yegâne büyük stratejisidir.

Bu stratejinin iki hedefi var: Birincisi, İslâm'ı, protestanlaştırarak / sekülerleştirerek dönüştürmek, böylelikle içini boşaltmak ve 'öldürmek'...

Tıpkı Hinduizm, Budizm, Zen, Taoizm gibi ölü, antropolojik dinlere dönüştürecek şekilde hadım etmek...

İkincisi de, İslâm dünyasının, tarihe girmesini önleyebilmek için İslâm dünyasını silbaştan yeniden dizayn etmek...

CEMAAT'İN ŞİFRELERİNİ ÇÖZMEDEN ASLÂ!

İşte bu büyük tehlikeyi göğüslemek ve püskürtebilmek için, Cemaat'in yapısının, söyleminin ve hedeflerinin şifrelerini çok iyi çözmemiz ve daha da önemlisi, Cemaat'i ve mensuplarını nasıl bir tehlikeye âlet oldukları konusunda uyarma yükümlülüğümüzü yerine getirmemiz gerekiyor.

Cemaat'in mensupları, bu projenin ne denli tehlikeli bir proje olduğunu idrak edebilecek basiretten de, entellektüel derinlikten de yoksun -maalesef.

Şimdi, böyle bir cümle kurdum diye, a-sosyal medyayı, adeta bir yerden düğmeye basılmışçasına 'sürü mantığı'yla robot gibi kullanan, twitter militanları 'sanal dünyanın baltaları'yla bana saldırmaya başlayacaklar...

Ama benim bu sürecin başından itibaren sürekli hüsnüzan'la hareket ettiğimi, sorunun büyümemesi için tarafları basirete, ferasete, akl-ı selime çağırdığımı, taraflara yalvarırcasına sulh çağrıları yaptığımı, istişareyi aslâ ihmal etmemeleri gerektiğini hatırlattığımı; yani sabrettiğimi, sabrettiğimi ama operasyondan ve zelilleştirici bedduadan sonra sabır taşımın çatladığını -bu sığlıklarından ve klonlanmış robot kişiliklerinden ötürü- hiç bir zaman göremeyecekler!

'CEMAAT'İN ÜÇ KATMANLI YAPISI

Cemaat'in yapısı, söylemi ve örgütlenme biçimi, sözünü ettiğim projeyi uygulamaya fazlasıyla müsait ve Cemaat'in müntesipleri de buna -elbette ne olup bittiğinin farkında olmadıkları için- ziyadesiyle teşne zaten.

Önce Cemaat denilince homojen bir yapıdan sözetmediğimi özellikle vurgulamak zorundayım.

Şu net anlaşıldı çünkü: Cemaat'in tavan'ı ile taban'ı arasındaki makas gözle görülür bir şekilde açıldı.

Taban, Allah rızası için koşturuyor.

Tavan ise, Türkiye'ye karşı komplo üstüne komplo kuruyor.

Kısaca söylemem gerekirse, üç tür 'Cemaat' var. Bunları teker teker mercek altına alarak tahkik etmeye ve belirginleştirmeye çalışacağım burada.
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!

Haber Ara