Sevilay Yükselir, "Bir gün herkes cemaatçi olacak" başlıklı yazısında, seyahat sırasında sohbet ettiği bir cemaat mensubunun söylediklerini aktarıyor. Cemaat mensubu bütün her şey elimizde mesajları veriyor.
İşte Yükselir'in o yazısı:
Geçtiğimiz temmuzdu. Stuttgart'tan dönüyordum. Yanıma genç bir adam oturdu. Kucağımda bir yığın gazete. "Zaman var mı ablacığım?" dedi. "Yok ama diğer hepsi var" dedim. "Sağ olun. Ben Zaman'dan başka gazete okumam!" dedi.
İlginç geldi tabii bu yaklaşımı. Konuşmaya başladık. Hatırlarsanız o dönem Gezi olayları nedeniyle çalkantılı günler yaşayan Türkiye'de sular henüz durulmuştu. Baktım ki arkadaş hükümete sert muhalefet yapıyor. Haliyle sordum kendisini hangi partiye yakın gördüğünü. "Valla desteklediğim belli bir parti yok. Son seçimde AK Parti'ye oy verdim ama bundan sonra onlara oy moy yok!" dedi.
İşte o dakikadan sonra iyice dikkat kesildim sohbete. Çünkü yanımda Gülen Cemaati mensubu olduğunu söyleyen biri vardı ve benim de en çok merak ettiğim şey Gülen Cemaati'nin son dönemde hükümetle neden ters düştüğüydü. Çok neden saydı ama ana neden olarak, 11 yıllık iktidarında destek verdikleri Erdoğan'ın, son dönemde Gülen Cemaati'ne mesafe koymasını gösterdi ve bir de Başbakan'ın MİT Müsteşarı Hakan Fidan'a kol kanat germesinin kendilerini rahatsız ettiğini söyledi. "Niye?" dedim. "Eee çünkü adam İrancı" cevabını verdi.
Fakat tabii bu arada fark ettim ki beni tanımıyor. Zaman'dan başka gazete okumadığı için benim SABAH'taki köşemde bu meselelere hangi perspektiften baktığımı bilmiyor. Eh ben de hazır bulmuşum bir maden... Biraz gazetecilik yapıp ters ve çapraz sorularla cemaat mensubu olduğunu saklamayan bu arkadaş aracılığı ile işin derinliklerinde gerçekten neler olduğunu anlamaya çalıştım. Açmak için dedim ki; "Yüzde 50 oyumuz sabit, diyor iktidar..."
Tabii böyle der demez başladı döktürmeye: "Göreceğiz ilk seçimde el mi yaman bey mi yaman! Ablacığım...
Cemaatin gücünü küçümsemeyin sakın. Bunu basit bir cemaat gibi görmeyin. Polis, yargı elimizde bir kere. AK Parti'nin esamisi okunmaz buralarda.
Korkma sen. Devletin birçok kurumunda Gülencilerin hâkimiyeti vardır. Başa çıkamazlar bu yapıyla. Bak şimdi Ankara'da kendisine konaklayacağı muhteşem bir ev yapıyoruz.
Hazırlıklar biter bitmez Hocaefendi Türkiye'ye dönecek ve Allah'ın izniyle de bütün kontrolü elimize alacağız ve ülkeye tam demokrasiyi biz getireceğiz!"
Uçağın tekerlekleri Atatürk Havalimanı pistine vuruncaya kadar devam etti bu sohbet. Pasaport kontrolüne kadar beraber yürüdük. Önce renk vermeyeyim uzasın gitsin dedim ama ne zaman; "10 yıl sonra bu ülkede herkes Gülenci olacak!" dedi. İşte o an patladım. "Yahu ne saçmalıyorsun kardeşim?
Muz Cumhuriyeti mi Türkiye?
Amma salladın beee!" dedim ve bu defa ben konuşmaya başladım.
Kim olduğumu ve bu konuyla alakalı köşemde neler yazdığımı öğrenmesi için arşivime girip okumasını tavsiye ettim. "Yanlış bir sohbet arkadaşı seçtin.
Çünkü yol boyu anlattıklarını sorguladığım için seninkilerle fena papazım" dedim. Şaşırdı kaldı tabii bu tavrım karşısında. Ne diyeceğini bilemez oldu.
Devam ettim: "Sen şimdi mütedeyyin bir adamsın değil mi? Peki söyler misin insanların iletişim özgürlüğünün gasp edilmesi, özel hayatlarına dalıp, yatak odalarının röntgenlenmesi, kasetler biriktirip şantajlar yapılması, montajlarla iftiralar atılması, sahte belge ve bilgilerle insanların hayatının karartılması Müslümanlığın neresinde var?"
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!