Abdülkadir Selvi: Kurulan köprüleri yıkmak için bu telaş niye?
Abdülkadir Selvi: Benim yadırgadığım daha Başbakan'ın açıklamasının mürekkebi kurumadan hem Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın hem de editörün bir hışımla muhatap Başbakan değildi diye açıklama yapmakta yarışır olmaları.Çözüm adına yeşeren umutları, kurulan köprüleri yıkmak için bu telaş niye?
12 Yıl Önce Güncellendi
2014-01-06 09:33:49
Yenişafak Gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, mektup öncesi ve sonrasını yazdı. Mektup yazıldığını ilk öğrendiğinde umutlandığını söyleyen Selvi, mektubun ortaya çıkmasından sonra "o mektup Başbakana ait değil" diye "bir hışımla" açıklama yaptıklarını belirten cemaat mensuplarına fazlasıyla şaşırdığını da söyledi: "Kurulan köprüleri yıkmak için bu telaş niye?"
Peki, mektup ne anlama geliyor? Yazar, mektubun AK Parti ile Cumhurbaşkanı ve AK Parti ile diğer cemaatler arasına virüs sokmayı amaçladığını yazdı.
Abdülkadir Selvi'nin Yeni Şafak gazetesindeki "Mektup ne anlama geliyor?" başlıklı (6 Ocak 2014) yazısı şöyle:
Mektup ne anlama geliyor
Perşembe akşamıydı.
Değerli bir Ankara Temsilcisi aradı.
Yaşananlardan muzdarip olanlardan birisiydi.
Sorunun çözümüne yönelik temasların olduğuna dair bilgiler almıştı.
Cumhurbaşkanlığı üzerinden yürüyen bir temas olduğundan söz ettik. Mektuplaşmayı konuştuk.
İlk başlarda Pensilvanya'dan geldiği söylenen bir heyetten söz edilmişti.
Daha sonra onun doğrudan yetkilendirilen değil, bir şeyler yapmaya çalışan insanlar olduğu anlaşılmıştı.
Bu kez Hocaefendi ile Cumhurbaşkanı Gül arasında kurulan bir köprüden ve mektuplaşmadan söz ediliyordu.
Umutlanmıştı. Umutlanmıştık.
Sulh arayışlarına dair twit atmıştı.
Ama yine de endişeliydi.
Fitne ateşini söndürmek için kim gagasında bir damla su taşısa biz ona dua ederiz, yanılmış olsak dahi bu uğurda yanılmak bile güzeldir diye bahsi kapattık.
'İnşallah duyduklarımız doğru çıkar' dedik.
Yanılsak dahi Müslümanlar arasındaki bir fitne ateşinin sönmesi uğruna yanılalım dedik.
Cumhurbaşkanı Gül'ün Habertürk televizyonundaki programını da bu konuda bir ipucu alabilir miyim düşüncesiyle izledim
Ama Cumhurbaşkanı, mektup trafiğinin perde arkasını iyi bilen bir gazetecinin de olduğu programda en ufak bir sinyal vermemeyi başardı.
Dolmabahçe'de Başbakan ıslak imzalı bir mektuptan söz edince ilk başta bir kafa karışıklığı yaşadım.
Sonra, bendeki bilgiler eksik, herhalde Cumhurbaşkanı üzerinden Başbakan'a gönderilmiş olabilir diye düşündüm.
İster Cumhurbaşkanı'na ister Başbakan'a gönderilmiş olsun, sulh yönünde atılan adımlar önemlidir diyerek işin içinden çıktım.
Ta ki Gazeteci ve Yazarlar Vakfı'nın haşin bir şekilde yaptığı, 'Mektup Başbakan'a değil' açıklamasına ve 'herkul.org' sitesinin editörü Osman Şimşek'in yazısına dek.
Öncelikle mektubu bilgisayara döktüğünü ifade eden Osman Şimşek, Cumhurbaşkanı adına birisinin kendisini ziyarete geleceği zaman Hocaefendi'nin, 'Bu ziyaretten mutlaka Başbakan'ımızın da haberi olsa!' dediğini ve 'Mektupta muhtevanın Başbakan'la paylaşılması arzusunu da dile getirdi'ğini belirtti.
Demek ki ıslak imzalı mektup Başbakan'ın bilgisi olması için yazılmış. Yoksa zaten sulh aranıyorsa bu sulh Başbakan'sız nasıl olacak?
Benim yadırgadığım daha Başbakan'ın açıklamasının mürekkebi kurumadan hem Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın hem de editörün bir hışımla muhatap Başbakan değildi diye açıklama yapmakta yarışır olmaları.
Çözüm adına yeşeren umutları, kurulan köprüleri yıkmak için bu telaş niye?
Hem Dolmabahçe'deki 4 saatlik toplantıya katılmış hem mektup konusunda yapılan açıklamaları izlemiş biri olarak söyleyeceklerim var.
1-'Paralel devlet' olarak tanımladığı, devlet içindeki örgütsel yapının bir darbe girişimi içinde olduğundan Başbakan'ın en ufak bir tereddüdü yok. Zaten örgüt şeması hazırlatıp, Başbakan'ı 'Örgüt başı' yapmaya kalkışmanın başka türlü izahı olmaz.
2-Başbakan, paralel devlet kalkışmasına karşı elindeki tüm imkânlarla mücadele etmekte kararlı. Doğru olanı yapıyor, mücadele etmediği taktirde kaybedenin kendisi olacağını çok iyi biliyor. Çünkü bu yapının niyeti, Erdoğan'ı eline kelepçe vurdurup içeri atmak.
3-Mücadeleyi seçen Başbakan inisiyatifi eline aldı. Bu mücadelenin kazananı Erdoğan olacak.
4-Erdoğan, paralel devlet unsurları ile mücadele verecek, cemaatle değil. 17 Aralık operasyonunda, 'Gelsin sizi ağababanız kurtarsın' diyen savcının, 7 Şubat'ta Başbakan'ın ameliyata gireceği saatte, 'Zaman ayarlı' operasyon yapıp Hakan Fidan'ı almaya kalkışan polis şefinin, 'Feriştahı bile gelse kurtaramaz' demesinin cemaatle, hizmetle ne ilgisi var? Cemaat o sıralarda Erdoğan için dua ediyordu, örgütlü yapı ise zaman ayarlı operasyon yapmakla meşguldü. Hesap sorulacak olanların sayıları 300 bilemediniz 500 olan örgütlü yapı.
5-Bu mektup sureten sulhu esas almasına rağmen rahatsız edici iki yüzü var.
1-Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasına
2-AK Parti ile diğer cemaatler arasına virüs sokmayı amaçlayan bir yönü var.
Mektup sonrası Başbakan muhatabımız değildir şeklindeki bir üslupla açıklama yapılması ve şimdiye kadar bulundukları zeminlerde ilk işleri diğer dini cemaatleri tasfiye etmek olanların, dini cemaatleri saymasının başka izah edilir yanı var mı?
Haber Ara