Ahmet Hakan, "Cemaat'çi mi olduk?" başlıklı yazısında şunlara yer verdi:
- AHMET ile Nedim tutuklandığında...
- Çok vahim hukuk ihlallerine imza atıldığında...
- Kitaba “bomba” muamelesi çekildiğinde...
- Basılmamış kitap bile suçlu ilan edildiğinde...
- Sanıkların telefonlarına sehven yüklemeler yapıldığında...
- Genelkurmay Başkanı “terör örgütü başı” suçlamasıyla içeri tıkıldığında...
Sesimi çıkardım, itiraz ettim, “Olmaz böyle şey” dedim.
Ancak...
“Bütün bu olup bitenlerin arkasında Cemaat var... İşte bunlar hep Cemaat’in işi” demedim.
Peki neden?
Bu hukuk ihlallerine itiraz eden hemen herkes “Cemaat”i işaret ederken, ben neden “Cemaat” demedim.
Açıklayayım:
Çünkü...
- Başbakan “Cemaat” iddialarını zerre kadar ciddiye almıyor, “Bırakın da kahraman savcılar işlerini yapsınlar, çekindiğiniz bir şey mi var” diye gürlüyordu.
- Bakanlar, milletvekilleri “Cemaat” kelimesinin “c”sini bile telaffuz etmiyorlar, “kahraman savcılarımız” edebiyatı yapıyorlardı.
- İktidarı destekleyen kalemler, “Cemaat” diyenlere, “Her taşın altında Cemaat’i aramayın koçlar” diye laf çakıyorlardı.
- İktidarın yanında hizalanan tosunlar, “Cemaat” diyenlerle alay edip gırgır geçiyorlardı.
Kısacası...
Olup bitenlerden sonuna kadar razıydı hükümetimiz.
“Ne Cemaat’i kardeşim! Bağırsak temizleniyor bağırsak” diyorlardı... “Bağımsız yargı” diyorlardı... “Olup biten her şeyden razıyız” diyorlardı... “Her şey benim kontrolümde gerçekleşiyor” diyorlardı...
Böyle bir ortamda...
“Hayır, sorumlu sen değilsin ey hükümet kardeş... Sorumlu Cemaat’tir, hepsini Cemaat yapıyor” denir mi?
Tabii ki denmez...
Ben de demedim.
Gelelim bugüne...
Bugün hükümet, hepimize dönmüş ne diyor?
Şunu diyor:
“Hepsini Cemaat yaptı, hepsini Cemaat yapıyor... Dünküleri de Cemaat yapmıştı, bugünküleri de Cemaat yapıyor... Hadi hep beraber Cemaat’e yüklenelim.”
Ben de bu çağrıya...
“Yav he he” diye cevap veriyorum.
Kısacası...
“Cemaat’çi” falan olduğumuz yok.
Sadece aklımızla, zekâmızla, izanımızla alay edilmesine izin vermiyoruz, o kadar.