Hakan Albayrak, "Halat ucu" başlıklı yazısında, Gülen'in avukatları aracılığıyla yaptığı dünkü açıklamayı ele aldı. Cemaat'in ve Gülen'in satır aralarında şunları söylemek istediğini dile getirdi: Cemaatin ‘resmî görüş’ünün böyle olduğu anlaşılıyor. Bu ‘resmî görüş’ün satır aralarında şunları okuyoruz: “Başbakan Erdoğan ve AK Parti’ye darbe vurulsun da nasıl vurulursa vurulsun. Yolsuzluk iddialarına yoğunlaşmasını istediğimiz kamuoyunun dikkatini Erdoğan ve AK Parti’yle hesaplaşma niyetine çekmek isteyenler, yolsuzluğun üstünü örtmeye çalışmakla suçlanarak itibarsızlaştırılmalı.”
Siyasi kavgada kaset sunanların korunduğu ve bunların hiçbir şekilde izine rastlanılmadığını belirten Albayrak, komplocuların isimlerini Gülen bildiğini söyleyerek, Gülen'e sorular yönelten yazısının o kısmı: Evet; sorun bulamamak değil, aramamak. “Elimizde o şebekenin izini sürmeye yarayacak hiçbir ipucu yok” diyemez kimse. Hele bu saatten sonra hiç diyemez. Çünkü, o şebekenin ortaya çıkarılmasına yarayacak irtibatlara sahip olduğunu faş eden bir adam var artık ortada: Fethullah Gülen.
Gülen'in bir açıklamasında sır perdesi haline gelmiş olan gece yarısı telefonuna da Albayrak şöyle değindi: Geçenlerde bir ‘vaazı’nda ne demişti, hatırlayalım: "Bana akşamüstü bir telefon geldi. Burada (Pensilvanya’da) akşamdı.Türkiye’de de gece yarısıydı sanıyorum. Dediler ki nefsine uyarak bir yerde bir alüfte (fahişe) ile buluşmaya gidiyor ve aynı zamanda birilerinin de komplosu söz konusu olabilir. Türkiye'de onu tanıyan bir arkadaşa telefon ettim. Kalk dedim, gece yarısı deme evine koş git. Bu bir komplo meselesi ise şayet, günümüzde geldiği konuma gelemezdi… Bu mevzuda belki 10 tane hadise sayabilirim…”
Gülen’in “söz konusu olabilir” ve “komplo meselesi ise” derken kullandığı ihtiyat ifadeleri, kesin konuşması halinde katlanmak zorunda kalacağı bazı tatsız sonuçlara karşı bir tedbir olsa gerek. Ama ifşaatı o kadar büyük ki, oncağız tedbirle bastırılamaz.
Hakan Albayrak, Fethullah Gülen'e şu soruları yöneltti:
Şimdi sormak lazım: Gülen’i arayan o zat kimdi? Bahsi geçen şahsın “bir alüfte”ye gittiğini nereden biliyordu? Takip mi ediyordu o şahsı? Niçin? Telefonunu mu dinliyordu? Niçin? Yoksa takip edeni mi takip ediyordu? Niçin? Telefonunu dinleyenin telefonunu mu dinliyordu? Niçin? Komplo meselesini nereden biliyordu? Komployu kendisi mi kurmuştu? Kuranlarla aynı çetedendi de son anda vicdanı mı sızlamıştı? Kendisinin ilgisi yoktu da komplocuları mı tanıyordu? Hangisi?
YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ!!!