Dolar

34,8761

Euro

36,7523

Altın

3.038,06

Bist

10.140,82

Hürriyet yazarı: Erdoğan'a kaset niye işlemez?

Hürriyet Gazetesi yazarı Akif Beki bugünkü yazısında Başbakan Erdoğan'ın neden kasete maruz kalmayacağını Deniz Baykal'ın kaset olayı üzerinden değerlendirdi...

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-12-10 02:57:10

Hürriyet yazarı: Erdoğan'a kaset niye işlemez?

Akif Beki, "Erdoğan'a kaset niye işlemez?" başlıklı yazısında CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın kaset olayını işaret ederek, Baykal'ın böyle bir olayın empatisini bile kuramayacağını belirtti. Başkan Erdoğan'ın inancı çerçevesinde böyle bir şeyin asla olmayacağına kanaat getirdi.

İŞTE BEKİ'NİN O YAZISI: 

ÇÜNKÜ işleyecek olsa Deniz Baykal bir kaset darbesiyle devrildiğinde empati yapardı. Bir gün kendi başına da gelebilir diye...

Üzerinde tesir uyandıracak olsa, MHP genel başkan yardımcıları kasetlerle bir bir vurulduğunda vahametini kavrardı durumun. Bir gün kendi yardımcılarının başına gelme ihtimalini de düşünürdü...
2011 seçimlerinden önce CHP ve MHP’yi yatak odası komplolarıyla şekillendirmeye kalkıştılar.
En mahrem hallerini gizli kameraya alıp kalleşçe ifşa ettiler.
Kendinden emin olduğu için, muhaliflerine yönelen bu bel altı saldırılar Başbakan’ın uykularını kaçırmadı.
Ne Baykal’ın yerine koydu kendini, ne Bahçeli’nin. Bir an için olsun aklından bile geçirmedi bunu.
Çok sık tekrarladığı bir tabirle ‘Abdestinden şüphesi olmayanın namazından şüphesi olmaz’dı...
Yani yatak odası dağınık olmayanın kasetten masetten de korkusu olmaz.

Tayyip Erdoğan için mesele, şek ve şüpheye yer bırakmayacak denli açıktı...
Özel hayatına güveniyorsa, hiçbir falsosu yoksa, gerisini ne düşünecekti!
Ahlaksızlığın daniskası, kişilerin devlet güvencesi altındaki mahremiyetine saldırmaktır.
Hukuken korkunç bir suçun, dinen cehennemlik bir günahın mağduru olmuştu kaseti çıkanlar.
Başbakan ise ‘Kendisine kondurulabilecek bir toz zerresi bile bulunamaz’ inancının rahatlığı içindeydi.
Onlar da dikkat etselerdi... Ellerine, dillerine ve bellerine sahip olsalardı da tuzağa düşmeselerdi diye baktı tertip kurbanlarına.
Tehlike ona erişemezdi nasıl olsa... Korkacağı, çekineceği bir özel hayat defosu yoktu.
E karşıtlarına dokunan ‘yılan’ partisinden uzak olduğu sürece de sorun görünmüyordu.
Ta ki külahları değişme vakti gelip çatana dek...

Kasetlik malzeme toplayanlar, gün geldi, namlunun ucunu kendi partisine de çevirdiler.
Şahsen en ufak bir kaygısı olmadığını ve hatta bu yolla onu deviremeyeceklerini bildikleri halde...
Alışmış, kudurmuştan beterdir.
Gayrimeşru yöntem ve araçlarla kişilik suikastlarına bir kez alışan, bir daha vazgeçer mi?
Siyaseti kaset tehdidiyle hizaya getirme alçaklığı, saklandığı çukurdan başını AK Parti’yi dizayn etmek için çıkarıyor şimdi.
Bir umut, belki kuru gürültüye pabuç bıraktırırız diye...
Velakin eceli gelen kaset çetesi, baltayı taşa vururmuş.
Sonunda yanlış adama da çattılar, kaset şantajının sökmeyeceği birine.
Erdoğan’ı bu kez kızdırdılar, hadi hayırlısı!...

Ailelelerin ve devletlerin mahremleri

BAŞBAKAN, “Devletlerin de ailelelerin de mahremleri vardır ve bunları teşhir etmeye kimsenin hakkı yoktur” dedi.
Ancak...
Hem kendi mahrem sırlarına hem de vatandaşlarının yatak odası mahremiyetine mukayyet olmak, devletlerin görevidir.
Devlet içinde hafiyecilik oynayan bir köstebek şebekesi varsa, gizli ajandası için dışarıya bilgi ve belge taşıyorsa yapılacak iş belli.
O da, yarından tezi yok, sızdıranları ensesinden tutup yargının karşısına çıkarmaktır.
Yayınlayan gazeteyi, operasyonel gazetecilik yaptığı gerekçesiyle sorgulayıp hırpalayabilirsiniz.
Meslek etiği açısından durumunu şaibeli bulup gazetecilikle kuryelik arasındaki sınırları hatırlatabilirsiniz.
Ama olayın asıl kriminal sorumluluğu, sızdırma eylemindedir.
Suç sızdırandadır, sızdırılan bir belgenin yayınlanmasında değil.

 

 

Haber Ara