İhsan Dağı: Bugün herkes Erdoğan’a karşı komplo kurmakla meşgul!
İhsan Dağı: Devleti kim yönetirse yönetsin onunla özdeşleşir. Kemalistler devleti ‘rejim’le özdeşleştirmişlerdi, AK Parti’liler devleti Erdoğan’la aynılaştırıyorlar. Dün her şey rejime tehditti, bugün herkes Erdoğan’a karşı komplo kurmakla meşgul!
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-12-03 02:48:31
İhsan Dağı'nın Zaman gazetesindeki "Devlet kimle, neden uğraşır?" başlıklı (3 Aralık 2013) yazısı şöyle:
Devlet kimle, neden uğraşır?
Bu ülkede güç de, kazanç da, itibar da hâlâ devlettendir. Hem ‘verir’ bunları, hem de geri ‘alır’ isterse... O büyüktür, kutsaldır adeta, dokunulmaz, hatta eleştirilmezdir.
Bu millet devletten çekinir, bulaşmak istemez. Çünkü bilir devletin hak hukuk tanımadığını, vatandaşı sürüm sürüm süründürdüğünü... Korkarlar devletten; sermaye de korkar, medya da. Sivil toplum da, aydınlar da... Haksız da değiller. Bu coğrafyada devlet hep güçlüdür. İstediğini ihya eder, istediğini imha. Üstelik bu güç son zamanlardaki kadar zirve yapmamıştır hiç. Meşruiyeti, ekonomik kaynakları, medyası, izleme, denetleme, cezalandırma ve manipülasyon kapasitesi tarihin hiçbir döneminde bu düzeye çıkmamıştır devletin. ‘Güçlü devlet’in toplumu kendi kafasındaki modele doğru dönüştürme iştahı kabarır, sınır tanımaz. Denetlemek ister; eğitimi, dini, sivil toplumu, insanların hayatlarını ve hatta evlerin içini...
Kıskançlaşır. Paylaşmaz, hırçınlaşır. Mutlak sadakat bekler sizden, itaat, hatta koşulsuz biat ister. Başka bütün kimlikler, aidiyetler, sadakat kaynakları şirk koşmaktır. Ya onunsunuzdur, ya da kara toprağın! Ve devletin asla tahammül edemeyeceği şey kendisine muhtaç olmayan bir toplumdur. Kendi başına var olabilen, ayakları üzerine durabilen her şey ve herkes tehlikelidir.
Biliyoruz ki devlete muhtaçlar diyarında demokrasi olmaz. Herkes devletin kapıkulu olur. Oysa toplum devletten bağımsız olmadıkça devleti denetleyemez, sınırlandıramaz. Böyle ülkelerde devlet ‘her şey’dir. ‘Bir şey’ olmak isteyen insanların gözü hep ondadır. Onsuz olamazlar çünkü. Varlığın da yokluğun da kaynağı odur. Dolayısıyla devleti ele geçirmenin ‘sanatı’ siyaset şiddetlidir, bir ölüm-kalım meselesidir adeta. Sonunda kazanan da kendine her şeyi hak görür... Artık onu sınırlayacak, denetleyecek bağımsız sivil toplum ve ekonomik aktörler ‘mutlak iktidar’ın önünde engeldir. Ekonomik ve sosyal aktörleriyle sivil toplumun devlete eklemlenmesini, devletin hizmetine girmesini bekler.
Herhangi bir sivil toplum kuruluşu veya ekonomik bir oluşum devletten bağımsız olmayı tercih ettiğinde, onun hizmetine girmeye yanaşmadığında bu ‘sadakatsizlik’ cezalandırılır. ‘Ceza’ türlü türlüdür; Hizmet hareketi için dershanelerin kapatılmasıdır, Boydak Holding için vergi memurlarının baskını... Bugünün de hikâyesi değildir bu; Osmanlı’dan Kemalist Cumhuriyet’e, onlardan da muhafazakâr cumhuriyete tevarüs etmiş bir devlet geleneğidir.
Devleti kim yönetirse yönetsin onunla özdeşleşir. Kemalistler devleti ‘rejim’le özdeşleştirmişlerdi, AK Parti’liler devleti Erdoğan’la aynılaştırıyorlar. Dün her şey rejime tehditti, bugün herkes Erdoğan’a karşı komplo kurmakla meşgul!
Daha on yıl önce devletten tümüyle dışlanan muhafazakâr-İslamcı AK Parti’lilerin bugün devletle bu kadar özdeşleşmesi inanılmaz bir yolculuk öyküsü. Şaşılacak bir şey yok; devlet olan AK Parti artık devlet gibi davranıyor, bildiğimiz devlet yani.
Halk, ya zorla denetim altına alınır, ya da devşirilir. İdeal vatandaş varlığını, işini, refahını, şöhretini devlete muhtaç olandır. Özerk sosyal ve ekonomik güçlere izin verilmez. Sivil toplum göstermeliktir, sermaye besleme. Özellikle devletin çok güçlü olduğu dönemlerde bu politika iyice belirginleştir. Devlete avuç açmayan, onun patronajına girmeyi reddedenler güvenilmezdir. Muhtaç olmayanlar ve boyun eğmeyenler hep tehlikeli varsayılır. Devlet her şeyi affedebilir ama ondan bağımsız ve özerk olmaya çalışanı asla... Bu devlet geleneğinin halka verdiği mesaj açıktır; devletin şerrinden kurtulmak istiyorsan onun hizmetine gireceksin. Buna yanaşmazsan ‘tehdit’sin, ‘tehlike’sin, ‘komplo’sun. Fişlerler, kapatırlar, çökertirler...
Son zamanlarda olup bitenlerin büyük fotoğraftaki yeri budur.
Devleti tanıyın; ister ‘bizim’ devletimiz olsun, ister ‘onların’ devleti. Aynıdır, fark etmez. Sahibi her kim olursa olsun bizden, hepimizden ona kulluk yapmamızı, biat etmemizi bekler. Bu dev-letten kurtuluşun yolu özgür birey, sınırlı-nötr ve demokratik devlet ve çoğulcu toplumdur. Ve her daim ilkeli olmak...
SON VİDEO HABER
Haber Ara