Dolar

34,9466

Euro

36,7211

Altın

2.977,22

Bist

10.125,46

Erdoğan’dan Cemaat'e: Sen benim kardeşim değilsin

Ergun Babahan: 'Halka dayanan güçlü bir iktidar, Jean Bodin’in egemenlik kavramındaki tanımına benzer: Tektir ve bölünmez... Erdoğan, MİT hamlesini kendi iktidarını bölüp çoğaltmaya hatta yıkmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirdi ve kılıçları çekti.'

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-11-15 11:53:36

Erdoğan’dan Cemaat'e: Sen benim kardeşim değilsin

Ergun Babahan'ın T24'teki "Erdoğan’dan Cemaat'e: Sen benim kardeşim değilsin" başlıklı (15 Kasım 2013) yazısı şöyle:


Zaman gazetesinin kardeşlik duygusuna vurgu yapan bir reklam filmi dolaşıyor ekranlarda. Gezi protestocusu gençle onu vuran polisi bir araya getiren karelerle güçlendirilmek isteniliyor mesaj.

Reklamın alıcısı bütün Türkiye gibi ama tek hedefi var, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Görünen o ki, bu reklamı izlemiş ama mesajı kabul etmemiş.

MİT Müsteşarı kriziyle başlayan gerilimin bitirilmesi, yeni bir sayfanın açılması ve gerilimlerin arkada bırakılmasını istiyor çünkü Hizmet hareketi. En azından Hizmet’in içindeki ılımlı kanat.

Ancak büyüyen her hareket gibi geniş bir kadronun içinde her görüşten insanlar var. Ilımlılar gibi, şahinler de yer alıyor harekette.

Peki, Ergenekon ve Balyoz davalarıyla başlayan kardeşlik süreci nasıl olup da sona erdi ve Erdoğan ve AK Parti Hükümeti, Hizmet hareketine mali açıdan ağır bir darbe indirecek bir noktaya geldi.

İ’lerin noktasını doğru koyarsanız, göreceğiniz tablo şudur: Dershanelerin kapatılmasının eğitim reformuyla falan ilgisi yoktur. Erdoğan, kanser şüphesiyle ameliyat olup sıkıntılı bir döneme girmişken MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a Oslo görüşmeleri nedeniyle açılmak istenilen davayı kendisine bir darbe girişimi olarak görmüştür.

Görmekle kalmamış, yakın dostlarına bu açıklıkla da ifade etmiştir.

İsrail ile ilişkiler ve PKK ile barış süreci, AK Parti ile Hizmet arasında kırılma noktalarını oluşturmuştur.

Yurtdışındaki okullarının, özellikle Amerika’daki okullarının geleceğinden duyulan endişe veya başka gerekçeler, Hizmet’in İsrail ve Yahudi lobisiyle ilişkilerin gerilmesine karşı duruşunun bir nedeni olabilir.

PKK ise Markist eğilimleri, dine karşı tutumu nedeniyle Hizmet’in her zaman karşısında olduğu bir hareket olmuştur. PKK ile yapılan her görüşme Hizmet’e rahatsızlık vermektedir, bölgede legal bir güç haline gelmesi ise onlar açısından mümkün değildir.

Hizmet’in polis ve yargıda çok güçlü olduğu, kritik bir çok davada etkili olduğu, basına servis yaparak kamuoyu oluşturduğu biliniyor. Hizmet, Türkiye’deki siyasetin parçalı yapısından da faydalanarak bu iki kurum içinde çok güçlü hale geldi.

Öyle ki, İstanbul özel yetkili mahkemelerinde görevli hakim ve savcıların 3’te 2’sine yakınının Hizmet’e yakın olduğu biliniyordu.

Balyoz ve Ergenekon davalarında, ortak düşmana karşı hareket edilirken sorun yoktu, ancak bu davaların sonrasında ilişkiler kötüleşmeye başladı ve MİT davasıyla koptu.

Halka dayanan güçlü bir iktidar, Jean Bodin’in egemenlik kavramındaki tanımına benzer: Tektir ve bölünmez.

Erdoğan, MİT hamlesini kendi iktidarını bölüp çoğaltmaya hatta yıkmaya yönelik bir girişim olarak değerlendirdi ve kılıçları çekti.

Seçimle işbaşına gelmiş güçlü bir iktidar, Hizmet hareketine 28 Şubat’ta da eşi benzeri görülmemiş bir savaş başlattı. Önce yargı ve polisteki gücü kırıldı. Bunu bürokrasinin diğer alanlarındaki tasfiye izledi.

Başbakanlık’ta sadece Hizmet mensubu bürokratları tasfiyeye, etkili yerlere gelmelerini engellemeye yönelik bir birimin varlığı dedikodusu dolaşıyor kulislerde.

Medyada ayrı bir girişimde bulunulduğu, Hizmet’e yakın kimi patronların üzerinin çizildiği iddiaları var

Çünkü AK Parti, Bülent Ecevit veya Tansu Çiller gibi muhafazakar tabana hoş görünebilmek için Hizmet hareketiyle sıcak ilişki içinde olmak zorunda değil. Kendi tabanı da burada.

Bugün gelinen noktada, kabaca aynı kitleye hitap eden biri siyasi parti, diğeri sivil toplum kuruluşu 2 yapı büyük kavga içinde. Ne kadar dostluk mesajı verilse de, gerçek bu.

AK Parti, elindeki devlet gücüyle Hizmet’i etkisiz hale getireceğine ve devlet bürokrasisinde, iktidarı tek güç merkezi haline getireceğine inanıyor.

Hizmet ise bugüne kadar yaşadığı zor dönemlere atıf yaparak kendilerinin hancı, siyasetçilerin yolcu olduğunu düşünüyor. Bazı zorluklar yaşayacaklarına ama sonunda Erdoğan’ın sahneden çekileceğinden ve kendilerinin tekrar güçleneceğinden eminler.

Dershane sektörü her yıl yüzmilyonlarla ifade edilen dolarların döndüğü bir alan ve Hizmet bu alanda ezici bir üstünlüğe sahip. Yüzbinlerle ifade edilen öğrencilerin önemli bir bölümü onların çatısı altında hazırlanıyor geleceğe.

Dershanelerin yasaklanması Hizmet’e mali açıdan ağır bir darbe indirecek, hareket alanını kısıtlayacaktır.

Türkiye muhafazakar hareketi en büyük kavgalarından birini yaşıyor ve sonunda bir kanatın tasfiye olması muhtemel. Ama bir gerçek kesin, Hizmet askeri rejim döneminde bile böyle bir tasfiye hareketiyle karşılaşmamıştı.

SON VİDEO HABER

Uçakta olay çıkarıp, 'Türkiye'yi satın alırım' diye tehdit etti

Haber Ara