Yalçın Akdoğan, 'Öğrenci evi tartışmasında toplum ne düşünüyor?' başlıklı yazısında, demokrasinin gereklerinden biri olarak bu konun tartışıldığına değinen Akdoğan, meseleye sadece siyasilerin, partilerin yaklaşmasının doğru olmadığının toplumun da böyle durumların içinde yer almasının kaçınılmaz olduğunu belirti. Ayrıca medya ve sivil toplum kuruluşlarının bunların birer parçası olduğunu kaydetti.
İşte Yalçın Akdoğan'ın o yazısı:
Öğrenci evleri tartışmasının ateşi sönmüş görünüyor. Demokratik siyasetin en güzel tarafı her konunun özgürce tartışılabilmesi ve halkın hissiyatı çerçevesinde bir şekle bürünebilmesidir. Demokratik müzakere sadece partiler arasında olmuyor, tüm toplum kesimleri, medya ve sivil toplum örgütleri de bunun kaçınılmaz parçaları... Adı konulmasa, çerçevesi çizilmese ve çok planlı olmasa da bu tür tartışma konularının gündemi işgal etmesini büyük bir sorun olarak görmemek gerekir. Neticede demokrasi biraz da sarsıcı, şok edici, rahatsız edici fikri münakaşalarla gelişiyor. Herkes kendi doğru ve yanlışlarını ortaya koyuyor, başkalarının doğru ve yanlışlarıyla yüzleşiyor. Toplumsal hissiyatın ve kabulün bilinmesi de, belli bir oranda değişim geçirmesi de demokratik müzakerenin kaçınılmaz gereğidir.
Kontrol ve denetim dışı apart sorunu olarak başlayan tartışmanın öğrenci evlerine kadar uzanması özel yaşam sorunsalını da içine çekerek büyüdü. Haklı-haksız tartışmaları bir kenara bırakıp toplumun bu konudaki algısına baktığımızda ilginç bir tablo ortaya çıkıyor.
ANAR, tartışmanın dumanı tüterken ciddi bir araştırma yaparak bir fotoğraf ortaya koymaya çalışmış. 26 şehirde 1430 kişi üzerinde yapılan araştırma toplumun genel algısı üzerinde bir fikir veriyor.
Öncelikle ayrımcılık ve yaşam tarzına müdahale konusunda bazı çevrelerce söylendiğinin aksine ciddi bir sorun ortaya konmuyor.
Son bir yıl içinde bireysel olarak bir baskı veya ayrımcılığa uğranıp uğranmadığı ölçülmüş. Karşı cinsle ilişkiler konusunda herhangi bir ayrımcılığa uğramadığını söyleyenlerin oranı yüzde 94.2, evet diyenler yüzde 3. Alkol kullanımında yüzde 7.4 bir sıkıntı yaşadığını söylerken, yüzde 86.2 herhangi bir sorun yaşamadığını vurguluyor. Etnik kökenle ilgili herhangi bir ayrımcılığa uğradığını söyleyenlerin oranı yüzde 6.4, cinsiyet konusunda yüzde 3.2.
CHP’li seçmenin ayrımcılığa uğramadığı yönündeki oranları şu şekilde: Karşı cinsle ilişki yüzde 94, alkol kullanımı yüzde 77.5, cinsiyet yüzde 93.6.
İlginç bir sonuç da BDP’lilerin yüzde 72’sinin etnik köken konusunda herhangi bir baskı veya ayrımcılığa uğramadığını söylemesi.
Karşı cinsle ilişki konusunda sıkıntı yaşadığı söyleyenlerin önemli kısmı ise gördükleri baskının aile veya sosyal çevreden olduğunu söylüyor.
Asıl gündemi meşgul eden öğrenci evi meselesinde toplumda köklü bir kanaat olduğu görülüyor. “Aralarında nikâh ya da akrabalık olmayan kız ve erkeklerin aynı evde bir arada yaşamasını doğru buluyor musunuz?” sorusuna verilen cevap çok manidar. Evet diyenlerin oranı yüzde 20.9, hayır diyenlerin oranı yüzde 75.2.
Tüm parti seçmenlerinde hayır oranının yüksek olduğu görülüyor. AK Partililerin yüzde 92,6’sı, CHP’lilerin yüzde 44,2’si, MHP’lilerin yüzde 74’ü, BDP’lilerin yüzde 70,8’i bu durumu doğru bulmadığını ifade ediyor.
Nitekim Kemal Kılıçdaroğlu da bir televizyon programında “Kız ve erkek öğrencilerin aynı evlerde kalmalarını desteklemiyoruz” dedi.
Öğrenci deneklerin yüzde 30’u bu soruya evet cevabı verirken, yüzde 62.3’ü hayır cevabı vermiş.
“Kızınız varsa/olsaydı, erkeklerle aynı evi paylaşmasına dair tutumuz ne olurdu?” sorusuna verilen cevaplar ise şöyle: Rahatsız olurdum tepki gösterirdim yüzde 75.2, rahatsız olurdum ama karışmazdım yüzde 8, rahatsız olmazdım yüzde 15.1.
Tartışmayı başlatan Başbakan Erdoğan’ın sözleriydi. Anket bu sözün nasıl algılandığını da ölçmüş.
“Başbakan geçtiğimiz günlerde ‘Kız erkek aynı evde kalıyor, bu muhafazakâr demokrat yapımıza ters. Talimatını verdik, denetimi yapılacak’ ifadesinde bulundu. Bu konuda bir düzenleme ve denetim yapılmasını destekleyip desteklemediğinizi belirtir misiniz?” şeklindeki soruya “destekliyorum” diyenlerin oranı yüzde 55.2, “desteklemiyorum” diyenlerin oranı yüzde 39.2.CHP’li seçmenin yüzde 13,5’i, MHP’lilerin yüzde 39,8’i, BDP’lilerin yüzde 61,8’i bu açıklamayı desteklediğini söylüyor.
Elbette bu meselenin çok farklı boyutları var ve farklı açılardan analize tabi tutulması gerekir. ANAR’ın araştırması meseleye bir yönüyle ışık tutuyor.