İsmet Özel yine şaşırttı
İstiklal Marşı Derneği'nin genel başkanlığını yapan şair İsmet Özel kaleme aldığı çarpıcı yazısında AK Partililere yüklendi.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-11-09 13:59:53
İŞTE İSMET ÖZEL'İN İSTİKLAL MARŞI DERNEĞİ'NİN SİTESİNDE YER ALAN O YAZISI:
Tıpkı Yahudileri gazaba uğrattığı, Hıristiyanları azdırarak saptırdığı gibi…
Ne diyorum? Kime, neler söylüyor, hangi sebeple yazıma böyle bir başlık atıyorum? Niçin ben? Deli miyim? Niçin sadece ben? Bana mı kaldı veya bana düşer mi Allah’ın kime ne yaptığını ilân etme vazifesi? Pekâlâ sükut edebilir, en azından ortamı taciz etmeyecek ifadelere müracaat ederek bu misillû beyanlardan kaçınabilirim. Rahatımı kinizmde arayabilirim. Nedense bu olamıyor. Olduramıyorum. Nedense gark oluyorum ifa etmekten kendimi alamadığım kimi meşguliyetlere. Hıristiyanların şu yirmi birinci asrında ben yaşta diğer zevatın havasına hiç uymayan bir anlatım tarzı adeta beni, giderek benliğimi devre dışı bırakarak doğuyor. Tuhaflaşmanın farkındayım.
Bundan altı sene önce gene bu yazının neşr olunduğu bu yerde aleyhine açılan dava sebebiyle AKP’nin kapatılamayacağını yazmış idim. Gerekçemi İstiklâl Harbi’nde mağlup edilerek aşağılanmış olanların AKP’yi kapattırmayacağı görüşüne dayandırmıştım. Şimdi aynı mağluplar mağlubiyetlerinin acısını çıkarmağa ilâveten mağlubiyet utancından kurtulmanın sarhoşluğu içindedir. Helâk edilmenin hazzına doymamış halleri de dikkatten kaçmıyor. Recep Tayip Erdoğan’a söyletilen, ağzına estetikten nasibini alamamış bir biçimde iliştirilen sözler Atatürk ne yaptıysa ben de onu yapıyorum manasına geliyor ve turnayı gözünden vuranlar mensup oldukları din hesabına göbeklerini şişiriyor. On bir senenin sonunda Başörtüsü sorunu çözüldü diyorlar. Ne demek oluyor bu? Çözülen başörtüsü mü, yoksa başörtüsü sorunu adını taktıkları şey mi? Başörtüsü diye bir sorun üretilmiş, icat edilmiş idiyse elbet bir gün çözülecekti. Hem de bunu başörtüsünü kazanç kapısına dönüştürüp sorun haline getirenler yapacaktı. Olan biten her şeyin bir oyun olduğuna, kendi koydukları kurallara kendileri uyanların oyunu, oyuncağı olduğuna hiç bakan yok. Çünkü insan yapısı böylesine bakışa müsait değil. Başımıza Türkiye’de (ve elbette ki dünyada) olan bitenden fiilen kimin kazançlı çıktığını, çıkacağını tespit etme sıkıntısı sarılmıştır. Bu sıkıntıyla uğraşırken hiç birimiz kazancın ve kazanmanın ne olduğunun, kazananların kimin nesi haline geldiğinin bizim derdimiz olmaktan çıkarılışına aldırmıyoruz. Dün birilerinin masaya yumruğunu “Sosyal Adalet!” diyerek hırçınlıkla indirdiği zaman titrek dudaklarından “onun en iyisi İslâm’da var” sızlanışını döküp şirinlik taslayanlar, bu gün feminist ve lezbiyen iddiaların başörtüsünde hortlamasından bayram sevinci çıkarıyor.
Yahudilerin ve Hıristiyanların sahip çıkacak bir ananesi var. Yani onlar zaferlerini atalarının dini olarak bildikleri bir külliyat cesameti dâhilinde arar. Biz Müslümanlar o ananeye asırlar boyu bidat ve hurafe demişiz. Bu öyle bir külliyattır ki
Şalvarı şaltağ Osmanlı
Eyeri kaltağ Osmanlı
Ekende yoğ biçende yoğ
Yiyende ortağ Osmanlı’yı
Arap Baharına, bu rengârenk plastik çiçekleriyle böbürlenip iftihar eden baharı da Gezi Eylemleri ’ne tutturur. Anane Emevî ve Abbasîleri Bizans’a, Bizans’ı Osmanlı’ya, Osmanlı’yı Arap Baharına, Arap Baharını da ne idüğü ancak olurlarsa muzaffer olduklarında sarahate kavuşacak Gezi Eylemleri ’ne bildiğiniz kırtasiye reyonunda satılan alelade raptiyelerle tutturur. İndirim vardır, ucuzluk vardır, taksit vardır. Yaşamak düzgülü yaşamadıkları durumda gerçeği hissedemeyenlerin hakimiyeti altındadır. Modern hayatın sırrı tedavülde kalabilmekte saklıdır.
YAZININ DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ
SON VİDEO HABER
Haber Ara