Biji huner, biji şano
20 yıldır siyasetin gölgesinde sahnelenen Kürtçe tiyatro önümüzdeki sezon için Kürtçe oyun hazırlığı içerisinde olduklarını açıkladı.
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-10-20 11:55:58
Geçtiğimiz ay basına demeç veren Devlet Tiyatroları’nın (DT) çiçeği burnunda müdürü Mustafa Kurt, “Türkiye’yi kucaklayacak kardeşliği pekiştirecek bir repertuvar hazırladık.” demişti. Sonra bir haber daha geldi: “DT önümüzdeki yıl Diyarbakır’da Kürtçe oyun oynamak için hazırlık yapıyor.”
Ayhan Hülagü'nün Zaman'daki haberine göre; eğer gerçekleşirse Türkiye’de bir ilk yaşanacak.
Sahnede Kürtçe kelimelerin uçuştuğu ilk yıl: 1991. İnkâr siyasetinin en yoğun yaşandığı dönem... Mezopotamya Kültür Merkezi (MKM) İstanbul’da yaşayan Kürtlerin kendi dillerinde müzikleri dinleyecekleri, sinemadan edebiyata birçok sanat dalında eğitim alabilecekleri bir kültür merkezidir bu süreçte. Anadilinde sanatsal bir ürün ortaya koymaya çalışan ‘tiyatro heveslileri’ Türkiye’nin ilk Kürtçe tiyatro yapan grubunu kurar: Teatra Jiyana Nû (Yeni Yaşam Tiyatrosu). İlk yaptıkları iş doğaçlamalarla belirledikleri bir tema çerçevesinde metin oluşturmaktır. Malum o dönemde Kürtçe konuşmak, yazmak yasak. Yazdıklarını düzenleyip kısa skeçlere çevirir, Tarlabaşı’ndaki kültür merkezinin bodrum katında seyirci karşısına çıkarlar. İlk gösterileri oyuncuların eşi dostu, kültür merkezinin müdavimleri gelir. Zamanla kemik bir izleyici kitlesi oluşur: Polisler. Sokakta, o dönemki siyasi partinin (yani dönemin BDP’sinin) şubelerinde sahnelenen gösterilerde yanında dururlar tiyatrocuların! Oyunlar da öyle masumane değil. Hemen hepsi politik söyleme sahip, insana oturduğu yerden slogan attıracak türden. Oyuncular gösteriden sonra seyirciyle buluşmadan eşyalarını toplayıp kulisten kaçar. Gözaltına alınmalar, tutuklanmalar yaşandığı zamanlarda ise oyunlar iptal edilir, ta ki yerine yeni bir oyuncu hazırlanana kadar. Hikâyelerini çoğu zaman estetik kaygısı gözetmeksizin sahneye taşıyan, nitelikten çok söylemi ön planda olan tiyatro, form arayışına girer bir süre sonra. Atölyeler yapar, sektörün öne çıkan oyuncularıyla workshoplar düzenler. Yeni isimlerle yeni ufuklara yelken açar.
Döneme izleyici olarak ve hocalarından duyduklarıyla tanıklık eden Destar Tiyatro’nun kurucularından Berfin Zenderlioğlu’nun anlattığına göre 1998’de Erdal Ceviz’in yönettiği ‘Şermola’ oyunu profesyonel işlere kapı aralar. Helîm Yûsiv’in ‘Mirî Ranazin’ (Deliler Uyumaz) kitabından uyarlanan oyun, dekor, kostüm ve makyajıyla modern tiyatronun, Kürt seyirlik oyun geleneğiyle harmanlanıp avangard yapımların önünü açacağının habercisidir. Yeni oyunlar, turneler derken 2002’de MKM’de bir yaprak dökümü yaşanır. Oyuncuların birçoğu tiyatrodan ayrılır. Bir kısmı kendi başına yol alırken bir kısmı Seyri Mesel adında yeni bir grup çatısı altında birleşir. Beyoğlu’nda bir apartman dairesi kiralayıp küçük bir sahneye çeviren ekip, ‘Kemero Bask’ (Geyiklerin Ahı), ‘Qal û Qir’ (Şamata) gibi seyirlik oyunlarıyla Anadolu’yu turlar. Grubun ismi değişir ama sıkıntılar değişmez: Valiliklerden zar zor izin alınır, seyircilerin oyunculardan az olduğu salonlarda perde açılır, yasakları delen oyuncular gözaltına alınır. Sonraları birçok tiyatro grubu kurulur ama uzun sürmez hiçbirinin ömrü. Yalnızca birkaçı bugüne kalır.
Okullardaki diksiyon standardı kaldırılmalı
Kürtçe Tiyatro’nun bir de Diyarbakır’a bakan yönü var. 1990 yılında Orhan Asena’nın Atçalı Kel Mehmet oyunuyla perde açan Diyarbakır Şehir Tiyatrosu (DBŞT), 2001’den beri Kürtçe oyunlar sahneliyor. Mahmud ile Yezida oyununa serpiştirdikleri tek bir Kürtçe sözcükle başlamış maceraları ve bugünlere gelmişler.
DBŞT, kabuğunu kırmaya çalışan bir ekip. Dünya klasiklerini Kürtçeye çeviriyor, işin ehli isimlerle yol arkadaşlığı ediyor. Haldun Dormen’in yönettiği Buzlar Erimeden açılım sürecinde bir hayli konuşulmuştu. Celal Mordeniz’in yönettiği Antigone’yi geçen İstanbul Tiyatro Festivali’nde izledik, açılım tartışmalarının alevlendiği dönemde Ankara’da bürokratları selamlayan Hamlet’i oynamaya devam ediyor. Repertuarın teması ağırlıklı olarak ‘göç, yalnızlık, terk edilmişlik’ üzerine kurulu. Bürokrasinin hantallığı, anadil sorunu vb. bölge insanının sorunlarına değinen oyunları bir hayli fazla. Diğer Kürt oyuncular gibi kadrosunun çoğu alaylı. Atölyelerle, workshoplarla geliştirmişler oyunculuklarını. En büyük şikâyetleri konservatuarlardaki diksiyon standardı. Türkçeyi sonradan öğrenen Kürt gençleri ne kadar yetenekli olurlarsa olsun kırık Türkçeleri nedeniyle konservatuara giremiyorlar. Oyuncu olmak için İstanbul Türkçesiyle konuşmak şart.
‘İlk oyun 120 yıl önce oynandı’
Türkiye’de kısa bir geçmişi var, ama yurtdışında yıllar önce Kürtçe oyunlar yazılıp sahneye taşınmış. Kürt Tarihi dergisinin araştırmalarına göre 120 yıl önce Chicago’da Kürtçe tiyatro yapılıyormuş. Irak Kürdistan’ında 1910’lu yıllarda oyunlar oynanıyormuş yine. Altın çağını yaşadığı yıl, 1970’ler. Bağdat Üniversitesi mezunları Shakespeare ve Moliere’den oyunlar çevirip sahneye taşımış. Saddam döneminde bile ara verilmemiş oyunlara. Peki, bu köklü kültürün ne kadarı Türkiye’ye aktarıldı? Neredeyse hiç. Dilleri Soranice olduğu ve Arap alfabesi kullandıkları için çoğundan haberdar değiliz.
Kimler Kürtçe tiyatro yapıyor?
İstanbul’da düzenli perde açan tek grup Destar Tiyatro. (2008’den beri.) Berfin Zenderlioğlu ve Mirza Metin öncülüğünde Beyoğlu’nda açılan Şermola Performans Sahnesi’nde geniş bir yelpazede oyunlar sahneliyorlar. 2003’ten beri Tiyatro Avesta çatısı altında Bir Delinin Güncesi, Sen Gara Değilsin vb. oynayan Aydın Orak, yeni oyunlarıyla sahne sahne dolaşıyor. Diyarbakır-Batman Şehir Tiyatro, Mardin ve Vanlı gençlerin kurduğu ekipler anadillerinde oyun oynarken zaman zaman farklı gruplar da İstanbul’da görünüyor. Oyunların çoğu Türkçe üst yazıyla oynanıyor. Yurtdışında perde açan ekip ise yok.
Önyargılar yıkılıyor
Aydın Orak (Oyuncu-çevirmen): Eskiden Kürtçe tiyatro yaparken selam vermekten çekindiğimiz insanlar artık doğal karşılayabiliyor. Bir şeyler değişti. Resmi olarak bir yasaklanma söz konusu değil ama ekonomik olarak tiyatro yapmak güç. İster istemez önyargılarla karşılaştığımız oluyor. İki üç yıl önce Tiyatro Boyalı Kuş ile Nora’yı (İbsen) oynadık. Ekibin kemikleşmiş seyircisi bütün oyunlarına geliyorken oyunumuza ilgi azdı. Ödenekli tiyatroların Kürtçe oyun oynamasının mücadelesini 10 yıldır veriyorum. Devlet Tiyatrosu’nun oynayacak olması mutluluk verici. Haşmet Zeybek’le beraber Theodora oyununu repertuar kuruluna verdik, bir yıldır cevap alamıyoruz.
DT’de Kürtçe oyun için 20 yıl var, denmişti
Berfin Zenderlioğlu (Oyuncu-yönetmen): Anadolu’yu kasaba kasaba gezdik. Eşyalarımızın çalındığı da oldu, oyuncularımızın askerlik bahanesiyle gözaltına alındığı da. Salon bulmak zordu, baskılar oluyordu. Yeni yeni bazı şeyler değişiyor. Eskiden galalarda seyirciyi tüketirdik, yeni yeni rezervasyon kültürü oluşuyor. Basına haberlerimizin ilk çıktığı dönemde DT eski müdürü Lemi Bilgin, ‘Kürtçe tiyatronun DT’ye girmesi için 20 yıla ihtiyaç var.’ demişti. Biz ‘Siz bunu söyleyedurun biz bunu yapmaya devam edeceğiz.’ dedik. Yapıyoruz da. Sorunlarımız belli: Anadilde eğitim alamıyoruz. Felsefeyi, sosyolojiyi Türkçe öğreniyorsun. İstesen de istemesen de dil seni sarıyor.
Hangi oyunlar çevrildi?
Kürt sorunundan bağımsız düşünülemeyecek sorunlarla boğuşan, yasaklardan dolayı illegal örgütlerin zaman zaman söz sahibi olduğu tiyatronun en büyük sorunlarından biri Kürtçe metinler. Kürt edebiyatında olduğu gibi tiyatrosunda da dile hâkim çevirmen bulmak zor. Yerli-yabancı çevrilen birçok klasik var. Bir Anarşist’in Kaza Sonucu Ölümü (Dario Fo), Zincire Vurulmuş Prometheus (Aiskhülos), Teneke (Yaşar Kemal), Godot’yu Beklerken (S. Beckett) birkaçı. İsveç-Ermenistan’da Kürtlerin yoğun yaşadığı bölgelerde Rus klasikleri, Kuzey Irak’ta farklı oyunlar Kürtçeye kazandırılmış. DBŞT’nin üç yıldır düzenlediği oyun yazma yarışmasıyla arşivi zenginleştirmeye çalışıyor.
Kürtçe tiyatro ile ilgili Türkiye’ye bir ayrım var. Kimi sanatçılar Kürtçe tiyatro derken kimileri Kürt tiyatrosu demeyi uygun görüyor. Onları böyle bir ayrıma götüren neden ise sahneden dili çektiğimizde ortada oyunculuk tarzı, estetik yaklaşımlarıyla bir formun görülmemesi. Hemfikir oldukları konu anadiline hâkim oyuncu, yazar, yönetmenlerin yetersiz olduğu. Kürdî motiflerin henüz kendini göstermediği tiyatro da, Kürtlerin dengbejlik geleneğine, destanlarına, köy seyirlik oyunlarına daha fazla yer verdiği takdirde Kürt müziği gibi bir gelenek oluşturacaktır.
* Bijí hunêr, bijí şano: Yaşasın sanat, yaşasın tiyatro
SON VİDEO HABER
Haber Ara