Abdülhamit Bilici: Türkiye’nin iki yeni açmazı!
Zaman Gazetesi yazarı Abdülhamit Bilici bugünkü yazısında son gelişmelerin ışığında ülkenin iki büyük çıkmazını köşesine taşıdı...
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-10-12 03:55:14
Bir yanda, demokrasi tarihimiz açısından gurur duymamızı gerektiren gelişmeler yaşanıyor. İlk kez darbeciler yargılanıyor. Balyoz’da olduğu gibi darbeye teşebbüs etmiş generaller ilk kez ceza alıyor. Benzer şekilde, 30 yıldır ülkemizin kanını emen sorunun çözümü için Ankara, PKK ile görüşüyor. Herkes tatmin olmasa da yer isimlerinin iadesinden özel okullarda anadilde eğitime birçok reform yapılıyor.
Din ve vicdan özgürlüğüne aykırı olarak eskiden beri uygulanan kamudaki başörtüsü yasağının kaldırılması için adım atılıyor. Vatandaşın, kamudan devletten kaynaklanan sıkıntısını şikâyet edeceği ombudsmanlık kurumu devreye giriyor. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapılabiliyor. Askerler artık siyasi konularda konuşmuyor. İdeolojisi, mezhebi, etnik kökeni ne olursa olsun her demokrat insanın gurur duyacağı gelişmeler bunlar.
Ama diğer yanda, demokrasi sorununu tamamen çözmüş bir ülke de değiliz. Öyle sorunlar çıkıyor ki, sanki yukarıdaki gelişmelerin yaşandığından farklı bir ülkede miyiz diye düşünüyor insan. Bütün ilerlemelere rağmen hâlâ darbe ürünü bir anayasa ile yönetiliyoruz. NATO üyeleri içinde genelkurmay başkanının Milli Savunma Bakanlığı’na bağlı olmadığı tek ülkeyiz. Ve hâlâ sivil yargıya paralel, bir askeri yargımız mevcut.
Basın özgürlüğü, olumsuz hanede yer alan en kötü göstergelerden biri. Özellikle Gezi olayları sürecinde medyada yaşananlar, pratikte Türkiye’de basın özgürlüğü olmadığı algısını iyice güçlendirmiş durumda. Bunu genişçe ele alan AB İlerleme Raporu, hem siyasi iktidarın hem de durumdan vazife çıkaran medya sahiplerinin tutumu nedeniyle uygulamada Türkiye’de basın özgürlüğü olmadığını söylüyor.
Gezi olayı, vatandaşın fikrini dikkate almadan atılan adımların nasıl sonuçlar doğurduğunu göstermesine rağmen dershanelerin kapatılması gibi teşebbüs hürriyetine ters, 12 Eylül darbe yönetiminin de getirmek istediği yasakçı bir politikanın gündemde olması ne yaman çelişki! Ya darbecilerin ilk kez yargılandığı yerde, kimi gazetecilerin fikrini ifade ettiği için işlerini kaybetmesi? Halkın yüzde 58’le desteklediği, hem Avrupa Konseyi hem de AB’nin arkasında durduğu HSYK düzenlemesini değiştirme arzusu da çelişki. Bazı hakları teslim ederken, Alevilerin hakları veya Ruhban Okulu’nu açmayı geciktirmek de öyle. AB reformları çerçevesinde büyük umutla çıkarılan Sayıştay Yasası’nı değiştirme çabası da farklı değil.
İçeride ve dışarıda birçok insanın cevap aradığı bu değişim ve çelişkilerin galiba iki nedeni var: İlki, ülkemizin son 30 yılda geçirdiği başarılı dönüşüm. AK Parti’nin iktidara geldiği 10 yıl öncesine göre bile hem Türkiye hem insanların beklentileri çok değişti. Ekonomi ve demokrasi çıtası yükseldikçe vatandaş daha fazla insan yerine konulmak istiyor. Daha önce “bir evim, arabam olsun yeter” diyen birçok vatandaş, artık “trafik sorunu olmasın, yeşil alan olsun, fikirlerim daha çok dikkate alınsın” diyor. Gezi için “Türkiye’nin gelişmişliğinin göstergesi” diyen Cumhurbaşkanı Gül gibi, Brüksel Temsilcimiz Selçuk Gültaşlı’nın haberine göre 16 Ekim’de yayınlanacak AB İlerleme Raporu da yaşananları “10 yıllık reform sürecinin sonucu” olarak niteliyor. Konuştuğum üst düzey bir AB yetkilisi, bunu şöyle izah ediyordu: “İnsanlar, yasalarda tanınan hakları gerçekte de tatmak istiyor.”
İkincisi, uzun yıllar vesayet altında yaşayan ve herkesin birbirinin alanını sık sık çiğnediği ülkemizde, medyadan bürokrasiye, siyasetten iş dünyasına hiç kimsenin normal bir demokraside durması gerektiği yeri tam olarak bilmemesi. Böyle bir tecrübe olmayınca, dün bürokratik iktidarın medya, sivil toplum veya iş dünyasına yaptığı sevimsiz müdahaleler, bugün sivil iktidarın elinde hortluyor. Muhalefet, iş dünyası ve medya da sivil bir iktidar karşısındaki yerini bilemiyor.
Bu çelişkilerden kurtulmak elbette zaman alacak. Ama bunu hızlandırmak için Türkiye’nin geçirdiği büyük değişimi anlamamız ve AB normlarına daha samimi eğilerek, normal demokrasilerde işlerin nasıl yürüdüğüne kafa yormamız lazım.
SON VİDEO HABER
Haber Ara