Dolar

34,8736

Euro

36,7156

Altın

3.035,88

Bist

10.124,00

Yalçın Akdoğan'dan ilginç Başbakan Erdoğan yazısı!

Başbakan Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan Star Gazetesi'ndeki bugünkü 'Erdoğan Batı karşıtı mı?' adlı yazısında geçmiş hükümetleri de baz alarak köşesinde değerlendirdi...

12 Yıl Önce Güncellendi

2013-10-08 04:05:21

Yalçın Akdoğan'dan ilginç Başbakan Erdoğan yazısı!

 

AK Parti’nin kurulduğu ve iktidara geldiği günden itibaren en çok merak edilen konuların başında ‘Batı dünyası’na nasıl baktığı geliyordu. Refah Parti’sinin batıya, Avrupa Birliği’ne, Yahudiliğe, ABD’ye ve NATO’ya bakışı mesafeli, soğuk ve kısmen karşıt bir muhteva taşıyordu. Bu çizgiden gelen kişilerin kurduğu bir parti olarak AK Parti’nin başlangıçta soru işareti ve şüpheyle karşılanması belki anlaşılabilir bir durumdu. Bölgede önemli bir müttefik durumunda olan Türkiye’nin eksen değiştirme riski belki haklı bir kaygı da üretiyordu. Ancak AK Parti kurulduğu andan itibaren çok farklı bir bakış açısına sahip olduğunu ortaya koyarak korkulacak bir durum olmadığını gösterdi. Parti programındaki dış politika perspektifibatıyı reddetmeyen aksine batıyla ve batılı kurumlarla işbirliğini öne çıkaran bir mahiyetteydi.

 

AK Parti’nin temel politika metinleri ve söylemleri ilk dönemler batının endişelerini izale etmeye yetmedi. AK Parti’nin ‘takiyye’ yapıp yapmadığı, iktidara gelirse nasıl davranacağı merak ediliyordu. 3 Kasım’dan sonra iktidara gelen AK Parti bu kaygıları gidermeye çalışan net ve samimi bir yaklaşım ortaya koydu. O dönem Genel Başkan olan Tayyip Erdoğan’ın ilk icraatı Avrupa turuna çıkmaktı. AK Parti’nin dış politikasının odağına AB perspektifi yerleşti.

Zaman içinde görüldü ki, AK Parti iktidarıyla Türkiye bir eksen kayması yaşamadı, tam aksine Türkiye gerçek eksenine oturdu. Bir yanda AB ile tarihinin en ciddi ilişkisi geliştirilirken, ABD başta olmak üzere müttefiklerle ilişkiler daha da derinleştirildi.Türk dış politikası, Türk dünyasını, İslam dünyasını, Balkanları, Ortadoğu’yu ve Afrika’yı gözardı etmeyen bir çok boyutluluk kazandı.

AK Parti 11 yıllık icraatlarıyla ‘batı karşıtı’ olmadığını herkese gösterdi. Ancak uluslararası itibarı, özgüveni ve siyasi gücü artan Türkiye batı için ‘gerekli ama etkisiz’ eleman konumundayken ‘gerekli ve etkili’ bir pozisyona yükselmeye başladı. Türkiye zaman içinde girdiği ilişkilerin mahiyetini sorgulamaya başladı. Artık işbirliği ve ilişki “karşılıklı çıkar”a dayanmak durumundaydı. Tek taraflılık yerini çift taraflı etkileşime bırakıyordu.

Sorgulayan, eleştiren, hakkını arayan bir Türkiye ise başka endişeler doğurmaya başladı. NATO’nun verdiği her görevi yapan ve örgütün en önemli güçlerinden biri olan Türkiye giderek karar mekanizmalarında etkisini hissettirmeye, gerekirse veto hakkını kullanmaya başladı. “Uyum” derken tek taraflı angajmanı ve bir nevi teslimiyeti kastedenler bundan rahatsızlık duydular.

***

Türkiye-AB ilişkileri adı konulmamış bir oyalama-sürünceme-geçiştirme anlaşmasına dayalıydı. Ne onlar almak istiyordu, ne Türkiye girmek için çaba gösteriyordu. Böylece Türkiye gibi büyük bir güç iskelede tutuluyor ama limana alınmıyordu. AK Parti’nin bu negatif dengeyi bozması, ilk kez ilişkileri sahici bir zemine taşıdı. Türkiye’yi dışlamaktan da, bünyeye katmaktan da endişe eden AB patronları Güney Kıbrıs gibi bir cücenin gölgesine saklanarak Türkiye’yi bloke ettiler. Verilen sözlerin tutulmaması, çifte standart ve samimiyetsizlik haklı olarak AK Parti iktidarının eleştirisini çekti. Bu eleştiri AB karşıtlığı anlamına gelmiyordu.

Türkiye büyük bir destekle BMGK geçici üyeliğine seçildi. Türkiye’nin hakkı eğip bükmeden ve çıkar gözetmeden savunması, bu desteğin oluşumunda büyük pay sahibiydi. Türkiye de eyyamcılık yapmak yerine hakkı dillendirmeye, ilkesel ve ahlaki duruş sergilemeye devam etti. Hem üye oldu, hem sistemi sorguladı, reforme edilmesi gerektiğini vurguladı.

Başbakan Erdoğan antisemitizmin insanlık suçu olduğunu yüksek sesle haykıran ilk Müslüman ülke lideriydi. Ancak aynı Erdoğan aynı ilkeli duruş sebebiyle Davos’ta one minute çıkışını da yaptı, Mavi Marmara sonrası İsrail yönetimini de eleştirdi.

Tüm bunlar AK Parti iktidarının batı, AB ve ABD karşıtı olduğu yönünde bir kampanya başlatılmasına sebep oldu. Bu kez kampanyanın odağında AK Parti değil, Başbakan Erdoğan yer alıyor... Türkiye’yiAB’ye en fazla yaklaştıran, NATO içinde en etkili hale getiren, BMGK üyesi yapan ve ABD ile stratejik ortak haline getiren Erdoğan... Önce “Türkiye artık fazla oluyor” diyenler, bunun tutmadığını görünce “Erdoğan artık fazla oluyor” demeye başladılar.

Aslında onlar da biliyorlar ‘batı karşıtlığı’nın kendilerinin ürettiği bir yalan olduğunu...

Klasik taktik sıkıştırarak, markaja alarak, psikolojik baskı yaparak daha fazla uyumlu hale getirmek... Onların uyumdan anladığı ise teslimiyet ve diz çöktürmek... Peki Erdoğan bu oyunlara gelir mi? Erdoğan ne batı karşıtlığı tezgahına düşer, ne de endişe edip öyle olmadığını ispata çalışır... Erdoğan için asıl olan temel insani değerlerdir ve Türkiye’nin çıkarlarıdır...

Bugün dünyanın ihtiyacı özü sözü bir, rol yapmayan, adil ve makul lider karakteridir. Erdoğan, ‘düzen içinde teslimiyet’i değil, ‘düzen içinde değişim’i simgeliyor. Hem sistemi tanıyor, hem de sorgulayarak değiştirmeye, demokratikleştirmeye çalışıyor. Erdoğan’ın içeride de dışarıda da yapmaya çalıştığı sadece bundan ibaret...

 

 

Haber Ara