“Hayırdır? Yine coşmuşsun…” diyen Kekeç, “İşçi ve sendika severliğini THY’de (ve başka kuruluşlarda) gösteriyorsun da, ‘damadın şirketleri’ söz konusu olunca neden yutkunuyorsun? Bırak Memecan’a, şuna buna sardırıp coşmayı da, önce kapının önünü süpür…” diyerek Ahmet Hakan’ı patronu Aydın Doğan’ın damadıyla ilgili bu ayrıntılarla “mert” olmaya çağırdı.
Kekeç şunları yazdı:
BAŞI HÜRRİYET’İN EN “COŞKUN” KALEMİ ÇEKTİ
Salih Memecan bir karikatür çizdi, yemediği küfür kalmadı… Leman’da, Penguen’de, Gırgır’da, şurda burada yayımlanan ve kimi zaman sınıfsal-kültürel aşağılama içeren (hatta dine ve “değerlere” küfreden) karikatürler için, “Canım, ne var ki bunda? Alt tarafı bir karikatür işte…” deyip, insanları toleransa davet eden ne kadar kalem varsa, güruh halinde saldırdılar.
Ne yalakalığını bıraktılar adamcağızın, ne yandaşlığını, ne de satılmışlığını…
Biri de “durumdan vazife çıkardı…”
Hürriyet’in en “coşkun” kalemlerinden biri, hatta başlıcası…
Salih Memecan, artık “tatsız bir ekşimenin konusu” olabilirmiş.
Niye?
Memecan, çünkü, tavrını egemenlerden yana koyuyormuş. İktidarı güzelliyor, muhalefeti karalıyormuş… Vaktiyle THY’deki grevi eleştiren bir karikatür de çizmiş…
Romancı Emrah Serbes diyesi imiş ki, “Salih Memecan’dan mizahçı olmaz. O ancak mizahın konusu olabilir…”
Hürriyet’in coşkun kalemi bu aşağılamayı yetersiz buluyor… Basıyor infazı: “O artık mizahın konusu da olamaz. O sadece tatsız bir ekşimenin konusu olabilir.”
PATRONUNUN DAMADINI DA YAZSANA
İyi de birader, kaçtır hatırlatıyorum…
İşçi haklarına bu kadar düşkünsün… Grevi bu kadar seviyorsun… Sendika diye ölüyorsun… Basit bir karikatürde bile “grev kırıcılığı” vehmedecek kadar “devrimci” bir telakkiye sahipsin.
Patronunun damadına ait havayolu şirketinde grev yok…
Eylem yok…
Nümayiş yok…
Hak arama mekanizmaları yok…
Bırak hak arama mekanizmalarını, şirketin kapısından sendikanın “s”si bile giremiyor.
Bir “işçi ve grev dostu” olarak neden bu hususu sorun yapmıyorsun?
İşçi ve sendika severliğini THY’de (ve başka kuruluşlarda) gösteriyorsun da, “damadın şirketleri” söz konusu olunca neden yutkunuyorsun?
Bırak Memecan’a, şuna buna sardırıp coşmayı da, önce kapının önünü süpür…
HAMİŞ:
BİR: Hürriyet’in coşkun kalemi, Memecan’a saydırırken, romancı Emrah Serbes’i referans olarak kullanıyor.
Hani, ulusalcılıkla Ergenekonculuk arasında salınan “Behzat Ç.” adlı tuhaf dizinin yazarı...
Bu arkadaş, vaktiyle şöyle laflar ediyordu: “Dozu fazla kaçırdığımız için, dengelemek adına önümüzdeki bölüme başörtülü bir karakter koyacağız...”
Sonra Gezi olaylarında gördük arkadaşı...
Eylemlerde öncülük yapıyordu...
Bu ülkenin seçimle gelmiş Başbakan’ına, “Çık lan karşıma... Delikanlıysan karşıma çıkarsın Tayyip...” diye saydıran da bu arkadaştır.
Murat Menteş’e göre de “büyük ve önemli bir Türk yazarı”dır.
Bu büyük ve önemli Türk yazarı, telefonla canlı yayına bağlanmış, Gezi olaylarında “nereleri zapturapt altına aldıklarını, polisleri nasıl püskürttüklerini, TOMA’ları nasıl perişan ettiklerini” anlatmıştı.
Memecan “tatsız bir ekşime”nin konusuysa, saygısız ve terbiyesiz bir üslupla sağa sola şarlayan bu büyük ve önemli Türk yazarı ne tür bir ifrazatın konusudur?
Hadi coş, buna da bir şeyler söyle...
İKİ: Hürriyet’in Mehmet Yakup Yılmaz’ı, yine “üçte üç” yapmış.
Dört gündür yazılarına bakmıyordum. Arşive girdim. Dört çarpı üç uyarınca, dört gün içinde tamı tamına 12 adet “Başbakan kötü, hükümet berbat” yazısı yazmış.
Bu vesileyle ona da “Aferin” deyip kapatalım...