Keyfi yargılamada skandal mahkumiyet!
28 Şubat’ın karanlık günlerinde kirli bir tertiple 12,5 yıl hapse mahkum edilen ilim adamlarından Şahı Merdan Sarı kendisine karşı kurulan tezgahı ve süreçte yaşadıklarını anlattı…
12 Yıl Önce Güncellendi
2013-09-19 09:40:18
28 Şubat’ın karanlık günlerinde kirli bir tertiple 12,5 yıl hapse mahkum edilen ilim adamlarından Şahı Merdan Sarı ile özel bir söyleşi gerçekleştirdik. Şahı Merdan Sarı, arkadaşımız Yılmaz Bilgen’e kendisine karşı kurulan tezgahı ve süreçte yaşadıklarını anlattı…
KEYFİ YARGILAMADA SKANDAL MAHKUMİYET!
Röportaj: Yılmaz Bilgen
28 Şubat döneminde yaşadıkları kadar verilen cezayı yatıp çıktıktan sonra yaşananlar da oldukça ilginç olmuş Şahı Merdan Sarı için.
12,5 yıllık cezaevi sürecinden 2 yıl sonra Sarı ve 2 oğlu hakkında açılan davada telefon dinlemelerine dayalı gerekçelerle kendisine yeniden 12,5 yıl, iki oğluna da 6,5′ar yıl ceza verilir.
28 Şubat mağduriyetlerinin yüksek perdeden dillendirildiği günlerde bu hak mahrumiyetini ve hukuksuzluğu okuyucularımızla paylaşmak istedik.
- Hocam yol açtığı tahribatın boyutlarını yıllar sonra anlamaya çalıştığımız 28 Şubat sizde neyi çağrıştırıyor ve neler yaşadınız bu dönemde?
Ben ve arkadaşlarım Kuranın anlaşılması ve Resulü Ekrem (S.A.V)’in Sünnetinin ihyası adına Türkiye’nin birçok ilinde çalışmalar yürütmekte idik.
Daha sonraki yıllarda Ergenekon yapılanması olarak karşımıza çıkan derin güçler, içimizden bazılarını da kullanarak cemaati ortadan kaldırmaya yönelik bir operasyon başlattılar. O dönem Vasat isimli bir dergi çıkarıyorduk. Derginin ve Cemaatin çalışmalarından rahatsız olanlar bizi yasadışı faaliyet gösteren bir oluşum olarak nitelendirip yargıladılar ve kendi kanunları ölçüsünde mahkum ettiler. Yaklaşık 350 cemaat mensubu bu yargılama sürecinden nasibini aldı.
Sorgulama esnasında yapılan işkenceler, yargılama safhasında dönemin güdümlü yargıçlarının tavırları ve 10 yıllık cezaevi süreci bizi inandığımız davaya daha fazla bağladı. İmtihanın O safhasını da nasip ettiği için Rabbimize hamd ettik. Darbeciler kazandıklarını sandıkları noktada kaybettiler. Biz fikrimizle irileşirken işkenceciler ve efendileri küçüldüler ve eridiler.
- Peki ya sonrası?
28 Şubat darbesinin mesulleri kendi hesaplarına göre bizi ve fikrimizi mahkum ettiklerini sandılar. Elbette ailelerimiz, dışarıda kalan kardeşlerimizde bizim kadar mağdur oldular. Bir çok acılar çekildi. Ama bitti hepsi. Çetinde olsa o dönemin koşulları imtihanın o şekliyle yaşanmasını getirdi.
Cezaevinden çıktıktan 2 yıl sonra ikinci dalga operasyonu ve içerisinde iki oğlumun da bulunduğu ben ve 16 arkadaşımıza karşı açılan yeni bir dava şoku yaşadık. Ellerinde tek bir delil olmamasına rağmen sadece telefon dinlemeleri ile yeniden 12,5 yıllık bir ceza almamız sağlandı. Yargıtay’da bu cezayı onayladı. Düşünebiliyor musunuz aynı evden 3 kişi dağılan örgütü yeniden toplama şüphesiyle ve telefon konuşmalarına dayanan bir iddia dosyasıyla toplamda 26 yıla mahkum ediliyor.
Bitti denilen süreci böylemi okumalıyız şimdi…
Ben ve çocuklarımın telefon görüşmesi dosyamızda suç unsuru olarak bulunuyor. Böyle bir adalet anlayışı ile 28 Şubat’ın bittiğini kim iddia edebilir…
Yargıtay başsavcılığa yerel mahkemenin kararını Avrupa normlarına aykırı bulduğu ve beraatımızı istediği halde karar onandı. Tarafımıza tebliğ edildiği an ben ve 2 oğluma yeniden medrese-i yusufiye yolu gözükecek. Hem de ortada fiili yada nesnel hiçbir delil, ispat olmadığı halde…
- Gerek 1997 deki ilk operasyon günlerinde gerekse ikinci dalga ile gelen mahkumiyet sürecinde Türkiye kamuoyunda gerekli destek verildi mi?
1997 yılı karanlık odakların bir karabasan gibi Anadolu halkının üzerine çöktüğü günlerdi. O kesif ortamda herkes kendi derdine düşmüştü. Topyekün bir imha politikası ile Kemalist ekabir tarafından mazlum insanların hayatları karartıldı. Herkesin kendi derdine düştüğü bir ortamda elbette bir şey bekleyemezdik.
Karanlık odaklar oyun kurdular ve ülke sathında bu oyunlarını sahnelediler. Birileri izleyici olarak katıldı, küçük bir azınlıkta bu oyunda figüran oldu.
Kendilerini ‘hizmet grubu’ olarak isimlendirilenlerin gazete, dergi ve televizyonlarında aleyhimizde yapılan haberlerin muannet kafirlerden daha şiddetli oluşu dikkate şayan bir durum oldu.
Sonuçta Müslümanlar büyük bir imtihan verdiler ve Allahın izniyle biz kazanan olduk. Sabrettik, Hamd ettik ve davamızın izzetini düşürmeden orada da bize emredileni eda ettik.. Kardeşlerimizin duası bizimleydi ve bu bize o çetin günlerde yetti.
İkinci dalga operasyonun yapıldığı günler ise sözde normalleşilen günlerdi. Herkes demokrasiden, insan haklarından, yargısız infazlardan, 28 Şubat zulmünden bahsediyordu.
Daha da ilginç olanı komik gerekçelerle örgüt üyeliğinden hapis cezamızın onandığı dönemin Adalet Bakanı olan Sadullah Ergin’in ‘Vasat Davasında’ bizim avukatlığımızı üstlenmiş olmasıdır.
‘Ortada illegal bir örgüt yoktur. Şahı Merdan Sarı ve arkadaşları hakkında bir linç kampanyası yürütülmektedir’ diyen Sadullah Ergin’in başında bulunduğu kurum 12 yıl sonra bizi terör örgütü yaftasıyla cezalandırmakta.
- Son olarak söylemek istedikleriniz?
Öncelikle dikkat çekmek istediğim mevzu, 28 Şubat’ın sadece askerden ibaret bir darbe olmadığıdır. Yargılamaların bu muhitten ibaret kalması Yargı, sermaye, basın ve diğer sivil toplum kuruluşlarının ihmal edilmesi 28 Şubat‘ın asli faillerinden birçoğunun cezasız kalması demektir.
Hiçbir sivil yada askeri yargıç iştirak ettiği bu darbe sürecinden dolayı yargılanmıyor. Yine darbenin bir diğer asli unsurlarından olan ve tetikçilik görevi üstlenen basın camiasından kimsenin davada adı bile geçmiyor. Kirli ilişkiler ağında merkez rol üstlenen iş çevreleri de yine davaya dahil edilmediler.. Bu denklem doğru kurulmazsa 28 Şubat süreci hakikaten de daha zaman devam eder. Bizim hakkımızda verilen kararda bu sürecin devam ettiğine dair bir örnektir.
Ezcümle dünya Müslümanlarını çepeçevre kuşatan ateş çemberi içeride de yeniden hepimizi boğmaya çalışan gezi ve benzeri kalkışmalarla daralmaktadır. Elbette biz akıbetin muttakiler için hayrolduğuna inanıyoruz. Ve sebat ederek Hakka dönük çağrımızı sürdüreceğiz. Zulüm sürdükçe mücadelemizde varolacaktır. Allaha davet edenden daha güzel sözlü kim olabilir…
* Haksöz Haber
SON VİDEO HABER
Haber Ara